Nisan 21, 2017 14:25 Europe/Istanbul

Son günlerde seçimlerin çerçevesinde adayların kayıt işlemi başladıktan sonra seçim heyecanı da artmaya ve böylece seçimlerin düzenleneceği güne doğru geri sayım da başladı.

Bilindiği üzere 12. Dönem cumhurbaşkanlığı seçimleri, 5. Dönem İslami kent köy konseyleri ve İslami şura meclisi ara seçimleri ile eşzamanlı olarak 19 Mayıs tarihinde düzenleniyor.

Bu yılki seçimlere yine geçmiş seçimlerde olduğu gibi çeşitli siyasi kanatlar katılıyor. Aslında seçimlere katılımın iki temel direği bulunuyor. Bunlardan biri katılım konusudur, nitekim her seçime meşruiyet kazandıran şey de budur ve seçimi, ülkenin siyasi kaderinin belirlenmesinde etkili bir harekete dönüştürür.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei bu konuda şöyle diyor: Ben defalarca vurguladım, seçimlere katılmak, hatta daha salih insanı seçmekten bile daha önemlidir ve katılım, en önemli konudur.

Ancak seçimlerin ikinci temel direği adaylardır. Adaylar İslami nizamda sorumluluk üstlenmeye hazır olduklarını ilan ederek kendilerini seçmenlerin takdirine sunuyor, ki bu da bir nevi seçimlere sorumluluk çerçevesinde katılmaktır. Gerçekte bu iki katılım biçimi arasındaki bağlar, demokratik bir seçimin gerçekleşmesinin temelini oluşturur. Nitekim İran İslam Cumhuriyeti nizamının 28 yıllık deneyimleri ve halkın seçimlere coşkulu katılımı da bu katılım yüksek olduğu oranda nizamın iktidarını ve İran milletini itibarını arttırdığını ortaya koymuştur.

Image Caption

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei bu konuda şu vurguyu yapıyor:

Her ne kadar seçimlere katılım fazla olursa, nizamın ve ülkenin gücü ve itibarı bir o kadar daha fazla artar. Her ne kadar halk daha fazla katılımı olursa, nizamın itibarı bir o kadar yükselir, çünkü bu nizam halkçı bir nizamdır ve işin gerçeği şu ki bu nizam halkın seçimlere yönelik duygularına ve halkın isteklerine ve bu tür etkenlere dayanır.

Gerçekte demokratik nizamlarda seçimlerin temeli halkın katılımına dayanır. Ancak çeşitli nizamlarda halkın katılımı aynı düzeyde değildir ve bunu çeşitli yöntemlerle anlamak mümkündür. İran İslam Cumhuriyeti nizamında katılım, siyasi kalkınmanın boyutlarından biri olmakla beraber, sosyal boyutları da söz konusudur ve bir nevi halkın dini vahdeti ve gönül birlikteliğini simgeler ve bu özellik dini demokrasinin derinleşmesi ve nizamın dinamik olması üzerinde derin tesirleri olmuş ve sürekliliği ile de İslam Cumhuriyeti nizamına daha fazla iktidar kazandırmıştır.

Gerçekte halkın seçimlere katılımı, sağlıklı ve etkili bir seçimin gerçekleşmesinin önemli temellerinden biridir, nitekim halkın katılımı olmaksızın demokratik ilkelere dayalı bir seçim sonucu beklenemez. Aslında seçimlere yönelik katılım zayıfladığı veya soğuduğu veya amaçsız olduğu takdirde elde edilecek sonucun toplumun talepleri ile örtüşmeyeceği de kesindir.

Image Caption

Siyaset meseleleri uzmanı bayan Dr. Metin Encem ise şu değerlendirmede bulunuyor:

Siyasi katılım, demokrasinin en belirgin bileşenlerinden biridir. Demokrasinin bir çok bileşeni vardır ki buna üç erkin bağımsızlığı, katılım, rekabet, ifade özgürlüğü, seçimlere katılmak gibi göstergeleri örnek verebiliriz. Ancak eğer işi özetleyecek olursak, demokrasinin en önemli bileşeni şu sözünü ettiğimiz katılım ve rekabet diyebiliriz. Bu yüzden katılım, siyasi süreçlerde oldukça önemli rol ifa ediyor ve eğer katılımı tanımlayacak olursak, katılımın iki bölümden oluştuğunu söylemek mümkün. Bir bölüm, katılımın niteliği ile ilgili ve bir bölüm de katılımın niceliği ile ilgili. Bu bölümler çeşitli toplumlar ve çeşitli siyasi yapılarına göre değişir.

