Haziran 26, 2016 08:43 Europe/Istanbul

Bugün yine İsfahan eyaletinin güzel kenti Kaşan’a yaptığımız seyahatimize devam ediyoruz.

Seyahatimizin bugünkü bölümünde ilkin Kaşan’ın ünlü tarihî Silk alanına gitmek ve İran tarihinin önemli bir mirası olan bu alanı geziyoruz.Silk merkezî İran’da ilk kentleşen medeniyetin adıdır ve Kaşan’ın üç kilometre güneybatısında yer alır. Tarihî Silk alanı yedi bin yıllık mazisi olan bir alandır ve birbirinden 600 metre kadar uzaklıkta olan iki tepeden ve iki mezarlıktan oluşur. Bu alan İran’ın milli ve tarihî eserler listesinde kaydaalınmıştır. Tarihî Silk alanı dünyanın en eski ve en zengin arkeolojik alanlarından biridir. Bu alan miladi 1931 ve hş 1310 yılına kadar keşfedilmemişti.

Hş. 1311 ila 1313 yılları arasında prof. Romen Girshman başkanlığındaki Fransız arkeolojik heyet, Kaşan’ın  Silk tepelerinde arkeolojik kazılar yaptı ve burada çanak ve metalden yapılan çok değerli tarihî eserler keşfetti. 

Fransız heyetin bulguları, beşeriyet tarihinin ilk medeniyeti ve insanların inşaat malzemesi kullanarak ev inşa ettiği ilk nokta Kaşan’ın Silk tepeleri olduğunu ortaya koydu. Bugün Silk tapelerinde bulunan tarihî eserlerin bir bölümü Fransa müzesinde ve bir bölümü de İran milli müzesi ve Kaşan Fin bahçesi müzesi ve yine bu tarihî alanında yanında yer alan bir müzede saklanıyor.

Öte yandan tarihî Silk tepelerini yeniden inceleme planı sırasında arkeologlar dünyanın en eski koni şeklinde inşa edilen ve Zigurat adı verilen tapınağını bu alanda keşfetti. Bu Zigurat milattan 2800 yıl önce ve bir milyon kerpiç kullanılarak inşa edilmişti.

Arkeologlar bu Ziguratın yanı sıra yine millattan önce üçüncü milenyuma ait demir döküm atölyesinin bir bölümünü gün ışığına çıkarmayı başardı. Şimdi ise bu atölyenin ve demir çağına ait binanın kalıntılarının özel bir şekilde restore edilmesi bekleniyor.

Görünen o ki bu yerleşim merkezi o çağda İran platosu ve Afganistan’ı kaplayan ve Tetis adıyla anılan büyük bir denizin geri çekilmesinden ortaya çıkan alanın civarındaydı ve belki de denizin yavaş yavaş çekilmesi ve verimli toprakların ortaya çıkmasının ardından daha yüksek bölgelerde yaşayan insanlar Silk bölgesine göç etmeye başladı.

Silk alanına ilk bakıştı sadece topraktan bir tepe ve altında kerpiçten bir duvar göze çarpıyor. Ancak bu tepenin mazisi ve tarihi üzerinde düşünüldüğünde, apayrı bir dünyaya giriş koridoru olduğu ve arkeologların cenneti sayıldığı anlaşılıyor. Silk tepeleri İran platosunda Hahameneşilerden önceki döneme ait yazıların bulunduğu tek noktadı.

Değerli dostlar, şimdi de hep birlikte bölgenin ünlü köylerinden, Meşhed Erdehal köyüne uzanıyoruz. Bu köy geleneksel halı yıkama etkinliği ile ünlüdür. Bu etkinlik İran kültürel mirasları arasında kayda alınan bir etkinliktir.

Yöre halkı arasınde Meşhed Halı olarak da bilinen Meşhed Erdehal köyü, Kaşan’ın Niyser ilçesine bağlı bir köydür ve Kaşan’ın 24 kilometre uzaklığında kuzeybatı istikametinde yer alır. Köyün deniz seviyesinden rakımı 1825 metre kadardır ve serin ılıman bir iklimden yararlanır. 2006 yılında yapılan nüfus sayımına göre köyün nüfusu 2 bin kadardır.

Meşhed Erdehal köyünün bir dağın eteğinde ve çölün kenarında yer alması, köyün mimarisini büyük ölçüde etkilemiştir. Çamur ve kerpiçin inşaatlarda kullanılması, duvarların aşırı kalındığı, evlerin bahçeli, havuzlu ve eyvanlı olması ve genellikle güneye bakacak şekilde inşa edilmesi, çöl mimarisinin belli başlı özellikleridir ve bu köyde inşa edilen evlerde göze çarpan özellikler sayılır.

Meşhed Erdehal köyünde inşa edilen evlerde kullanılan inşaat malzemeleri genellikle ahşap, kerpiç, taş ve tuğladır. Gerçi köyde inşa edilen yeni binalarda yeni malzemeler kullanılır.

Meşhed Erdehal köyü sakinleri genellikle tarımla uğraşır. Bazı yöre halkı da el sanatları ürünlerini üretir. Yörenin en önemli tarım ürünleri ise buğday, arpa, baklagiller, ceviz ve bademden ibarettir. Halı dokumacılığı bu yörenin en önemli el sanatlarından biridir ve genellikle kızlar ve kadınlar bu sektörde çalışır.

