Erbain, Aşura kültürünün yaygınlaşması (Erbain özel – 1)
İnsanın zihni sanki yükseliyor ve büyümeye başlıyor, hani kalbin gelişlediği ve mihriban olduğu gibi. Sanki Hüseyin –s– aşıkları, hepsi kalbinde yer alıyor.
Artık siyah beyaz, dil, ırk , hepsi önemini kaybediyor ve sen tüm ziyaretçileri hiç bir sebep ortada yokmuş gibi seviyorsun ve onlara bu sevgini ifade etmek istiyorsun. Sen ne kadar durulandın ey ziyaretçi,... yavaş yavaş Hüseyin’e –s– benziyorsun.
Evet Hüseyni Erbain bir kez daha geliyor ve Hüseyin bin Ali –s– aşıklarının o hazretle her yıl aynı günde buluşma anı geliyor.
Necef’ten Kerbela’ya uzanan yol, her yıl Erbain aşkıyla yalın ayak Kerbela’ya doğru yürüyüşe geçen aşıkları için bambaşka bir coşkuya vesile oluyor. Ziyaretçiler bu yolun başından itibaren hafif bir sırt çantası, sade bir ayakkabı ve biraz erzakla birlikte aşk yoluna ayak basıyor. Ziyaretçiler yolun ta başından itibaren her türlü maddi kılıktan soyutlanıyor ve gönül ayakları ile adım adım ilerliyor. Gnülleri Hüseyin –s– türbesine ulaşmak için sabırsızlanıyor ve elleri o hazretin mezarı üzerindeki kutsal parmaklığa dokunmak için saatleri sayıyor.
Evet, şimdi ziyaretçiler Zeyneb –s– gibi sabırsızdır ve o hazret gibi tüm yorgunluğuna rağmen Erbain’de sana geliyor ve parçalanan gönülleri senin yanı başında huzura kavuşmak istiyor.
Ey Hüseyin –s–, aşk mıknatısı yıllardır hayranlarını yalın ayak sana çekiyor. Sen de onları kabul et, ey mihribanlıkları imamı Hüseyin. Bizim de kalplerimiz senin türbene doğru çoktan yola çıktı. O zaman sen de sevgi dolu bakışlarınla kalbimizi nur ve marifetle doldur ve sabırsız kalplerimize huzuru nasip eyle. Şairin de dediği gibi:
Bu Hüseyin kimdir ki alem ona hayrandır
Bu ne biçim mumdur ki alem etrafında pervanedir
Erbain yürüyüşü ve İmam Hüseyin’in –s– mutahhar türbesinin ziyaretinin kökleri tarihe uzanır. Zira Cabir bin Abdullah Ensari ve hizmetkarı Atiyye kameri 61 yılında yalın ayak Medine’den yola çıktı ve Hz. Seyyidi Şüheda’nın –s– şehadetinin ilk Erbain gününün sabah saatlerinde Kerbela çölüne gelmişti.
Tarih kitaplarında rivayet edildiğine göre, İmam Hüseyin –s– ve arkadaşlarının ziyareti özellikle o hazretin şehadetinin ilk yıllarında o kadar coşkulu ve uyandırıcıydı ve o kadar Emevi iktidarının küfür dolu amellerini ve zulümlerini aşikar etmeye başlamıştı ki zalim rejim Hüseyni ziyaretçilerin akın etmesini önlemekten başka çare bulamadı. Fakat müminlerin kalbinde yatan İmam Hüseyin –s– aşkı ve İmam Bakır –s– ve İmam Sadık’ın –s– o hazreti ziyaret etmeye teşvik gücü o kadar fazlaydı ki şiiler gece karanlığından yararlanarak mezarını ziyaret ederdi ve bazen de Emevi iktidarının adamlarınca yakalanarak en sert biçimde cezalandırılırdı.
Abbasi hilafeti döneminde de zalim halifeler kendi iktidarının temelini pekiştirdikten sonra Hüseyni kutsal mezarın yıkımına ve izlerini yok etmeye emretti.
Ancak Saddam rejiminin son gününe kadar süren tüm bu zulümlere, yakalamalara ve şiddet uygulamaya rağmen Seyyidi Şüheda türbesinin ziyaretçileri hiç eksilmedi ve bu ziyaret ve bu manevi bağ hiç bir zaman kopmadı ve müminlerin şekvini ve coşkusunu ve haktalepliğini ve küfür karşıtlığını yansıtmaya devam etti. Nitekim şimdi de Hüseyni Erbain yürüyüşü dünyanın en büyük insani toplantısı sayılıyor.
Bu muazzam toplantıda emzirilen bebekten zorla yürüyen ama içinde büyük şevk olan ihtiyarlara kadar her türlü insanı görebilirsin. Yol kenarına dikilen sütunlar Kerbela’ya kadar ne kadar yol kaldığını gösteriyor. Her sütunun kenarından geçtiğinde, İmam Hüseyin’in –s– melekuti türbesine biraz daha yaklaşma şevki kalbini ısıtıyor ve sürekli kendi kendine acaba vuslata kadar daha kaç tane sütun kaldı, diye soruyorsun.
Caddenin etrafında sütunlardan başka yan yana kurulan çadırları görüyorsun. Irak halkı hiç bir şey beklemeksizin tüm mal varlığını ziyaretçilerin uğruna ortaya koyuyor. Irak halkı kurban kesiyor, yemek yapıyor, su ve çay ikram ediyor ve ziyaretçiler için kalacak yer tedarik görüyor.
