Orta Asya ve Kafkasya gelişmeleri
Bültenimizin başında önce Güney kafkasya bölgesinde yaşanan bazı önemli gelişmelerin başlıklarını gözden geçirmek istiyoruz.
Birinci gelişmede, Azerbaycan cumhuriyetinde Müslüman halkın başta Tasua ve Aşura günleri olmak üzere Muharrem ayında düzenlenen yas merasimlerine geniş çapta katılmaları, bu ülkede ve bölgede çeşitli tepkilerle karşılaştı. Azerbaycan Cumhuriyeti İslam partisinin hapiste yatan lideri Dr. Muhsin Semedov ülkesinin halkına bu etkinliklere muhteşem katılımlarından dolayı teşekkür ederek, Azerbaycan halkının ehli beyt -s- aşkı yok edilemeyeceğini belirtti.
Güney kafkasya bölgesinde ikinci bir gelişmede, Gürcistan Cumhurbaşkanı Georgi Margolaşvili en yeni kararında bu ülkenin anayasa taslağında dört düzenlemeyi öngören yasa tasarısını iktidar partisine önerdi. Bu önerilerin birinde bundan böyle Gürcistan Cumhurbaşkanı milli meclis tarafından seçiliyor.
Ve son olarak geçen hafta Rusya Dışişleri Bakanlığının Astarahan kentindeki özel temsilcisi İgor Beratçikov, Hazar denizinin hukuki statüsü ile ilgili konvansiyon 2018 yılında onaylayacağını tahmin ettiğini açıkladı.
Şimdi orta Asya bölgesine geçiyoruz.
Geçen hafta Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mir Ziyayev bağımsız devletler topluluğu birliği cumhurbaşkanları dönemsel zirvesine katılmak üzere Rusya’nın Suchi kentine gitti. Bu zirve Çarşamba ve Perşembe günleri düzenlendi.
İkinci gelişmede, geçen hafta Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman’ın ağabeyi Nureddin Rahman 67 yaşında diyabet hastalığı yüzünden hayata gözlerini yumdu.
Orta Asya bölgesinin son gelişmesinde, Kırgızistan cumhurbaşkanlığı seçimleri adaylarından Bekit Terbabayev’in seçim kampanyası sözcüsü bir açıklama yaparak Terbabayev’in Amurbeyk Babanov lehine seçimlerden çekildiğini belirtti. Bundan önce de Kırgızistan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bir başka adayı Kamçıbeyk Taşıyev de Sorenbay Cinbeykov’un lehine adaylıktan çekildiğini açıklamıştı.
Hali hazırda ise bu ayın 15’inde düzenlenmesi beklenen cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 11 aday bu koltuğa oturmak için rekabet ediyor.
Geçen hafta Azerbaycan Cumhuriyeti İslam partisinin hapisteki lideri Dr. Muhsin Semedov’un avukatı Yalçın İmanov, Dr. Semedov’un Azerbaycan halkına her yıl bir önceki yıla nazaran daha muhteşem bir şekilde Muharrem ayında yas merasimlerine katılmalarından dolayı teşekkür ettiğini açıkladı.
İmanov’un belirttiğine göre, tarihte de yaşandığı ve hali hazırda da şahit olunduğu gibi, Azerbaycan cumhuriyetinin Müslüman halkının İslam Peygamberi’nin -s- pak ehli beytine -s- yönelik aşk ve sevgi asla yok edilemez bir duygudur.
Azerbaycan Cumhuriyeti İslam partisinin hapisteki lideri Dr. Muhsin Semedov’un açıklaması ve halkına İmam Hüseyin’in -s- şehadeti dolaysıyla düzenlenen yas merasimlerine coşkulu katılımı yüzünden Azeri halkına teşekkür etmesi, bu katılım Bakü yetkililerini kaygılandırdığı ve rahatsız ettiği bir sırada gündeme geliyor.
Öte yandan Aşura gününün Azerbaycan cumhuriyetinde resmi tatil gününe denk gelmesi, Azeri halkın Aşura yas merasimine daha yoğun bir şekilde katılmalarına imkan sağladı. Fakat bu geniş çaplı coşkulu katılım İlham Aliyev yönetiminde bazı üst düzey yetkililerin kaygısına ve öfkesine yol açtığı anlaşılıyor. Özellikle İlham Aliyev yönetimi Azerbaycan cumhuriyetinin Müslüman halkına dini merasimlere ve etkinliklere katılma konusunda geniş çaplı kısıtlama getirmesinden sonra Azeri halkın Aşura yas merasimlerine bu denli geniş çapta ilgi göstermesini hiç beklemiyordu.
