Ocak 20, 2017 12:01 Europe/Istanbul

Geçen hafta İslamî şura meclisinde 6. Beş yıllık kalkınma programının görüşmeleri tamamlandı.

Bu program Bercam nükleer anlaşma sonrası dönemde İran’ın iktisadi kalkınma hedeflerinin gerçekleşmesi bakımından özel önem arz ediyor.

Bültenimizi 6. Beş yıllık kalkınma programının önemli amaçları ve başlıklarını gözden geçirerek açıyoruz.

İran’ın 6. Beş yıllık kalkınma programı dört genel konudan oluşuyor. Bu konular ülkenin tüm bölgelerinin dengeli kalkınması, maden, maden sanayii, turizm, transit, demiryolu taşımacılığı, istihdam alanı açmak ve mahrumları ve yoksulları güçlendirmek ve verimliliklerini arttırmak ve su ve çevre krizini gözetlemekten oluşuyor.

6. beş yıllık kalkınma programının endekslerinde programın son yılında enflasyon oranı %9.9 olarak öngörülüyor. Yine aynı programda son yılda işsizlik endeksi 9.4 olarak belirleniyor. Bu endeksler 6. Beş yıllık kalkınma programında direniş ekonomisi eğilimi ile hazırlandığı ve hükümetin de genel bütçede petrol gelirine olan bağımlılığı azaltması öngörüldüğü ifade ediliyor. 6. Beş yıllık kalkınma programı boyunca %8’lik büyüme endeksi hedeflendiği, fakat bu endeksi yakalamanın iktisadi istikrar, hükümetin gelirlerinde istikrar, genel politikalarda mali disiplin ve giderleri yönetmek gibi bir çok bileşene bağlı olduğu anlaşılıyor. Bu yüzden 6. Beş yıllık kalkınma programının hedeflerine ulaşma sorumluluğunu meclis ve hükümetin birlikte üstlenmesi gerektiği belirtiliyor.

Image Caption

İran ekonomisinde son yirmi yılda petrolün payı ortalama %16 düzeyindeydi. Petrol sektörünün İran ekonomisinde en önemli rolü, ülkenin döviz gelirlerinin %85 kadarını karşılaması ve bu yüzden çeşitli ekonomik sektörlerin ithalat ihtiyacını karşılaması için petrol ihracatından elde edilen gelire bağımlı olmasından ibarettir.

Son yirmi yılda İran’da gelen bütçenin ortalama %54 kadarını petrol ihracatı karşılamış bulunuyor. Son beş yılda petrol fiyatlarında yaşanan artış 4. Ve 5. Beş yıllık kalkınma programlarında belirlenen hedeflerin gerçekleşmesinin büyük oranda petrol gelirine bağımlı hale gelmesine neden olmuştu. Bu yüzden son iki yılda petrol fiyatlarının düşmesi, ayrıca İran’a dayatılan haksız yaptırımların baskısı kalkınma programlarında belirlenen hedeflerin gerçekleşmesini sekteye uğrattı.

Şimdi ise 6. Beş yıllık kalkınma programında belki petrol gelirlerine olan bağımlılığı azaltmak mümkün, fakat petrolü İran ekonomisinin yapısından tamamen koparmak, uzun zaman gerektiren karmaşık bir iştir ve orta ve uzun vadeli planlama gerektirir.  Hali hazırda yaptırımların kaldırılması ve Bercam nükleer anlaşmasının Amerika’nın tüm sabotajlarına rağmen uygulanması İran ekonomisine büyük fırsatlar sunduğu gözleniyor.

6. beş yıllık kalkınma programında temel amaç, direniş ekonomisini takviye etmektir. Bu çerçevede meclisin 6. Beş yıllık kalkınma programında aldığı kararlarından biri hükümetin petrol gelirinden yapacağı harcamalarla ilgili politikalari içermektedir. Programın taslağının 7. Maddesine göre satılan petrolden elde edilen gelirin %30 kadarı milli kalkınma fonun a aktarılıyor ve program yılları boyunca her yıl bu orana %2’lik bir pay ekleniyor, yani 6. Beş yıllık kalkınma programının sonunda milli kalkınma fonunun petrol gelirinden payı %40’a ulaşıyor. Yine petrol gelirinden %14.5 kadarı da petrol alanında yeni yatırımlar yapmak ve ekonomik büyümeye %8 katkı sağlamak amacıyla petrol bakanlığına veriliyor. Bundan başka petrol gelirlerinden %3 kadarı da eyaletlere aktarılıyor.

5. beş yıllık kalkınma programı boyunca hükümete ayrılan %54’lük payın yaklaşık %2 kadarı eyaletlere veriliyordu, ancak meclisin yeni kararı ile petrol gelirinin yüzde yüzünden %3 kadarı eyaletlere aktarılıyor. Bu kararla birlikte eyaletlerin imar projeleri ivme kazanması bekleniyor.

Image Caption

6. beş yıllık kalkınma programında yaklaşık 30 öncelik yer alıyor ve her biri için belli bir paket tanımlandığı ve programın genel yönü de direniş ekonomisi ekseninde kalkınma olduğu ifade ediliyor.

Petrol sanayii ufku son 2.5 yılda bir çok büyük firmanın iflası ve petrol sektöründe milyarlarca dolarlık yatırımın gerilemesine ve büyük petrol firmalarının gelirinin azalmasına yol açan fiyatların düşmesinin ardından şimdi iyileşme trendine girdiği gözleniyor.

Bültenimize bu konu ile ilgili raporumuzla devam ediyoruz.

