Feminizm ve ilkelerin tenkidi, öğretiler ve sonuçları- 5
Geçen bölümde cahiliyet dönemindeki kadınların esef verici durumuna değinerek, İslam güneşinin parlaması ile kadının toplumdaki konumu ile ilgili bakış açısında büyük bir gelişmenin yaşandığı ve bu sayede kadına saygı duyulduğunu söyledik.
İslam ilk günden itibaren kadınlara siyasi ortaklık hakkı tanıdı ve onların tüm bilimsel, kültürel, siyasi, sosyal ve ekonomi alanlarında faaliyetleri tavsiye edildi. Fakat batılı kadın çeşitli protestolar v gösteriler ile itiraz ve feminizm gibi hareketlerle kendi hakkını kazanmaya çalışıyordu. Bu hareket her ne kadar başlangıçta kadın haklarının ihya edilmesi için başlasa da yanlış teori ve davranış temellerine dayanıyor ve ilk hedefinden saparak, kadınlara erdemlik kazandırmakta başarısız kaldı. Bu haftaki programda feminizmin bireycilik ve insan eksenli- hümanizm gibi düşünce temellerini ele alacağız.
Feminizm felsefesinin en önemli temellerinden biri insan eksenli- hümanizmdir. Feminizm batının hümanist yatağında doğan bir ekol olarak, insanı eksen ve tüm gerçekler, değerler ve maarifin kaynağı olarak bilip, fizik ötesi gerçeklere inanmıyor. Aslında feminizm, cinsiyet ile ilgili hümanizm düşüncesinin yansımasıdır. Allah eksenli olma yerine insan eksenli olmanın temelini oluşturduğu modernizm ve post modernizm gibi, insan eksenliği de feminizmin temelini oluşturuyor. Bilindiği üzere insan eksenli hümanizm, ortaçağda aşırı Hıristiyanlığa karşı, insanı eksen alan aşırı bir hareket olarak her olayı bu temele dayanarak değerlendiriyor.
Hümanizm terimi, sadece insanların kişisel ve bireysel liyakatine dikkat ediyor. Feminizmin temeli de hümanizm gibi insan eksenliği, aşırı serbesti, laubalilik ve insani değerlerin nefyetmesi üzerine kuruludur.
Feministler kendi hümanizm bakış açılarına göre aile bireylerinin bağımsız olduğunu ve bir birine karşı hiç sorumlulukları olmadığını savunur. Bu inanç, kadın ve erkeklerin bencil olması ve karşı tarafla bir sorumluluk hissetmemesine sebep olmuştur. Fakat İslam yasaları uyarınca tüm aile fertleri birbirine karşı sorumludur. Nafakanın ödenmesi, erkeğin aileyi desteklemesi ve annenin terbiyevi rolü gibi yasalar, aile fertlerinin birbirine karşı sorumluluklarını vurguluyor. Aile ocağında kadının kişisel bağımsızlığına vurgu yapan feministlere rağmen, İslam, aile fertlerin bireysel haklarını korurken, aralarında güçlü bağların oluşturulması için yasaları söz konusudur. Bu yasalar kadın ve erkeği, aile ocağında ve üyelerin çıkarlarında bağımsız birey durumundan çıkartıp, onları aile fertlerinin çıkarlarından sorumlu buluyor.
Hümanizmin aşırı bireysel bakış açısı, İslam ve onun vahiye dayalı öğretileri tarafından reddediliyor. Zira hümanizm düşüncesi insan konumunun değerli kılınması ve düşüncelerin ıslah edilmesi için herhangi bir programa sahip değil. Fakat İslam ve diğer İbrahimi dinlerde insan özel bir konuma sahiptir. İslam açısından dünya, mükemmel insan için yaratılmış ve onun kontrolündedir, insanın tüm yaşamı Allah'ın tekvini ve teşri hükümlerine bağlı olarak, Allah'a muhtaçtır ve Allah'ın yardımı olmaksızın saadete ulaşması imkânsızdır. Kur'an Kerim ayetleri açısından insan ister kadın ister erkek en yücelerin yücesi (Ala elliyyin) ve en alçakların alçağına (Esfel-ul safilin) ulaşabilir, fakat bu değişiklik ve gelişme onun yaşamındaki davranışına bağlıdır. İlahi ayetlere göre insanlar pozitif ve negatif boyutlara sahiptir.
Kur'an Kerim ayetleri bir yandan zalimlik, bilgisizlik, şükür etmemek, isyankarlık, acelecilik, bencillik ve hırs gibi bazı negatif hareketleri insana nispet verirken, diğer yandan da Allah'ın halifesi olmak, keramet, zati şeref, nimetleri kontrol etmek ve meleklerin tapması gibi Yüce makamları da ona ait olduğunu belirtiyor.
Feminizm tarafından düşünce ekseni olarak seçilen Hümanizmin diğer düşünce sıfatlarından biri, insanın kayıtsız şartsız özgürlüğüdür. Fakat İslam açısından insan özgürlüğü dini, ahlaki ve hukuksal değerlerce kontrol edilmezde, insanın akıl ve düşüncesi, onun alçak hayvani istekleri ve bencilliğince kontrol altına alınır ve her cinayete bulaşır. Hümanizmin sınırsız özgürlüğü, genel çıkarlara riayet etmek, sorumluluk ve görevlerini yerine getirmeye bir yer bırakmaz. Din açısından insanlar her ne kadar kişisel haklara sahip olsalar da Allah tarafından bu haklara sınırlar ve çerçeveler belirlenmiş ve insanlar bu ilahi sorumluluklara riayet etmesi gerekir.
