11 Eylül terör saldırı; Tüm ipuçları Suud hanedanına uzanıyor - 2
2006 yılında Ohio üniversitesi tarafından yapılan bir ankette Amerikan halkının üçte birinden fazlası federal yönetimin üst düzey yetkililerinin 11 Eylül 2001 terör saldırılarını düzenleyen teröristlere yardım ettiklerine veya en azından Amerikan ordusu rahatça Ortadoğu savaşına gitmesi için bu saldırıları önlemek için hiç bir şey yapmadığına inandığı ortaya çıktı.
11 Eylül 2001 terör saldırıları hakkında en kayda değer teori, dünya ticaret merkezi ikiz kulelerinin uçakların çıkardığı yangınla değil de, kontrollü bir şekilde tahrip edildiklerini gündeme getiren senaryodur.
Yine aynı olaylarla ilgili gündeme gelen bir başka görüş,Pentagon binasının kaçırılan yolcu uçaklarından biri ile değil de, bir cruise füzesi ile vurulmuş olmasıdır.
11 Eylül 2001 terör saldırıları ile ilgili gündeme gelen komplo teorilerinde bu saldırıların amacı Amerikan yönetimine Afganistan ve Irak topraklarına saldırma bahanesi oluşturmak, Amerika’nın Ortadoğu bölgesine yönelik stratejik istekleri, 1990'lı yılların başında Anokel ve diğer petrol firmaları tarafından bölgede inşa edilen petrol boru hatlarını ele geçirmek şeklinde ifade ediliyor.
Ancak Standart ve Teknoloji Milli Müessesesi NIST tarafından yayımlanan raporlar ve makaleler ve yine diğer bazı büyük medya organlarının analizlerinde 11 Eylül 2001 terör saldırıları ile ilgili komplo teorileri reddediliyor. İnşaat ve mühendislik alanlarında faaliyet yürüten bir çok firma ve kurum, yolcu uçaklarının yüksek hızla ikiz kulelere çarpması ve çıkan yangınların bu kulelerin çökmesine yol açtığını ve binalarda hiç bir kontrollü tahribatın söz konusu olmadığını belirtiyor. NIST ise enkazlarda bulunan ve olaydan geriye kalan patlayıcı maddelerin kalıntıları üzerinde hiç bir araştırma yapılmadığını ifade ediyor.
David Ray Griphin ise 11 Eylül araştırma komisyonunun açıkladığı ve açıklamadığı başlıklı eserinde kendine göre Amerikalı resmi yetkililerinin olaydan sonraki resmi açıklamalarını reddi yönünde 115 delilden söz ediyor.
Tiri Misan ise 2002 yılında yazdığı Büyük yalan adlı eserinde 11 Eylül 2001 olaylarının uydurma olduğunu ve Amerika, İngiltere ve İsrail istihbarat servislerince yönetildiğini ortaya koyan bir çok delil bulunduğunu iddia ediyor.
Bazı çevreler patlamanın teknik delillerini reddediyor ve Pentagon binasında oluşan hasarın kesinlikle bir yolcu uçağının çarpması sonucu oluşmadığını savunuyor.
Genelde İran ve Ortadoğu kamuoyunda temel eğilim, Amerikalı resmi yetkililerinin açıklamalarını reddi yönündedir. Peki ama acaba gerçekte 11 Eylül olayı Amerikan yönetiminin hazırladığı bir senaryo muydu?
15 yıl önce böyle günlerde, dünyada gelişmelerin yönünü alt üst eden olaylar yaşandı, öyle ki çağımızı 11 Eylül 2001 öncesi ve sonrası olmak üzere iki evreye bölmek mümkün. Burada mesele sadece Amerika’nın kentlerinden birinde büyük bir patlama olayı ile sınırlı değildir. Bu hadise dünyada her türlü savaş çığırtkanlığı terörle mücadele adı altında haklı gösterilmesine ve böylece evrensel bildirgelerde yer alan tüm uluslararası temel hukukun felçe uğramasına ve etkinliğini kaybetmesine yol açan bir süreç başlattı.
