Ekim 07, 2016 11:39 Europe/Istanbul

Amerika İslam inkılabına karşı mücadelesinde İran’a yönelik askeri ve yumuşak savaş stratejisini sürekli korumuştur ve İran ile nükleer mesele üzerine müzakere etmesine karşın İran’a yönelik hasmane politikalarından ve tehditlerinden el çekmemiştir.

Batı’nın Irak üzerinden İran’a savaş dayatmasının bir amacı, İran İslam Cumhuriyeti nizamını devirmekti. Amerika bu hedefi bugün ayrı bir açıdan ve stratejik bir hedef olarak izliyor. Amerika İran’ı savunma gücü gibi diğer alanlarda zayıf düşürmeye çalışıyor.

Saddam rejiminin İran İslam cumhuriyetine dayattığı savaşın sebeplerinin incelenmesi, sekiz yıl süren bu savaşın bir amacı İslam Cumhuriyeti nizamını devirmek ve bölgede güç dengelerini değiştirmek olduğunu ortaya koyuyor. Ancak bu proje çeşitli sebeplerden ötürü bozguna uğradı ve İslamî nizamı devirme komplosu sonuca ulaşamadı. Fakat savaşın son bulması İran aleyhinde tehditlerin son bulduğu anlamına gelmiyordu. Nitekim savaşın üzerinden otuz yılın geçmesine karşın İran aleyhinde tehditler ve sabotajlar ve komplolar son bulmadı, sadece farklı şekillere büründü ve İranofobia projesi ve yumuşak savaş kılığında yeni boyutlar kazandı.

İran’ın savunma gücünü zayıflatmak son dönemde Amerika’nın bölgede İran karşıtı izlediği politikaların anahtar hedeflerinden biridir.  Bu hedef ise İran’ın füze gücünü tehdit gibi gösterme çerçevesinde izleniyor. Bundan önce İran’ı tehdit gibi göstermenin bahanesi, İran’ın nükleer programıydı. Bu iddia ile ilgili dosya sonunda İran ve 5+1 grubu arasında imzalanan ve Bercam nükleer anlaşması adıyla ün yapan anlaşma ile birlikte kapandı ve İran güven arttırıcı uygulamaları ile pratikte hiç bir zaman nükleer silah üretme peşinde olmadığını ispat etti.

Bugün İran çevresinde bir çok tehditle karşı karşıyadır. Bu tehditler genellikle bölge dışı odaklarca tasarlanmış ve bölge ülkelerine dayatılmıştır. Bu tehditler aynı zamanda çok çeşitlidir. Irak ve Suriye’de örnekleri göze çarpan radikalizmin büyümesi, ABD ve NATO’nun terörle mücadele bahanesiyle bölge ülkelerine çıkarma yapması, Amerika ve Avrupa’nın Fars körfezinde yer alan Arap emirliklerine gelişmiş silahları ve türlü füzeleri ve en modern savaş uçaklarını anormal bir şekilde satması, İran’ın çevresinde askeri tehditleri oluşturan temel faktörlerden bazıları sayılır.

Bölgede Suriye, Irak ve Yemen gibi ülkelere dayatılan savaşlar ve bölgenin Arap ülkelerine milyarlarca dolar değerinde satılan silahlar aslında bölgede savaş ateşini yakmak ve bölgeyi parçalamak amacıyla yapılıyor. öte yandan bölgenin işgalci rejimi israil'in askeri tehditleri de Amerikan kongresinin bu rejimi F 35 gibi en gelişmiş savaş uçakları gibi gelişmiş silahlarla donatma kararı ve Almanya’nın de bu rejime nükleer denizaltı teslim etmesi ile beraber artış kaydediyor. İran sınırlarına yakın bölgelerde ve komşu ülkelerin topraklarında kara, deniz ve hava üslerinin açılması, Fars körfezinde İran’ın Arap komşularına en gelişmiş silahların satılması ve İran’ıı güvenlik alanında zorlamak, Amerika’nın Ortadoğu politikalarının başında yer alan konulardır.

Amerika yönetimi son yirmi yılda bölgeye daha fazla asker konuşlandırdı. Pentagon 2001 yılından sonra bölgede kara ve deniz üslerinin sayısını arttırdı ve özellikle Fars körfezi ve çevresini silah deposuna çevirdi. Amerika ve NATO özellikle 11 eylül 2001 olaylarından sonra Fars körfezinde yer alan Arap emirliklerine milyarlarca dolar değerinde silah satmak, bölgeye füze sistemlerini yerleştirmek ve sürekli kriz ve gerginlik çıkarmak gibi politikaları temel strateji olarak benimsedi. Bu süreç Afganistan ve Irak işgali, tekfirci IŞİD terör örgütünün ortaya çıkması ve Libya savaşı gibi sonuçları beraberinde getirdi, öyle ki bugün bu sürecin yıkıcı tesirleri Ortadoğu bölgesinde ve hatta ötesinde göze çarpıyor.