Bireycilik (individüalizm) ve zevk alma ilkesi, feminizm diğer temel düşünce ilkelerindedir. Hümanizmde insan eksenlik söz konusu ise, bireycilikte insanın tüm kişisel özellikleri ile ölçü olduğu belirtiliyor. İnsanın hayatı ve yaşamı ona aittir, başkasına değil. İnsan kendi isteği ve iradesi uyarınca yaşamalı. Bu yaklaşımla feminizm de tüm siyasi, ekonomik, ahlaki ve hukuki boyutlarda kişi ve isteklerini ölçü alıyor. Feminizm düşüncesinde özellikle de liberal feminizmde tek genel değer, insan özgürlüğüdür ve değeri ise diğer tüm değerlere göre öncelikli ve mutlak değer sayılır. Bireysellikte bireye verilen önem, tüm ahlaki değerlerin "kişi ve istekleri"ne endeksli olacak kadardır.
"İyi", insanın sevdiği ve istediği şeydir. "İstekler" insanın değişmez ve benliğinde olan gerçekler olarak, ahlakın onlar göre ayarlanması gerekir. Buna göre siyasi, hukuki ve ahlaki düzenler, insan ve özgürlüğüne uymalı, insanın onlara uyması söz konusu bile değildir. Mc. Gill üniversitesi siyasi bilimler ve felsefe hocası Charles Taylor, bireyselliği, modern batı toplumunun en temel sorunlarından biri olduğuna işaretle şöyle diyor: Modern insanlar daha geniş bir bakış açısını kaybetmişler, zira onlar sadece ve sadece kendi yaşamlarına odaklanmıştır. Başka bir ibaretle bireyselliği karanlık yönü, öz eksenliktir; bu da yaşamı değersiz ve anlam fukarası yaparken, insanı başkalarına veya topluma önem vermekten alı koyuyor.
Feminizm bireyselliğe olan inancı, kadınların başı boş ve sınırsızca kendi zevklerin peşinde olmasına sebep oldu. Buna göre vücut mülkiyeti, kürtaj, cinsellik özgürlüğü gibi sloganlar, kadının doğal hakkı olarak yayılmaya başladı. Bireyselliğe inanan feministler, kişisel çıkar ve isteğin davranışı haklı çıkardığında, neden kadın kendi isteğine rağmen annelik ve erkeğe sadakat gibi zorluklar ve kısıtlamalara boyun eğmeli! Tabi ki bu düşünce aile temellerinin sarsılmasına sebep oldu. Feminizm hareketin başlaması ile bu hareketin radikalleri kadınların bir birey olarak aileden uzak, kendi konumunu kazanmaya vurgu yaptılar. Bu yüzden feminizmin 2. dalgası, kadınların sindirilme odağı olarak aileyi daha yoğun bir şekilde kınadılar.
Genel olarak bu gelişmeler bireysellik davranışlarını geniş bir şekilde aile içine aktardı, dolayısı ile bireysel haklar düşüncesi, birkaç kişiden oluşan ve entegre bir kurum olan aile kavramını yok etti.
Günümüzde feminizm düşüncesinden etkilenen metin ve belgelerde kadının eşcinselliği ve ya normal ilişki gibi cinsel ilişki biçimi, ayrıca evlilik ve cinsel davranışları, sırf tarafların isteği ile ve rızası ile gerçekleşmesine vurgu yapılıyor. Feministlere göre eskiyi telafi etmek ve kadınların teslimiyet ruhunu yok etmek için, onların kişisel özgürlüklerine daha fazla önem verilmeli, böylece onlarda seçme yeteneği ve isteği güçlendirilmeli.
Nefsani isteklerin ve zevklerin hakimiyeti, Feminizmin bireyselliğe olan inancı sonucudur. Tabi ki bu düşüncenin İslami düşünce ile çelişkide olması apaçıktır. İslam şer'i kurallar çerçevesinde insanı kendi nefsani isteklerini tatmin için serbest bırakmıştır, fakat hiçbir zaman insanın, kendi isteklerinin esiri olmasına izin vermiyor. İslami düşüncede Allah, her şeyin eksenidir, zira yaratan ve maliktir; bireyin dünya ve ahiret saadeti, ancak şer'i çerçevede olması durumunda temin edilir.
İslam'da birey ve ya toplumun asaleti başka bir şekilde gündeme geliyor. İslam bakış açısı, bireysellik ve toplumsallık arasındadır, bu yüzden birey veya topluma bir öncelik tanınmamakta. İslam bir açıdan bireysellik bakışa sahip, yani insan yaratılışından hedefin onun sonsuz saadeti veya şakavetinden söz ederken, insanı muhatap alırken, diğer yandan insan özgürlüğünün, toplum çıkarlarına zarar verecek durumda ise onu yasaklıyor. İslam açısından ailede salt bireysellik, anlamsızdır. Bireyin eksen alınması sekular ailenin temellerindendir. Sekular ailede kadın ve erkek birbirinden sorumlu değil ve başıboş bırakılmıştır. Fakat İslami ailede her bireyin ilerlemesi, diğerlerinin ilerlemesi anlamındadır, her ikisin hakları ve sorumlulukları ise birbirine paraleldir. 009-015