Ağustos 19, 2016 14:56 Europe/Istanbul

Tekfirci IŞİD terör örgütünün son haftalarda Türkiye, Bangladeş ve Irak’ta düzenlediği terör saldırıları, bu örgütle mücadele için sadece askeri güç değil, aynı zamanda ideolojik açıdan da savaş açmak gerektiğini ortaya koydu.

Ancak bu konu bölgesel güvenlik kavramını geniş kapsamlı bir şekilde tanımlamakla mümkün olabilir.

İstanbul Atatürk hava limanında düzenlenen terör saldırısının üzerinden henüz bir hafta geçmeden IŞİD teröristlerin Bangladeş’in başkenti Dakka’da bir lokantanın müşterilerini rehine aldı. Bu olayda 20 rehine öldürüldü. Dünya camiası bu iki hadisenin şokunu üzerinden atmadan Irak’ın başkenti Bağdat art arda iki korkunç patlama ile sarsıldı. Bu patlamaların bilançosu ise çok ağır oldu ve yaklaşık 300 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi de yaralandı. Patlamaların sorumluluğunu ise yine IŞİD üstlendi.

Irak’ta IŞİD’in terör eylemleri, son haftalarda Irak ordusu ve halk güçleri örgüte karşı önemli zaferlere imza attıkları ve Felluce kentini tekfirci örgütün işgalinden kurtardığı bir sırada şiddet kazanmaya başladı. Gözlemciler, Felluce’nin kurtuluşu şimdi IŞİD’in Irak’ta ana üssü, yani Musul kentini düşme eşiğine getirdiğini belirtiyor.

Irak’ta ordu birlikleri ve halk güçlerinin ilerlemesine paralel olarak Suriye’de de ordu birlikleri, halk güçleri ve YPG/PYD adı ile anılan Suriyeli kürtlerden oluşan güçlerin bir kaç yönden IŞİD’in Suriye’de kendi kendine ilan ettiği başkenti, yani Rakka’ya yaklaşmaya ve bu kente yönelik kuşatmayı iyice daraltmaya başladı.

Gerçekte Iraklı ve Suriyeli güçlerin sürekli ilerlemesi, tekfirci IŞİD terör örgütünün operasyon gücünü iyice gerilettiği ve örgütü çok zor duruma düşürdüğü anlaşılıyor. IŞİD hali hazırda şimdiye kadar işgal ettiği bölgelerin nerdeyse yarısından fazlasını kaybetti ve tüm cephelerde geri çekilmek zorunda kaldı. Ancak bu yenilgiler IŞİD’i aynı zamanda strateji değişikliğine yöneltti, şöyle ki sadece örgüt Irak ve Suriye’de değil, aynı zamanda Ortadoğu’nun diğer ülkelerinde ve hatta Ortadoğu’nun dışındaki bazı ülkelerde güvenlik tehditlerini arttırmaya başladı.

Aslında şimdiye kadar ideolojisinin propagandasına sanal medyada yaparak dünyanın dört bir yanından eleman toplayan IŞİD, Irak ve Suriye sahasında uğradığı hezimetleri telafi etmek için topladığı teröristlerden dünya genelinde güvensizlik hissini yayma yönünde yararlanmaya çalışıyor.

IŞİD terör örgütünün bu stratejiye yönelmesinin bir sebebi ise, Ortadoğu bölgesinde süregelen ve bölgesel ve küresel yıkıcı rekabetleri tetikleyen gerginlikler ve istikrarsızlıklardır. Gerçekte IŞİD, bölgede bazı malum ülkelerin Bağdat ve Şam yönetimlerine karşı hasmane bir tutum izlemeye başlamalarından sonra oluşan atmosferde nefes alma ve faaliyetlerini genişletme fırsatı yakaladı. Nitekim IŞİD’in son bir kaç yılda hızla bölgede yayılması da söz konusu yıkıcı rekabetlerin ve bölge dışı güçlerin bölgeye ve içindeki krizlere müdahale etmelerinin sonucuydu.

