Ocak 03, 2018 18:51 Europe/Istanbul

Bültenimizin başında ilkin Güney Kafkasya bölgesinde yaşanan önemli gelişmeleri gözden geçirmek istiyoruz.

Birinci gelişmede, geçen hafta Azerbaycan Cumhuriyeti Müslümanlar birliği hareketi liderinin avukatı Cevad Cevadli, müvekkilinin hapis süresi, dini musiki içeren bellek kartı bulunması yüzünden arttırıldığını açıkladı.

Cevad Cevadli, müvekkili Hacı Tale Bakırzade’nin hakkında yeni suçlama gündeme gelmesinin ardından hapis cezasının süresine altı ay daha eklenebileceğini belirtti.

Azerbaycan cumhuriyetinin ünlü din adamı kasıtlı adam öldürmeye teşebbüs etmek ve illegal silah bulundurmak gibi mesnetsiz suçlamalarla yargılanarak 20 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.

İkinci gelişmede Amerikalı senatör Marco Rubio Bakü yetkililerini Azerbaycan cumhuriyetinde gazetecilere ve ifade özgürlüğüne yönelik baskı ve ezme politikalarını sürdürmekle suçladı. Twiter sayfasında bir açıklama yapan senatör Rubio şöyle yazdı: Azerbaycan cumhuriyetinde gazetecilere ve ifade özgürlüğüne yönelik baskıların devam etmesi bu ülkede medya ve bilgilerin serbest dolaşımını zor şartlarda bırakıyor.

Amerikalı senatörün bu suçlaması, Batılı yetkililerin genellikle İlham Aliyev yönetiminin üst düzey yetkililerine karşı eleştirilerinde temkinli hareket ettiği bir sırada gündeme geliyor.

Güney Kafkasya bölgesinde üçüncü gelişmeye gelince, geçen hafta Azerbaycan Cumhuriyeti savunma bakanlığı Ermenistan’a ait bir İHA’nın Karabağ bölgesinde düştüğünü duyurdu.

Azerbaycan Cumhuriyeti savunma bakanlığının açıklamasına göre söz konusu Ermenistan İHA’sı Azerbaycan Cumhuriyeti güçleri hakkında bilgi toplamak için Akdağ bölgesinde uçuşu sırasında Azerbaycan hava savunmasının hedefi oldu.

Geçen hafta Kazakistan Cumhurbaşkanı Nur Sultan Nazarbayev, cari yılda bin kadar yetkilinin gözaltına alındığını açıkladı. Kazak lider Nazarbayev, cari yılda aralarında üst düzey yetkililerin de bulunduğu toplam 1129 yetkili de mali fesat ve yasalara aykırı uygulamaları yüzünden mahkum olduklarını kaydetti.

İkinci gelişmede, geçen hafta Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mir Ziyayev bu ülkenin milli güvenlik servisinin yetkilileri hiç bir haklı gerekçe olmaksızın arttırılmasını eleştirerek Özbekistan’ın milli güvenlik kurumunun yapısında düzenlemelere gidilmesini istedi.

Özbek lider Mir Ziyayev parlamentoya gönderdiği yıllık mesajında ayrıca Özbekistan milli güvenlik servisi ile ilgili yeni bir yasa tasarısının hazırlanması ve onaylanması önemli bir zaruret olduğunu belirterek, bu kurum hali hazırda 26 yıl önce dönem hükümeti tarafından hazırlanan kurallara göre faaliyet yürüttüğünü kaydetti.

Orta Asya bölgesinin üçüncü ve son önemli gelişmesinde geçen hafta Tacikistan’ın Hatlan eyalet mahkemesi, bu ülkede IŞİD elebaşılarından birini 20 yıl hapis cezasına çarptı. 26 yaşındaki Ömer Mirzayev Hatlan eyalet mahkemesi tarafından tekfirci terör örgütleri ile işbirliği yapmak, örgüte elemen toplamak ve Tacikistan yönetimine karşı darbe çağrısı yapmakla suçlanmıştı. Mirzayev sosyal paylaşım sitelerinde çeşitli adları kullanarak tekfirci IŞİD terör örgütünün propagandasını yapıyordu.

geçen hafta Azerbaycan Cumhuriyeti Müslümanlar birliği hareketi liderinin avukatı Cevad Cevadli, müvekkilinin hapis süresi dini musiki içeren bellek kartı bulunması yüzünden arttırıldığını açıkladı.

Cevad Cevadli, müvekkili Hacı Tale Bakırzade’nin hakkında yeni suçlama gündeme gelmesinin ardından hapis cezasının süresine altı ay daha eklenebileceğini belirtti.

