Ağustos 19, 2016 17:07 Europe/Istanbul

Gerçi BM konvansiyonuna göre tüm devletlerin sığınmacılara yardım etmekle yükümlüdür, ancak insan hakları örgütlerinin raporları, devletlerin dünya genelinde sığınmacılara yönelik yardımlarının yeterli olmadığını gösteriyor.

Bu durumun en somut örneklerinden biri ise Avusturya ile devletine sığınan sığınmacıların içler acısı halidir.

Geçen hafta Çarşamba günü,Avustralya’ya illegal yollardan gelen ve Naoro adasındaki kampta tutulan sığınmacılar için Kara Çarşamba olarak tarihte kayda geçti. O gün BM sığınmacı işleri yüksek komiserliği temsilcileri bu kampı ziyaret ettikleri bir sırada kamp sakinlerinden beş kişi jilet ve hap yutarak ve daha sonra da kendilerini yakarak intihara kalkıştı ve böylece itiraz seslerini BM temsilcilerine duyurmak istedi.

O gün Naoro mülteci kampında yaşanan en önemli hadise ise, Ümid adında 23 yaşındaki İranlı gencin BM temsilcilerinin gözü önünde kampın katlanmaz şartlarını protesto etmek amacıyla kendi üzerine benzin dökerek yakmasıydı. Bu korkunç hadiseden yayımlanan görüntüler İranlı genç Ümid’in nasıl kampta dayatılan katlanmaz şartlardan usanarak bağırdığını ve ardından çakmağını yakarak bir anda alevlerin içinde yanmaya başladığını gösteriyordu.

Bu olayın ardından, 23 yaşındaki İranlı gencin böyle bir işe kalkışmaya cesaret edemeyeceğini düşünen diğer kamp sakinleri hemen Ümid’in yardımına koşmaya başladı ve battaniyelerle ateşi söndürmeye çalıştı. Olaydan bir kaç saat sonra Ümid uçakla Avustralya’nın Melborne kentine bir hastaneye getirildi, fakat bir gün sonra aşırı yanıkların yüzünden hayata gözlerini yumdu.

Ümid Masumali, bundan üç yıl önce Avustralya’ya illegal yollardan göç etmiş ve orada evlenmişti, fakat bu olay sonucunda hayatını kaybetti. Gerçekte Ümid diğer yüzlerce sığınmacı gibi daha iyi bir yaşam uğruna İran’daki evini ve ailesini terk ederek Avustralya’nın yolunu tuttu, fakat Avustralya kıyılarına varır varmaz, polis tarafından yakalanarak Naoro adasındaki kampa götürüldü.

Naoro, Chrismas ve Manus kamplarında yaşayan insanlar buralardaki zorlu şartları çok iyi bilir. Kötü ve hijyen olmayan yaşam ortamı, sağlık hizmetlerinin kıtlığı ve beslenme durumunun fenalığı, şimdiye kadar bir çok kez kampta yaşayan mültecileri isyan ettirdi.

Son iki yılda ise üç İranlı gencin bu kamplarda hayatını kaybetmesi, Avustralya halkını bile mültecilerin tutulduğu insanlık dışı şartlara isyan ettirdi. Bu üç İranlı gençten biri Fadıl Çegini adında bir gençti. Fadıl, geçen sene Chrismas kampında çıkan isyanda güvenlik güçlerinin şiddet uygulaması ve Fadıl’ı ağır bir şekilde dövmeleri yüzünden hayatını kaybetti. Yine 23 yaşındaki İranlı genç Rıza Berati de iki yıl önce Manus kampında yaşam koşullarına karşı başlayan itiraz hareketi sırasında kampın güvenlik görevlilerince darp edildi ve bu yüzden hayatını kaybetti. Yine aynı yılda 24 yaşındaki İranlı genç Hamid Hazai kampın uygunsuz sağlık koşulları yüzünden yakalandığı deri hastalığı sonucunda kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.

Şimdi ise Ümid Masumali’nin ölümü ile beraber son yıllarda Avustralya’nın mülteci kaplarında hayatını kaybeden İranlıların sayısı dörde yükseldi. Ancak Avustralya göç Bakanı yaptığı açıklamada şöyle dedi:

Eğer bazıları kendilerine veya aile fertlerine zarar vererek Avustralya’ya girebileceklerini ve bu ülkede daimi ikamet tezkeresi alabileceklerini düşünüyorsa, yanlış düşündüklerini belirtmeliyim ve ayrıca bu şekilde böyle bir sonuca ulaşamayacaklarını bilmeleri gerekir.

Ümid’in ölümü üzerinden bir güç geçtikten sonra Avustralya’da bazı insanlar hükümetin göç politikalarını protesto etmek amacıyla Ümid’in adının yazıldığı tişörtleri giyerek Melborne kentinde eylem yaptı. Ümid’in eşi de kocasının hastaneye kaldırılma biçimine itiraz etti ve olaydan sonra Ümid’in hastaneye kaldırılması saatlerce sürdüğünü ve bu gecikme eşinin ölümüne yol açtığını belirtti. Hamid Hazai’nin ölüm dosyasında da Avustralya yönetimi hastaya müdahalede gecikmekle suçlanmıştı.

Dünyanın en küçük federal Cumhuriyeti olan ve Avustralya’nın yakınında yer alan Naoro adası, Avustralya yönetiminin talebi ve mali destekleri üzerine Avustralya’ya sığınmak isteyen tüm sığınmacıları bu adada kurulan özel kamplarda tutuyor. Gerçi buradaki kamp 2008 yılında şiddet ve cinsel istismar olayları yüzünden kapatıldı, fakat 2012 yılında ve Avustralya yönetiminin talebi üzerine yeniden açıldı.

