Ocak 21, 2018 18:29 Europe/Istanbul

Son günlerde İranlı ailelerin iktisadi sepetine denk gelen giderin gelirlerine oranla artması ülkenin medya ve siyaset çevreleri ve özellikle ekonomi uzmanlarının üzerinde durduğu önemli konulardan biridir.

Gerçi ekonomik sorunlar ve geçim meselesi sadece İran’a özel bir durum olmadığı belirtilmelidir. Bu konu küresel boyutta gündemde olan bir konudur ve Amerika ve Avrupa ülkeleri gibi güçlü ekonomileri olan ülkelerden petrol zengini Arap ülkelerine kadar dünyanın hemen hemen tüm ülkelerinin uğraştığı bir konu sayılır.

Son yıllarda da dünyanın bir çok ülkesinde çeşitli gerekçelere dayanarak yaşanan huzursuzlukların önemli bir sebebi iktisadi sorunlar olmuştur. Amerika’da gelir dağılımında eşitsizlik ve ayrımcılık, Ortadoğu ülkelerinde petrol gelirlerinin düşmesi sonucu insanların geçim sıkıntısıyla karşılaşması ve bazı Avrupa ülkelerinde hükümetlerin bütçe açıklarını kapatamaması bu ülkelerde ekonomik durgunluğa ve halkın hoşnutsuzluğuna yol açmıştır.

Dünyada 2007 ve 2008 yıllarında yaşanan küresel ekonomik durgunluk ve mali krizler, Amerika ve bir çok Avrupa ülkesinde ekonomik düzenin kusurlarını ortaya koydu, öyle ki son yıllarda bu krizin ardından bu kusurların giderilmesi için bu devletler büyük emek harcadı. Gerçi hala bazı Avrupa ülkeleri ciddi mali sıkıntılarla karşı karşıya bulunuyor ve hükümetleri de kötü iktisadi şartlardan kurtulmak için kemerleri sıkma politikalarını sürdürüyor.

Öte yandan bazı Ortadoğu ülkelerinde son üç yılda petrol fiyatlarında yaşanan büyük düşüş, bu ülkelerin iktisadi yapılarına ciddi sıkıntıları dayattığı ve halkın hoşnutsuzluğuna ve itiraz etmelerine yol açtığı gözleniyor. Dünyada 2014 yılında petrol fiyatlarında yaşanan ani düşüşün ardından Arabistan ve BAE gibi bölgenin petrol zengini ülkeleri ürünlerin ve hizmetlerin üzerine %5 katma değer vergisini çekeceklerini açıkladı. Bu karar cari yılın başından itibaren yürürlüğe girdi.

Geçen hafta Arabistan kralı Salman bin Abdulaziz oğlu ve veliaht prensi Muhammed bin Salman’ın tavsiyesi üzerine ve iktisadi kararların olumsuz tesirini hafifletmek amacıyla bu ülkede tüm devlet memurları ve askeri personelin maaşına 267 dolar ek yardım yapılmasını kararlaştırdı. Oysa uluslararası çalışma örgütünün raporuna göre bu ülkede 2017 yılında 15 ila 24 yaş grubu arasında işsizlik oranı %32.6 seviyesine yükseldi.

Geçen hafta Tunus halkı da 2018 bütçesinde ekmek fiyatına yapılan zam başta olmak üzere bazı zamları protesto etmek amacıyla eylem yaptı. Ancak Tunus Cumhurbaşkanı Baci Kaid Sebesi, zamların zaruri olduğunu açıkladı.

Amerika gibi dünyanın bir numaralı ekonomisinde de sosyal adaletsizlik ve gelir ve servet dağılımında göze çarpan uçurumun özellikle son yıllarda daha da derinleştiği gözleniyor. BM yoksulluk ve insan haklarını gözetleme birimi geçen sene Amerikan toplumunun vahim durumunu ifşa eden bir rapor yayımlayarak ABD Başkanı Donald Trump ve kongrenin cumhuriyetçi temsilcilerini Amerika’yı eşitsizlik şampiyonu olmakla suçladı.

BM yoksulluk ve insan hakları özel raportörü Philip Alestone Amerika’nın çeşitli bölgelerine düzenlediği iki haftalık resmi ziyaretinin ardından bu ülkenin yönetimi yoksullukla mücadele alanında bazı kaygı verici gerçeklerini ifşa etti.

BM yoksulluk ve insan hakları özel raportörü Philip Alestone raporunda şu ifadelere yer verdi: Amerika’nın bir çok alanda istisna olması kabul edilebilir bir durumdu, ancak günümüz Amerika’sı kaygı verici alanlarda istisna olma yönünde hareket ediyor. Örneğin Amerika’da kongrenin cumhuriyetçi temsilcilerinin bu ülkenin sağlık hizmetleri programını engellemeleri ve bunun için vergi oranlarının düşürmeleri Amerikalı bir çok vatandaşın hayatına mal olacağı anlaşılmaktadır.

