Orta Asya ve Kafkasya gelişmeleri
Bültenimizin başında ilkin Güney kafkasya bölgesindeki bazı gelişmeleri gözden geçirmek istiyoruz.
Birinci gelişmede geçen hafta Azerbaycan Cumhuriyeti, Türkiye ve Pakistan Dışişleri Bakanları bir araya gelerek karşılıklı askeri işbirliğini geliştirmeye vurgu yaptı.
Bakü’da üç ülkenin Dışişleri Bakanlarının katılımı ile gerçekleşen üçlü zirve sona erdikten sonra bir açıklama yapan Azerbaycan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Elmar Muhammed Yarov düzenlediği basın toplantısında Azerbaycan Cumhuriyeti ile Pakistan arasında doğrudan uçak seferlerinin yeniden başlaması, üç ülke arasında enerji ve turizm alanlarında işbirliği ve parlamentoların arasında ilişkilerin gelişmesi ve ayrıca terörle mücadele edilmesi gibi konuların masaya yatırıldığını vurguladı.
İkinci gelişmede, geçen hafta Bakü’de haber kaynakları Azerbaycan Cumhuriyeti’nde bir başka web yazarının tutuklandığını duyurdu. Haberde Azerbaycan Cumhuriyeti halk cephesi partisi üyesi ve web yazarı Namık Sadıkli tutuklanarak polis karakoluna götürüldüğü belirtildi.
Üçüncü gelişmede ise Gürcistan içişleri bakanlığı uluslararası Tiflis havaalanının faaliyetleri muhtemelen yerleştirilen bombaların yüzünden aksadığını açıkladı.
Orta Asya bölgesinde birinci gelişmede İran medyası bazı raporları yayımlayarak Hazar denizinde kirlilik süreci ve bu önemli denizin uygunsuz şartlarının devam etmesini eleştirdi. Bu bağlamda İran medyası Hazar denizi kıyılarında arada bir ölen bir fokun leşine rastlanıldığını ki bu da bu denizde çevre şartlarının asla uygun olmadığını ortaya koyduğunu belirtti.Orta Asya bölgesinde ikinci gelişmede Asya kalkınma bankası Özbekistan’a 45 milyon dolarlık kredi açmaya hazır olduğunu açıkladı. Asya kalkınma bankasının bu kararı, Özbekistan’ın kırsal yörelerinde yaşayan halkın tıbbi hizmetlerden yararlanmalarına imkan sağlayacak.
Ve üçüncü gelişmede, geçen hafta Çin ve Kırgızistan Başbakanları Rusya’nın Sochi kentinde görüşmelerinde ikili işbirliğinin gelimesine vurgu yaptı.
Birinci gelişmede, geçen hafta Gürcistan içişleri bakanlığı uluslararası Tiflis havaalanının faaliyetleri muhtemelen yerleştirilen bombaların yüzünden aksadığını açıkladı.
Konu ile ilgili açıklama yapan Gürcistan içişlelri bakanlığı, başkent Tiflis’in uluslararası havaalanı telefonla aranarak bu havaalanına bomba yerleştirildiği ihbarı yapılmasının ardından hemen harekete geçildiğini ve havaalanına uzanan yolların hemen kapatıldığını ve havaalanında bulunan insanların da çevredeki yakın havaalanlarına intikal ettirilerek gerekli aramaların başlatıldığını belirtti.
Tiflis havaalanında hiç bir bombanın bulunmasının ardından havalanından boşaltılan yolcular ve havaalanı çalışanları yeniden geri getirildi ve Tiflis havaalanının uçak seferlerinden bazıları bir kaç saat gecikmenin ardından yerinden yapıldı.
Eskiden IŞİD terör örgütünün üyesi olan Ahmet Çatayev bundan önce Türkiye medyası ve ABD kongresinin yetkililerinden biri tarafından İstanbul havaalanına düzenlenen ihtihar saldırılarını tasarlayan kişi olarak tanıtılmıştı. Söz konusu saldırılarda en az 45 kişi hayatını kaybetti, ancak Ankara yetkilileri Ahmet Çatayev’in İstanbul havaalanına düzenlenen saldırılara karıştığını doğrulamadı. Buna karşın Gürcistan emniyet kurumu sözcüsü Nino Giorgobiani konu ile ilgili Tiflis’te düzenlenen basın toplantısında düzenlenen operasyonda ölenlerden birinin Ahmet Çatayev olduğu konusu onaylandığını açıkladı.
Yaklaşık 20 saat süren bu operasyon Gürcistan’ın başkenti Tiflis yakınlarından bir apartmanda düzenlendi. Buna karşın Çatayev operasyon sırasında yakalanmadan önce üzerindeki intihar yeleğini patlatarak intihar etti.
Çatayev Ağustos 2012’de Gürcistan’da yaralanarak yakalandı. Bu olay, bazı teröristlerin Gürcistan polis gücü ile çatışmaya girmesinin ardından yaşandı. Söz konusu teröristler Gürcistan sınırından Rusya’ya geçmek ve Rusya federasyonunun Dağıstan topraklarına girmek istiyordu.
Gürcistan güvenlik güçlerinin Tiflis’te IŞİD’e bağlı bir terör örgütüne karşı operasyon düzenlemesi, tekfirci teröristlerin hala aktif olduklarını gösteriyor. Gerçi söz konusu tekfirci teröristlerin Irak ve Suriye’de hezimete uğradıktan sonra geriye kalanların daha güvenli bölgelere göç ettikleri anlaşılıyor. Öte yandan Amerika yönetiminin başta IŞİD olmak üzere tekfirci terör örgütleri ile işbirliği yaptığına bakıldığında, Amerika yönetimi Rusya topraklarının sınır bölgelerini güvensiz hale getirmek için söz konusu teröristleri bu bölgelere sevkettiği ve böylece bölgeye yönelik sultacı emellerini gerçekleştirmek istediği anlaşılıyor.
