Ekim 12, 2016 13:08 Europe/Istanbul

Yüce Allah'tan hoşnut olmak; Allah'ı, onun hikmeti ve rahmetlerini en iyi şekilde tanımak ve bilmek ayrıca dünya ve gerçeğini tanımaktan kazanılan en yüce derecelerdendir; ve Kerbela insan'ın Allah'ın yazdığı kadere razı olmanın tecellisidir.

Kendini hiçe saymak, Allah'tan başka bir şey görmemek ve Allah'ın rızası karşısında hiçbir şey istememek seviyesidir.

Yüce Allah'tan hoşnut olmak; Allah'ı, onun hikmeti ve rahmetlerini en iyi şekilde tanımak ve bilmek ayrıca dünya ve gerçeğini tanımaktan kazanılan en yüce derecelerdendir. İmam Cafer Sadık –as- şöyle buyuruyor: farz ve müstahab namazlarda Fecr suresini okuyun zira bu sure, Hüseyin bin Ali'nin –as- suresidir ve bu sureye rağbet ve ilgi gösterin.

Orada hazır bulunanlardan biri, bu surenin nasıl İmam Hüseyin'e has olduğunu sorunca İmam Sadık şöyle buyurdu: Yüce Allah'ın Fecr suresinin sonunda "Ey mutmain olan nefs! Rabbine dön (Allah'tan razı olarak ve Allah'ın rızasını kazanmış olarak!(Ey fiziki vücut!) o zaman, (nefsini tezkiye ettiğin ve ruhunu Allah'a ulaştırdığın zaman Bana kul olursun) kullarımın arasında gir. Ve cennetime gir."buyurduğunu duymadınız mı? Mutmain nefse sahip olan Hüseyin'dir –as- , hem o Allah'tan razıydı ve hem Allah ondan razıydı ve sahabeleri ve yarenleri ve peygamber ehlibeyti, Allah'tan razı olanlardır.

İmam Hüseyin –as- Medine'den çıkışında Resulullah'ın -saa- mezarını ziyaret etti ve namaz kılmanın ardından dua ederek şöyle buyurdu:

Allah'ım, bu kabir ve içinde yatanın hakkına, benim için Senin rızan olan ve Resulullah'ın da razı olan yolu seç.

İmam dönüşü olmayan bu yolda sadece Yüce Allah'ın rızasını düşündü. Mekke'den Kerbela'ya hareketi sırasında yarenlerine bir hutbe okudu ve bu yolculuğun sonuna, kendisi ve yarenlerinin şehadetine işaret etti ve şöyle buyurdu: Allah'ın rızası, bir ehlibeytin rızasıdır.

Günün birinde bir adam İmam Hüseyin'e –as- bir mektup yazarak, "Dünya ve ahretin hayrı nedir?" diye sorudu. İmam karşılığında şöyle yazdı:

Kim ki Allah'ın hoşnutluğu peşinde ise, velev ki halk rahatsız olsa bile, Yüce Allah onun halkla ilgili işlerine kifayet eder, vehim ki Allah'a boyun eğmeyerek halkı hoşnut etmeye çalışsa da Allah onu halka bırakır."

Dünyaca tanınan Arap şair Ferezdeg şöyle diyor: Mekke yakınlarında İmam'ın –as- huzuruna çıktım. İmam Kufe durumunu sordu. "Ey benim efendim, halkın gönülleri sizinle fakat kılıçları sizin aleyhinize."dedim. İmam –as- şöyle buyurdu: Doğru diyorsun, iş Allah'a kalmış, eğer Allah'In isteği bizim sevdiğimiz ve istediğimiz ile uyarsa, öyle ise Allah'ı nimetleri için şükrederiz ve şükür ettiğimiz için O'ndan yardım alırız ve eğer bizim isteğimize uymazsa, niyeti hak ve yöntemi takva olan ise Allah rızasından uzaklaşmaz ve zararlı çıkmaz.

İmam Hüseyin –as- değerli yaşamının son anlarında yapayalnız susuz ve kılıç ile mızrakların darbesinden kanlar içindeyken, bindiği attan düşünce şöyle buyurdu: Allah'ım! Senin rızana razıyım ve Senin fermanına teslim.

Kerbela insan'ın Allah'ın yazdığı kadere razı olmanın tecellisidir. Kendini görememek ve Allah'tan başka görmemek, Allah'ın isteğine karşı hiçbir isteğin olmayışıdır. Bu yüzden Zeyneb Kübra –sa- onca acı, bela ve özleme rağmen, onu alaya alarak hakaret etme niyetinde olan zamanın katiline hitaben, Kerbela'da güzellikten başka bir şey görmediğini, gördüklerinin tümünün güzellik olduğunu söylüyor. Zeynep –sa- bu sözleri ile, halkın bin bir korku ile selam verdiği kişiyi darmadağın etmek için değil, erkek kardeşi ve diğer aziz şehitleri gibi her yerde Yüce Allah'ı hazır ve nazır gördüğü için söylyor. Onların yaşadıkları her olayda, Allah'ı o olayda gönül gözü ile görüyorlardı. Bu yüzden olayın iyi ve sevindirici yoksa zor ve müsibet olması onlar için fark etmezdi. Zira hedef, Allah'ın rızasıydı! İmam Hüseyin –as- mektebinde dünyada yaşanan her şey ilahi ayetler ve O'nun kurallarının gerçekleşmesinden ibarettir. Öyle ise Allah'a tabi olan ve boyun eğen azizdir, hatta görünüşte yenilse bile! Ve başkaldıran ise zelildir.