Meşhed Erdehal köyünde dokunan halıların deseni, Kaşan halılarından etkilenmiştir. Bu arada yöre halkının bir kısmı da turizm hizmetleri ile ilgilenir, çünkü bu bölge doğal, tarihî ve dini cazibeleri bakımından İran’ın turistik yörelerinden biri sayılır ve her yıl çok sayıda turist bölgeyi ziyaret eder.

Meşhed Erdehal köyünün turistik cazibeleri çok çeşitlidir. Köyün İran’ın en büyük çölünün yanı başında yer alması ve dipsiz çöl manzaraları ve yıldızlı gökyüzü, köyün yemyeşil bahçeleri ve tarlaları ile birleşince apayrı bir güzellik kazanır. Bu yüzden bu güzel köy her yıl çok sayıda çöl meraklılarına ev sahipliği yapar.

Meşhed Erdehal köyünde İslam Peygamberi’nin –s– pak torunlarından Sultan Ali Bin Muhammed Bagır’ın türbesi, Selçuklu döneminden geriye kalan ünlü tarihî eserlerden biridir. Bu bina Mecdeddin Ubeydullah Kaşani’nin talimatı üzerine inşa edildi ve daha sonra Safeviler ve Gacarlar dönemlerinde bir takım restorasyon çalışmalarının yanı sıra bazı binalar da bu türbeye eklendi.

Meşhed Erdehal köyünde savunma amaçlı üç tarihî kalenin yer alması da köyün turistik cazibesini arttıran bir başka etkendir. Yine bu köyde İran’ın çağdaş şairlerinden Sohrab Sepehri’nin mezarı da her yıl şiir ve edebiyat hayranlarının bu köyü ziyaret etmesine vesile olur.

Ancak Meşhed Erdehal köyünün bu kadar ün yapmasının asıl sebebi, köyde düzenlenen özel dini törendir. Her yıl Ekim ayının başında köyde bulunan Sultan Ali Bin Muhammed Bagır türbesinde halı yıkama töreni düzenlenir. Bu türbe güzel kubbesi ve altın fayans işlemeleri ve mavi minareleri ile ünlüdür.

Tarihte belirtildiği üzere İslam Peygamberi’nin –s– torunlarından İmam Muhammed Bagır –s– kameri 2. Yüzyılın başlarında Fin ve Kaşan halkının daveti üzerine oğlu Ali’yi İslam dinini tebliğ etmek ve yöre halkını hidayete erdirmek üzere bu bölgye gönderdi. Sultan Ali üç yıl boyunca bölgede halkı hidayete erdirmekle uğraştı. Ancak o dönemde Kum valisi olan Emevilerden biri, Sultan Ali’nin bölgede varlığı ve halk arasında sevildiğinden haberdar oldu. Emevi vali kameri 106 yılında Sultan Ali’yi katletmek üzere bölgeye asker gönderdi ve böylece Sultan Ali ve yakınları şehit edildi.

Fin halkı bu olayı duyar duymaz, Sultan Ali’ye yardım etmek amacıyla Erdehal köyüne doğru yola çıktı, fakat oraya vardıklarında Sultan Ali çoktan şehit edilmişti. Yöre halkı Sultan Ali’yi bir halıya sardıktan sonra yakınlarda bulunan bir nehirde yıkadı ve ardından aynı yerde defnetti. O günden sonra her yıl Ekim ayının başlarında ve binlerce insanın katılımı ile Halı yıkama ayini düzenleniyor.

Halı yıkama ayini düzenlendiği gün insanlar İran’ın dört bir yanından gelerek bu sembolik ayine katılıyor. Bu ayin yörenin diğer bazı köylerinde de düzenleniyor. Bu ayinde türbenin içindeki halılardan biri dürülüyor ve gençler halıyı omuzlarına aldıktan sonra türbenin bir kaç yüz metre ötesinde bulunan bir çeşmeye götürüyor. Halıyı taşıyan gençlerin ardından ise ellerinde uzun sopalar bulunan bir başka grup hareket ediyor ve yürürken ellerindeki sopaları havada sallıyor ve Sultan Ali’nin katilleriyle simgesel olarak savaşıyor. Daha sonra halı çeşmenin yanında yere bırakılıyor ve çeşmenin suyu ile yıkanıyor ve ardından aynı coşku ile türbeye geri götürülüyor.

Sultan Ali Bin Muhammed Bagır’ın şehadeti kameri 106 yılında vuku buldu. Gerçekte İran’ın bu yöresinde yaşayan halkı kameri 61 yılında Kerbela’da yaşanan Aşura kıyamı ve İmam Hüseyin –s– şehadetinden esinlenerek Sultan Ali’nin hicretini ve şehadetini hamasetvari bir şekilde yeniden canlandırıyor. Yöre halkı her yıl Sultan Ali’nin şehadet yıldönümünde bu hadiseyi geleneksel ve İran’a özgü bir tarzla ve cenaze töreni şeklinde icra ediyor.015