Şeyh İsa Kasım; Bahreynli muhaliflerin kırmızı çizgisi - 1
Bahreyn’de sürgün edilen Bahreyn ulema meclisi üyesi Şeyh Muhammed Hasan Huceste, Halife rejimi büyük alim Şeyh İsa Kasım’ı tutuklamaya kalkıştığı takdirde, bu durumda hiç bir güç Bahreyn milletini durduramayacağı uyarısında bulundu.
2015 yılında Maname rejimi tarafından vatandaşlıktan çıkarılarak ülkesinden sürgün edilen Şeyh Huceste Bahreyn’de başlayan inkılapla ilgili değerlendirmesini medya ile paylaştı.
Şeyh Huceste, bugün Halife rejimi büyük bir sorunla karşı karşıya kaldığını belirtti. Şeyh Hucesde, gerçekte Bahreyn’de inkılabın başında halkın Lolo meydanında toplanması ile şimdi şii alim Şeyh İsa Kasım’ın evinin önünde oturma eylemi düzenlemesi birbirinden çok farklı durumlar olduğunu vurguladı.
Şeyh Huceste sözlerini şöyle sürdürüyor:
Bu oturma eylemi başladığında siyasi açılım söz konusuydu. O dönemde halk Lolo meydanında toplanmak ve itirazda bulunmak için sorun yaşamıyordu. Lolo meydanındaki eylemlerde çeşitli görüşlere sahip olan kesimler toplanıyordu. Bazıları rejimi ıslah etmek ve bazıları Cumhuriyet ve bazıları da Halife rejimini devirmek istiyordu. Bu yüzden rejim güvenlik güçleri Lolo meydanına saldırdığında, halk hızla dağıldı. Ancak bugün Daraz bölgesinde durumu yöneten, ulemadır ve hepsi aynı sözü dile getiriyor ve talepler birbirinden farklı değildir. Burada bir tek net talep vardır, o da halka karşı tüm dayatmaların kaldırılması ve Halife rejiminin müzakere seçeneğine geri dönmesidir. Bu yüzden Bahreyn halkının lideri ve ulemanın talebi ortak bir taleptir.
Şeyh Huceste şöyle devam ediyor:
Lolo meydanında toplanırken bazı insanlar sırf eğlenmek ve meydanı seyretmek için geliyordu. Ancak bugün Daraz bölgesinde ve Şeyh İsa Kasım’ın evinin çevresinde toplanan insanlar hatta darp edileceklerini veya katledileceklerini biliyor. Bugün Daraz’a gelen insanlar şehadet için hazırlıklıdır ve deneyimler de bunu ispat etmiştir. İki hafta önce bir askeri araç gün ortasında Şeyh İsa Kasım’ın evinin yakınına yaklaştı. Bir kaç dakika içinde halk hemen oraya geldi ve askeri aracın önünde durdu. Bu durumun net bir mesajı vardır, o da şu ki biz dinimiz, mezhebimiz ve inancımız uğruna ölmeye hazırız.
Bahreyn ulema meclisi üyesi Şeyh Huceste sözlerini şöyle sürdürüyor:
Aradaki bir başka önemli farklılık şu ki son beş yılda tüm muhalif grupların birlik olmasında başarılı olamadık, fakat Şeyh İsa Kasım konusunda ve onun seçkin konumu hakkında tüm gruplar hemfikirdir. Bugün tüm muhalif gruplar, talepleri ne olursa olsun, Ayetullah Şeyh İsa Kasım’ın hürmetinin kırılmaması konusunda hemfikir ve birliktir ve bunu kırmızı çizgi olarak görmektedir. Oysa son beş yılda böyle bir ittifak yoktu. Bugün Bahreyn milleti açıkça Şeyh İsa Kasım’a yönelik her türlü saygısızlık, Bahreyn’de din, mezhep ve şii müslümanlara karşı bir tecavüz olduğunu açıkça ilan etmiştir ve halk kanı pahasına olsa bile asla buna müsaade etmeyecektir. Ancak Halife rejimi Şeyh İsa Kasım’a yönelik son uygulamaları ile adeta bir bataklığa düşmüştür. Çünkü Halife rejimi ilkin Şeyh Kasım’ı sürgün etmekte başarısız oldu ve ikinci seçeneğe, yani Şeyh Kasım’ı yagılamaya yöneldi, fakat Şeyh Kasım mahkemeye çıkmadı ve esasen bu mahkemeyi tanımadı ve ilk duruşmaya katılmadı ve ikinci duruşmaya katılıp katılmayacağı de belli değil. Eğer Şeyh Kasım ikinci duruşmaya katılmazsa, üçüncü duruşmada mahkemenin tutuklama kararı çıkarması gerekiyor, fakat bunu vurgu ile söylüyorum, Şeyh Kasım’ı ancak kan akıtarak tutuklayabilirler.