Gerçekte Amerika yönetimi Rusya devletinin politikalarına karşı koymak için orta Asya ve kafkasya bölgesinin Azerbaycan Cumhuriyeti, Gürcistan, Türkmenistan ve hatta Ukrayna gibi devletlerini kullanıyor. Bir başka ifade ile Amerika bu ülkeleri bahane ederek Rusya ile dolaylı savaşına meşruiyet kazandırmaya çalışıyor. Tekfirci IŞİD terör örgütüne bağlı teröristlerin Gürcistan’da varlığını da bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. Örneğin Ahmet Çatayev’in faaliyetlerini ifşa eden bir rapor, Çatayev’in bir dönem Gürcistan istihbaratı için muhbirlik yaptığını ve Moskova yönetimi tarafından aranmasına karşın Tiflis ve Kiyev onu teslim etmekten kaçındığını gösteriyor. Nitekim bu yüzden Çatayev özgürce AB genelinde dolaşmaya başladı. Bu durum hiç kuşkusuz ABD’nin yardım ve desteği olmaksızın imkansızdı.
Hali hazırda Ukrayna’da yaşayan Gürcistan içişleri eski Bakan yardımcısı General Georgi Lourtkipanidze bir makale yayımlayarak şöyle yazdı: Çatayev bir dönem Tiflis istihbaratının ajanıydı. Çatayev’i ben bir kaç yıl önce işe aldım. O muhbir ve Kuzey kafkasyadaki islamcı örgütlerle bizim aramızda iyi bir arabulucuydu. Onun yardımı ile Gürcistan’da bir kaç terör eylemini önlemeyi başardık.
Tüm bu gelişmeler Amerika devleti bölgede Ukrayna ve Gürcistan gibi Rusya politikalarına karşı olan ülkeleri kullanarak bölgede Rusya karşıtı hedeflerini gerçekleştirmek istediğini gösteriyor. Bu arada Amerikalı yetkililerin bölgeye yönelik maceracıılğının gerçek kurbanları ise halk olacaktır.
Geçen hafta İran medyası bazı raporları yayımlayarak Hazar denizinde kirlilik süreci ve bu önemli denizin uygunsuz şartlarının devam etmesini eleştirdi. Bu bağlamda İran medyası Hazar denizi kıyılarında arada bir ölen bir fokun leşine rastlanıldığını ki bu da bu denizde çevre şartlarının asla uygun olmadığını ortaya koyduğunu belirtti. Hazar foku leşleri en çok Aşurada ve Kianşehir park alanı ve Enzeli limanı kıyılarında görünüyor.
Bundan önce ve geçmiş yıllarda Hazar foku sayısı bir milyon olarak tahmin ediliyordu, ancak şimdi Rusya yönetiminin bu fokların avlanmasına izin vermesi ve yine bu fokların balıkçıların avlarına takılması yüzünden nüfusu hızla azaldığı anlaşılıyor.
Öte yandan Hazar denizinin kıyısında bulunan bazı ülkelerden kentsel alanların kanalizasyon atıklarının bu denize akması ile birlikte bu denizin kirliliği her geçen gün daha da artıyor. Hazar denizinin kirlenmesine yol açan bir başka etken, Rusya yönetiminin nükleer atıklarını bu denize gömmesidir. Yine Azerbaycan Cumhuriyeti de bu denizdeki petrol platformlarının eskimesi yüzünden denizin kirlenmesinde ve bu ekosistemi tehdit etmekte önemli rol ifa ediyor.
Bu arada Hazar denizinin kirlenmesi bu ekosistemin değerli canlılarına büyük zarar veriyor. Bu bağlamda İslami Şura Meclisi çevre ve sürdürülebilir kalkınma kanadı Başkan veriki Cebbar Kuçekinejad Hazar denizine akan kanalizasyon atıklarının bu denize akmasını eleştirerek Hazar foku soyunun tükenmesi konusunda uyarıda bulundu. Kuçekinejad, kentsel alanların yanı sıra tarım ve sanayi atıkları ve petrol kirliliği hazar fokunun soyunu diğer canlılar gibi tehdit ettiğini vurguladı.
Aslında hazar denizi kıyı ülkelerinin liderlerinin çevre kirliliğine son verilmesi için yaptıkları onca vurguya rağmen şimdiye kadar bu bağlamda kıyı ülkelerinin onayladığı hiç bir kararname uygulanmadı. Bunun sebebi ise açıktır. Gerçek şu ki Hazar denizi kıyı üykeleri sırf kendi çıkar ve menfaatlerinin peşindedir ve bu yüzden Hazar denizi çevresi ile ilgili kararnameleri uygulamaktan kaçınmaktadır. Oysa bu kararların uygulanmaması uzun vadede bu ülkelerin kendilerini tehdit edecektir.
Geçen hafta orta Asya ve Güney kafkasya bölgelerinde yaşanan olaylara bakıldığında Güney kafkasya bölgesi hala başta Amerika olmak üzere sultacı rejimlerin göz diktiği bir alan olduğu anlaşalıyor. Amerika bölge ülkelerini suiistifade ederek Rusya ekonomisine tekfirci terör örgütleri ve bu devletlerin üzerinden darbe indirmek istiyor. Bölgede yaşanan tüm gelişmeler Amerika yönetiminin bağımlı ülkelere yol göstererek sırf Rusya’ya darbe indirmek istediğini ancak bu süreçte sadece yöre halkı ağır darbe yediğini gösteriyor.
Bu arada Hazar denizinin kirliliği İslami Şura Meclisi milletvekillerini de itiraz etmeye zorladığı gözleniyor.