Mart 04, 2017 06:30 Europe/Istanbul

İslam dini açısından hicab, kadınlar için şer’i ve dini bir görevdir ve Batılı ülkeler özgürlük ve demokrasi bahanesi ile müslüman kadınların bu doğal hakkını göz ardı edemez.

Fransa nüfusunun %10’undan fazlasını müslümanlar oluşturuyor, ancak bu ülkenin yerel ve milli yetkililer hicaba karşı açtıkları savaşın üzerinden 15 yıl geçtiği bir sırada hala arada bir İslam tesettür ve müslüman kadınların giyimi hakkında sansasyonel yasalar çıkarmaya devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde Cannes, Nice ve ardından Fransa’nın diğer bazı kentlerinde yerel yetkililer sahillerde fransızcada Burkini adını verdikleri haşema giymeyi yasak ilan ederek bir kez daha Fransa’da müslüman kadınların giysilerini gündeme getirdiler.

Burkini sözcüğü Burka ve Bikini kelimelerinin birleştirilmesinden üretilen bir sözcüktür. Burkini başörtülü kadınların kullandıkları ve yüz, ellerin ve bacakların tabanının dışında vücudun her yerine örten bir nevi yüzme mayosudur.

Öte yandan Fransa’nın Cannes kentinin sahillerinde burkini giymek Fransız yargısının da onayı ile yasak ilan edildi. Bundan sonra Fransa’nın Nice ve Sisco gibi diğer bazı kentlerinin sahillerinde de İslamî mayo burkini giymek yasaklandı. Burkini yasağı uygulandığı günden beri Fransa’da en az dört kadına ceza kesildi ve Fransız güvenlik güçleri altı kadını da sahili terk etmeye zorladı. Burkini giyen müslüman kadınlar sahili terk ettikleri takdirde ceza ödemiyor.

Ağustos 2009’da Fransa müslüman bir kadın burkini giydiği gerekçesiyle bir yüzme havazından atılmıştı. Bu hareket sokakta giyilen elbiselerle yüzme yasağı ile haklı gösterilmeye çalışıldı.

Ağustos 2016’da ise Cannes kenti belediye Başkanı burkini radikalizmi simgeleyebileceği ihtimali ile yasak ilan edildiğini açıkladı. Bu gelişmenin ardından Fransa’nın en az 20 kenti hemen bu yasağa katıldı. Bu uygulamanın ardından bir kaç kadın sekülerizm ve ahlak ilkelerine uygun olmayan giysileri giyme suçundan cezalandırıldı. Bazı katınlar polis tarafından durdurulurken, bazı kadınlar da sokakta geçen sözde insanların sözlü tacizine uğradı. Fransa medyası, bir keresinde Fransız polislerin bir kadını Nice sahilinde burkinisini çıkarmaya zorladığını yazdı. Nice belediyesi ise söz konusu kadının bu işe zorlandığı iddiasını reddetti. Nice belediye Başkanı da bu tür elbiselerin Nice’te düzenlenen terör saldırısından sonra kabul edilemez kışkırtma nitelenmesini kınadı.

Fransa’da burkini yasağı üzerine tırmanan anlaşmazlığın ardından Fransız insan hakları aktivistleri Fransa yüksek mahkemesinden bu konu hakkındaki görüşünü açıklamasını ve durumu aydınlığa kavuşturulmasını istedi. Fransa yüksek mahkemesi ilkl etapta burkini yasağını bireysel ve temel özgürlüklerin ihlali ilan etti ve yargının burkiniyi yasaklayan kararını konu hakkında kesin karar verilinceye kadar askıya aldı. Fransa hukuk sistemine göre bir kararı geçici olarak askıya almak, mahkemeye konuyu daha fazla incelemek üzere fırsat tanımak ve bu konuda burkini giymenin yasak olup olmadığını belirlemek ve ardından nihai kararı açıklamak anlamına geliyor.

Fransa yüksek mahkemesi daha sonra bir bildiri yayımlayarak bu yasağın açık ve ciddi bir şekilde temel özgürlüklerin, inanç özgürlükleri ve bireysel özgürlüklerin ihlali sayıldığını ilan etti.

Gerçi Fransa yüksek mahkemesi bu yönde karar verdi, fakat Fransız politikacıların mazisine bakıldığında bu zümrenin mahkeme kararları ile tutumlarından vaz geçmedikleri anlaşılıyor, nitekim geçmişte de hicabı yasaklayan kanunlar çıkardıkları gözleniyor.

Burkiniyi yasaklayan kanunu eleştiren çevreler bu yasağın İslamofobiadan kaynaklandığını ve kadın haklarına aykırı olduğunu belirtiyor.  Bu arada müslüman bir işadamı olan Raşid Nekaz Fransa’da burkini yasağının ardından cezalandırılan müslüman kadınların cezasını ödeyeceğini ve bu kanun ile mücadele edeceğini açıkladı. Nekaz şimdiye kadar Avrupa ülkelerinde de yüz maksesi yasağı yüzünden cezalandırılan müslüman kadınlar için 200 bin paund ceza ödedi. Müslüman işadamı Nekaz Fransa’da da burkini yasağı yüzünden cezalandırılan üç müslüman kadının para cezasını ödedi ve başka müslüman kadınların para cezasını ödemeye devam edeceğini açıkladı. Emlak ve konut alanında faaliyet yürüten Cezayir asıllı Nekaz, demokrasi sisteminde insanların kişisel elbise seçimine engel olmamak gerektiğini, çünkü elbise başkalarının özgürlüğünü veya ülkenin güvenliğini tehdit etmediğini savunuyor.