Şeyh Huceste şöyle devam ediyor:
Halife rejimi bedevi düşündüğünden, her türlü harekette bulunabilir. Halife hanedanı ve Suud hanedanı şu anda halktan intikam alma aşamasında bulunuyor. fakat eğer Halife rejimi Şeyh İsa Kasım’ı tutuklayacak olursa, halkın naşının üzerinden geçmesi gerekir. Şeyh İsa Kasım’ı tutuklamaya kalkışmak asla kolay bir iş değildir. Gerçi Halife hanedanı ve Suud hanedanı uygulamalarında hiç bir şeyi önemsemiyor, fakat bu iki hanedanın müttefikleri her şeyi titizlikle hesaplıyor. Gerçekte şu anda Bahreyn’de bulunan Amerika ve İngiltere tüm hesapları yapıyor. Bugün İngiltere Bahreyn’de insan hakları ile ilgili tüm iddiaları içi boş sözler olduğunu göstermiştir. Amerika da zaten durumu bellidir. Bu ülke sadece kendi çıkarlarını ve maslahatını gözetliyor. Dolaysıyla Şeyh İsa Kasım’a yönelik her türlü hareket Bahreyn’de kriz ve gerginlik yaratır.
Bahreyn ulema meclisi üyesi Şeyh Huceste sözlerini şöyle sürdürüyor:
Halife rejimi çok zorlu seçeneklerle karşı karşıyadır. Gerçekte Bahreyn’de halkın protesto eylemlerinin barışçıl kalması, Şeyh İsa Kasım’ın Bahreyn’de kalmasına bağlıdır. Nitekim Şeyh Kasım’ın kendisi de vatandaşlıktan çıkarıldığında, sözünü söylemeye devam etti, ama hiç bir zaman vatandaşlıktan çıkarılması konusunda söz etmedi. Şeyh Kasım hiç bir zaman kişisel meselelerinden söz etmemiştir, fakat ne zaman konu, halkın dini ve inancı ile ilgili olduysa, asla sessiz kalmaz ve şu ana kadar da Şeyh Kasım’i Bahreyn halkının hareketi barışçıl yörüngenin dışına çıkmadığına inanıyor. Gerçekte Şeyh İsa Kasım’ın Bahreyn’de varlığı bu durumun güvencesidir. Fakat eğer maazallah Şeyh Kasım’ı tutuklamaya kalkışacak olurlarsa artık hiç kimse bu ülkede hiç bir şeyin hakkında güvence veremez ve eğer Halife rejimi belirlenen kırmızı çizgiyi aşarsa, bu durumda hiç bir güç halkı durduramaz.
Şeyh Huceste açıklamasının devamında Bahreyn kralının sözünü tutmamasına işaret ederek sözlerini şöyle sürdürüyor: 14 şubat inkılabı, 2000 yılından beri ve Bahreyn kralı reform hareketi ve milli misakı ilan etmesinden sonra yaşanan siyasi sürtüşmelerin ürünüydü. Bahreyn kralı halktan bu misaka oy vermelerini istedi, Bahreyn halkı da kralı sözlerine inanarak gelip oy kullandı. Kralın bir sözü 1973 yılında kurucu meclisin onayladığı kanunun milli misaka hakim olmasıydı, yani o kanun milli misakın üstünde tutulmamalıydı. Yine seçilmiş mili meclisin yasamada tam yetkili olması ve kral tarafından seçilen şur meclisinin yasamada hiç bir yetkisi olmaması ve sadece istişare vermesi gerekiyordu.
