Ağustos 26, 2016 11:16 Europe/Istanbul

Geçen hafta siyonist rejim İsrail Filistinli bölgeleri yahudileştirme politikasının devamında Filistin milletine ait evlerin geniş çapta yıkımını gündemine aldı.

Eli kanlı rejim bu aydı Batı şeriada tam 33 Filistinli evi tahrip etti ve aralarında 25 çocuğun da bulunduğu 53 Filistinli vatandaşı avare etti.

Korsan İsrail son yıllarda Batı şeriada Filistinlilerin evlerini yıkarak şimdiye kadar 6 bin Filistinli vatandaşı evsiz barksız bıraktı.

İşgal altındaki toprakların Betsilem adlı insan hakları enformasyon merkezi 2016 yılında siyonist rejimin Filistinlilere ait evleri yıkma verileri son on yılda eşine rastlanmayan seviyede olduğunu belirterek, bu rejim cari yılın başından beri şimdiye kadar Filistinli vatandaşlara ait 188 evi yıktığını açıkladı. Söz konusu siyonist kuruma göre İsrailli yetkililer 2016 yılının ilk yarısında son on yılın aynı dönemine kıyasla, 2013 yılı hariç, daha fazla evi yıktılar.

Gerçekte siyonist rejimin bu cinayetlerle izlediği amacı, Filistin halkını anavatanından göç etmeye zorlamak ve siyonist yerleşkecileri onların yerine yerleştirmektir.

BM’nin Filistin’de insani işler koordinasyon bürosu da siyonist rejimin Filistinlilere ait evlerin ve tesislerin yıkım sürecine ivme kazandırdığını açıkladı. Söz konusu büro yaptığı açıklamada, işgalci rejim 200 kadar evin yıkımını, bu evler insani yardımların çerçevesinde Filistin halkına verildiği halde sürdürdüğünü vurguladı.

Öte yandan Filistinli kaynaklar siyonist rejimin  Mescid-i Aksa’nın altında yeni kazı çalışmaları yaptığını ifşa etti. Kudüs ve Mescid-i Aksa medya merkezi geçen Salı günü yayımladığı bir raporda eli kanlı rejimin Vadilul Halve bölgesinde yeni kazı çalışmaları yaptığını belirtti. Söz konusu kazı çalışmaları siyonist İsrail’in tarihi eserler adlı komitesinin öncülüğünde ve El Ad adlı siyonist bir örgütün himayeleri altında yerin dört metre derinliğinde ve 250 metrekarelik bir alanda yapılıyor.

Aslında İsrail kabinesinin Kudüs hakkındaki hareketleri son yıllarda daha fazla sultacı boyutlara ulaştı ve bu rejimin Kudüs’e tam musallat olmak için tüm kapasitelerini harekete geçirdiği anlaşılıyor. Siyonist rejim elebaşılarının Beytulmukaddes’i işgal ettikleri toprakların ayrılmaz bir parçası nitelemesi de aslında bu rejimin Mescid-i Aksa’ya yönelik şom politikaları ve komplolarının ön hazırlığı niteliğindedir ve bu durum Filistin halkı ve uluslararası camianın eli kanlı rejimin Kudüs’e yönelik tehlikeli komplolarına karşı daha fazla uyanık olmasını gerektiriyor.

Terör ve fesatla mücadele Irak milleti ve devletinin gündemini işgal etmeye devam ediyor. Bu konu aynı zamanda bölge medyasında da geniş çapta yankılanıyor. Bu çerçevede Irak’ın yeni kabinesinin ilk oturumu bütçe, tekfirci IŞİD terör örgütü ile savaş ve fesatla mücadele ekseninde düzenlendi. Öte yandan Irak başbakanı Haydar İbadi yeni bakanlar kurulunun ilk oturumunda yeni bakanlara hitaben yaptığı konuşmada, Irak’ın tümü bu yılın sonuna kadar IŞİD teröristlerinden temizleneceğini vurguladı. Irak başbakanı ayrıca ülkesi tekfirci IŞİD teröristlerinden tamamen temizleninceye dek askeri operasyonların devam edeceğini kaydetti.

Irak başbakanı Haydar İbadi, Bağdat’ın Karare semtinde düzenlenen terör saldırısında hayatını kaybedenleri anma töreninde yaptığı konuşmada, tekfirci IŞİD terör örgütü Irak’ta bazı siyaset ve medya çevrelerinde güçlü taraftarları bulunduğunu, fakat Irak milleti ve devleti bu ülkeyi teröristlerden temizlemekte kararlı olduğunu belirtti. İbadi, hali hazırda Irak’ta IŞİD’e yönelik kuşatma çemberi iyice daraltıldığını ve bu örgütün bir çok elebaşıları da helak edildiğini, Iraklı güçler teröristleri tamamen temizlemeden mücadeleyi bırakmayacaklarını vurguladı.

