Arabistan ve Suud rejiminin belirsiz geleceği - 1
Arap gazeteci yazar ve Ray El-yom gazetesi genel yayın yönetmeni Abdulbarı Atvan Arabistan’ın Yemen bataklığında sorunları hakkında şöyle diyor:
Arabistan Yemen’de insan hakları ihlalleri ve savaş suçu işlemekle suçlanıyor ve bazı taraflar hatta bu ülkeye silah satışının durdurulmasını istiyor. Oysa Arabistan Yemen’deki hiç bir hedefine ulaşamadığı gibi şimdi de karanlık ve dar bir çıkmaza düştüğü gözleniyor.
Atvan şöyle devam ediyor:
Arabistan’ın Yemen’de 17 aydır Kararlı fırtına adı ile başlattığı savaş, şimdi Riyad için büyük bir başağrısına dönüştü. Kuşkusuz bu başağrısı sadece her geçen gün artan can kaybı ve mali bedelden kaynaklanmıyor ve bunun yanında Arabistan’ın genel imajı ve uluslararası arenadaki konumunun da tehlikeye girdiği anlışılıyor, öyle ki hatta Arabistan’ın savaş suçu yüzünden yargılanma ihtimalinden söz ediyor.
Bir süre önce sınır tanımayan hekimler örgütü Yemen’in kezeyinde Suud rejimine bağlı savaş uçaklarının bu örgüte ait altı hastaneyi bombardıman etmesi ve onlarca hastayı, ziyaretçiyi ve sağlık ekipleri çalışanlarını öldürmesi veyaralanmasına itiraz ederek buralarda çalışan sağlık ekiplerini geri çekti ve söz konusu hastanelerde yürüttüğü yardım faaliyetlerini askıya aldı.
Bu gelişmenin ardından uluslararası silah satışı denetleme kurumu başta ABD, İngiltere ve Fransa olmak müzere dünyanın silah ihraç eden büyük ülkelerinden Arabistan’a silah satışını durdurmalarını ve bu bağlamda Riyad’la imzaladıkları tüm anlaşmaları feshetmelerini istedi. Kurum, bu talebine gerekçe olarak Arabistan’ın satın aldığı silahlarla Yemen’de sivilleri katliam etmesini ve bu ülkede savaş suçu işlemesini gösterdi.
Uluslararası silah satışını denetleme kurumunun şimdiye kadar görülmemiş bu talebi geçen gün Cenevre’de düzenlenen dünya ticaret örgütünün zirvesnde gerçekleşti. Bu konferans silah ticareti üzerine ikinci uluslararası konferas sayılır. Uluslararası silah satışını denetleme kurumu sözcüsü Ema Mc Donald ise silah ihraç eden ülkeleri Arabistan’a silah satışı konusunda en kötü iki yüzlülüğü ve nifakı sergilemekle suçladı.
Öte yandan Oxfam örgütü de İngiliz yönetimini Arabistan’a silah satışını sürdürdüğü takdirde uluslararası itibarını tehlikeye atacağı konusunda uyardı.
Arap yazar Atvan şöyle devam ediyor:
Bu kampanya dünya genelinde hızla yayılıyor ve Arabistan’ın adının silah satışı konusunda kara listeye alınmasına yol açtığı ve Fransa’nın bundan bir kaç ay önce Arabistan veliahd prensi halefi ve savunma Bakanı Muhammed bin Salman’ın Paris ziyareti sırasında imzalanan 18 milyar dolar değerindeki silah satışı anlaşmasının askıya alınmasına sebebiyet verdiği anlaşılıyor. Yine bu durum Amerika’nın 6 milyar dolar ve İngiltere’nin yaklaşık 4 milyar dolar değerindeki silah satışı anlaşmalarını da etkileyeceği gözleniyor. Kuşkusuz bu kampanya silah satan büyük ülkelerin Arabistan’ı Yemen savaşını durdurmak üzere bakı altında tutmak için uygulanıyor, yoksa silah satışı anlaşmalarının durdurulması için bu tür bir kampanya yürütülmüyor, çünkü bu anlaşmalar silah üreten ülkelerin bu sektörü için önemli mali kaynak sayılıyor, ayrıca Arabistan’ın petrol gelirlerinin harcanacağı önemli bir alanı oluşturuyor.
Arap yazar Abdulbari Atvan Arabistan’ın şimdiki elebaşılarının en büyük sorunu içine kendilerini ve Fars körfezinde ve diğer bazı bölgelerde yer alan bazı Arap ülkelerini daha sonra Arap ittifakı adını verdikleri ittifak çerçevesinde sürükledikleri yıpratıcı savaştan onurlu bir şekilde çıkmak olduğunu belirtiyor.
