Aralık 23, 2016 10:05 Europe/Istanbul

Hatırlanacağı üzere geçen bölümde İran’ın büyük bilgin ve düşünürlerinden Ebu Reyhan Biruni’nin yaşamından söz ettik. Bugün bu büyük ve seçkin bilginin bazı görüşleri ve eserlerinden söz edeceğiz.

BM’nin Viyana binasının önünde beşeriyet tarihinin dört büyük müneccim, hekim ve aliminin büstü göze çarpıyor. Bu dört büyük düşünürün dünyanın neresinden ve hangi millete ait olduğunu düşünüyorsunuz? İlk büst İranlı büyük filozof ve düşünür ve hekim Ebu Ali Sina’ya ait. İbni Sina Şifa adlı felsefe kitabı ve Kanun adlı tıp kitabı ile dünyaca ünlü bir İranlı bilgindir. İkinci büst büyük bilgin, matematikçi, müneccim, tarihçi ve takvim tasarımcısı Ebu Reyhani Biruni’ye ait. Üçüncü büst Selçuki döneminin büyük filozofo, matematikçi, müneccim ve şairi Hekim Ömer Hayyam Nişaburi ve dördüncü büst de yine İranlı büyük hekim ve kimyacı Zekeriya Razi’ye ait. Razi tıp ve kimya ve felsefe alanlarında önemli eserlere imza attı, ayrıca alkol ve sülfürik asidi keşfetti.

Evet, bu dört büyük bilgi İran topraklarında yetişti ve bilimini dünyanın dört bir yanına yaydı. İlim dünyasının bu dört büyük insanın büstü İran’ın tarihi Tahti Cemşid sarayı gibi bir yapının altında yer alıyor ve İran milletinin beşeriyetin bilim ve ilimde ilerlemesine katkılarını hatırlatıyor.

Evet, geçen bölümde anlattığımız üzere İranlı seçkin bilgi Ebu Reyhan Muhammed Bin Ahmet Biruni, matematik, coğrafya, jeoloji, antropoloji, fizik ve nücum gibi bilimlerde çağının en önde gelen bilginiydi. Biruna Harezm diyarında dünyaya geldi ve Gaznevi iktidarının başkenti Gazne’de hayata gözlerini yumdu. Bu iki kent o dönemde İranlı hükümdarların sultası altındaydı. Biruni sözü geçen bilimlerin her birinde kendisinden kalıcı eserler miras bıraktı.

Batılı Biruni hayranlarının yaptığı araştırmalara göre bu büyük bilginin eserlerinin sayısı 180’i buluyor ki bunlardan yaklaşık 115 eseri matematik ve nücum ve ilgili bilimler hakkındadır, fakat maalesef bu eserlerden sadece 28 başlığı günümüze dek ulaşmayı başarmıştır. Batılı bilgin Edvard Saxchau’ya göre Biruni beşeriyet tarihinin şahit olduğu en üstün dehadır. Bu büyük dahi insan gönümüzde ders verilen tarih, edebiyat, felsefe, biyoloji, matematik, geometri ve nücum gibi bir çok bilimde en üstün bilgindi.

Tüm bu özelliklere karşın 6. ve 7. Yüzyıllarda ilmi eserlerin Arapçadan Latinceye çevrildiği yıllarda Biruni’nin hiç bir eseri Latinceye çevrilmedi. Bu konuda muhtemelen İslamî dönemin bilginlerinin biyografisini yazanların Biruni’nin bilimsel mirasından gafil olmaları etkili olmuştur. Çünkü biyografi yazarları Biruni hakkında ya hiç bir şey yazmamış, ya da çok kısa bir şekilde bu büyük bilginin yaşamına değinmiştir. Yine Biruni’nin Betlemyun nücumu hakkındaki eserlerin hiç birinin izine rastlanmıyor. Oysa Betlemyus’un nücumunu sırf eleştiren çağdaşları İbni Heysem, Ebu Ubeyd Cuzcani ve halefleri Muiddin Orzi, Hoca Nasireddin Tusi, Kutbeddin Şirazi ve İbni Şatır’ın aksine Biruni Betlemyus’un nücumu hakkında bir çok şey yazmıştı. Biruni’nin yazdığı eleştiriler 7. ve 8. Yüzyıllarda İslamî döneminin nücumunun önemli bir boyutunu oluşturuyor ve hatta Kepernic’in çalışmalarını etkilediği biliniyor. Biruni’den bu alanda geriye kalan tek eser İptalul Buhtan Be İradul Burhan adlı eseridir. Biruni bu eserinde Betlemyus’un gezegenlerin boyutu ile ilgili tezini reddediyor.

İranlı büyük bilgin Ebu Reyhan Biruni, her türlü bilimsel istidlalin bir deneyle beraber olması ve böylece doğruluk veya yanlışlık payının belirlenmesi gerektiğine inanırdı. Bu yüzden bilimde deneylere yer vermek, Biruni’nin yeniliklerinden biri sayılır. Bu yöntem asırlar sonra Avrupa ve Batı’da Baken ve Decart gibi bilim adamları tarafından önerildi ve günümüzde bilimsel çalışmaların temelini oluşturdu.