Şeyh Huceste şöyle devam ediyor:
Ancak bu gelişmeden sadece bir yıl geçmeden kral sözlerinden caymaya başladı. 2001 yılında kral yeni bir emri halk arasında referandum yapmadan yürürlüğe koydu. Bu kanun ise kurucu meclisin 1973’te çıkardığı kanundan çok farklıydı. 2001 yılında verilen emre göre kral kendine geniş yetki tanıdı. Yani pratikte ve 2001 yılında çıkarılan kanuna göre kral tüm erklerin başı oldu ve Başbakanı ve kabineyi belirleme ve atama yetkisine kavuştu.
Şeyh Huceste 14 Şubat inkılabının nasıl başladığını da şöyle anlatıyor:
14 Şubat inkılabı aynı adı taşıyan gruplarca başladı ve Lolo meydanı da siyasi grupların toplandığı alana dönüştü. Bu hareketin başında bazı talepler gündeme geliyordu ve Bahreynli yetkililer de Arap ülkelerinde başlayan inkılapların doğrultusunda bu taleplere bazı karşılıklar veriyordu. Bahreyn veliaht prensi bu maceraya müdahale etmeye çalıştı ve kendi planını sundu, muhalifler de kendi planlarını gündeme getirdi ve veliaht prensin planına olumlu tepki verdiler. Fakat bu gelişmenin hemen ardından Arabistan Bahreyn’e müdahale etti, halk Lolo meydanında kurşunların hedefi oldu ve bazı Bahreynli vatandaşlar şehit düştü. İkinci saldırıda Arabistan ordusu doğrudan müdahale etti ve milleti bastırma girişimi sıradan ve sürekli bir işe dönüştü. Bahreyn rejimi 14 Şubat inkılabını bastırmak için attığı ilk adım, geniş çaplı tutuklamalar oldu, öyle ki bir çok muhalif siyasi parti ve grubun lideri tutuklandı ve bir sonraki adım da inkılapçı halkı baskı altında tutmak ve aç bırakmak ve inkılabın devam etmesini engellemek için işten atmalar oldu.
Bahreyn ulema meclisi üyesi Şeyh Huceste sözlerini şöyle sürdürüyor:
Halife rejimi attığı ilk adımlarda başarısız olunca bu kez sünni grupları şii gruplara karşı kışkırtmaya ve ülkede etnik fitne çıkarmaya başladı ve böylece Bahreyn’de sorun, siyasi değil de şii sünni ihtilafı olduğunu telkin etmeye çalıştı. Şeyh İsa Kasım bu hareketin ve ulema meclisi ve vefak cemiyetinin lideri ve siyasi kol kanadıydı ve her üç kurum Şeyh İsa Kasım’ın gözetimindeydi. Halife rejimi Bahreyn halkından çok sayıda insanı işten atınca bu kez ulema meclisi ve vefak cemiyeti halkın ihtiyaçlarını karşılamaya başladı ve böylece rejimin halkı aç bırakma taktiği de hezimete uğradı.
Şeyh Huceste şöyle devam ediyor:
Gerçekte Bahreyn ulema meclisi bu ülkede etnikçilik fitnesini yatıştırmak için önemli rol ifa etti ve sürekli ülkenin ılımlı sünni grupları ile irtibat içinde oldu ve böylece Bahreyn’de kesinlikle şii sünni savaşı olmadığını ve tek sorun milletle rejim arasındaki siyasi sorun olduğunu gösterdi. Böylece rejimin etnikçiliği ve dini savaş çıkarma çabası ulema meclisi tarafından etkisiz hale getirildi.015