Bu süreçte üzerinde durulması gereken bir başka önemli nokta tekfircilik virüsünün Ortadoğu genelinde hızla yayılması ve sadece Irak ve Suriye için değil, hatta bu virüsü yayan malum rejimlerin güvenliğine karşı bile tehdit oluşturmasıydı. Nitekim Türkiye, Bangladeş ve Irak’ta düzenlenen son terör saldırıları, IŞİD virüsü sadece içinde bulunduğu topraklarda etkili olmadığını ve hatta askeri mücadele bile bu örgütün dehşet ve nefret saçmasına mani olamadığını ortaya koydu.

Gerçekte son dönemde Irak ve Suriye sahalarında sürekli hezimete uğrayan tekfirci IŞİD terör örgütü, sanal ortamda geniş çaplı varlığı ve ideolojisi için yaptığı propagandalarla oluşturduğu kapasitelerden dünya genelinde panik ve dehşet atmosferi yaratma yönünde yararlanmak istiyor. IŞİD teröristleri Irak ve Suriye’de uğradıkları hezimetleri görmezden gelerek taraftarlarına hala yüksek operasyon gücüne sahip olduklarını telkin etmeye çalışıyor. Bu yüzden başta da belirtildiği üzere bu örgütle mücadele için sadece askeri güç değil, aynı zamanda ideolojik açıdan da savaş açmak gerekli olduğu anlaşılan bir gerçektir. Ancak bu konu bölgesel güvenlik kavramını geniş kapsamlı bir şekilde tanımlamakla mümkün olabilir.

Tekfirci IŞİD terör örgütünün tekfirci anlayışı ile mücadele etmek ciddi bir zarurettir. Bu yüzden Ortadoğu krizlerinde tüm bölgesel ve bölge dışı aktörlerin güvenlik terimini genel ve geniş kapsamlı bir şekilde tanımlamaları ve tanıma göre de inşa edilmesi için birlikte hareket etmeleri ve çok yönlü işbirliği yapmaları gerekir. Nitekim İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif Türkiye, Bangladeş ve Irak’ta yaşanan terör saldırılarına twitter sayfasından gösterdiği tepkide, bu saldırıların perde arkasından yer alanlar ve ideolojiler bozguna uğratılıncaya kadar durmamak gerektiğini ve durmayacaklarını vurguladı.

Aslında tekfirci IŞİD terör örgütünün Bangladeş’te düzenlediği terör saldırısı, örgütün Irak ve Suriye’de işgal ettiği bölgeleri bir bir kaybettiği halde dünya genelinde yankı uyandıracak operasyonları düzenleme kabiliyetini kaybetmediğini göstermek içindir.

IŞİD’in Bangladeş ve Türkiye’nin en turistik kenti olan İstanbul hava limanında düzenlediği terör saldırıları örgütün hala dünya genelinde üsleri bulunduğunu ve hala ölümcül saldırılar düzenleme yeteneğine sahip olduğunu ortaya koydu.

CIA Başkanı John Bernnan dış ilişkiler konseyine yaptığı açıklamada, IŞİD’in on binlerce teröristi ve taraftarı sadece Ortadoğu bölgesinde değil, aynı zamanda Afrika’nın batısında ve Asya’nın güneydoğusunda ve dünyanın daha bir çok yerinde eylem yapmak üzere dağıldığını belirtti.

Bangladeş’in başkenti Dakka’da yabancıların en çok uğrak yeri olan bir lokantada gerçekleşen rehine olayının sorumluluğunu IŞİD üstlendi. Uzmanlar IŞİD’in dünyanın diğer bölgelerinde olduğu gibi, nüfusunun büyük bir bölümünü müslümanların oluşturduğu Bangladeş’e de uzandığını ve burada bir çete kurduğunu belirtiyor. Uzmanlara göre IŞİD Bangladeş gibi zayıf yönetimi olan ülkelere kolaylıkla sızarak buralarda var olan yerel sorunlardan yararlanarak kendine bağlı çeteler kurabildiğini ifade ediyor. Nitekim son zamanlarda Bangladeş yönetimi bu ülkede dini radikalizmin tırmanmasından kaygı duyduğunu dile getiriyor. IŞİD aynı zamanda Asya kıtasının diğer bazı ülkelerinde de varlığını arttırıyor.