Aslında Azerbaycan Cumhuriyeti askeri yetkilileri ilk kez Ermenistan’a ait casus İHA’yı çatışma hattında düşürdüklerini açıklamıyor. Bundan önce de Azeri askerlerin iddialarına göre son bir yılda 10 kadar Ermeni İHA’nın Azeri güçlerce düşürüldüğü anlaşılıyor. Ermenistan askeri yetkilileri ise şimdiye kadar bu tür iddialara hiç bir tepki vermedi. Bu tepkisizliği, Azeri yetkililerin ileri sürdüğü iddiaların yalan olduğu şeklinde telakki etmek mümkün.

Dağlık Karabağ münakaşasının taraflarının karşı tarafa darbe vurmakla ilgili bu tür iddialarının doğruluğu veya yalanlığı bir yana, kuşkusuz küresel güçlerin ve Ermenistan ile Azerbaycan Cumhuriyeti arasında devam eden toprak anlaşmazlığının sonlandırma sürecine müdahil olan ülkeler bu bağlamda önemli rol ifa ediyor. Üstelik son otuz yılda dağlık karabağ münakaşasının barışçıl çözümü için arabuluculuk eden uluslararası arabulucuların sarfettikleri çabaların sonuç vermemesi de bu münakaşanın devam etmesine yol açtığı ve sağlanan ateşkes anlaşmalarının ihlal edilmesi de arada bir iki tarafın kayıplar vermesine sebebiyet verdiği anlaşılıyor.

AGİT’e bağlı Minsk grubu 1992 yılında ve Amerika, Rusya ve Fransa’nın eşbaşkanlığında dağlık Karabağ münakaşasında arabuluculuk yapmak üzere kuruldu. Minsk grubunun kuruluş amacı da Azeri – Ermeni münakaşasını sonlandırma şeklinde açıklandı. Ancak buna rağmen Minsk grubu eşbaşkanları şimdiye kadar bu hedefi gerçekleştiremedi. Bu arada Amerika, Rusya ve Fransa’nın üst düzey yetkilileri Karabağ münakaşasından kendi siyasi ve iktisadi çıkarları doğrultusunda yararlanmaya çalıştıkları ifade ediliyor. Nitekim görünen o ki bu anlayış dağlık Karabağ münakaşasının bu kadar uzun sürmesine yol açmıştır. Örneğin geçenlerde Bakü ile Erivan arasındaki toprak anlaşmazlığını sonlandırmak üzere Rusya bir plan ortaya attı. Münakaşa tarafları da büyük ölçüde bu planı olumlu kaşıladı. Ancak Amerikalı yetkililer bu planı bozmak için kasıtlı bir şekilde planı sorgulamaya başladı.

Amerika’nın casusluk örgütü CIA’nin uzmanı ve ABD Dışişleri Bakanı’nın eski sovyetler birliği cumhuriyetleri işleri eski danışmanı Paul Gobble geçen Ekim ayında Azerbaycan cumhuriyetinin Ahar internet sitesine verdiği demeçte şöyle dedi: Moskova yönetimi Bakü’nün sadakatini temin etmediği müddetçe karabağ münakaşasının çözümüne izin vermeyecektir. Bu yüzden karabağ münakaşası daha uzun süre devam edeceği kesindir.

Amerikalı eski yetkili ayrıca uluslararası kurum ve kuruluşların dağlık Karabağ bölgesinde şartların değişmesi için müdahalede bulunma zamanı gelip gelmediği ile ilgili soruya verdiği cevapta şöyle dedi: Kafkasya bölgesinde Karabağ münakaşası uzun süre devam edecek, zira bazı taraflar bu münakaşadan yararlanmaya çalışıyor ve bu yüzden  tarafların çoğu bu münakaşanın çözümü için pek istekli görünmüyor, ya da zaten bunu yapamıyor.

Kuşkusuz CIA’nin eski uzmanı Gobble’in bu açıklamalarını Ermenistan ve Azerbaycan cumhuriyetini Rusya’nın önerdiği plana boyun eğmemeleri yönünden dolaylı bir tehdit olarak telakki etmek gerekir. Oysa gerçekte Amerika AGİT’e bağlı Minsk grubunun eşbaşkanlarından biridir ve bu grubun da dağlık Karabağ münakaşasını barışçıl yollardan çözmesi gerekir. Oysa Amerika’nın Minsk grubunun eşbaşkanı olmasına karşın Amerikalı yetkililer sırf Amerika’nın siyasi maslahatlarını ve iktisadi çıkarlarını gözetliyor,  fakat bu süreçte Ermenistan ve Azerbaycan halkı Batılı devletlerin bu tür çıkarlarının kurbanı oluyor ve sorunları asla önemsenmiyor.

