Musul, insanlığın mezbahası-3
programımızın birinci bölümünde terör örgütü IŞİD'in tarihi, dini ve kültürel hüviyetleri yansıtan eserleri yok eden cinayetlerini ele aldık.
İkinci bölümde ise IŞİD'in Musul kenti çevreye telafisi mümkün olmayan hasarlar vererek çevreyi yok ettiğine değindik. Bu sohbetimizde ve IŞİD'in Musul kentinde insanlık kerameti ve insanlığa karşı işlediği cinayetlerin devamında çeşitli kavimler ve ırklar arasında barışçıl ve dayanışma ile süren yaşam düzenini yok etmeye çalışmasını incelemek istiyoruz.
Irak'ın kuzey batısında yer alan Neynova ilin merkezi Musul'da çeşitli ırk ve etnik grupların barış ve birliktelik içinde yaşadığı bir kenttir. Musul'da çoğunluğu oluşturan ehli sünnet Müslümanların yanısıra, Şiiler, Asuriler, Kürtler, Ezidiler, Türkmenler, Sâbiîler, Şebekler ve çingeneler yan yana yaşardı. Haziran 2014 tarihinde Musul'un IŞİD tarafından işgal edilmesinden önce Musul kenti, Irak'ın en fazla Hıristiyan'ı barındıran kentti. Bu kentte çok sayıda kavim ve etnik ile çeşitli din ve mezheplere inananların bir arada yaşaması nedeni ile bu kente "çoğulcu hüviyete sahip" kent denilirdi.
IŞİD teröristlerin Musul'u işgal etmekle işledikleri en acı cinayetlerinden biri, bu kentte çeşitli etnik grupların yıllarca barışçıl ilişkilerle yan yana yaşamalarını hedef almalarıdır. Musul'u kendi sözde hilafet merkezleri olarak belirleyen IŞİD teröristleri, bu kentteki nüfusu etkileyerek azınlıkları göçe zorlamaya çalıştılar. Bu bağlamda işledikleri cinayet, işkence, dehşet vb. uygulamaları ile bu hedeflerinde de başarılı oldular. Teröristlerin bu eylemleri, Saddam rejimin bazı kentlerde azınlıkları göçe zorlayarak, “Arabileştirme” politikasına benziyor. IŞİD teröristlerin Irak’ta etnik ve mezhebi azınlıklara karşı işledikleri cinayetleri, “kavmi ve mezhebi temizlik” politikasının bariz örneğidir; bu da insanlığa karşı en önemli cinayet örneklerindendir. IŞİD teröristlerinin cinayetleri ile, özellikle Musul’da ıraklı azınlıklar hakkında tarihin tekrarlandığı söylenebilir.
BM 2015’in sonlarında yayınladığı raporda, “IŞİD’in Irak’ta kavmi ve dini azınlıklara karşı, katliam, fiziksel ve cinsel saldırı ve taciz, yağmalama, malların tahrip edilmesi, kültürel veya dini açıdan önemli ve saygın sayılan mekanların tahrip edilmesi, zorunlu olarak din değiştirilmesi ve en asgari insani hizmetlerin engellenmesi gibi sayısız cinayetlerine” değiniyor. Bazı kaynaklar teröristlerin Musul’u işgallerindeki ilk aylarda hıristiyanların evlerini, “Nasiri” veya “Hıristiyan” olarak “N” harfi ile işaretlediğini, bu evlerin IŞİD’in mal varlığı olarak ilan ettiklerini belirtiyorlar. IŞİD yayınladığı bildiri ile bu evleri N harfi ile işaretlemeden önce hıristiyanları “Ceziye-fidye” vermek veya kenti terk etmek ya da idam edileceklerini bildirmişti. IŞİD Şiilerin evlerini de Rafiziliğin kısalması olarak “R” harfi ile aynı şekilde işaretledikleri biliniyor.
Tüm azınlıklardan ziyade Musul’da IŞİD teröristlerin cinayetlerine şahit olan azınlık ise kentte ve etrafında yaşayan Ezidiler’dir. Genelde Musul, Sincar, Mahmur ve Tel’afer yakınlarında yaşayan Ezidiler, tarihte çok az sayıda azınlığın uğradığı cinayetlere maruz kaldılar. IŞİD azınlık Ezidileri şeytana tapan azınlık kürler olarak biliyor; hal bu ki Ezidiler düşünce ve inanç olarak daha çok Hristiyanlara yakınlar ve hatta liderlerini Diyos olarak çağırırlar. Diyos kelimesi, Diyosis’ten türetilmiştir. Diyosis, eski doğu kilisesinin inançlarındandır ve bu yüzden de Hristiyanların inancına yakınlar.
IŞİD teröristleri Musul kenti ve etrafını işgali ardından binlerce Ezidi’yi katliam ettiler veya kaçırdılar. BM ise bunu IŞİD’in işlediği “soykırım” olarak tanımladı. Sincar ve musul2u kurtarma operasyonu sırasına bir çok toplu mezar bulundu. Şimdiye kadar 29’u bulunan bu toplu mezarların 40’a yükselmesi tahmin ediliyor. IŞİD teröristleri Ezidileri katliam etmenin ardından toplu mezarlarını da buldozerlerle kapattılar.