Yemen savaşı için siyasi bir çözüm bulmak üzere başlayan Kuveyt müzakereleri 99 gün süren çabaların ardından başarısızlıkla sonuçlandı ve Ensarullah hareketi ve Yemen’in eski Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih’e bağlı birlikler milli çıkarlarını takviye ederek Yemen içindeki konumunu güçlendirmeye ve pekiştirmeye başladı ve siyasi yüksek konseyini kurmak ve devlet erkanlarını oluşturan kurumları kurarak harekete geçirmek ve özellikle seçilen bir parlamentoyu yasal meşru hakimiyet simgesi olarak açmak sureti ile Yemen’de varlığını sürdürdü.
Arap yazar Atvan mevcut şartlarda Arabistan’a silah satışının durdurulması Riyad için korkunç bir şok anlamına geldiğini, çünkü Arabistan iki sebepten ötürü bu tür anlaşmalara ciddi ihtiyaç duyduğunu kaydediyor. İlk sebep, Riyad’ın 17 ay süren savaşta kaybettiği mühimmat ve askeri teçhizatın yerini doldurma zaruretidir. İkinci sebep ise Arabistan en gelişmiş askeri teçhizatı, savaş uçakları, tank ve füzeleri satın alarak Yemen savaşını bir an önce sonuçlandırması gerekiyor.
Bu arada Fransa Cumhurbaşkanı Fransuva Hollande’ın Arabistan savunma Bakanı Muhammed bin Salman ile imzaladığı 18 milyar dolarlık silah anlaşmasını uygulamak için Fransa parlamentosunun onayına ihtiyacı bulunmuyor, ancak Amerika yönetimi Arabistan’la imzaladığı 6 milyar dolarlık silah anlaşmasını yerine getirmek için kongrenin onayını alması gerekiyor. Bu anlaşma Abrams tankları ve savaş uçakları ve mühimmat gibi teçhizatı içeriyor. Bu durum İngiltere ile imzalanan anlaşma için de geçerlidir.
Öte yandan Amerika yönetimi Yemen savaşında düzenlenen Kararlı fırtına operasyonu çerçevesinde bu operasyonun komutanlarına ve Arabistan silahlı kuvvetlerine askeri istişare veren subaylarını geri çağırdı. Washington’un bu kararı Suud rejiminin kurduğu ittifak için asla iyi bir gelişme sayılmıyor. Arap yazar Atvan’a göre şimdi Arabistan Yemen’de Saddam rejimi 1990 yılında Kuveyt’te içine düştüğü çıkmaza benzer bir çıkmaza düşmüş görünüyor. Arabistan liderleri o dönemde Saddam’ın Kuveyt’ten atabilmek için yarım milyon Amerikalı askerden yardım almıştı.
Arap yazar Abdulbari Atvan, Riyad yönetimi şimdi de iki seçenekten birini seçmek zorunda olduğunu belirtiyor. İlk seçenek, kayıplarını azaltmak için tek yanlı olarak Yemen savaşından geri çekilmektir. İkinci seçenek ise bu savaşı başkent Sana ve Taaz gibi Yemen’in diğer bazı önemli kentleri geri alıncaya dek sürdürmektir ki bu durumda yeni bir çıkmaza gireceği anlaşılıyor, öyle ki bu çıkmaz şu anda içinde bulunduğu çıkmazdan daha az tehlikeli sayılmıyor, çünkü bu durumda geri aldığı kentleri ve güvenliklerini koruması gerekiyor ve bunun için Ensarullah hareketi ve Ali Abdullah Salih güçleri ve bunların müttefiki olan Yemenli aşiretlerle partizan savaşına girmesi gerekiyor.
Bundan başka Suud ordusu Sana’ya girdiği takdirde işgalci güç konumuna düşeceği kesindir ve bu durumda Yemen milleti Suud işgaline son vermek için direnişe yönelecektir.
Arabistan liderleri Kararlı fırtına operasyonunun son bulduğunu ve tüm hedeflerine ulaştığını ilan etmek ve Umudun dönüşü adı altında yeni bir operasyon başlattıklarını ileri sürerek bu savaşı erkenden sona erdirmeyi umuyordu, fakat bu hareket ikna edici olmadı ve Kararlı fırtına operasyonuna bağlı savaş uçakları Yemen’in çeşitli bölgelerine ve özellikle hastanelere, okullara, düğünlere ve çiftliklere yönelik kör saldırılarını sürdürdü, çünkü bombardıman edecek kaydadeğer askeri hedef bulamıyordu.
