Kasım 13, 2016 15:21 Europe/Istanbul

"Sığınmacılar, Avrupalıların insan haklarına bağlılık sınavı" adlı sohbetimizde, Avrupa'ya göç dalgasının insani ebadı ve insan haklarını savunduklarını iddia eden ülkelerin insani kurallara aykırı girişimlerini eleştiriyel bir bakışla ele almışızdır.

Önceki iki programımızda, göç, göçmenler ve mülteciler kavramı ve Avrupa'ya giderken göçmenlerin yolda karşılaştıkları zor şartlara değindik.

Avrupa'ya göç dalgısı, Batılılar'ın insan haklarına karşı çifte standardını, kendi sınırlarının içine kadar sürükledi. Aynı mesele, Avrupalı devletler için büyük sorunlara yol açmıştır.

Avrupa'ya göç dalgasının en büyük kurbanları, çocuklardır. Avrupa'ya göçerken göçmenler oldukça zor şartlar altında ve azgın Akdeniz suları üzerinden gitmek zorundalar, fiziki güce sahip sığınmacılar, bu yolculuğu zor da olsa geride bırkabiliyor, ancak çocuklar ve hatta bebekler de bu zor şartlar sebebiyle hayatlarını kaybediyorlar.

2015 yılında Avrupa'ya giden sığınmacıların yüzde 27'sini Avrupalı kurumlarca yapılan açıklamaya çocuklar teşkil ediyor ve bu çocukların yaklaşık yarısının ebeyeni veya bir büyüğü yoktur. Bunların birçoğunun ismi hiçbir Avrupalı ülkede kayıt altına alınmış değil ve kayıp listelerinde yer alıyor.

2015 yılının Ağustos ayının sonlarına doğru Akdeniz sahiline vuran 4 yaşındaki Aylan isimli bir çocğun görüntüsünün yayınlanmasının ardından dünya ayağa kalktı, bu görüntü, göçmenlerin göç yolunda çektikleri acıları ve felaketi gözler önüne serdi. yüzüstü Akdeniz'in kumsal sahiline cansız bedeni düşen küçük Aylan'ın görüntüleri, bölge ve dünya basın yayın organlarında ve sosyal paylaşım ağlarında geniş şekilde yayınlandı.

İndependent gazetesi bu bağlamda şöyle yazdı: "Eğer Aylan'ın bu görüntüsü Avrupalı ülkelerin göçmenlere karşı tutumunu değiştirmeye yetmezse o zaman onu ne değiştirebilir."

Le Monde gazetesi de bu görüntünün şoke edici ve Avrupa'nın vidanını uyandıran bir görüntü olduğunu belirtti.

Le Point gazetesi de bu görüntünün hızla Avrupa'da basılan gazetelerde yayınlandığını ve Avrupa'daki göçmenlerin insani dramının sembolü olduğunu belirtti.

Kanada'daki siyasi partilerin  üyelerinden Philip Koyar da bu bağlamda yaptığı açıklamada, " Boğulan Suriye sığınmacı çocuğun görüntüsünü vicdanımızın uyanması için yayınlamaya ihtiyaç duymamız çok esef vericidir" açıklamasında bulundu.

Hatırlanacağı üzere, Aylan'ın babasının mültecilik talebini Kanada yönetimi reddedince, Baba Aylan, 4 kişilik ailesini deniz üzerinden Avrupa'ya götürmek zorunda kaldı, ancak zor şartlardan dolayı kendi ailesi ve çocuklarını Türkiye'de terk etmek zorunda kaldı.

Bu acı olay,Türkiye'nin Bodrum sahillerinden hareket eden ve göçmenlerini taşıyan teknenin Yunanistan doğru hareket ederken Akdeniz'in azgın sularında batması sonucu meydana geldi.

Bu olay sırasında Aylan, diğer kardeşi ve annesiyle birlikte hayatını kaybetti.

Aylan'ın trajik ölümüyle ilgili yayınlanan görüntü, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'ya göç dalgasından kaynaklanan en büyük krizin sembolü haline geldi.

Küçük Aylan'ın görüntüsünün yayınlanmasının ardından Avrupalı ülkeler, bu olayı siyasi niyetler için istismar etmeye  başladılar.

İngiltere Başbakanı David Cameron bu bağlamda yaptığı açıklamada, "bu görüntüleri gören, ondan etkilenmemesi imkansız, ben bir baba olarak, bu çocuğun Türkiye sahillerine vuran cansız bedenini görmekten çok etkilendim Biz yakında ahlaki sorumluluklarımızı üstleneceğiz" ifadesini kullanırken, Fransa Başbakanı Manuel Valls da bir twit atarak, bu olaydan duyduğu üzüntüsünü şu şekilde dile getirdi: " Onun adı Aylan Kürdi'di. Hemen bir şey yapılmalı. Avrupa hareket etmeli".