Ekonomi alanında istişaren veren Wood Mackenzie müessesesi, bu yıl petrol sektörü kendini son bir kuşakta en büyük yatırım gerilemesinden kurtaracağını ve petrol firmaları son üç yılda ilk kez petrol projeleri ve arama çalışmaları üzerinde yatırımlarını iki kat arttıracağını açıkladı. Söz konusu müessese yayımladığı raporda, bu yıl petrol firmaları 20 kadar petrol ve doğalgaz sahasının geliştirilmesine yeşil ışık yakacaklarını, oysa bir rakam 2016 yılında sadece 9 sahadan ibaret olduğunu belirtti.

Petrol arama firmaları ve en başında Amerika’da Shil petrolü üreten firmalar da iki yıl gerilemenin ardından bu yıl yeni petrol sahaları arama ve mevcut projelerini geliştirme yönünde %3’lük bir yatırım artışına gidiyor ve toplam 450 milyar dolar yatırım yapıyor. Bu konu OPEC üyelerinin üretim tavanını düşürme kararını açıklaması ve fiyatların kısmen yükselmesinin ardından dünya petrol sektörünü onarmaya yardımcı olacağı anlaşılıyor.

Wood Mackenzie müessesesinin raporu, bu yıl faaliyete başlayacak petrol ve doğalgaz sahalarının yaklaşık üçte bir kadarının okyanusların derinliklerinde yer aldığını gösteriyor. Oysa bu sahaları faaliyete geçirmenin genellikle daha fazla mali bedeli oluyor. Çıkarılmasının yüksek maliyeti olan Shil petrolünü üretme çalışmasının durdurulması veya azaltılması petrol fiyatlarının 40 doların altına inmesi yüzündendi. Şimdi ise OPEC’in geçen Aralık ayında düzenlediği zirvede üretim tavanını sabit tutma kararının ardından petrol fiyatları varil başına 50 dolar civarına kadar yükselmesinden sonra büyük petrol firmaları Meksika körfezinde bazı projelerin giderlerini azaltmaya karar verdi, böylece bu projelerin petrol fiyatı 40 dolar seviyesinde olsa bile kurtarmasını amaçladı.

Bu yılın başından beri ise brent petrolünün fiyatı 50 doların altına inmedi.

Geçen hafta İran’ın Airbus firmasından satın aldığı ilk A 321 tipi yolcu uçağı İran havayolları filosuna katıldı.

Image Caption

İran ve küresel güçlerin nükleer anlaşmasının imzalanması ve İran’a dayatılan haksız yaptırımların bir bölümünün kaldırılmasından sonra Tahran yönetimi Boeing ve Airbus ve diğer bazı uçak firmaları ile yolcu uçağı satın almak üzere müzakerelere başladı ve sonunda Airbus firması ile 118 adet, Boeing firması ile 100 adet ve İtalya’nın ITR firması ile 20 adet uçak alımı üzerinde anlaşmaya vardı.

Başta yolcu uçağı satış yasağı olmak üzere İran’a dayatılan haksız yaptırımların kaldırılması nükleer anlaşma ile sonuçlanan müzakerelerin ta ilk gününden itibaren İran’ın nükleer müzakereci heyetinin en önemli önceliklerinden biriydi, öyle ki Bercam nükleer anlaşmasında İran havacılık sektörünün yenilenmesi öngörüldü. Buna göre bu anlaşmanın ikinci ekinde Amerika’nın İran’ın yolcu uçak alımını engellememesi öngörüldü. 

Ancak Bercam nükleer anlaşması yürürlüğe girmesine rağmen Amerika temsilciler meclisi geçen yılın Temmuz ayından beri iki karar alarak Amerikalı bankaların Boeing firması ile imzalanan anlaşmanın mali kaynağını temin etmelerini engellemeye ve Boeing firmasının İran’a yolcu uçağı satması yolunda sıkıntı yaratmaya başladı. Amerika hazine bakanlığı ise bu engelleri bertaraf etmek için İran’a 106 adet yolcu uçağı satışına izin verdi.

Gerçi şimdi Bercam nükleer anlaşması ve İran’a yolcu uçağı satış meselesi Amerika Başkanı Obama’nın başkanlık döneminin sona ermesi ve Trump’ın başkanlık görevine başlamasından sonra bazı sıkıntılarla karşılaşacağı gözleniyor, ancak buna karşın bu anlaşmanın kaderini tam olarak kestirmenin pek de mümkün olmadığı anlaşılıyor.

İran ve Boeing firması geçen ay bir anlaşma imzaladı ve ilk uçağın da 2018 yılında teslim edileceği açıklandı. Öte yandan Amerika hazine bakanlığının verdiği izni iptal etmenin zor olduğu belirtiliyor, çünkü anlaşmayı bozan tarafın ağır ceza ödemesi gerekiyor. Bu arada Amerikan kongresinden Jim Hiener, Boeing firması için 25 milyar dolar değerinde bir anlaşmayı kaybetmesi firmaya ağır darbe indireceğini ve firma işçiler ve işçi sendikaları tarafından uygulanan baskı yüzünden anlaşmanın bozulmaması için elinden gelen çabayı sarf edeceğini belirtiyor.

Her halükarda Amerika yönetiminin girişimleri, bu ülkenin Bercam nükleer anlaşmasına rağmen İran düşmanlığını sürdürdüğünü gösteriyor. Kuşkusuz bu düşmanlığın belli nedenleri bulunuyor ve Amerika yönetimi başta kongre kararları olmak üzere İran’a yönelik komplolarını türlü yollardan uygulamaya çalışıyor.