Nisan 21, 2017 13:54 Europe/Istanbul
  • Şii tarihinin büyük alimleri - 8

Geçen bölümde şii mezhebinin büyük öncülerinden Şeyh Müfid’den söz ettik. Şeyh Müfid, yaşam şartları şii müslümanlar için nispeten kolaylaştığı bilimsel faaliyetleri için uygun zemin oluştuğu bir çağda yaşadı.

Şeyh Müfid içtihat ve din ahkamının istinbat edilmesi için kapsamlı bir plan sundu, öye ki bu plan günümüzde hala fakihler ve alimlerce kullanılıyor.

Öte yandan Şeyh Müfid Şii fıkhı ve kelamı alanlarında büyük tesiri olduğundan kendisiden Şii kelamının temelini atan alim ve Şii fıkhını ihya eden Şii mezhebinin baş reisi gibi ünvanlarla söz ediliyor.

Şimdi sohbetimizin devamında Şeyh Müfid’i ve faaliyetlerini tanıtmaya devam etmek istiyoruz.

Şeyh Müfid’in yaşadığı çağda en temel kaygılarından biri, halkın dini ve inanç temelinde şüphelerine cevap vermekti. Ehli beyt –s– fertleri, sorumlu alimleri İslam’ın koruyucuları ve muhafızları olarak tanıtmıştır. Şeyh Müfid hakikaten de öyle biriydi ve Şii müslümanların değerli önderleri ve alimlerinden biri olduğu halde adeta sorumlu ve çalışkan bir asker gibi çalışmaya başladı ve muhaliflerin fıkhi ve dini kuşkularına yazılı ve sözlü olarak cevap vermeye başladı.

Şeyh Müfid Fusulul Aşara adlı eseri gibi bir kaç risale yazarak muhaliflerin İmam zaman’ın –s– gaybet felsefesi üzerine ileri sürdükleri kuşkulara ve soru işaretlerine cevap verdi. Şeyh Müfid ayrıca Evailul Makalat adlı kitabını da kaleme alarak şii fıkhının bağımsızlığını ispat etti. Şeyh Müfid muhaliflerin kuşkularına cevap vermek için kitap ve risale yazmanın yanı sıra münazara ve tartışma celseleri düzenleyerek çeşitli mezheplerin ve tarikatların mensupları ile ilmi münazara gerçekleştiriyordu. Şeyh Müfid çeşitli İslami mezheplerin üzerinde bilgili olduğu için de sağlam ve güçlü bir şekilde öz İslamî inançları savunuyordu.

Image Caption

Şeyh Müfid’in en önemli özelliklerinden biri de halkın fikri ihtiyaçlarını gözetlemekti. Şeyh Müfid sürekli halk kitleleri ile temas halindeydi ve çeşitli ilmi meclislere katılırdı. Öte yandan Şeyh Müfid yaşadığı çağda Şii mezhebinin baş reisi tanındığından çeşitli kentlerden ve ülkelerden müslümanların mektupları ve soruları kendisine ulaşıyordu. Böylece Şeyh Müfid yaşadığı çağın ihtiyaçlarını doğru biçimde tespit ederek çeşitli risaleleri ve kitapları kaleme alıyordu ve yazılarının önemli bir bölümü insanların sorularına cevap niteliğindeydi.

Dini görev ve sorumluluklarını öğrenmek için kendisine baş vuran sıradan insanlardan başka o dönemin ünlü alimleri de bilimsel gereksinimlerini bu büyük alime arz ederek cevap arıyordu.

Şeyh Müfid’in kelam, fıkıh ve tarih üzerine yazdığı Evailul Makalat, El Mağnaa ve El Cemel gibi en önemli eserleri Şeyh Murtaza, Şeyh Rezi ve diğer büyük alimlerin istek ve talepleri üzerine yazıldı.