IŞİD teröristlerin Ezidilere karşı işledikleri cinayetler, onların dehşete kapılarak kentleri terk etmesi ve dolayısı ile on binlercesinin Neynova ilinde avare olmasına ve hatta bazılarının da Sincar dağlarına sığınmasına sebep oldu. Bu dağlar geçilmez olmanın yanısıra, yiyecek ve içme suyu da içermez. Tabi ki tüm bu zorluklara ilaveten hava sıcaklığı da ezidilerin esef verici durumunu daha da zorlaştırdı. Gerçi Ezidilerin kayıpları hakkında doğru bir sayı bulunmuyor fakat bir çokları yiyecek ve içeceğin bulunmaması ayrıca hava sıcaklığı veya soğuktan dolayı hayatını en acı şekilde kaybettiği biliniyor.
IŞİD teröristleri bir çok Ezidi kadın ve kızı da köle olarak kaçırıp kendi gizli hapishanelerinde cinsel köle olarak kullandılar. Bazı haber kaynakları bu kadınlar ve kızları çok kötü kaderin beklediğini, hatta bazılarının köle olarak satıldığını duyurdu. IŞİD teröristleri kaçırdıkları Ezidi kadın ve kızlara kendi gizli hapishanelerinde tecavüz ederek onları cinsel köle olarak kullandı. IŞİD hapishanelerinden kaçmayı başaran bazı kadınlar yaptıkları açıklamalarda,” IŞİD tarafından Musul hapishanelerinde tutulan kadınların iki seçenekleri olduğunu, bunlardan birinin köle olarak IŞİD teröristlerine satılmak, diğerinin ise hapishanede en feci şekilde tecavüze uğramak ve yavaş yavaş ölmek olduğunu, IŞİD teröristlerin cinsel saldırılarına boyun eğmeyenlerin de en feci şekilde öldürüldüğünü” belirttiler.
BM tarafından atanan bağımsız savaş suçları araştırma komisyonu Haziran 2016’da yaptığı bir açıklamada IŞİD'in Sincar'da 3 Ağustos 2014'te gerçekleştirdiği saldırıyla başlamak üzere soykırım uyguladığını belirtti. İnançları, Ortadoğu'nun antik dinlerinden etkiler barındıran Ezidiler, IŞİD tarafından kafir olarak tanınıyor.
BM, esirlerin birçoğunun "Ezidi kız ve kadınların seks kölesi olarak kullanılmaya devam edildiği ve çocukların beyinleri yıkanarak düşmanlıklarda kullanıldığı" komşu ülke olan Suriye'ye götürüldüğünü belirtti.
BM yaklaşık 3 bin 200 Ezidi kadın ve kızın esir tutulduğunu ve binlerce çocuk ve yetişkin erkeğin kayıp olduğunu açıkladı.
Uluslararası Af Örgütü, Ortadoğu’da terör estiren IŞİD teröristleri tarafından kaçırılan Ezidi kadınların maruz kaldığı fiziksel ve cinsel tacizi gözler önüne seren bir rapor hazırladı.
“IŞİD tarafından esir alınan yüzlerce, belki de binlerce Ezidi kadın, militanlara ve örgütün destekçilerine ‘satıldı’ ya da ‘hediye edildi‘” denilen rapor, örgütün tecavüzü, bir silah olarak kullandığını ortaya koyuyor.
IŞİD’in elinden kaçmayı başararak Kuzey Irak’taki kamplara sığınan 42 Ezidi kadınla görüşen Af Örgütü’nün hazırladığı raporun başlığı, “Cehennemden Kaçış: Irak’ta IŞİD Esaretinde İşkence ve Seks Köleliği“.
Rapor şu dikkat çekici ifadelerle başlıyor:
“Ağustos 2014’de, IŞİD savaşçıları, Şengal Dağı’ndan kaçan yüzlerce, binlerce Ezidi erkek, kadın ve çocuğu esir aldı. Yüzlerce erkek öldürüldü, diğerleriyse ölümle tehdit edilerek Müslüman yapıldı. Genç kadınlar ve aralarında 12 yaşındakilerin de olduğu kız çocukları aileleri ve akrabalarından ayrılarak satıldı, hediye olarak verildi ya da IŞİD savaşçıları ve destekçileriyle evlenmeye zorlandı. Büyük bölümü işkence ve tecavüz, cinsel saldırının da aralarında olduğu kötü muameleye maruz kaldı ve benzer şekilde İslamiyet’i kabul etmeye zorlandı.”
Uluslararası Af Örgütü Kıdemli Kriz Danışmanı Donatella Rovera’ya göre, Ezidi kadınlara tecavüz eden IŞİD militanlarının yaptıkları, ‘savaş suçu‘ ve ‘insanlığa karşı işlenen suçlar’ kapsamında değerlendirilmeli.
Cinsel köle olarak tutulanların büyük bölümünün 14 yaşından küçük kız çocukları olduğuna dikkat çeken Rovera, ”Yüzlerce Ezidi kadın ve kız çocuğunun hayatı, İŞİD esaretinde yaşadıkları cinsel şiddet ve cinsel köleliğin dehşeti yüzünden paramparça oldu” dedi.
Ezidi kadınlarının IŞİD’in elinden kaçmayı başarsalar bile ‘derinden sarsıldığını‘ anlatan Rovera, militanların cinsel şiddetine maruz kalan Ezidi genç kız ve kadınların, ihtiyaç duydukları yardım ve desteği alamadığının da altını çizdi.**
Burada önemli olan konu ise IŞİD cinayetlerinin sadece azınlıklara karşı işlenmemesidir. Ehli Sünnet bile IŞİD isteklerine boyun eğmedikleri zaman, azınlıkların akıbetini paylaştılar.