Irak’ta yeni bakanlar kurulunun ilk oturumu, Irak meclisi geçen 15 Ağustos tarihinde hükümetin fesatla mücadele gücünü geliştirmek amacıyla atanan yeni beş bakana güvenoyu verdiği bir sırada düzenlendi. Bu arada Irak’ta 2017 yılı için 82 milyar dolarlık bütçe taslağının da hazırlandığı açıklandı.

Bu şartlarda Irak meclis başkanı Selim Ceburi de tekfirci IŞİD terör örgütünün Irak’ta sonu yaklaştığını açıkladı. Cuma günü yaptığı konuşmada bu konuya işaret eden Ceburi, Irak’ta IŞİD’in yok olması yakın olduğunu ve kuzey Irak’ta ve musul’un güneyinde kürt peşmergelerin zaferleri de bu yönde atılan olumlu bir adım olduğunu vurguladı.

Ceburi, Irak ordusu ve halk güçlerinin Musul’un güneyinde zaferleri tekfirci IŞİD terör örgütünün tamamen yok edilmesi ve Irak’ta terörün tamamen imha edilmesinin yakın olduğunun işareti olduğunu ifade etti.

Irak ordusu ve halk güçleri Musul’u kurtarma operasyonu çerçevesinde şimdiye kadar onlarca köyü IŞİD’in işgalinden kurtarmayı başardı. Irak’ta Musul’u teröristlerin işgalinden kurtarma operasyonu bir süredir başladı ve şimdiye kadar onlarca köy Musul’un çevresinde IŞİD’in pençesinden kurtarıldı.

Geçen hafta Bahreyn’de Halife rejiminin baskıcı politikaları ve halkın protesto eylemleri devam etti. Geçen hafta Bahreyn mahkemesi Maname’nin Zehra -s- camiinin imamını bir yıl hapis cezasına çarptı. Bahreyn mahkemesi Zehra -s- camii imamı Şeyh Ali Hamidan’ı Bahreynli şii alim Ayetullah İsa Kasım’ı destekleme suçundan bir yıl hapis cezasına çarptı. Bir süre önce Halife rejimine bağlı güvenlik güçleri şeyh Ali Hamidan’ı sorgulamak üzere çağırmıştı.

Bahreyn rejimi geçen 7 Ağustos tarihinde de Bahreynli şii alim şeyh İsa Mümin’i Halife rejiminin cinayetlerini kınadığı için Hif camiinde gözaltına aldı. Öte yandan Bahreyn’de Halife rejiminin mahkemeleri zalimane kararlarının devamında 26 Bahreynli vatandaşı da üç yıldan on yıla kadar değişen hapis cezalarına çarptı. Bahreyn savcılığı bu insanları beş kişiden fazla olan hareketlere katılma ve gerginlik yaratma çabası gibi asılsız suçlarla suçladı. Bahreynli inkılapçılar ise defalarca işkence altında itiraf etmeye zorlandıklarını belirtiyor. Bu durum, Bahreyn mahkemeleri en ilkel yargı kriterlerinden yoksun olduğunu gösteriyor. Nitekim insan hakları gözetleme örgütü da Bahreyn yargısını zulüm yapan düzen niteledi ve bu mahkemelerin Halife rejiminin baskıcı politikalarına hizmet ettiğini belirtti

Bu arada Bahreyn halkı ülkenin çeşitli bölgelerinde ve özellikle başkent Maname’de düzenledikleri protesto eylemlerinde Halife rejiminin cinayetlerini kınamaya ve siyasi tutukluların ve hapse atılan alimlerin serbest bırakılmasını talep etmeye devam ediyor.

Bahreyn halkı Şubat 2011’den beri Halife rejimine karşı barışçıl protesto eylemleri düzenleniyor. Bahreyn milleti siyasi reform, özgürlük, demokrasi, adalet ve halkın seçtiği bir yönetimin işbaşına gelmesini ve ayrımcılıklara son verilmesini istiyor. Ancak Halife rejimi halkın barışçıl taleplerine şiddetle karşılık veriyor. Bahreyn halkı ayrıca tüm haklı taleplerini elde edinceye kadar ve tüm siyasi tutukluların Halife rejiminin hapishanelerinden serbest bırakılıncaya dek barışçıl protesto eylemlerini sürdüreceklerini vurguluyor.

