Ekim 07, 2016 18:28 Europe/Istanbul
  • İmam Hüseyin –as- mektebinde 5

İmam Hüseyin –as- Resulullah’ın tüm faziletleri ve ahlaki sıfatlarının mirasçısıdır.

O hazret tıpkı muhterem ve değerli atası gibi, düşünelenin ötesinde halkın sapmasından üzülür onlar için canı yanıyordu. Halkın doğru yoldan sapması ve küfür ile batıla sapmalarını görmek, İmam’ın yüreğini dağlıyordu. Bu yüzden düşmanın onu dinlemeyeceini bile bile, son ana kadar onlara öğutte buluyordu.

اَلسَّلامُ عَلَیْکَ یا وارِثَ مُحَمَّدٍ حَبیبِ اللَّهِ

Allah’ın selamı, Muhammed -saa- Habibullah’ın varisi, sana olsun.

Resulullah halkın cahilliği ve sapmalarından öyle üzülürdü ki yüce Allah Şuera suresinin 3.ayetinde şöyle buyuruyor: Ey Muhammed! Mü’min olmuyorlar diye âdeta kendini helâk edeceksin!

Ve İmam Hüseyin –as- da işte bu risalet ağacının meyvesi ve Resulullah’ın bir parçasıydı. Öyle ki resul ekrem şöyle buyururdu:

" حُسَیْنٌ مِنِّی وَ أَنَا مِنْ حُسَیْنٍ."

Hüseyin bendendir ve ben de Hüseyin’den.

Aşura gününde İmam Hüseyin –as- düşmandan gördüğü tüm acımasızlık ve şakavete rağmen, onun ve evlatlarının suya ulaşmasını engelleyenlere bile öğutte bulunarak onları doğru yola çağırmaktan bir an bile vazgeçmedi. Yezid ordusunun tüm çığlıkları ve gürültülerine karşı onlara konuşma yaptı; öyle bir konuşma ki her cümlesi engin denizlerin derinliği, anlamı ise kainatın büyüklüğünü içeriyordu.

İmam Yezid ordusunun tüm cinayetlerine rağmen onlara nasihatta bulunmaktan vaz geçmedi. İmam’ın –as- hedefi satılmış ve alçak insanların, İmam Hüseyin’i –as- öldürmekle kendilerine ebedi ateş ve azabı satın alanları kurtarmaktı. Aşura gününde iki ordu arasında Ömer Saad ile yaptığı görüşmede şöyle buyurdu: Sana eyvahlar olsun Saad’ın oğlu! Döneceğin Allah’an korkmuyor musun? Benim kimin oğlu olduğumu bile bile benimle savaşmaktan çekinmiyor musun? O kavmi bırak ve benimle ol ki yüce Allah’a daha yakın olasın.

Gerçi İmam’ın içten sözleri o acımasız orduya etki etmedi, fakat yine de bu sözleri kabul ederek İmam’ın ordusuna katılanlar ve böylece ebedi şeref ve saadete erenler oldu. işte bu peygamberin -saa- varisinin yöntemidir ki en hassas şartlada bile bir an olsun insanları hidayet etmekten gafil olmadılar.

Hüseyin risalet ağacının meyvesidir ve onun ahlaki siyersi, yüce Kur’an’i değerlerin somut örneğidir. O, insani faziletlerin önderidir ve mertlik ve yücelikte dost düşman her kesi hayretlere ve baş eğmeye zorlamıştır. Hüseyin’in yiğitlik denizini, bizim naçizane zihin ve kalemimize sığdırmak mümkün değil, fakat onun büyüklüğünü anlatmak bizim susuz bendelerimizi suluyor. Tarihi rivayetlere göre Şam ahalisinden, Muaviye’nin zehirli propagandalarından etkilenen ve İmam Hüseyin’e –as- kin ve nefret besleyen bir adam Medine’ye gidiyor. İmam Hüseyin –as- ile karşılaşınca o hazrete hakaret etmeye başlıyor. Fakat İmam sevgi ile bakarak “ Sen bizden yardım istersen sana yaradım ederiz, bizden bir şey istersen sana veririz ve eğer irşad ve hdiayet istersen seni hidayet ederi” diye buyuruyor. Bu sözler üzerine adamın pişmanlığını gören İmam Hüseyin –as- şöyle devam ediyor: Sizi azarlamıyorum, Allah sizi bağışlasın ve O en büyük bağışlayandır.

Şam ahalisi adam, yüreği Ali –as- ve ehlibeytin sıcak sevgisini yüreğinde hissederk, utanç içinde orayı terk ediyor.

Mertlik ve cesaretin en güzel örneklerini İmam Hüseyin’İn –as- Kerbela olayındaki eşsiz davranışında görebiliriz. İmam Hüseyin’in –as- kervanı Kufe’ye doğru hareket ederken, onlara yolu kapatmak ve çöl kurak bölgede kalmalarını sağlamakla görevli olan “Hürr bin Yezid Riyahi” ile karşılaştı. Fakat İmam Hüseyin buna rağmen, suları biten Hürr’ün ordusuna su verilmesini buyurdu, hal bu ki kendileri de susuzdu. Diğerlerine nazaran daha geç yetişen Hürr’ün askerlerinden biri, bineğinden inemeyecek kadar susuz ve cansızdı. Onun bu durumunu gören İmam Hüseyin –as- öne giderek onun bineğini oturttu ve kendi elleri ile onlara su verdi. Fakat Aşura gününde düşman ordusu İmam Hüseyin’in –as- 6 aylık bebeğine bile suyu esirgediler ve onu babasının kucağında, boğazına attıkları okla şehit ettiler.