Fransız müslüman işadamı Nekaz Telegraph gazetesine yaptığı açıklamada şöyle diyor:

Ben Fransa yönetimi temel özgürlüklere saygı gösterilmediğini görür görmez hemen çeklerimden yararlanıyorum.

Nekaz 2010 yılında Fransa ve Belçika’da yüz maskesi yasak ilan edilmesinin ardından bir milyon avro ile özgürlüğü savunma fonu kurdu ve böylece yüz maskesi kulanmak isteyen kadınların para cezalarını karşılayarak onlara  destek oldu.

Şimdiye kadar 4 Sezar ödülü kazanan Fransız sanatçı İzabel Yasmin Acani de frana’da burkini yasağına karşı çıkanlardan biridir. Acani bu yasağı saçma ve tehlikeli niteliyor. Acani, bu yasak Fransa’da radikallerin lehine olacağını belirterek şöyle diyor: Ben her zaman özgürlüğü dayatmak için bir şeyi yasakladığımızda rahatsız oluyorum. Biz bir elbise yüzünden kadınları sahile gelmekten men edemeyiz.

Fransa’da İslamî hicab üzerindeki tartışmalar 18 Eylül 1989 tarihinde başladı. O tarihte üç müslüman kız öğrenci başörtüsünü çıkarma dayatmasına karşı direndiği için okuldan atılmıştı. 1994 ila 2003 yılları arasında Fransa’da yaklaşık 100 kadar başörtülü kız öğrenci sırf bu yüzden okuldan atıldı. Fransa mahkemeleri okuldan atılan öğrencilerin hakkında alınan atılma kararlarının yarısını iptal etti.

Temmuz 2003’te Fransa’nın dönem Başkanı Jack Shirak laiklik ilkesinin uygulanmasını incelemek üzere bir araştırma komisyonu kurdu. Komisyon 11 Aralık 2003 tarihinde raporunu yayımladı ve Fransa okullarında dini simgelerin kullanılması seküler yasaların ihlali olduğunu ilari sürdü. Raporda dikkat çeken dini simgeleri kullanan öğrencilere karşı bir yasa çıkarılması önerildi. Raporda müslüman kızların başörtüsü ve yahudi erkek öğrencilerin başların koydukları Kipa adı verilen başlık ve Hindistanlı Sihlerin kullandığı sarık gibi simgelere işaret edilmişti.

Shirak Aralık 2003’te raporda yer alan dini simgelerin yasaklanmasını öngören bir kanun çıkarılmasına karar verdi. 10 Şubat 2004’te Fransa meclisi 36 muhalif ve 31 çekimser oya karşı 494 olumlu oyla dini simgeleri yasaklayan kanunu onayladı

2010 yılında İslamî giysi hakkında yeni bir tartışma açıldı ve ardından Fransa meclisi burka ve yüz maskesinin umumi mekanlarda takılmasını yasaklayan bir kanun çıkardı. Kanun Nisan 2011’de yürürlüğe girdi.

Hicab İslam dininde bir yükümlülüktür ve kadınların namahremlere karşı giysilerinde bazı kurallara uymaları gerekir. Bu görev erkek tarafından kadına dayatılmaz, ayrıca kadınların haysiyet ve kerameti ile de çelişmez. Bu görev kadın hakları ihlali de değildir ve Allah tealanın kadınlar için belirlediği doğal hakları ile de çekişki arz etmez. Eğer bazı sosyal maslahatlar kadını veya erkeği özel bir yol izlemeye ve böylece başkalarının huzurunu kaçırmamaya ve ahlaki dengenin bozulmamasına yöneltiyorsa, bu durum kadın onuruna veya özgürlüğüne aykırı değildir. Nitekim insan hakları iddiasında bulunan ülkelerde de bazı kısıtlamalar vardır. Örneğin eğer bir erkek çıplak bir vaziyette evden çıkarsa polis onu men eder ve tutuklayarak hapse atar.

Demek ki sosyal ve ahlaki maslahatlar insanları özel bir yöntemi izlemeye zorladığı bir yerde kadınların özgürce hicabı seçmeleri ne özgürlüklere ve ne de insan haklarına aykırı sayılır, bilakis müslüman kadınların özgürlüğü ve haklarının güvencesidir. Çünkü kadının İslam’ın belirlediği ölçülerde örtülü olması sosyal haysiyetini ve onuru azaltmadığı gibi, keramet ve saygınlığını arttırır, çünkü onu her türlü ahlaksız insanların tacizinden korur. İslam dinine göre kadının şerefi ve onuru, evin dışında ağırbaşlı olmasını gerektirir ve elbisesi de başkalarını kışkırtmayacak ve erkekleri saptırmayacak türden olmalıdır.

İslam dini açısından hicab, kadınlar için şer’i ve dini bir görevdir ve Batılı ülkeler özgürlük ve demokrasi bahanesi ile müslüman kadınların bu doğal hakkını göz ardı edemez. Çünkü giyim kuşamda seçim özgürlüğü başkalarına zarar vermez, ayrıca kamu düzenini bozmak ve her insanın da en doğal hakkıdır. Bu yüzden hiç kimsenin kişisel zevkleri uğruna toplumun önemli bir kesimini en doğal hakkından mahrum bırakamaz. Bu tür tutumlar hiç kuşkusuz insan hakları ve özgürlüklerin ihlali sayılır. Gerçekten de Fransa hangi hakla müslüman kadınları okullardan veya sahilde yüzmekten men ediyor?

Aslında bu tür sorunlar insan hakları ve medeniyet ve özgürlü beşiği iddiasında bulunan ülkelerde gündeme geldiğinde bu ülkelerin bu tür iddialarında ne kadar sahtekar oldukları daha iyi anlaşılıyor.