Zeyneb –sa- Aşura ve Kerbela olaylarını baştan sona kadar güzel görüyor. İmam'ın sözleri, yarenlerinin sadakat sözü, yarenlerin kuran tilavet ederek geceyi sabahlaması, Zeyneb Kübra –sa- ve İmam Hüseyin –as- huzurunda yarenlerin sadakatlerini ilan etmesi, kulluk ve rızanın yüce konumuna birer örnektir. Özellikle Aşura'nın her anî, bir mekteb gibi insan'a özgürlük, vefa, iman, cesaret, şahadet taleplik ve basiret öğretiyor.

Kerbela'da akan pak kanlar bir sel gibi zulüm temellerini viran etti. Kerbela faciasına imza atanlar, Resulullah -saa- ehlibeytini –as- ve diğer hak talepleri katliam etmekle  tüm hedeflerine ulaşabileceklerini sandılar, fakat zeyneb –sa- açısından onlar kendilerini rüsvay ederek, ehlibeyt'in nurlu çehresini daha da aydınlatıp onların adının ölümsüzleşmesi ve Allah dinin de canlanmasına sebep oldular.

Kahraman ve arif Zeyneb bunları biliyor ve asırların ardından bunları görüyordu. Bu yüzden Kufe valisinin bu tutsak bayana alaycı ve acı dille sorduğu " Allah'ın kardeşi ve hanedanına yaptıklarını nasıl görüyorsun?" sorusuna karşı anında ve içten rızası ve huzurla verdiği cevapta şöyle dedi: Güzellikten başka bir şey görmedim.

Aaşura kıyamında İmam Hüseyin –as- tüm acılar ve müsibetlere karşı herkesi sabırlı vemetin olmaya çağırırken, kendisi de bir dağ gibi güçlü ve dik, düşman ordusuna karşı durdu ve İslam'ın haremini korudu. Aşura mücahitleri düşman ordusunun kalabalığını görüyor ve birçok müsibet ve acıya rağmen en ufak bir sarsıntı yaşamadan bir aslan gibi hızla düşmana koşup İslam dinini ve imamlarını savunmaya çalışıyorlardı. İmam Hüseyin –as- sürekli yarenleri ve hanedanını metin olmaya çağırırdı; nitekim hz. Zeyneb'e –sa- şöyle buyurdu: Kardeşim, sabırlı ol ve bil ki tüm yer üstü ve göklerdeki herkes ölür… bir tek, gücü ile yeri yaratan yüce Allah hariç.

Hz. Zeyneb –sa- Allah'a itaatte sabırlı olmanın en seçkin örneğidir.

Aşura gününde hz. Zeyneb –sa- ik oğlu Aoun ve Muhammed'e yeni elbiseler giydirdi, gözlerine sürme çekti ve ellerine kılıç vererek onları şehadete hazırladı. Ardından o ikisini kardeşi Hüseyin'in –as- yanına götürdü ve onların meydana inmeleri için izin istedi. Başta izin vermeyen İmam Hüseyin –as- hz. zeyneb'in –sa- ısrarlarına daha fazla dayanamadı ve izin verdi. Zeyneb iki oğlunu savaş meydanına gönderdi; ikisi yiğitçe savaştı, nihayet Muhammed şehit oldu, Aoun kardeşinin kanlı naşı yanına gelerek "biraz sabret kardeşim ben de sana katılacağım" dedi.

Aoun da şehit olunca İmam Hüseyin –as- bu iki gencin mutahhar naaşlarını kucakladı, ayakları yere sürterek çadırlar doğru getirdi. Tüm kadınlar o iki körpe şehidi karşılamak için çadırlardan çıktı fakat zeyneb –sa- kardeşinin onu görünce mahcup olmaması için çadırdan çıkmadı.

Hz. Zeyneb –sa- Yüce Allah'a iman sayesinde ve bilinçle İmam Hüseyin –as- ehlibeyti kervanının sorumluluğunu en iyi şekilde üstlendi. Annesi hz. Fatıma'nın –sa- ardından tüm dünya kadınlarının örnek alması gereken kadın olan hz. Zeyneb –sa- düşman ile mücadele alanında seçkin ve yenilmez bir çehredir. Zeyneb –sa- kervandaki tüm kadın ve çocukların sorumluluğunu üstlenmişken, ehlibeytin –as- haklarını kazanmak ve zalimlerin gerçek yüzünü ifşa etmek için hiçbir fırsatı kaçırmadı ve bu sorumluluğu da sonuna kadar başarı ile gerçekleştirdi.

Kardeşinin kanlar içindeki cansız bedeninin gören hz. Zeyneb –sa- usulca öne çıktı, elleri ile kardeşinin pare pare bedeninin kaldırarak Yüce Allah'a hitaben şöyle buyurdu:

أللّهُمَّ تَقَبَّلْ مِنَّا هَذا الْقُرْبان

Allah'ın, bu kurbanı bizden kabul buyur.

Hz. Zeyneb –sa- bu sözünü, buram buram Allah'ın emrine karşı rıza ve teslimiyet kokuyordu.