Mayıs 06, 2018 17:14 Europe/Istanbul
  • Şii tarihinin büyük alimleri - 17

İbni Şehraşub kameri 6. Yüzyılın ünlü büyük şii alimlerinden biridir. Bu alim bereketli ömrü boyunca sürekli ehli beytin -s- nurani mektebini ihya etmeye ve İslamî ilimlerin gelişmesine katkı sağlamaya çalıştı.

İbni Şehraşub çeşitli İslamî ilimlerde yüksek mevkilere ulaşan seçkin bir bilgindi ve hayatının sonuna kadar da seçkin talebeleri yetiştirmek ve araştırma yapmak ve kitap yazmaktan el çekmedi.

İbni Şehraşub’un yaşamı baştan başa maneviyat, şevk ve coşku ile doluydu ve büyükler onu iman ve çaba simgesi olarak tanımladı.

 

İbni Şehraşub olarak ün yapan Muhammed bin Ali bin Şehraşub, kameri 488 yılının Cemadiüssani ayında dünyaya geldi. İbni Şehraşub’un ailesi İran’ın Mazandaran eyaletinin Sari kentindendi ve bir başka ifade ile Hazar denizinin Güney kıyılarında yaşıyordu. Fakat İbni Şehraşub’un babası ve dedesi Bağdat’ta yaşıyordu. Bu yüzden İbni Şehraşub’un doğum yeri Sari mi, yoksa Bağdat mı olduğu konusunda tarihçilerin arasında anlaşmazlık bulunuyor.

İbni Şehraşub’un babası Şeyh Ali adında şii aleminin büyük bilgini, fadılı, muhaddisi ve fakihlerinden biriydi ve oğlunu yetiştirmek için canı gönülden emek harcadı. Bu alim ve fadıl babanın verdiği eğitim sayesinde Muhammed, bir çok kemale erdi. İbni Şehraşub 8 yaşına geldiğinde Kur'an'ı Kerim’in tümünün hafızı oldu ve iyi ahlakı ve güzel sözleri onu çevresinde çok sevilen bir insan yaptı. Öğrenme aşkı ve araştırmacı ruhu, babasının ona miras bıraktığı özellikleriydi. Genç Muhammed’in kafasını ve zihnini hakikatleri benimsemek ve kemal yolunda ilerlemek üzere destekleyen şey ise babasının evin sofrasına getirdiği helal rızık ve pak olmayan yiyecekleri bu sofradan ve çocuklarının cisminden ve ruhundan uzak tutmaktı. Nitekim İslamî öğretilerde de helal rızkın insanın kemale ermesinde etkili olduğu sık sık vurgulanmıştır.

 

İbni Şehraşub Kur'an'ı Kerim ve dini ilimlerle ilgili temel eğitimi aldıktan sonra fıkıh, usul, hadis, rical, kelam ve tefsir gibi dini maarifleri ve ilimleri öğrenmeye başladı. Şeyh Tebersi ve Kutb Ravendi gibi büyükler İbni Şehraşub’un bazı hocalarıydı. Yine bilgin ve alim babası ve lakabını ondan aldığı bilgin dedesi, yani Şehraşub Sarevi de onun önemli hocaları sayılıyor.

İbni Şehraşub İran’daki dini ilimler merkezinden büyük dersler aldı ve Meşhed, Kum, Rey, Kaşan, Nişabur, İsfahan gibi İran’ın çeşitli kentlerine gerçekleştirdiği seyahatlerinde bu kentlerde  büyük alimlerden feyiz aldı.

İbni Şehraşub daha sonra Bağdat’a hicret etti. Bağdat o dönemde Abbasilerin hilafet merkezi ve en ünlü İslamî ilimler merkeziydi ve bu kentte çok büyük bilginler ders vermek ve araştırma yapmakla meşguldü.

İbni Şehraşub bir süre sonra da tarihi Hille kentine göç etti ve burada uzun yıllar kaldıktan sonra Musul’a geçti. İbni Şehraşub Musul’da da uzun süre ikamet ettikten sonra Halep’e gitti ve ömrünün sonuna kadar da bu kentte kaldı. Halep o dönemde bir çok büyük alimin yaşadığı kentti ve bu kentin insanları şii Müslümanlara uygun davranıyor ve şii alimlere saygı gösteriyordu.

 

Gerçi İbni Şehraşub’un yaşadığı dönemde Müslümanlarca saygı ve itibar gören çok sayıda büyük alim ve bilgin yaşıyordu, fakat bu alimlerin arasında İbni Şehraşub'un özel bir yeri vardı ve ilmi makamı daha üstündü. İbni Şehraşub hangi İslamî beldeye gittiyse o yörenin büyük alimlerinin başında yer alıyor ve ders celseleri ve vaazleri diğerlerine nazaran daha fazla ilgi görüyordu. Nitekim geniş bilgisi ve yetenekleri bir çok talebeyi çevresinde topluyordu.