Aylan'ın görüntülerinin Arupalı ülkeler ve kamuoyu üzerindeki etkisi çok sürmedi. Aylan'ın görüntüsünün yayınlanmasının ardından Akdeniz sahillerine cansız bedenleri vuran diğer çocukların görüntüleri yayınlandı, ancak artık bir yankı ve etkisi olmadı.

 Avrupalı devletler, STK'lar ve AB'nin bazı resmi kurumlarının  kamplardaki ve Avrupa sınırlarının ardındaki sığınmacıların yaşadıkları zor şartlarıyla ilgili istatistikleri ve raporlarına bile tepki göstermediler.

Avrupa'ya göç dalgasının devam etmesinin ardından Avrupalı ülkeler,  göçmenlerin acı durumu ve insanlık dışı şartlarını unutarak, göçenlerin Avurpa'ya girişlerini önlemek için sıkı güvenlik önlemleri uygulamaya başladılar.

Avrupalı ülkeler, sığınmacıların Avrupa'ya girmelerini durdurmak için ellerinden geleni yaptı.

Çocuklar başta olmak üzere Avrupa'ya varabilen göçmenler, zor şartlar ve uygulamalara maruz kaldılar.

Avrupalı ülkeler, bu grup sığınmacıya karşı hiçbir sorumluluk kabul etmedi. Bu şartlar altında, sahipsizler başta olmak üzere çocuklar, cinsel istismar dahil birçok sorunla karşı karşıya kaldılar.

Avrupalı ülkelerde kaçırılan 10 binden fazla çocuğun insan kaçakçılığı yapan ve fohuş çetelerince istismar edilmektedir.

Sığınmacıların maksat ülkelerinden biri İsveçtir. Bu ülkenin sığınmacılara karşı diğer Avrupalı ülkelere göre daha uygun davrandığı için onlar tarafından daha fazla göç için tercih ediliyor. Ancak bu ülkede de çocuklar cinsel istimardan güvende değiller.

İsveç'te çıkan gazetelerin iddiasına göre, iltica talebinde bulunan kimsesiz çocuklar, cinsel istismara maruz kalıyor.

Bir süre önce İsveç basını, ülkenin güneyinde yaşayan sığınmacı çocukların insan kaçakçılığı yapan çetenin tuzağına düştüğünü ve bu çocukların cinsel istismara maruz kaldığını duyurdu.

Bu haberlere göre, İsveç'in güneyindeki Malmo kentindeki okullarda eğitim gören kız ve erkek sığınmacılar, okulun bahçesinden kaçırılarak, cinsel istimara uğruyorlar.

İsminin açıklanmasını istemeyen bir okul müdürü, Malmo polisinin sığınmacı çocukların bu kentin okullarından kaçırıldıklarına dair çok sayıda şikayet aldıklarına rağmen bir şey yapmadığını ifade etti.

İsveç'in güneyindeki Skoda bölgesinde insan kaçakçılığıyla mücadele koordinatörü Liza Green İsveç basınına yaptığı açıklamada, bu ülkede göçmen çocukların cinsel istismara uğradığını teyit etti.

Green, 2014 yılında yaklaşık 40 çocuk kaçırıldığına dair polise ihbarda bulunduklarını vurguladı.

Fransa yönetimi de son sıralarda Kale kentinde bir ormandaki sığınmacı kampını topladı.

Bu kampı toplarken çocuklar en fazla zarara uğradı.

Fransa'nın Kale kentindeki ormanda tahrip edilen kamptaki sığınmacılara yardım edenler, çocukların açıkta kaldığı ve onları korumak için hiçbir güvenlik önleminin alınmadığını belirterek, bu kapmata bir erkek çocuğa taciz yapıldığını duyurdu.

The Observer gazetesi de, Yunanistan'daki sözde güvenlik komplarda kalan kadınlar ve çocukların hatta 7 yaş altındaki çocukların cinsel saldırıya uğradığını bildirdi.

The Observer, Yunanistan'daki kamplardan birinde kalan çocuklar ve kadınlar, tuvalette saldırıya maruz kaldığını, göçmenlerin kaldıkları kendi çadırlarından dışarı çıkmaya cüret etmediğini ekledi.

Yunan Meclisi üyelerinden biri, bu bilgilerin herkes için utanç verici olması gerektiğini ve bir an evvel kimsesiz çocukların korunması için girişimde bulunulması gerektiğini bildirdi.

Hatta AB Polisi Europole da, bundan önce Avrupa'daki sığınmacı çocukların cinsel saldırıya maruz kalabileceği konusunda uyarıda bulunmuştu.

Avrupalı ülkeler insan haklarını savunduklarını ileri sürüyor, uluslararası çocuk hakları sözleşmesine göre bu ülkeler, sığınmacı çocuklara sahip çıkmaları ve bu bağlamda önlemler almaları gerekiyor.

Ancak bu ülkeler, sığınmacı çocukların yaşadıkları zor şartlar ve hatta cinsel saldırı haberlerine karşı bile duyarsız kalarak, bu bağlamda hiçbir sorumluluk kabul etmiyor.