Geçen hafta Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman Afganistan’ın kuzeyinde tekfirci terör örgütünün faaliyetinden kaygı duyduklarını açıkladı. Tacik lider Rahman ayrıca ülkesinin Afganistan ile uzun ortak sınırına işaretle, Duşanba yönetimi IŞİD’in Afganistan’ın kuzeyindeki varlığına karşı duyarsız olamayacağını vurguladı.

Bir süre önce Rusya Dışişleri Bakanlığı Asya masası Başkanı Zamir Kabilov de Afganistan’da IŞİD teröristlerinin sayısı artmaya başladığını açıklamıştı.

Bundan başka Afganistan milli vahdet hükümeti icra Başkanı yardımcısı Muhammed Muhakkık da bir itirafta bulunarak, tekfirci IŞİD terör örgütü Irak ve Suriye’de hezimete uğradıktan sonra bu örgüt planlı bir şekilde Afganistan’ın kuzeyine intikal ettirildiğini belirtti.

Her halükarda Tacikistan Cumhurbaşkanı Rahman’ın açıklaması başta Tacikistan olmak üzere her an orta Asya cumhuriyetlerinin başını derde sokabilecek bir facianın vuku bulma ihtimali yönünde bir uyarıdır. Tacikistan'ın Afganistan ile 1400 km ortak sınırı vardır. Bu sınır sürekli Tacik sınır muhafaza birlikleri ile Afganistan’dan Tacikistan’a geçmek isteyen silahlı kaçakçıların arasında çatışmalara sahne oluyor.

Tacikistan güvenlik yetkilileri geçenlerde Duşanba medyasına yansıyan raporlarında iki ülkenin ortak sınırında binlerce milis gücün terör örgütleri çerçevesinde bir araya geldiklerini ve aralarında başta Tacikistan olmak üzere orta Asya cumhuriyetleri vatandaşlarının sayısı da küçümsenmeyecek kadar fazla olduğunu belirtti.

Öte yandan Tacikistan milli güvenlik konseyi eski sekreteri Emirkul Azimov, Afganistan’da tekfirci IŞİD terör örgütüne bağlı teröristlerin sayısı arttığını doğrulayarak, Duşanba yönetimi teröristlerle mücadele için tam hazırlıklı olduğunu kaydetti. Tacik eski yetkili bu açıklamanın devamında Tacikistan silahlı kuvvetleri sınırların ötesinde yer alan teröristlerin varlığından haberdar olduğunu, teröristler Irak ve Suriye’de hezimete uğradıktan sonra şimdi Afganistan’daki varlığı daha da artacağını vurguladı. Azimov, ancak teröristlerin Tacikistan toplu güvenlik anlaşması kurumuna üye olduğunu ve gerektiği takdirde bu kuruma üye ülkelerin Takcistan’ın yardımına koşacağını ifade etti.

Ancak başta Tacikistan olmak üzere orta Asya cumhuriyetlerinde üst düzey yetkililerin gözardı ettikleri önemli bir gerçek, tekfirci terör örgütlerinin bu bölgenin medya organları üzerindeki nüfuzudur. Gerçekte orta Asya medya organları naçizane paraların karşılığında tekfirci IŞİD terör örgütü ve sapkın vahabi tarikatının propagandasını yapıyor. Söz konusu medya organları aslında Arabistan, BAE ve Kuveyt gibi Fars körfezindeki Arap emirliklerinin gözetiminde ve bu ülkelerin emirleri doğrultusunda faaliyet yürütüyor ve Şii düşmanlığını gütmek için sapkın vahabi tarikatının ideolojisi ve tekfirci IŞİD terör örgütünün propagandasını yapıyor. Bu tür propagandaların son yirmi yılda orta Asya bölgesinde tekfirci IŞİD terör örgütünün üye toplamasına büyük katkısı olduğu anlaşılıyor.

Geçen hafta Güney Kafkasya ve orta Asya gelişmeleri, bu bölgelerde geçen haftalarda yaşanan gelişmelerin tekrarından ibaret olduğunu gösteriyor. Şimdiye kadar artık iyice içi çıkmış Azeri – Ermeni münakaşası ve küresel güçlerin bu toprak anlaşmazlığını çözümleyememesi, Güney Kafkasya bölgesinde geçen hafta devam eden önemli gelişmelerden biriydi.

Ancak orta Asya bölgesinde IŞİD ve vahabi tarikatının nüfuzunu arttırması başta Tacikistan olmak üzere bölge liderlerini tepki vermeye zorladığı gözleniyor. Görünen o ki Tacikistan yönetimi bölgesel ve uluslararası kurumların yardımıyla Afganistan’dan gelecek terör tehditleri ile mücadele için tüm gücünü seferber etmesi gerekiyor.