Hidayet hadisi - 42
Başkalarına iyilik etmek ve ihsanda bulunmak seçkin ve takdir edilen bir sıfattır ve akıl ve örf ve adete göre de onaylanan bir ameldir.
Bu arada ebeveynlere iyilik etmek ve ihsanda bulunmanın önemi kat kat fazladır. Bu yüzden bugünkü sohbetimizde bu konuyla ilgili hadisleri gözden geçirmek istiyoruz.
Anne ve babamıza iyilik etmek ve edepli ve saygılı bir şekilde davranmak, insanların mutluluğuna ve saadetine vesile olan amellerden biridir. Nitekim yüce Allah da Kur'an'ı Kerim’de insanlara ebeveynine iyilik ve ihsanda bulunmaları tavsiye edilmiştir. Ahkaf suresinin 15. Ayetinde şöyle okumaktayız:
Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşınması ile sütten kesilmesi, otuz ay sürer. Nihayet insan, güçlü çağına erip kırk yaşına varınca der ki: Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve razı olacağın yararlı iş yapmamı temin et. Benim için de zürriyetim için de iyiliği devam ettir. Ben sana döndüm. Ve elbette ki ben müslümanlardanım.
Bu ayetin tefsirinde Kur'an'ı Kerim’in büyük müfessiri Allame Tebatebai şöyle diyor: insanın Allah’tan bu talebinin sonucu, Allah teala onun kalbine nimetlerine şükredecek şekilde ilhamda bulunması ve salih ameller yerine getirmesi ve anne ve babasına iyilik etmesi ve onun evlatları da kendisi yaptığı gibi onlara iyilik etmesi ve saygı göstermesidir.
Zekeriya Bin Adem adında bir şahıs şöyle anlatıyor: Ben hristiyandım, ama daha sonra müslüman oldum ve Kabe’yi ziyaret etmek üzere yola çıktım. Medine’de İmam Sadık’ı –s– ziyaret ettim ve kendimi tanıttım ve eskiden hristiyan olduğumu ve şimdi İslam dinini seçerek müslüman olduğumu anlattım ve sonra da şöyle arz ettim: Annem ve babam hristiyanlar ve annemin gözleri görmüyor ve ben onlarla yaşıyorum ve onlarla aynı yemeği paylaşıyorum. Acaba bunun bir sakıncası var mıdır? İmam şöyle buyurdu: Acaba onlar domuz eti yer mi? ben de: hayır, asla, dedim. İmam şöyle buyurdu: o zaman annenle aynı yemeği paylaşmanın bir sakıncısı yok, ayrıca onlara daha da iyi davran ve eğer vefat ederse, bizzat onu toprağa ver. Hac merasiminden sonra Küfe’ye döndüm ve anneme imamın tavsiyesi üzerine daha da iyi davrandım ve her gün giysiyerini ve saçını temizliyor ve ona hizmet ediyordum. Bir gün annem sordu: oğlum, sen eskiden hristiyanken bana bu kadar saygı göstermezdin, ama şimdi müslüman olduktan sonra daha çok saygı göstermeye başladın. Ben de anneme şöyle dedim: bu, peygamberimizin evlatlarından birinin tavsiyesidir. Annem; acaba o da peygamber mi? diye sordu. Ben de hayır, sadece o hazretin evlatlarından biri, dedim. Bunun üzerine annem şöyle dedi: Oğlum senin dinin dünyanın en iyi dini, bana da öğret ki ben de müslüman olayım. Ben de anneme şahadetleri ve namaz kılmayı öğrettim. Annem öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazını kıldı. Aynı gece annem rahatsızlandı ve bana şöyle dedi: bana anlattıklarını bir kez daha anlat. Ben de tekrar anlattım ve annem tekrarladı ve ardından vefat etti. Sabah olunca müslümanlar toplandı ve annemin cenaze namazını bizzat kıldırdım ve İmam Sadık’ın –s– tavsiyesi üzerine bizzat mezarına yerleştirdim.
Yüce Allah Kur'an'ı Kerim’de 23 kez açıkça veya dolaylı bir şekilde insanlara anne ve babalarına iyilik ve ihsanda bulunmayı emrediyor. Isra suresinin 23. Ayetinde şöyle buyuruyor:
Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine "of!" bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.
Bu ayette of olarak kullanılan sözcü, en önemsiz serzeniş ve itinasızlık anlamına geliyor. İmam Sadık’tan –s– bir hadiste ise şöyle okumaktayız: eğer of çekmekten daha önemsiz bir şey olsaydı, Allah teala onu de men ederdi ve bu sözcük anne ve babalarımıza karşı en önemsiz saygısızlık ve muhalefeti simgeler.
İslam Peygamberi –s– ebeveynin haklarını soran birine şöyle karşılık verir: anne ve baba, senin cennet veya cehennemindir. Cennet onların rızasında ve cehennem ise onların öfkesine bağlıdır.
Resulullah efendimiz –s– bir başka hadiste de şöyle buyurur: anne ve babanızı incitmiş olmak veya üzmüş olmaktan korkun, çünkü cennetin kokusu beş yüz yıl öteden duyulur, fakat anne ve babasının öfkesine maruz kalanlara asla ulaşmaz.
Bu hadis, anne ve babasını öfkelendiren insanın asla cennete giremeyeceğini ve bu mekandan çok uzakta olacakları, öyle ki hatta cennetin hoş kokusunu bile alamayacaklarını beyan etmektedir.
Ebeveyne karşı iyi davranmanın tesirleri hakkında bir çok hadis söz konusudur. Örneğin İslam Peygamberi –s– izleyenlerine şöyle buyurur: Kim uzun ömür ve hoş bir yaşam istiyor ve yaşamından zevk almak ve çocuklarından saygı görmek istiyorsa, ebeveynine iyilik ve ihsanda bulunsun, çünkü bu amel Allah’a itaat etmenin bir parçasıdır.
İslam Peygamberi –s– bir başka yerde de şöyle buyurur: Hatta fasık ve kötü insanlar bile ebeveynine iyi davrandığı takirde bu sayede fani dünyanın imkanlarından iyi bir şekilde yararlanabilir.
Ve son olarak İmam Sadık –s– şöyle buyurur: anne ve babaya ihsan ve iyilik, yoksulluk ve felaketi ve yetmiş çeşit kötü ölümü insandan uzaklaştırır.