Biruni yine optik alanında yaptığı bir çalışmayla özellikle görünün ışık konusunda çok kıymetli araştırmalara imza attı. Biruni’nin eşyaları gözle görme sistemi konusundaki görüşü İbni Heysem’in görüşü ile aynıdır, şöyle ki ışık çime çarpar ve göze doğru yansır. Bu araştırmada dikkat çeken ilginç nokta, Biruni’nin ışık hızını ses hızından çok daha fazla olduğu sonucuna varmasıdır. Oysa Batı dünyası bu gerçeği Biruni’den asırlar sonra öğrendi.

İranlı büyük bilgin Biruni çeşmelerden fışkıran suyun fiziğine de açıklık getirdi ve çeşmelerin nasıl yeryüzüne çıktığını ve bunların nasıl kalelere ve evlere yönlendirilebileceğini anlattı.

Biruni yerkürenin yüzölçümünü hesapladı ve Usturlabat adlı eserinde yarımkürenin yüzölçümünü hesaplamak için bazı denklemlerden söz etti. Bu denklemler günümüzde Batı dünyasında Biruni’nin adıyla anılıyor.

Biruni çeşitli kavimler ve medeniyetlerde gün, hafta, ay ve yılın tanımını anlattı ve bir çok ülkenin tarihi hakkında yazılar yazdı.

İranlı büyük düşünür ebu Reyhan Biruni günümüzde olduğu gibi coğrafya bilimini inceledi ve bu bilimde de araştırma ve deneyin gerekli olduğunu benimsedi ve doğal bilimleri matematik bilimine dayandırdı.

Biruni jeodezi biliminde de özel teknikler geliştirdi. Bu teknikler matematik ve geometri bilimlerine dayanıyordu. Biruni’nin Belh kentinin enlemi hakkında yaptığı ölçüm günümüzde yapılan ölçüme hayret verici derecede yakındır. Bu büyük bilgin yerkürenin boylamını da 11062.4 km olarak ölçtü ki bu da günümüzde bilinen 11110 km rakamına oldukça yakındır. Biruni’nin yüzölçümünü hesaplama tekniği ufkun eğim derecesine bağlıdır. Batılılar bu yöntemi Biruni’nin çalışmalarında görmeden önce bu tekniği 17. Yüzyılda Right adında birinin yöntemi olduğunu düşünüyordu.

Biruni’den bin yıl sonra Albert Einstein maddenin çok ufak zerreciklerden oluştuğunu belirterek bu zerreciklere foton adı verdi. Biruni bu görüşü tam bin yıl önce gündeme getirdi ve bu zerreciklere Latife parçalar adını verdi.

İranlı bilgin Abdulhamid Nirnuri şöyle diyor: Ebu Reyhan Biruni çok rahat bir şekilde yerkürenin güneşi etrafında dönmesinde bahsederdi ve neden yer yüzündeki eşyalar uzaya fırlamadığı ile sorusuna da şöyle cevap verirdi: Yeri hareketli ve güneşi durgun varsayanlara göre bunun sebebi şu ki yerin merkezinde bir çekim gücü var, öyle ki eşyaları kendine çekiyor ve bu yüzden yerküre hareket halindeyken, eşyaların uzaya fırlamasına mani oluyor.

Bu sözler Batılı bilgin Newton kafasına düşen elma ile yerçekimi gücünü keşfetmeden asırlar önce beyan edilen sözlerdir. Yani Kebernic ve Galille gibi Batılı bilginler yerkürenin güneşin etrafında dönmesini dillendirmeden asırlar önce İranlı Biruni gibi müslüman bir bilgin özgürce ve hiç bir muhalefetle karşılaşmaksızın bu konuyu tartışmıştır.

Biruni ayrıca takvim üzerinde da araştırmalar yaptı ve bu çalışmaları kendisinden 6 asır sonra Papa Grigori’nin yaptığı araştırmalardan daha doğru ve daha üstündür. Biruni yerkürenin kendi ekseni etrafında döndüğüne, yerçekimi gücüne, yerin küre şeklinde olduğuna ve güneşin etrafında döndüğünü inanırdı ve tüm bunlar Kepernic, Kapler ve Newton 6 asır sonra anladı.

İranlı büyük bilgin Ebu Reyhan Biruni yoğunluk kanununu icat etti ve fizik dalında 18 çeşit değerli taşın yoğunluğunu hesapladı ve bu bağlamda bir tablo da hazırladı. Bugün Batı bu büyük bilginin bir çok araştırmalarının sonuçlarından yararlanıyor.

Biruni, çağının en büyük dehası matematik biliminde de bir çok yeni yönteme imza attı. Biruni artezyen kuyuları üzerinde de önemli incelemelerde bulundu ve nasıl çalıştığını ispatladı. Bu büyük bilgin yerkürenin yarıçapını hesapladı ve güneş yörüngesinin ekvatora göre eğimini ölçtü ve 23 derece 35 dakika olarak hesapladı, ki günümüzde bunca dakik aletle ölçülen 23 derece 27 dakika ile ne kadar yakın olduğu bilim adamlarını hayrete düşürüyor. Bu yüzden bilim camiası Biruni’den “Bugünün adamı” şeklinde söz ediyor.