Ailesinin büyüğü olan yaşlı bir adam her yıl gelirinin bir kısmını bir kenara bıraktıını ve Hüseyni Erbain’de bu parayı büyük bir aşkla ziyaretçilerin uğruna harcadığını anlatıyor. Yaşlı adam bu adağı İmam Hüseyin –s– için adak yaptığı günden beri Allah teala da hayatına özel bir bereket inayet buyurduğunu ve nesi varsa Hüseyin’den –s– olduğunu belirtiyor.
Gerçekte bu insanların İmam Hüseyin –s– aşkı kelimelere sığmaz. Bu aşkı anlamak için bu yolculuğa çıkmalı ve onları ve nasıl bir halde olduklarını yakından görmelisin. Bu insanların nasıl ziyaretçilere onların çadırında biraz dinlenmeleri için yalvardıklarını ve çadırlarına girdiğinde tüm varlığı ile sizi ağırladığını görmelisin.
Bu arada İran kızılayına ait çadırlar da arada bir göze çarpıyor. Bu çadırlarda sağlık hizmetleri ve ilaç bedava veriliyor. Buraya gelen hekimler de bu büyük eylemin sevabından yararlanmak ve İmam Hüseyin’in –s– gözüne girmek için gönüllü olarak burada hizmet veriyor. Bazıları ise ayakkabılarını boyamak için bekliyor ve böylece senin yürüyüşünün sevabına ortak olmak istiyor.
Ancak Erbain yürüyüşünde Irak halkın ziyaretçilere yönelik en ilgi çeken ve en güzel hareketlerden biri olan durum, ziyaretçilerin yorgun bedenlerine masaj yapmalarıdır. Irak halkı sen istemeden sana karşı adeta bir bakıcı gibi ilgileniyor ve ayaklarından yorgunluğu gidermeye çalışıyor.
Görüyorsunuz, ne kadar da saygın olmuşsuzun. Tabi olacaksınız. Çünkü Hüseyin’i –s– ziyaret etmek seni yüceltir. Herkes sana bir hizmet sunmaya çalışır. Ziyaretçi olursan, bunca ilgiden, bunca sevgiden unatır ve alemin bu köşesinde neler oluyor, diye şaşırıp kalırsın.
Yolda giderken hasta evladını tekerlikli sandalye ile getiren ve yaş dolu gözleriyle uzuklara bakan ve İmam Hüseyin –s– ve Hz. Abbas’tan hastasına şifa dileyen adamla karşılaşıyoruz.
Karen Ferby bu muazzam toplantıyı yakından görmek için Kerbela’ya gelmiş, burada karşılaştığı büyük coşkuyu anlatıyor ve hatta böyle bir etkinliğin hristiyanların arasında olmamasından yakınıyor ve ülkesi Belçika’da arkadaşları ile paylaşmak üzere sürekli fotoğraf çekiyor.
Avrupa, Afrika, Endonezya ve diğer bir çok ülkeden yeni yeni müslüman olan ve İmam Hüseyin –s– aşkı ile ilk kez bu etkinliğe katılan insanlara rastlıyoruz.
Hüccetülislam Alirıza Penahian şöyle anlatıyor: insan kendisi Erbain için Kerbela’ya gitmedikçe ve yalın ayak Hüseyin –s– aşıkları ile birlikte Kerbela’ya doğru yürümedikçe ve bu istisna atmosferi yakından görmedikçe, azametini ve ihtişamını ve sınırsız lezzetini idrak edemez ve muazzam etkinliğin insan kalbinde yarattığı ısıyı hissedemez.
Burada sanki insan kendisiyle daha fazla açık sözlü oluyor. Kalabalığın gürültüsüne rağmen fikrin daha özgür oluyor. Kendi kendine “Ben neden bu yola adım attım?” şeklinde sormadan edemiyorsun. Kendi kendine “Sakın ben de Küfe halkı gibi İslam’ın bana ihtiyacı olduğu günde hakikate karşı durup ona yüz çevirmeyiyim?” diyorsun. Kendi kendine acaba İmam Hüseyin –s– ve Hz. Abbas ile bu misakın gerçek mi? diye düşünmeden edemiyorsun ve düşünceye dalıyorsun. İnsanın zihni sanki yükseliyor ve büyümeye başlıyor, hani kalbin gelişlediği ve mihriban olduğu gibi. Sanki Hüseyin –s– aşıkları, hepsi kalbinde yer alıyor. Artık siyah beyaz, dil, ırk , hepsi önemini kaybediyor ve sen tüm ziyaretçileri hiç bir sebep ortada yokmuş gibi seviyorsun ve onlara bu sevgini ifade etmek istiyorsun. Sen ne kadar durulandın ey ziyaretçi,... yavaş yavaş Hüseyin’e –s– benziyorsun.
İmam Sadık –s– şöyle buyuruyor:
Kim İmam Hüseyin’i –s– ziyaret niyetiyle evinden çıkacak olursa, Allah teala onun Hz. Hüseyin’i –s– ziyaret etmek için attığı her adım için bir iyilik yazar ve bir kötülüğü ondan uzaklaştırır ve imamın türbesine olaştığında onu seçkin salih kullarından yapar ve ziyareti tamamlandığında da Allah teala onun adını iyilerin arasında yazar ve geri dönmek istediğinde ilahi bir melek onun karşısında durur ve Resulullah –s– size selam söyledi ve amelini yeniden başlat zira geçmişin bağışlandı, şeklinde mesaj gönderdiğini anlatır.