11 Eylül 2001 saldılarından sonra hemen tüm dünyaya gönderilen sahte senaryo şöyle diyordu: bir kaç radikal Arap terörist bağımsız bir şekilde ve hiç bir destek almaksızın bir gün içinde Amerika’nın federal polisi FBI, CIA, NSA ve diğer 16 istihbarat örgütlerini ve yine İngiltere’nin MI6 ve İsrail’in Mossad ve BND vesaire ünlü istihbarat örgütlerini atlatmayı başardı ve bu örgütlerin hiç biri en ufak izi rastlamazken Newyork kentinin en önemli ikiz kulelerine ve dünya ticaret merkezi binasına saldırdı. 11 Eylül 2001 olayı, aynı küresel hegemonyaya ait olan ve adı geçen tüm istihbarat örgütleri eş zamanlı çalışamaz hale geldiği ve bu terör saldırıları karşısında hiç bir şey yapamadığı tek olaydı.
Amerika’nın Newyork Post gazetesi ise yayımladığı raporunda FBI’ın Arabistan’ın 11 Eylül 2001 terör saldırılarındaki muhtemel rolünü örtbas ettiğini yazdı. Raporda 11 Eylül terör saldırısını araştırma komisyonu FBI’ın ikiz kulelere saldırılar gerçekleşmeden hemen önce Florida’daki evinden kaçan Suud aile hakkındaki raporunu incelemediği belirtildi. Bu ev, Arabistan’ın dönem kralı Fehed’in yeğeninin Suud danışmanına aitti ve kızı ve damadı da burada yaşıyordu. Altı yıl boyunca bu evde yaşayan söz konusu Suud ailesi 11 Eylül 2001 terör saldırıları düzenlenmeden 15 gün önce birden Arabistan’a dönüyor. Rapora göre bu ailenin komşuları daha sonra bu gelişmeyi FBI’a rapor ediyor ve FBI da 19 Eylül 2001 tarihinde konu ile ilgili araştırmaya başlıyor. Araştırmada söz konusu Suud ailenin en az bir üyesi, 11 Eylül olayında uçakları kaçıran teröristlerin eğitim aldıkları pilot okulunda eğitim aldığı ve bu okulun Florida eyaletinde yer aldığı ortaya çıkıyor. Bir kaç yıl süren bu araştırmanın sonuçlarına göre dosyada kimlikleri tespit edilen bu aileden bazı üyeleri teröristlerle irtibat içindeydi ve El-kaide elebaşı Usame bin Ladin ve Amerikan karşıtı ülkülerini paylaşıyordu.
FBI bir süre araştırdıktan sonra zanlılardan birinin yeniden Amerika’ya giriş yaptığını öğrendi. Fakat FBI bu bulgularını Amerikan kongresi ile paylaşmadığı gibi hatta 11 Eylül araştırma komisyonuna sundukları raporda da bu konuya yer vermedi.
Şimdi 11 Eylül olayını yeniden gözden geçirme komisyonunun geçenlerde yayımladığı rapora göre FBI hala ifşa etmek istemediği bilgileri bulunuyor ve bu konu hala muğlaklığını sürdürüyor.
Gerçi FBI Suud aileyi sorguladı, ancak araştırmaları sonuçsuz olduğunu açıkladı. FBI’nın araştırmalarının sonucunda yayımladığı yerel raporlarından birinde Abdulaziz ve eşi, 11 Eylül terör saldırılarını düzenleyen teröristlerle yakın ilişkileri olduğu belirtiliyor.
11 Eylül olaylarını araştıran kongrenin kurduğu komisyonun eşbaşkanı olan Amerikalı eski senatör Bob Graham, FBI’ın Suud hanedanının 11 Eylül terör saldırıları ile bağlantısı bulunduğunu gizlediğine inanıyor ve bu yüzden Amerikan Başkanı Obama’dan kongrenin konu ile ilgili nihai raporunu açıklamasını istiyor. Graham raporun gizli tutulduğu bölümü, Suud rejiminin bu saldırıların mali sponsorlarından biri olduğuna vurgu yaptığını kaydediyor.
Peki ama nedir şu üzerinde bunca tartışılan 28 sayfalık gizli raporun öyküsü?
28 sayfadan oluşan gizli rapor, 11 Eylül 2001 terör saldırıları ve Arabistan’ın bu saldırılarda rolü ile ilgilidir ve 2003 yılında oğul Bush yönetimi tarafından hazırlanmıştır. Bu gizli rapor, 11 Eylül saldırılarında uçakları kaçıran teröristleri destekleyen bir dizi insandan oluşan bir şebekenin genel yapısını gösteriyor. Uçakları kaçıran teröristler Amerika’da bulundukları günlerde önümli oranda Suudi Arabistan ve bu ülkede bazı zengin prensler ve hayır kurumları tarafından desteklendiği anlaşılıyor.