Ancak Azerbaycan cumhuriyetinin başkenti Bakü ve diğer kentlerinden gelen haberler, Azerbaycan halkının camileri, tekyeleri ve hüseyniyeleri doldurduğunu ortaya koyuyor. Yas merasimleri düzenlenen günlerde ayrıca bu ülkede tüm fesat merkezleri, meyhaneler, alkollü içkilerin satıldığı yerler ve kumarhaneler kapalıydı. Bu durum, son otuz yılda Bakü yetkililerinin Azerbaycan medyasında onca propagandaları Azerbaycan cumhuriyetinin Müslüman halkının inancını etkileyemediğini ve bilakis ters tepki yaptığını gösteriyor.
Uzmanlar ise bu durumu şöyle değerlendiriyor: Azeri yetkililerin Aşura yas merasimlerinin düzenlenmesine çeşitli tribünlerden itiraz etmeleri genelde hakimiyetin halkın bu tür etkinliklere geniş çaplı katılımından korkusu yüzündendir. Gerçekte Azerbaycan’da iktidar yeni Azerbaycan partisine bağlı bazı yetkililer bir yandan dindar ve mümin Azeri halkına hakaret ederken öbür yandan da halkın coşkulu katılımını kendi çıkar ve istekleri doğrultusunda göstermeye çalışıyor. Örneğin Azerbaycan Cumhuriyeti milli meclisinin milletvekillerinden Zahed Uruc şu iddiada bulunuyor: Azerbaycan cumhuriyetinde din özgürlüğüne saygı gösteriliyor ve dini merasimlerin özgürce yapılması için şartlar elverişlidir. Ama maalesef biz küçük yaştaki çocuklarımızın bağnazlık, radikalizm ve cahilliğin kurbanı olduklarına şahit oluyoruz. Azerbaycan Cumhuriyeti kendine özel siyasi ve sosyal yönetim yapısına sahiptir. Dini merasimlerin de bu çerçevede düzenlenmesi gerekir.
Azerbaycan milli meclisi milletvekillerinden bayan Sadakat Veliyeva, çocukların Aşura yas merasimlerine katılması konusunda şöyle diyor: çocukları aşura merasimlerine götürmek onların cismi ve ruhi sağlığı üzerinde olumsuz etki yapıyor.
Azerbaycan milli meclisinin bir başka bayan milletvekili Melahat İbrahimova da bu konuda şöyle diyor: maalesef din maskesi altında bazı uygulamalarda bulunuluyor ki bizim onları önlememiz gerekiyor. Kur'an'ı Kerim ve İslam’a göre dini ayinleri uygulamak zorunlu değildir. Bizim dinimiz doğru tebliğ edilmelidir.
Azerbaycan cumhuriyetinde Aşura yas merasimlerinin düzenlenmesinde üzerinde durulması gereken bir nokta belki de yıllar öncesinden bu ülkenin Müslüman halkının gönüllerinde uzun yıllar gizlenen ve dışa vurmak için uygun bir fırsat ve zemin kollayan gizemli İslam aşkıdır. Çünkü eski sovyetler birliği döneminde Müslüman cumhuriyetlerin üzerindeki baskı ve korku bu toplumlarda dini inanç ve isteklerin gönüllerde gizlenmesine yol açmıştı.
1991 yılının Aralık ayında Azerbaycan Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan ettiğinde, Azerbaycan liderlerince gaflete ve hatta bir nevi gazaba uğrayan durumlardan biri bu Müslüman toplumun üyeleri eski öz ve inancına geri dönme eğilimiydi. Gerçekte uzun yıllar ana vatanında Aşura günü ve Muharrem ayının yas merasimlerini düzenlemekten mahrum bırakılan Azerbaycan halkı bu tür etkinliklere geniş çaplı katılımları ile hakimiyetin halkı gerçek inancından koparmaya yönelik sinsi çabaları sonuç vermeyeceğini ortaya koyuyordu.
Azerbaycan cumhuriyetinin 10 milyon nüfusu bulunuyor ve bu nüfusun %98 kadarı Müslüman ve kahir çoğunluğu da caferi şia mezhebindendir. Ancak son yıllarda ve özellikle Aliyev hanedanı bu ülkede iktidarın başına geçmesinin ardından başta şii Müslümanlar olmak üzere dini faaliyetlere büyük kısıtlamalar getirildi.
Geçen hafta Rusya Dışişleri Bakanlığının Astarahan liman kentindeki özel temsilcisi İgor Beratçikov, Hazar denizi hukuki statüsü ile ilgili konvansiyon 2018 yılında onaylanacağını açıkladı. Beratçikov, Hazar denizine kıyısı bulunan ülkelerin üst düzey yetkilerinin görüşmelerinin bir amacı Hazar denizinin hukuki statüsü etrafından yürütülen uzun müzakerelerin bir özetini çıkarmak olduğunu ve bu konvansiyonun 2018 yılında Kazakistan’da düzenlenecek zirvede onaylanmasını beklediklerini kaydetti.