İbni Şehraşub çok ibadet eder ve her zaman abdestli dolaşırdı. İbni Şehraşub açık yüzlü, sadık, alçak gönüllü ve hoş konuşan bir insandı ve ilmi faaliyetleri ve ders celseleri ve kitap yazma gibi çalışmalarının yanında halka hitaben vaaz celselerini ve hutbe okumayı asla terk etmezdi. Böylece hem alimler ve hem avam her biri bir nevi bu büyük alimin ilminde yararlanıyordu.

 

İbni Şehraşub’un onu çağdaşlarından daha üstün kılan özelliklerinden biri ise ilmi görüşlerinin daha insaflı ve daha seçkin olmasıydı. Bu büyük alimin ilmi görüşleri güçlü temellere ve delillere dayanıyordu ve şii bir alim olduğu halde çağdaş sünni alimlerden daha fazla ehli sünnetin tarihine ve kelam kaynaklarına musallattı. Bu yüzden şii Müslümanlardan başka bazı hakikat peşinde olan ehli sünnet alimler de bu büyük şii alimi takdirle karşılıyordu.

 

İbni Şehraşub telif ve yazarlık alanında da ünlü bir alimdi. İbni Şehraşub fıkıh, usul, kelam, hadis, tarih, tefsir, rical gibi ilimlerin üzerine çok değerli ve eğitici ve yenilikçi eserleri kaleme aldı, öyle ki bu eserleri alimlerden ve bilginlerden sürekli ilgi gördü.

Menakib-i Al-i Ebutalib adlı eser, İbni Şehraşub’un en ünlü eseridir ve şimdiye kadar bir çok kez yeniden basılmış ve yayımlanmıştır. 14 masumun -s- yaşamını ve faziletlerini içeren bu eser, yazarın tarih ve hadis ilimlerine musallat oluşunu çok iyi bir şekilde ortaya koyuyor.

Bu eser İslam Peygamberi’nin -s- yaşamı ile başlıyor ve Resulullah’ın -s- biset müjdesi, o hazretin yaşam tarihi, mucizeleri, isimleri, lakapları ve miracı gibi konuları ele alıyor. Eser daha sonra imamet meselesi ve ilgili ayetler ve rivayetlerle devam ediyor ve ardından masum imamların ve Hz. Fatıma’nın -s- yaşamlarını ve faziletlerini bir bir anlatıyor.

 

Mealim-ul Ulema da İbni Şehraşub’un küçük ama değerli eserlerinden bir başkasıdır. Bu eserde yaza 1021 şii alimin adını, yaşamlarını ve eserlerini anlatıyor. Bu eser Şeyh Tusi’nin aynı konuyu işlediği Fihrist adlı eserinden daha detaylı ve daha mükemmeldir ve yazar bu eseri Şeyh Tusi’nin fihrist adlı eserinin tamamlayıcısı olarak tanımlamaktadır.

İbni Şehraşub ayrıca Kur'an'ı Kerim üzerine Müteşabihul kuran ve Muhtelife adında bir tefsir yazmıştır ki bu eserde ulema tarafından büyük ilgi görmüştür ve bir nevi kendi alanında bir ilk sayılır. Yazar bu eserde Kur'an'ı Kerim’deki benzer ayetleri ele almıştır. Benzer ayetler ilk bakışta karmaşık ve çeşitli meali olan ayetler gibi gözüken ayetlerdir ve tevile ihtiyacı olmayan muhkem ayetlere baş vurarak anlamlarını öğrenmek mümkündür.

 

Ehli beyt mektebinin seçkin alimi İbni Şehraşub yaklaşık 100 yıl süren bereketli ömrünün ardından kameri 588 yılının Şaban ayınıın 22’sinde ve bereketli bir Cuma gecesinde fani dünyaya gözlerini yumdu ve hakkın davetine lebbeyk dedi. Bu büyük ve muttaki alimin naaşı Halep kenti yakınlarında Cevşen dağının eteğinde toprağa verildi, fakat ehli beyt maarifinin meltemi hala onun yattığı mekandan ehli beyt hayranlarına doğru esmeye devam ediyor ve hakikat peşinde olanların ruhunu aydınlatıyor. İmam Ali -s- şöyle buyuruyor: alim, ölmüş olsa bile, diridir ve cahil diri olsa bile ölüdür.