Bu arada Naoro kampının standart olmayan şartları, gardiyanların şiddet uygulamaları ve göçmen kadınlara ve çocuklara cinsel tacizde bulunmaları son yıllarda sert eleştirilere yol açan durumlardır. Ancak Avustralya yönetimi sığınmacıların bu ülkenin dışında bir mekanda tutma politikası üzerinde ısrarla duruyor.

Mayıs 2015’te İranlı 23 yaşındaki genç kız Nazenin, kampta tecavüze uğradı. Nazenin’in kardeşi Ümid olayla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: bu talihsiz olayın ardından sağlık ekibinde çalışan görevliler ailemize, Nazenin ciddi psikolojik sarsıntı geçirdiğini ve tedavi için Avustralya’ya sevk edilmesi gerektiğini söyledi. Söz konusu görevlilerden bazıları bize önümüzdeki günlerde tüm aile bir arada Brisbon’a gönderileceğimizi ve orada özel psikolojik tedavi göreceğimizi söyledi, ancak bu karar hiç bir zaman uygulanmadı.

Nazenin’in babası da şöyle konuştu: İntihar için son girişiminin ardından sağlık görevlileri kızımı üç hafta sağlık merkezinde yatırdı. Bundan sonra Nazenin bir daha hiç kimse ile konuşmadı ve şu ana kadar hep sustu, Nazenin hatta yemek de yemiyor.

Tüm bu gelişmeler yerel polis teşkilatı her türlü cinsel tecavüz olayını inkar ettiği halde yaşanıyor. Yerel polis teşkilatı gerekli araştırmaları yaptığını, ancak şaibeli bir duruma veya zanlıya rastlamadıklarını ileri sürüyor.

Söz konusu kamplarda kalan çocuklar da oldukça zorlu ve katlanılmaz şartlara katlanıyor ve türlü tacizlere maruz kalıyor. Avustralya yönetimi bu kamplarda aralarında çocukların da bulunduğu yüzlerce cinsel taciz vakasının kaydedildiğini belirtiyor. Naoro adasındaki kampta yüz kadar yalnız çocuk standart olmayan şartlarda tutuluyor. Bu kamp kesinlikle çocuklar ve anneleri için uygun bir yer sayılmıyor, çünkü ne çocukların beslenmesi ve bakımı ve ne de kadınların sağlık koşulları uygundur.

Yeni yılın ilk günlerinde Avustralya’nın ABC kanalı İranlı altı yaşındaki bir kız çocuğunun bir başka sığınmacı tarafından Naoro kampında cinsal tacize maruz kaldığını, sapkın tacizcinin olaydan sonra kaçtığını duyurdu.

ABC kanalı Naoro polis teşkilatı sığınmacılar hakkında yasaların yerel halkın tabi olduğu yasalardan farklı olduğunu ima ettiğini ve bu yüzden tacize uğrayan kızın babasına cevap vermekten ve tacizci kişinin dosyasıyla ilgilenmekten kaçındığını belirtti. Haberde, Naoro mülteci kampında çocuklara yönelik bir çok cinsel taciz vakası yaşandığı, fakat buna rağmen hiç kimse bu suçtan ötürü ceza almadığı belirtildi.

Evet, sohbetimizin başında da belirtildiği üzere, BM konvansiyonuna göre tüm devletlerin sığınmacılara yardım etmekle yükümlüdür, ancak insan hakları örgütlerinin raporları, devletlerin dünya genelinde sığınmacılara yönelik yardımlarının yeterli olmadığını gösteriyor. Bu durumun en somut örneklerinden biri ise Avustralya devletine sığınan sığınmacıların içler acısı halidir. Avustralya yönetiminin Naoro kampında kalan sığınmacıların durumu hiç iyi değil ve bu insanlar türlü sorunlardan acı çekiyor. Ancak Avustralya yönetimi konu ile ilgili raporları reddediyor ve sığınmacılara yeterli imkanlar verildiğini iddia ediyor.

Son yıllarda mülteci akınının yeni dalgası  ile karşı karşıya kalan Avustralya yönetimi şimdiye kadar defalarca sığınmacılara karşı insanlık dışı uygulamaları yüzünden uluslararası camia ve hatta kendi vatandaşları tarafından eleştirildi.

Sığınmacı hakları şebekesi üyelerinden Victoria Martin, Avustralya yönetimi sığınmacılara ceza nitelikle bir ortak yaratmaya çalıştığını ve bu yüzden Naoro adası ve diğer merkezlerde kurulan kampların kasıtlı bir şekilde sığınmacılar için katlanılmaz şartlara kavuşturulduğunu belirtiyor.

Avustralya yönetimi sığınmacılara karşı çok sıkı kuralları uyguluyor ve onlara Avustralya’da ikamet izni vermiyor. Avustralya yönetimi sığınmacıları Büyük okyanusta yer alan bazı adalara götürerek mutlak inziva şartlarında tutuyor ve bir çoklarını da geldikleri ülkelere iade ediyor. Avustralya yönetimi hatta mültecileri bu kamplara kabul ettikten sonra onlara kamptan çıkış izni vermiyor ve bunu sığınmacıların gözünü korkutmak için yaptığını belirtiyor.

Ancak insan hakları aktivistleri Avustralya yönetiminin bu politikasına itiraz ediyor. BM sığınmacı işleri yüksek komiserliği ise Avustralya yönetiminin sığınmacılara karşı davranışın tehlikeli niteliyor.015

Etiketler