Şeyh Müfid’in eserlerinin büyük bir bölümü kısa ve risale şeklinde olmuştur. Gerçekte kısa ve öz yazmak, Şeyh Müfid’in eserlerinin en bariz özelliklerinden biridir. Şeyh Müfid, az ve öz yazan ve lafı uzatmaktan ve sözcükleri ve cümleleri tekrar tekrar kullanmaktan kaçınan ve derin manaları kısa cümlelerle ifade eden seçkin bir alim ve araştırmacıydı ve ancak gerektiği yerlerde ve konunun karmaşık olması durumlarında detaylı açıklama yapıyordu.

İmam Ali –s– şöyle buyurur: Lafı uzatma ve çok konuşma, çünkü muhatabını sıkar ve yorarsın ve ayrıca sözün anlaşılmayacak ve aşağılanmayacak kadar da kısa konuşma.

Buna göre Şeyh Müfid’in yazılarının büyük bir bölümü kısa ama aynı zamanda anlamlı risalelerdir ve halkın sorularına cevap vermek için yazılmıştır.

Image Caption

Sade yazmak, Şeyh Müfid’in eserlerinde dikkat çeken bir başka özelliktir. Şeyh Müfid’in eserlerinde komplike ve karmaşık sözcükler ve muğlak tabirler pek bulunmaz. Şeyh Müfid kelam, fıkıh, tarih ve diğer ilimlerin üzerine önemli meseleleri ve hatta ilmi karmaşık konuları sıradan insanların da anlayabileceği biçimde gündeme getirmiştir. Gerçi Şeyh Müfid kendi çağının alimleri arasında en başta yer alıyor ve ilmi kalın kitapları telif edebilecek yetenekten yararlanıyordu, fakat kısa ve öz risaleleri sade bir dille yazarak müslümanların fikri sorunlarına çare olmaya çalışıyordu.

Şeyh Müfid’in bir başka yararlı faaliyeti, tedristi. Şeyh Müfid büyük bir çaba ve emekle ders celseleri düzenliyor ve fıkıh ve kelam meraklılarını eğitiyordu, nitekim bu sayede bir çok seçkin alim de yetiştirdi.

Şeyh Müfid’in yetiştirdiği talebelere Şeyh Tusi, Seyyid Murtaza, Seyyid Rezi ve Necaşi’ye değinmek mümkün. Bu seçkin talebeler her biri seçkin bir alim olmuştu, ancak hiç biri Şeyh Müfid hayatta olduğu sürece Şeyhten daha yüksek bir mevkiye ulaşamadı. Şeyh Müfid o dönemde Şii mezhebinin baş reisi olarak ün yapmıştı.

Şeyh Müfid tüm ilmi ve sosyal faaliyetleri ve çalışmalarına rağmen maneviyattan ve nefsini tehzip etmekten de gafil olmuyordu. Nitekim talebeleri ve yakınları her gün Şeyhin ahlaki kerametleri ve vücudunu saran maneviyat nurunun arttığına şahit oluyordu.

Şeyh Müfid bol bol namaz kılar ve oruç tutar ve çok sadaka verirdi. Şeyhin sade yaşamı ve alçak gönüllülüğü, halkın kendisine yönelik sevgi ve saygısını arttırıyordu. Şeyh Müfid her daim toplumun az gelirli insanları gibi yaşamayı tercih ederdi. Nitekim dünya malı ve mevkiine yönelik duyarsızlığı, nefsini arındırmak ve kemale ermekte ona yardımcı oluyordu.

Şeyh Müfid’in damadı Şerif Ebuyala şöyle yazıyor:

Şeyh Müfid geceleri çok az uyurdu ve biraz uyuduktan sonra kalkar ve namaz kılardı. Şeyh ya kitap okur ya ders verir ya da Kur'an'ı Kerim tilavet ederdi.

Tüm bu anlatılanlar, vefatı üzerinden bin yıl geçtiği halde hala ilim ve marifetinin ünü dünya alimlerinin takdiri ile karşılaşan büyük bir insanın yaşamından bazı kesitlerdi.