Ncak Halife rejimi baskı, şiddet ve hatta vatandaşların vatandaşlık hakkını iptal etmek gibi tepkilerle Bahreyn milletinin haklı taleplerini yok saymaya çalışıyor. Nitekim çeşitli kaynaklar yayımladıkları raporlarda Halife rejiminin kendi halkına karşı baskıcı bir politika izlediğini ortaya koyuyor. Gerçekte Halife rejimi şimdiye kadar Bahreyn milletine yönelik hiç bir cinayetten çekinmediğini de ortaya koymuştur. Halife rejimine bağlı güvenlik güçleri özellikle son aylarda siyasi muhalifleri tutuklamaya ve muhalifleri vatandaşlıktan çıkarmaya devam ederek bu rejimin mahiyetini gözler önüne serdi. Bu durum aynı zamanda uluslararası camianın da kaygılarını arttırdı.

Geçen hafta yemen’de Suud rejimi başta Yemenli çocuklar olmak üzere Yemen milletine yönelik cinayetlerini şiddetlendi, bu durum Yemen’de insani kriz konusunda kaygıları arttırdı. Gerçekte Arabistan ve Yemen’deki işbirlikçilerinin cinayetlerini şiddetlendirmesi ve bu ülkeyi kuşatması, Yemen krizini daha korkunç  boyutlara taşımıştır. Gerçi uluslararası camia Arabistan’ın Yemen’de işlediği cinayetlere geniş çapta tepki veriyor, fakat bu cinayetlere asıl tepki vermesi gereken BM ve özellikle genel sekreteri Ban Ki Moon’dan çıt çıkmıyor.

Geçen hafta Arabistan savaş uçaklarının Yemen topraklarını bombardıman etmesi sonucu yine çok sayıda Yemenli sivil hayatını kaybetti. Aslında Arabistan rejimi Yemen’de işlediği cinayetleri sürdürmesi ve bu ülkede okulları ve hastaneleri hedef alması uluslararası camianın derin kin ve nefreti ile karşılanıyor.

Suud rejimi geçen hafta Yemen’de işlediği cinayetlerinin devamında bir okulu ve bir hastaneyi bombardıman etti ve yüzlerce çocuğu ve hastayı kana buladı. Yemen’de işlenen bu cinayet uluslararası arenada geniş tepkiler ve kınamalarla karşılandı.

Öte yandan haber kaynakları Yemen kuşatmasının insani faciayı tetiklediği konusunda uyarılarda bulunmaya başladı. Bu bağlamda Yemen’de hekimler, Suud rejiminin kuşatması yüzünden Yemen’de ciddi şekilde ilaç sıkıntısı başladığını açıkladı. Yemenli hekimler Arabistan rejiminin karadan, havadan ve denizden dayattığı kuşatma yüzünden Yemen halkı ilaç ve gıda maddesine ulaşmakta sıkıntı çektiğini kaydetti.

Öte yandan Yemenli yaralılar Suud rejiminin dayattığı kuşatma yüzünden tedavi için yurt dışına gönderilemiyor ve bu yüzden hayatını kaybediyor. Bu çerçevede Yemen ulaştırma yetkililerinden Mazen Ganem, Yemen havaalanlarında yedi bin Yemenli vatandaşın Arabistan’ın kuşatması yüzünden çaresiz kaldığını açıkladı.

Arabistan Mart 2015’te bölgede bazı Arap rejimlerin işbirliği ve Amerika’nın yeşil ışık yakması ile beraber Yemen topraklarına saldırdı ve şimdiye kadar binlerce Yemenli vatandaşı katletti veya yaraladı, milyonlarca Yemenli vatandaş da avare oldu.

Geçen hafta Yemen halkı düzenledikleri geniş çaplı protesto eylemleri ile Suud rejiminin cinayetlerini kınadı. Yemen’in güneydoğusunda yer alan Taaz eyaletindeh lak geniş çaplı protesto eyleminde Suud rejiminin cinayetlerini kınadı ve Yemen siyasi yüksek konseyinin kurulmasını destekledi. Taaz halkı Suud hanedanını kınayan sloganlar atarak Arabistan’ın hava akınlarının durdurulmasını istedi.

Ancak BM’nin Suud rejiminin cinayetlerine karşı sessizliği bu rejimi Yemen milletine karşı cinayetlerinde daha da küstahlaştırdığı gözleniyor.015