Rusya Dışişleri Bakanlığının Astarahan liman kentindeki özel temsilcisi İgor Beratçikov, Hazar denizinin hukuki statüsü üzerinde ciddi ihtilaflar 1994 yılının başlarında ve Azerbaycan cumhuriyetinin yabancı petrol firmaları ile müzakere etmeye başlamasından sonra baş gösterdiğini ve diğer kıyı ülkelerin bu denizden eşit olarak yararlanma talepleri hukuki statünün tartışılmaya açılmasına yol açtığını, fakat şimdiye kadar sonuca ulaşmadığını kaydetti.
Rusya Dışişleri Bakanlığının Astarahan liman kentindeki özel temsilcisi İgor Beratçikov’un bu açıklaması, Rusya, Azerbaycan ve Kazakistan yönetimleri Almati bildirgesini hiçe sayarak Hazar denizinin kaynaklarından tek yanlı yararlanmaya başlamaları kıyı ülkeleri arasında geniş çaplı ihtilafları tetiklediği bir sırada gündeme geliyor.
Azerbaycan cumhuriyetinin Hazar denizi enerji kaynaklarını tek yanlı olarak satma çabaları ve çok sayıda petrol ve doğalgaz anlaşması imzalaması, hem de Hazar denizi statüsü belirlenmeden önce ve yine ikili ve üçlü girişimler, kıyı ülkelerin mutabakata varmalarını engelleyen bazı etkenlerdir.
Gerçekte Rusya, Azerbaycan Cumhuriyeti, Kazakistan ve Türkmenistan, eski sovyetler birliği dağılınca bu ülkenin yerine geçen ve Hazar denizi kıyısında yer alan ülkeler oldu. Bu ülkeler Almati zirvesinde sovyetler birliğinin hazar denizi ile ilgili anlaşmalarına bağlı kalma sözü verdiler, fakat çok çabuk tüm yükümlülüklerini unutarak tek yanlı hareket etmeye başladılar. Daha sonra Azerbaycan Cumhuriyeti yetkilileri 1998 ila 2002 yılları arasında Moskova yönetimi ile ikili ve Rusya ve Kazakistan ile üçlü anlaşmalar imzalayarak Hazar denizi hukuki statüsünün doğru sürecini saptırmaya çalıştı. Kuşkusuz bu tür sinsi girişimler kıyı ülkelerin mantıklı bir anlaşmaya varmaları yolunda ciddi engeller oluşturuyor.
Aslında Azerbaycan Cumhuriyeti, Kazakistan ve Rusya arasında ikili ve üçlü anlaşmalar, Rusya ve Azerbaycan Cumhuriyeti, Azerbaycan Cumhuriyeti ve Türkmenistan, İran ve Azerbaycan Cumhuriyeti, İran ve Türkmenistan arasında Hazar denizinin yeni hukuki statüsünün tedvin edilmesi üzerinde köklü anlaşmazlıklar hakim olduğu bir sırada imzalanıyordu.
Gerçekte bu ülkelerin liderleri kendi aralarında uzlaşma imkanına sahip olduklarını bahane ederek ve İran ve Türkmenistan’ı yalnız bırakmak sureti ile Hazar denizinde hedeflerine ulaşmayı umuyordu, fakat bu anlaşmaların imzalanması pratikte kıyı ülkelerin arasında ihtilafların daha da derinleşmesine yol açmaktan başka hiç bir işe yaramadı. Bu şartlarda kıyı ülkelerin daha dostane bir yaklaşım ve uzlaşmaya vararak Hazar denizinin hukuki statüsü ile ilgili anlaşmazlıklarını çözümlemeleri bekleniyor.
Geçen hafta Güney kafkasya ve orta Asya bölgelerinde yaşanan gelişmeler, Aliyev yönetiminin Azeri halkının Azerbaycan cumhuriyetinde Aşura yas merasimine geniş çaplı katılımından hoşnutsuzluğu ve olumsuz tepki vermeleri, Bakü yönetiminin Azerbaycan halkını İslam dininden uzaklaştırma çabaları sonuç vermediğini gösteriyor.
Orta Asya bölgesinde de bölge ülkelerinin Rusya’nın Suchi kentinde düzenlenen liderler zirvesine katılması bu ülkelerin bölgede daha fazla dayanışma sergilemek ve başta ABD ve NATO’dan gelen tehditler olmak üzere Batılı devletlerin tehditlerine karşı koymakta kararlı olduklarını ortaya koyuyor.