Bu tehditlerin tümü askeri tehdit türündendir ve bu yüzden bu tehditlere karşı koymak ve gerektiğinde caydırıcı aşamaya geçmek ve tehdidi bertaraf etmek için hazırlıklı olmak gerekir. İran İslam Cumhuriyeti bu tehditleri gözeterek savunma doktrini ve askeri programları çerçevesinde söz konusu tehditlere uygun olarak bazı tedbirler alarak uygulamaktadır. Savunma gücüne sahip  olmak ve caydırıcı taarruz gücüne kavuşmak gerçekte konvansiyonel askeri zaruretlerden sayılır. Buna göre İran İslam Cumhuriyeti askeri gücü sırf kendi güvenliğini ve barışı korumak ve saldırıları bertaraf etmeye yönelik olan bir devlet olarak askeri gücünü kutsal savunma yıllarında elde ettiği deneyimlerden yararlanmak ve bu süreçte tamamen yerli imkanlara dayanmak sureti ile geliştirmiştir. İran’ın askeri savaş arenalarıne yönelik askeri gücü kara, deniz ve hava uzay olmak üzere üç hassas alanda ve ayrıca asimetrik savaşlar alanında gelişmiştir. Bugün İran silahlı kuvvetleri karadan karaya fırlatılan çeşitli menzillerde geniş bir füze imkanına sahiptir, öyle ki bu füzeler İran’a 2500 km uzaklıkta yer alan hedefleri imha etme gücü kazandırmıştır. İran hava kuvvetleri de ülkenin hava sahasını savunmanın yanında sınırötesi operasyonları yapma gücüne kavuşmuştur.

İran İslam Cumhuriyeti hali hazırda fevkelade güçlü ve hedefe tam isabet gerçekleştiren karadan karaya ileri teknoloji füzelerin yanı sıra çeşitli balistik füzeleri ve en gelişmiş İHA’ları üreten ender sayıda ülkenin arasında  yer alıyor. İran savunma sanayii uzmanları bugün her türlü konvansiyonel ve gelişmiş silahları ülkenin savunma ihtiyacına göre üretebilecek askeri bilim ve teknolojiden yararlanmaktadır. İran hali hazırda dünyada uzay teknolojisine tam olarak sahip olan on ülkeden biridir. İran yine radarlara yakalanmayan keşif uçaklarının yapımında da dünyanın en üstün ülkeleri arasında yer alıyor ve şimdi de askeri konvansiyonel silahların piyasalarına ihracatçı ülke konumunda bulunuyor. Askeri deniz teknolojileri alanında da İran güçlü donanması ve kenti imalatı olan denizaltıları ile büyük deniz görevlerini yerine getirebilecek güce kavuşmuştur.

Geçenlerde savunma sanayiinin düzenlediği ve İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei’nin yakından gezerek bilgi aldığı son askeri fuarda İranlı uzmanların en gelişmiş füze, radar, deniz teçhizatı, optik teçhizat, zırhlı teçhizat, İHA ve iletişim sistemleri sergilendi. İran’ın kullandığı kısa orta ve uzun menzilli füze savunma sistemleri artık İranlı uzmanlarca ve savunma sanayii bünyesinde üretilmektedir. Tüm bu kazanımlar fuarda sergilendi. Fuarda ayrıca en yeni ileri teknoloji radarlar ve uydu teçhizatı ve elektronik savaş sistemleri sergilendi.

Kuşusuz savunma sanayiinin tüm bu kazanımları uluslararası yasalara ve anlaşmalara uygun biçimde üretilen ve İran’ın savunma gücünü korumaya yarayan sistemlerdir. İran düşmanların her türlü saldırısını veya tehdidini anında ezmek ve bertaraf etmekte asla tereddüt etmeyecektir. Tüm bu savunma sistemleri ve İran’ın askeri iktidarı, dayatılan sekiz yıllık savaşın deneyimlerine ve İran’ın çevresinde var olan ve doğrudan İran’ı hedef alan tehditleri bertaraf etmek içindir. Buna karşın İran İslam Cumhuriyeti savunma gücünün bağımsızlığına vurgu yapmakla beraber bölge ülkelerini güvenlik alanında işbirliğine davet ediyor ve bölgenin güvenliğini bölge ülkeleri birlikte hareket ederek ve ecnebi güçlerden bağımsız olarak temin etmeleri gerektiğini savunuyor.

Buna göre İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de BM genel kurul zirvesinde İran’ın savunma doktrinini anlatırken İran İslam cumhuriyetinin bölgesel bir güç olarak bölgenin ve dünyanın meselelerine sorumlu bir şekilde yaklaştığını ve aynı zamanda başka sorumlu ülkelerle çok yönlü işbirliğine hazır olduğunu vurguladı.015

Etiketler