İran’ın siyasi tarihinde seçimlerin 110 yıllık bir mazisi söz konusudur. Tarihin anlattığına göre Ağustos 1906 tarihinde İran’ın ilk parlamentosu kuruldu. Ancak geçmişteki duruma bakıldığında seçimlerin ve katılım meselesinin gerçek manada olmadığı anlaşılır. İran’da ilk kez ve meşrute devriminden sonra parlamento seçimleri yapıldığında, toplumun ancak özel kesimlerinin mecliste temsilci bulundurma hakkına sahipti. O dönemde İran’ın siyasi şartları, seçimlerin halkın gerçek manada siyasi ve medeni hakkı telakki edilemeyeceğini ortaya koyuyor. Seçimler gerçekte o dönemde sömürücü hareketin bir parçasıydı ve İran toplumunda göstermelik bir duruma dönüşmüştü.

Gacarlar döneminde çıkarılan yasalara göre kadınların seçimlerde oy kullanma hakkı yoktu. Seçmenlerin çok özel şartları vardı. Bu şartlara Gacar prensi olmak, eşraftan veya tüccardan veya toprak ağaları ve özel esnaftan olmak gibi şartları örnek vermek mümkün. Bu kesimler şahın fermanı üzerine kendileri için temsilci seçebiliyordu ve sıradan insanların arasında ancak değerli mülkü ve mal varlığı olan seyrek sayıda insan oy hakkına sahipti ve halk kesimlerden hiç kimsenin ne oy hakkı ve ne de temsilcisi vardı. Bu yüzden bu seçimlerde katılım diye bir şey söz konusu değildi.

Siyaset uzmanı bayan Dr. Metin Encem şöyle diyor:

Bakın bu tartışmanın mazisi belki de meşrutiyet öncesine dayanır ki ilk kez kanun meselesi, meşrutiyet meselesi vesaire İran’da gündeme geldi ve insanlar bir nevi kendi kendine iktidarda bir payı olduğunu öğrenmeye başladı. Çünkü ondan önce iktidarın başında olan kişi mutlak ve sınırsız yetkileri vardı. Fakat insanlar zamanla iktidara seçimlerin ve parlamentonun üzerinden ortak olabileceğini ve iktidarın gücünü şartlı hale getirebileceğini öğrendi.

Ancak İslam inkılabından sonra İran’da halkın oylarına başvurulması farklı bir deneyimdi. İran’da İslam inkılabının zafere kavuşması gerçekte ilk kez İslam Cumhuriyeti nizamının halkın oyları ile kurulması yönünde atılan bir adım oldu. İslam Cumhuriyeti nizamı ile ilgili düzenlenen referandumun ardından İran milleti seçimlere katılmayı medeni ve şer’i bir görev olarak idrak etmeye başladı ve toplumun siyasi kaderinin belirlenmesinde etkili olduğunu anladı. Sonuçta seçimler halkın iradesinin tecelli ettiği arenaya dönüştü.

 

Image Caption

Seçimlere katılım sürecinde ise iki önemli nokta yer alıyor. İlk nokta seçimlerin sağlıklı düzenlenmesidir ki bu sorumluluk ve sağlıklı bir seçimin gerçekleşmesini güvence altına almak da seçimleri düzenleyen yetkililere aittir. Ancak halkın seçimlere katılımında dikkat çeken ikinci önemli nokta, halkın anayasa çerçevesinde kendi kaderini belirlemesi ve ülkenin siyasi ve yürütme sistemini takviye etmesi yönündeki ifa ettiği rolüdür ve gerçekte halk seçimlere geniş katılımı ile nizama ve yetkililere olan güvenini sergilemektedir.

Vatandaşlık hakları bakımından ise seçimlere katılmak, ülke yönetimine demokratik bir şekilde katılmaktır. Seçim sürecinde toplumun seçmen adı verilen kesiminin tümü veya bir bölümü birini veya birilerini belli bir sorumluluğu üstlenmek üzere seçer.

Ancak bir başka açıdan, halkın seçimlere bilinçli ve coşkulu bir şekilde katılımı, İslami nizamın değerlerini ve kriterlerini korumaktır ki bu da derin sosyal tesirleri vardır ve toplumda siyasi ahlakın gelişmesine katkı sağlar ve bunun sonucu da İslami nizamın iktidarının artmasıdır.

Halkın seçimlere katılımının bir başka anlamı, ülke yönetiminde etkileri olduğuna inandıklarıdır ve bu yüzden seçimlerde elde edilen sonuç ne olursa olsan halk tarafından kabul görür. Bu yüzden bu önemli görevi yerine getiren insanlar aslında siyasi, sosyal ve dini önemli bir görevi yerine getirmiş olur ki bu da İslami nizamda katılımdan derin bir mananın ifadesidir.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’nin tabiri ile:

İslam Cumhuriyeti nizamı ilahi güce dayanarak ve halkın katılım gücüne inanarak dünyada hiç bir güçten çekinmez.