Amerika yönetimi bu raporun 28 sayfasını, CIA’nın dönem Başkanı George Tenet’in yazdığı bir mektupla berabar Amerikan kongresine teslim ediyor. Rapor hala gizli tutuluyor ve beyaz saray ve Amerikan istihbarat yetkililer 28 sayfalık rapor olarak ün yapan raporu gizlilik konumundan çıkarmak istiyor.
Bu belge Arabistan’ın 11 Eylül terör saldırılarını düzenleyenleri desteklediğini ortaya koyuyor. Obama yönetimi 2002 yılından beri gizli tutulan bu raporu yayımlamak için sürekli baskı altındaydı. Şimdi raporun gizlilik kodu tam olarak kaldırılması öngörülüyor. Amerika’nın eski Başkanı oğul Bush ve yardımcısı Dick Cheney araştırma komisyonuna bu saldırılarla ilgili ropörtaj yapmayacaklarını söylemişti.
11 Eylül 2001 terör saldırılarını araştıran komisyonun eşbaşkanı olan Florida eyaletinin eski senatörü Bob Graham Obama yönetiminde 28 raporun gizlilik kodunu kaldırmasını talep etti. Amerikan temsilciler meclisinde Kuzey Carolina eyaletinin şimdiki temsilcisi Wolter Jones da bu raporun yayımlanmasını savunan yetkililerden biridir. Jones raporun bir bölümü oğul Bush yönetimi için utanç kaynağı olacağını , bu da oğul Bush’un Suud hanedanı ile sahip olduğu özel ilişkilerin yüzünden olduğunu belirtti.
Peki ama Arabistan’ın bu belgenin yayımlanmasına yönelik tepkisi ne oldu?
Arabistan rejimi belgenin yayımlanma ihtimaline gösterdiği tepkide, Amerikan bankalarındaki tüm paralarını çekeceği tehdidinde bulundu. Amerika senatosu terör hamilerine karşı adalet kanununu geçen Mayıs ayında onaylanması ve daha sonra da temsilciler meclisinde de kabul edilmesinin ardından Başkan Obama yasayı veto etti. Fakat Amerikan kongresi de ilk kez Başkan Obama’nın vetosunu kırdı ve böylece konuya yeni boyut kazandırdı.
Jasta adıyla anılan Amerika’nın terör hamilerine karşı adalet kanunu 11 Eylül 2001 terör saldırılarından kurtulan veya kurban ailelerine Arabistan’dan tazminat almak üzere dava açma hakkı tanıyor.
Arabistan rejimi ise bu ülkenin bazı vatandaşlarının 11 Eylül 2001 saldırılarına karıştığı suçlamasını reddediyor. Riyad yönetimi bundan önce de Amerikan kongresi Arabistan rejimi aleyhinde 11 Eylül 2001 terör saldırılarında eli bulunduğu gerekçesiyle dava açılmasını öngören yasayı onayladığı takdirdi Amerika’daki tüm mal varlığını bu ülkeden çekme tehdidinde bulundu.
Hali hazırda Amerika anayasası yabancı ülkelerin Amerikan mahkemelerinde yargılanmalarına izin vermiyor, fakat bu yasa tasarısının yasalaşması buna imkan sağlıyor.
11 Eylül 2001 terör saldırılarına karışan bazı teröristler Amerika’da bulundukları dönemde, Suud hanedanından bazı kişilerli irtibat halindeydi ve onlarla temas kurmuştu.
Yine uçakları kaçıran ve terör saldırıları gerçekleştiren teröristlerle Suud rejimi yetkilileri ve kraliyet hanedanı üyeleri arasında mali ilişkilerin bulunduğu biliniyor. 28 sayfalık raporda El-kaide’nin Mart 2002 tarihinde Pakistan’da tutuklanan üst düzey üyelerinden Ebu Zübeyde’nin telefon rehberinden elde edilen numaraların bazıları Amerika’da bulunduğu ortaya çıktı. Bu numaralardan biri Amerika’da ASPCOL firmasına aitti. Firma Clorado eyaletinin Aspen kentinde bulunuyor. Bu firma ünlü Suud prensi Bender Bin Sultan’ın iskan işleri ile uğraşan bir firmaydı.015