Amerika’da yeni vergi yasasında gerçek ve tüzel kişilerin veri oranlarının düşürülmesi ile birlikte gelecek on yılda hükümetin genel borçlarına 1500 milyar dolar ekleneceği anlaşılıyor. Kongrenin cumhuriyetçi temsilcileri ise önceki yönetimde uygulanmaya başlayan sağlık hizmetleri programlarını kısıtlayarak bu borçların bir kısmını telafi etmeye çalışıyor.

Bu arada Avrupa’nın Güney ülkelerinde de iktisadi durumun pek iyi olmadığı anlaşılıyor. 2010 ila 2012 yılları arasında uygulanan kemerleri sıkma politikalarına rağmen Yunanistan, İtalya ve İspanya gibi bazı AB ülkelerinde iktisadi şartların normale dönmediği ve özellikle kemerleri sıkma programları da halkın hoşnutsuzluğunu körüklediği ifade ediliyor.

Bu yüzden İran’da son günlerde yaşanan ve iktisadi sorunlardan kaynaklanan huzursuzluklara da bu açıdan bakmak gerekir. Kuşkusuz halkın çeşitli kesimlerinin geçim sıkıntısı ve bu duruma yönelik itirazları ciddiye alınması ve giderilmesi için de ciddi çaba harcanması gerekir.

Gerçekte İran ekonomisi bazı yapısal sorunları söz konusudur ve bu sorunların çözümü için direniş ekonomisinin hedeflerini gerçekleştirmek ve ekonominin temellerini takviye etmek gerekir. Bu doğrultuda son yıllarda nizamın önde gelen iktisadi yetkilileri bazı planlar yaptığı ve ülkeyi petrole olan bağımlılıktan ve ülkenin tek gelir kaynağının ham petrol satışı olma konumundan kurtarmak için çaba harcadıkları gözleniyor.

İran gümrük kurumunun raporlarına göre geçen yılın ilk 9 ayında İran’ın petrol dışı ihracatı 31 milyar 640 milyon dolar olarak gerçekleşti, gerçi bu rakamın iktisadi alanlarda belirlenen anahtar hedeflerden uzak olduğu ifade ediliyor.

Cumhurbaşkanlığına bağlı stratejik etüt merkezi yayımladığı raporunda iktisadi meseleleri ülkenin üzerinde durması gereken en önemli alanlardan biri olarak tanımladı. Bu araştırma ekonomik reformların yapılması, su krizi ve işsizlik sorunundan cari yılda İran’ın üç önemli meselesi olarak söz etti.

İran’da çeşitli yaş grupları ve coğrafi dağılımı temelinde zihni kaygılarının araştırılması da İranlı vatandaşların büyük bir bölümünün zihni kaygıları iktisadi kaygılar olduğunu ortaya koydu.

Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani geçen Pazar günü petrol dışı ürünleri ihraç eden ihracatçılarla düzenlediği oturumunda İran milletine yapılacak en büyük hizmetlerden biri üretimi arttırmak ve İslamî İran’ın gençleri için onurlu iş alanları açmak olduğunu belirtti.

Cumhurbaşkanı Ruhani hükümetin üretim sektörü ve daha fazla iş alanı açılması ve İran ürünlerini dünyaya tanıtma çalışması gibi durumlara destek verdiğini belirterek, İran’ın ihracat ürünleri hakkında güven duygusu oluşturmak zaruri ve değerli bir uygulama olacağını ifade etti.

Kuşkusuz ülkenin milli üretimini ve petrol dışı ürünlerin ihracatını takviye etmek İran ekonomisinin kırılganlığını azaltacak etkenlerdir. Ancak bu yolda ilerlemeye biraz daha ivme kazandırmak ve toplumun refahı üzerindeki tesirini de daha belirgin hale getirmek gerekir.

Kuşkusuz bu alanda ilerlemenin ivmesinin düşük olmasında bazı etkenler etkili olmuştur. Bazı çevreler yaptırım meselesini gündeme getiriyor, bazıları ise içeride bazı zafiyetlerden ve iyi plan yapılmamasından ve bazı iktisadi sektörlerin etkili hareket etmemesinden ve yine mali ve para kurumları üzerindeki gözetimin yetersizliğinden söz ediyor. Her halükarda tüm bu etkenler iktisadi sorunların ortaya çıkmasında farklı oranlarda etkili olduğu söylenebilir.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei bir süre önce nizam yetkililerini kabulünde ekonomi ve halkın geçim meselesi ülkenin en önemli önceliklerinden olduğunu belirterek bu sorunların üstesinden gelmenin tek yolu direniş ekonomisi yolunda hareket etmek olduğunu ve ülke ekonomisini rant ve petrole bağımlı ekonomiden üretken ve halk eksenli ekonomiye dönüştürmek gerektiğini vurguladı.