Eylül 09, 2016 14:02 Europe/Istanbul

Arabistan’ın Medine kentindeki Baki mezarlığına ancak erkek hacılar, o da çok kısıtlı saatlerde girebiliyor.

Burada mezarların başında durmak ve dua etmek yasaktır ve bu yasak özellikle şii imamların yıkılan mezarları konusunda daha sıkı bir şekilde ve daha şiddetli ve tehditle beraber uygulanır.

Arabistan mezhep özgürlüğü anlamsızdır ve Vahabi tarikatı ancak kendi sapkın inancı ve ideolojisinin propagandasını yapıyor.

Geçen bölümde 2015 yılında düzenlenen Hac farizesi sırasında iki önemli hadiseyi, yani Mescid-i Haram’da devasa bir vinçin düşmesi ve Mina’da kurban bayramı gününde binlerce hacının katliam edilmesi olaylarını kısaca anlattık ve daha sonra geçen yıl Hac farizesine katılan Muhammed adındaki İranlı bir hacının anılarını anlattık.

Şimdi Muhammed’in anılarına kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Muhammed şöyle anlatıyor:

Medine’ye son ilahi resulün kentine vardık. Hepimiz Mescid-i Nebi’ye müşerref olmak için sabırsızlanıyoruz. Caminin avlusunda kafilemizin din adamı Mescid-i Nebi’nin tarihçesini, özelliklerini ve faziletlerini anlatmaya başladı. ama kısa bir süre sonra Suud güvenlik güçleri geldi ve bizi dağıttı. Suud güvenlik güçlerinin neden bizim oradaki toplantımızı dağıttığını ve kafilemizin din adamının Mescid-i Nebi ile ilgili açıklamasını engellediğini bir türlü anlayamadık. Ancak daha ileriki günlerde ve Medine’de ve çevresindeki diğer tarihi ve dini mekanları ziyaretimiz sırasında benzer tepkilere şahit olduk ve Suud güvenlik güçleri bu mekanlarda sürekli bizi taciz ediyordu. Bu davranışlar Medine’ye tamamen güvenlik eksenli bir atmosferin hakim olduğunu gösteriyordu.

Muhammed anılarını şöyle sürdürüyor:

Hatta Mescid-i Nebi’nin içinde bile Suud güvenlik güçlerin ziyaretçileri rahat bırakmıyordu. Suud güvenlik güçleri düzeni sağlamak bahanesi ile uzun yılların ardından büyük peygamberlerini ziyarete gelen insanların dua etmelerini veya dini merasimlerini yerine getirmelerini engelliyordu. Suud güvenlik güçleri ziyaretçileri Allah Resulü’nün –s– mezarının parmaklığından uzaklaştırıyordu ve ziyaretçiler de korkudan sadece uzaktan peygamberlerine selam ediyor, dua okuyor ve mecburen uzaklaşıyordu.

Bu tür sıkıtlamalar İslam dininin bir çok büyüğünün mezarı olan Baki mezarında daha da şiddetli bir şekilde uygulanıyor. Bu mekan İslam Peygamberi’nin –s– muhterem eşleri, bazı evlatları, bir amcası, iki amcaoğlunun ve yine bir çok sahabenin mezarıdır. Burada ayrıca Allah Resulü’nün –s– soyundan gelen dört masum İmam yatmaktadır. 1926 yılına kadar bu insanların mezarının üzerinde türbeler ve işaretler vardı, fakat o yılda sapkın vahabiler yanlış düşünceleri ve hurafe inançları ile bu kutsal türbeleri bir bir yıktılar. Arabistan’ın Medine kentindeki Baki mezarlığına ancak erkek hacılar, o da çok kısıtlı saatlerde girebiliyor. Burada mezarların başında durmak ve dua etmek yasaktır ve bu yasak özellikle şii imamların yıkılan mezarları konusunda daha sıkı bir şekilde ve daha şiddetli ve tehditle beraber uygulanır.

Arabistan mezhep özgürlüğü anlamsızdır ve Vahabi tarikatı ancak kendi sapkın inancı ve ideolojisinin propagandasını yapıyor.

Muhammed şöyle devam ediyor:

Medine’de Suud güvenlik güçlerinin Allah Resulü’nü ve diğer evliyaları ve kutsal mekanları ziyaret etmeyi engellemeleri yüzünden pek de hoş olmayan anıları yanımıza alarak bu aziz ve mukaddes kenti kutsal Mekke’ye doğru terk ediyoruz. Yüce Allah’ın Kur'an'ı Kerim’de en güvenli kent olarak nitelediği bu kente gelir gelmez Mescid-i Haram’ı ziyaret etmek için hazırlanıyoruz. Kafiledeki diğer arkadaşlarla bereber müslümanların en kutsal camiini ve Allah’ın evini yani Kabe’yi barındıran Mescid-i Haram’ı ziyaret etmek üzere yola çıkıyoruz. Caminin girişinde ve avluya girdiğimizde Kabe’nin ihtişamı ve kudsiyeti herkesi hayran bırakıyor. Ancak kısa bir süre sonra Suud hanedanının bir kaç yıldır Mescid-i Haram’ın çevresinde inşa ettirdiği devasa kulelerin manzarası dikkatimize dağıtıyor. Belli değil neden bunca yüksek bina Mescid-i Haram’a bu kadar yakın mesafede inşa ediliyor?

Tavaf ve namaz ve duadan sonra Mescid-i Haram’dan ayrılarak kaldığımız hotele doğru yola çıktık, fakat henüz pek fazla camiden uzaklaşmadan korkunç bir gürültü ile adeta bulunduğumuz yerde donup kaldık.

Bu korkunç gürültü Mescid-i Haram’ın içinden gelmişti. Hepimiz büyük bir kaygı ile camiye doğru koştu ki birden inanılmaz bir manzara ile karşılaştık. Caminin çevresinde bulunan devasa vinçlerden biri avlunun doğusunda ve İbrahim makamının hemen arkasında düşmüş ve çok sayıda mazlum hacıyı kana bulamıştı. Olay o kadar korkunç ve feci boyuttaydı ki anlatılması mümkün değil. Bazı hacılar vinçin altında kalarak ezilmişti. Bazı hacılar ise eli ayağı kesilmişti. Hemen yaralıların yardımına koştuk, ama buna fırsat bulamadık, çünkü Suud güvenlik güçleri hepimizi caminin dışına çıkardı ve hiç kimseye görüntü almasına müsaade etmediler. Bu acı manzara yüzünden bir kaç gün kendime gelemedim. Suud rejimi olayda hayatını kaybedenlerin sayısını 107 olarak açıkladı ve yaralı sayısı da bu sayının hemen hemen iki katıydı. Suud rejimi her zaman yaptığı gibi bu olayda müsamahakarlığını örtbas etti ve rüzgar ve ilahi takdir bu büyük faciaya yol açtığını açıkladı.015