Tekfirci IŞİD terör örgütü sadece Ortadoğu ve Asya’da değil, aynı zamanda başka bölgelerde de varlığını genişletiyor. Hali hazırda IŞİD Libya’da 6 bin kadar teröristi komuta ediyor. Öte yandan IŞİD’in dünyanın dört bir yanındaki varlığı Irak ve Suriye sahasında uğradığı hezimetleri terör saldırıları ile telafi etme imkanı sağlıyor ve bu yüzden stratejisini geleneksel terör saldırılarına doğru kaydırdığı gözleniyor.

İki yıl önce IŞİD ilk kez Irak ve Suriye’de ortaya çıktığında hemen bazı bölgeleri ele geçirdi ve bu bölgeleri yöneterek başka terör örgütlerinden farklı olduğunu ortaya koymaya başladı.

Ancak Suriye ve Rusya hava kuvvetleri ve özellikle Irak kara kuvvetleri IŞİD terör örgütüne ağır darbeler indirmeye başladı. Örneğin Irak’ta IŞİD geçen yıla oranla işgal ettiği toprakların %45 kadarını kaybetti. IŞİD Suriye’de de işgal ettiği toprakların %20 kadarını kaybetti. Bu arada ABD’nin başını çektiği ittifakın düzenlediği hava akınlarında da IŞİD’in bazı elebaşılarının helak olduğu belirtildi. Pentagon 25 Haziran’da musul yakınlarında düzenlediği hava saldırısında IŞİD’in iki üst düzey komutanını helak ettiğini duyurdu.

Ancak uzmanlar, IŞİD’in Irak ve Suriye topraklarında geri püskürtülmesi örgütün başka bölgelerde terör eylemlerini düzenleme gücünü etkileyemediğini belirtiyor. CIA Başkanı Bernnan dış ilişkiler konseyine sunduğu raporunda IŞİD’in Irak ve Suriye dışındaki terör üretme motoru durmadan çalıştığını ifade ediyor.

IŞİD Fransa’nın Nice kentinde düzenlediği yeni katliamında 84 kişiyi öldürdü. Bu saldırıda 50 kişi ölüm eşiğine gelecek şekilde yaralandı, toplam yaralı sayısı ise 130 olarak açıklandı. Bu olay tekfirci terör örgütünün şiddet makinesi durmadığını ve hatta daha da hızlandığını ortaya koydu.

Atlantic dergisi yaarı Yuri Feridman ise son aylarda dünya genelinde terör olaylarının sayısı ve ebadı korkunç boyutlara ulaştığını ve daha fazla sayıda ülkeyi hedef aldığını belirtiyor. Nitekim son bir ayın verileri de bu iddiayı doğruluyor. Son bir ayda Bangladeş’te 22, ABD’de 49, Türkiye’de 44, Irak’ta bir saldırıda 292, bir başka saldırıda 37, yine bir başka saldırıda 12 ve dördüncü bir saldırıda 12 kişi hayatını kaybetti.

Bundan başka, küresel terörle ilgili yazıda yer alan veriler, 2016 yılının ilk yarasında terör eylemleri dünyanın 100 ülkesini etkilediği ve etkileri 40 ülkede de en azından hissedildiğini gösteriyor.

Gerçi IŞİD son aylarda Irak ve Suriye’de kan kaybetti, fakat en başta Libya’daki varlığını güçlendirdi ve ayrıca dünya genelinde hedef ülke sayısını arttırdı ve eğer bir yerde iki noktayı kaybettiyse başka yerlerde 20 noktayı hedef aldı.

Avrupa’da yapılan anketler bu kıtada yaşayan insanların artık geceleri IŞİD korkusu ile yatağa girdiğini gösteriyor. Avrupa kıtasında on ülkede yapılan ankette en az sekiz ülkenin insanları ilk tehdit olarak IŞİD’in intihar eylemlerini gördüklerini belirtti. Hatta dünyanın öbür ucundu Amerikalı vatandaşlar bile kendilerini güvende hissetmiyor ve 2003’te Irak çıkarmasından sonra Amerika’da şimdiye kadar en güvensiz dönem şekillenmekte olduğu anlaşılıyor.015