İmam Hüseyin –as- Aşura ikindi vaktinde, düşmanın en çirkef ve aşağılık çehresini tamamen gösterdiği zamanda da cömertlik ve mertliğin en bariz örneklerinisergiledi. Bu sahneler Hz. Ali’nin –as- savaş meydanlarındaki yiğitlik ve mertliğini hatılatıyordu.

Düşman ordusunun en güçlü askerlerinden Tamim bin Gahtabe, İmam Hüseyin –as- ile birebir savaşta bir bacağını kaybetti ve yer edüştü. Ölümünün yakın olduğunu anlayan Tamim, İmam Hüseyin’den aman istedi. İmam onun bu isteğini kabul ederek düşmanın diğer askerlerinin Tamim’i kendi kamplarına götürmesine izin verdi. İmam Hüseyin –as- ve hanedanı, Yezidilerin cinayetlerinden yürekleri dağlı, çocukları susuzken, İmam –as- düşmanın yaralı askerine böyle yüce gönüllü davranıyor.

İmam Hüseyin’in –as- tüm yarenleri şehit olup o hazret tüm evlatları ve yarenlerinin şehadetini görünce, kendileri savaş meydanına inmeye karar verdi, fakat ondan önce yine yol gösterici rolünü üstlenerek şöyle seslendi: Resulullah’ın -saa- haremini koruyacak birileri var mı? Bizden dolayı Allah’tan korkan muvahhid biri yok mu? Allah için bize yardım edecek birileri var mı?

Hüseyin’in –as- hüzün dolu sesi harem ehlince duyulunca onların ağlama sesleri yükseldi. İmam Hüseyin –as- çadırlara gitti ve Zeyneb’e –sa- hitaben: Küçük evladımı, (Ali Asgar) bana ver ki onunla vedalaşayım.

Ardından bebeği kucaklayınca Hz. Zeyneb –sa- bebeğin uzun zamandan beri su içmediği ve susuz olduğunu söyledi ve İmam’dan ordudan ona su istemesini buyurdu.

Hüseyin –as- 6 aylık bebeği kucakladı ve düşmanın ordusuna doğru gitti, onlara hitaben: Bu çocuğa acıyın. Onun susuzluktan nasın ağzını açıp kapattığını görmüyor musunuz?! Dedi.

İmam’ın sözü daha bitmeden Ömer Saad’ın işareti ile Hermele bin Kahili Esedi, Ali Ager’in gülden ince boğazını 3 uçlu oku ile nişan alarak o masum bebei şehit etti. Ali Asger’in –as- şehit olması, İmam Hüseyin –as- için öyle acı ve dayanılmaz oldu ki o hazret şöyle buyurdu: “Allah’ım! Senin kendin benimle bu kavim arasında hüküm ver. Bizi davet ettiler ve yardım edeceklerine dair söz verdiler, ancak bizi öldürdüler.”

Daha sonra İmam Hüseyin (a.s) elini oğlunun okla kesilen boğazına koydu. Eli kanla doldu ve o kanı avcuna alarak göğe doğru serpti. Daha sonra şöyle buyurdu: “Bu zorlukları bana kolaylaştıran şey, hepsinin Allah tarafından bana gelmesidir.”

Ardından atından inen İmam Hüseyin –as- kılıcının kını ile yeri kazdı ve şehidin küçücük bedenini toprağa verdi.

Aşura kıyamının öğretilerinden biri, Allah yolunda her şeyden geçmektir; nitekim Seyyi-uş-şuheda –as- da Allah yolunda tüm varlığından vazgeçti.  O hazret hatta Kerbela hamasetinin son saatlerinde daha süt emen bebeği Ali Asgar –as- kendi ellerinde şehit olduğunda “ Bu zorluklar da bana kolaydır, zira Allah onları görüyor” diye buyurdu. Hatta o hazretin Kerbela’da şehit olduğu mekân’daki son sözü “ Allah’ım! Tüm bu zorluklar ve müsibetlere rağmen, senin rızana razıyım ve senin emrine teslim.” İdi.

Ali Asgar, yani Kerbela hamasetinin en parlak çehresi, ehlibeytin mazlumiyetinin en somut ve kesin göstergesidir. O hazret kuçukluğu nedeni ile pratikte Aşura kıyamında bir rolü yoktu, fakat psikolojik ve duygusal anlamda önemli ve büyük bir rolü vardır. Ali Asgar –as-, 6 aylık susuz bebein şehadeti, ehlibeyt düşmanlarının insanlık dışı mahiyetini herkese gösterdi. Bir çoklarının Hakkı batıldan ayırt edecek güçten yoksun olduğu bir dönemde, Ali Asger’in –as- şehadet olayı, Hak cephesinin mazlumiyeti ve Batıl tarafın acımasızlığını her kese göstermiş oldu.015