Arap yazar Atvan, Londra’ya gelen herhangi bir sebepten ötürü adını açıklamadığı Arabistan’ın Necran kentinden bir şahsiyetten naklen şöyle diyor: gerçek savaş şimdi Arabistan’ın güneyinde devam ediyor. Ensarullah birlikleri Cazan, Necran ve Asir üzerinden Arabistan topraklarına nüfuz ediyor. Suud yetkilileri binlerce aileyi bu bölgeleri terk etmeye zorladı, çünkü onları füze ve havan topu yağmurundan korumak istiyordu.
Arap yazar Atvan şöyle devam ediyor:
Şimdi Kuveyt’te barış müzakereleri devam etmiyor ve Sana’nın da pek yakında kurtarılma ihtimali bulunmuyor ve Arabistan güneyde sürekli patriot füze savunma sistemlerini konuşlandırarak Yemen’den fırlatılan balistik füzeleri önlemeye çalışıyor.
Öte yandan uluslararası insani yardım örgütleri Riyad rejimine yönelik eleştirilerini arttırdığı ve Arabistan’ı Yemen’de sivilleri ve özellikle çocukları katliam etmekle suçlayarak bu ülkeye silah satışının durdurulması için baskılarını arttırdığı gözleniyor. Bu arada Arabistan’ın mali kaynakları da hızla tükeniyor ve petrol geliri de fiyatların düşmesi yüzünden sürekli gerilemeye devam ediyor. Buna göre Arabistan’ın içinde düştüğü karanlık ve dar tüneli izah etmek için hatta çıkmaz sözcüğü yeterli olmuyor. Çünkü bu tünelin sonunda hiç bir aydınlık göze çarpmıyor. Daha da önemlisi bu tünel, Arabistan’da karar merkezleri ve uzmanların tahmin ettiğinden çok daha uzun olduğu anlaşılıyor.
Yemen ise Arabistan’a kıyasla daha iyi durumda bulunuyor, çünkü savaşın ilk şokunu atlatmış bulunuyor ve şimdi Lübnanlı ve Iraklı insanlar gibi savaşa uyum sağlayarak kendi iç durumunu düzeltmeye başladığı gözleniyor. Bunun en önemli işaretlerinden biri milyonlarca Yemenli vatandaşın başkent meydanında toplanarak Ensarullah hareketi ve Ali Abdullah Salih ile biat etmeleridir ve bu ittifak güçlü bir ortaklık kurmayı başardı ve Arabistan’a karşı savaşa devam dedi.
Arap yazar Atvan Londra’da yaşayan Yemenli bir gazeteciden naklen şöyle diyor: Siz Yemen’i ve Yemen milletini tanımıyorsunuz. Yemenli savaşçının ihtiyaç duyduğu tek şey biraz su ve biraz ekmek ve bir kaç hurmadır. Yemenli savaşçı bunlarla bir ay dayanabilir.
Askeri bir uzman ise Yemen halkı hakkında şöyle diyor: bir grup Yemenli askeri eğitim almak için bize geldi. Komutanlar onlara nasıl geri çekileceklerini öğretmek isteyince birden hepsi öfkelendi ve bize geri çekilmeyi öğretmeyin, çünkü bu bize hakarettir, demeye başladı. Yemenli savaşçılar, bize sadece nasıl ilerleyeceğimizi öğretin, geri çekilmek bize hakarettir, dediler.
Bugün Arabistan kendi eliye yaptığı iç ve dış sorunların yumağı ile uğraşıyor. Bu sorunlar her şeyden önce bu ülkede işbaşına gelenlerin ham politikaları ve maceracı tutumlarının üründür. Arabistan’da eski kral Abdullah bin Abdulaziz’in ölümü ve kardeşi Salman bin Abdulaziz’in yerine tahta geçmesinin üzerinden yaklaşık bir buçuk yıl geçiyor. Bu kısa süre içerisinde Arabistan yöneticileri daha da bölgesel meselelere bulaştı ve dış politikasında agresif bir tavır izlemeye başladı ve ülkeyi daha fazla çatışmalara sürükledi. Gerçi Arabistan bölgede Arap milletlerinin ayaklanması başladığı günlerde bu hareketlere karşı agresif bir tutum izlemeye başladı, fakat kral Salman döneminde resmen savaş çığırtkanlığı yapmaya başladı ve böylece Güney komşusu yani Yemen’e savaş açtı.
Öte yandan Arabistan’ın dış politika takımı savunma Bakanı Muhammed bin Salman ve Dışişleri Bakanı Adil Cubeyr öncülüğünde Irak, Suriye ve Lübnan’da istikrarı bozma politikasını gütmeye devam etti. Ancak bu tür agresif politikaların Riyad için olumsuz sonuçlar doğurduğu ve aynı zamanda iç arenada da ciddi sıkıntılarla uğraştığı anlaşılıyor.015