Kur'an'ı Kerim’le otuz gün - 3
Değerli dostlar Kur'an'ı Kerim baharı olan mübarek Ramazan ayında amelleriniz ve ibadetleriniz Hak teala katında kabul görmüş olmasını niyaz ederek bugünkü sohbetimize başlıyoruz.
İslami toplumun en önemli meselelerinden biri insanı yetiştirmek ve hakiki kemale ermesini sağlamaktır. İslam dini tüm insanlar için birçok ahkamı ve emirleri olmasının yanı sıra, toplumu temizlemek ve bireyleri arasında dayanışma ve vahdet oluşturmak ve ıslah etmek için çeşitli hükümleri de getirmiştir.
Kur'an'ı Kerim’in 26. Cüz’ünde yer alan Hucurat suresinde bir kaç ayette art arda insanların ve çeşitli grupların arasında doğru ve sağlıklı biçimde sosyal ilişkilerden ve nasıl korunacaklarından söz etmiş ve bazı ilkeleri hatırlatmıştır. Şimdi biz de sohbetimizin devamında bu ayetleri gözden geçirmek istiyoruz.
Bazen iki Müslüman veya Müslümanlardan iki grup arasında anlaşmazlık olur ve iş çatışmaya ve kavga etmeye kadar uzar. Kur'an'ı Kerim bu tür fitnelerin derhal yatıştırılması için Hucurat suresinin 9.ayetinde şöyle emreder:
Eğer müminlerden iki gurup birbirleriyle vuruşursa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse artık aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, âdil davrananları sever.
Yüce Allah’ın Müslümanlar ve İslami hükümet için belirlediği ilk görev, çatışan tarafları barıştırmaktır. Eğer iki taraftan biri barışmaya yanaşmaz ve karşı tarafa zulüm ederse, onunla savaşmak ve Allah’ın hükmüne karşı teslim olmasını ve zulüm ve saldırıdan el çekmesini sağlayıncaya dek de savaşmaya devam etmek emredilmiştir. Eğer zalim taraf Allah’ın hükmüne teslim olursa iki grubun arasının düzeltilmesi ve aralarında yargıda bulunurken adaletli davranılması emredilmiş ve Allah teala adil davrananları sevdiği vurgulanmıştır.
Kur'an'ı Kerim Müslümanları ihtilaftan ve çatışmakta men ettikten sonra Hucurat suresinin 10.ayetinde daha önemli bir noktaya temas ederek şöyle buyurmakta:
Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki esirgenesiniz.
Bu ayette Müslümanların sosyal hayatı daha güzel olması için aralarında iş birliği yapmaları ve birlikte hareket etmeleri tavsiye edilmiştir. Buna göre müminlere birbirini kareş bilmeleri ve birbirine karşı herkesin öz kardeşine karşı duyduğu sevgiyi beslemeleri tavsiye edilmiştir.
Gerçekte Müslümanların arasında kardeşlik ruhunun hakim olması, birbirini yabancı bilmemeleri ve yaşamlarında birbirine yardım etmeleri ve birbirinin durumundan haberdar olmalarına vesile olur. Bu durumda Müslümanlar birbirinin mutluluğuna ve acı ve kederlerine ortak olur; sorunlarda birbirine yardım eder. Kardeşlik ruhunun yaygınlaşması İslami toplumda daha fazla vahdete vesile olur ve bu vahdet Müslümanların gücünü ve izzetini arttırır.
Sevgili dostlar, Kur'an'ı Kerim sosyal ihtilafların köklerini tamamen yok etmek için Hucurat suresinin daha sonraki iki ayet olan 11 ve 12.ayetlerde sosyal ahlakla ilişkin altı önemli etkene işaretle bizi bu etkenlerden sakınmaya davet ediyor. ayetler şöyle buyurmakta:
Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte onlar zalimlerdir.
Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.
İnsanların arasında ihtilaf ve anlaşmazlığa ve kedere yol açan davranışlardan biri, başkalarıyla alay etmektir. Bu çirkin davranış genellikle yersiz kibirden kaynaklanır. Kur'an'ı Kerim açıkça insanları bu çirkin ve tefrikaya yol açan davranıştan sakındırıyor ve herkese başkalarıyla alay etmemelerini ve kendilerini başkalarından üstün görmemelerini tavsiye ediyor. eğer bir insanda kısa boy veya cismi maluliyet veya kekeleme gibi doğal veya doğal olmayan bir kusur varsa, bu durum onları azarlama ve alay etme malzemesi yapılmamalı ve kusurları yüzlerine vurularak başkalarının önünde aşağılanmamaları gerekir. zira bu aşağılama kedere yol açar ve ihtilaf ve tefrika tohumu yüreklere serpilmiş olur, öyle ki yersiz bir şaka veya alay, binlerce insanın arasında savaş ateşini alevlendirebilir.
Kur'an'ı Kerim’e göre ihtilaflara yol açan bir başka konu, başkalarında kusur arama meselesidir. Kur'an'ı Kerim ve hadislerde yer yer her insan kendi kusurlarından gafil olup başkalarında kusur aramamasına vurgu yapılmıştır. Kur'an'ı Kerim bize ayrıca başkalarına suizanla bakmamayı emreder. Bazı insanlar gereksiz yere başkalarına kötümser ve suizanla bakmaya alışmıştır. Bu zümre genellikle her yeri karanlık gibi görür ve hem kendilerini ve hem başkalarını panikletir.
Yine bir başka çirkin davranış, başkalarının özel hayatını kurcalamaktır. Bazı insanlar başkalarının özel yaşamını kurcalayarak onlarda kusur bulmaya çalışır, oysa sonuçta herkesin özel yaşamında bazı kusurları olabilir ve asıl onları ortaya çıkarıp bertaraf etmek gerekir. eğer insanlar bunun yerine Kur'an'ı Kerim’in tabiri ile birbirinin özel yaşamını kurcalayacak olursa, bu durum birbirinden nefret etmeleri ve ilişkilerinin bozulmasına yol açar ve bu nefret aynı zamanda toplumun temellerini sarsar ve dostlukları düşmanlığa çevirir.
Kur'an'ı Kerim’e göre maalesef çok da yaygın olan çirkin davranışlardan biri de gıybet etmektir. Kur'an'ı Kerim Hucurat suresinin 12.ayetinde gıybeti çok çirkin amel ve haram ilan etmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, Kur'an'ı Kerim’in bu ameli resmen haram ilan etmesidir. Kur'an'ı Kerim bu amelin çirkinliğini daha somut bir şekilde idrak edebilmemiz için bir benzetmeden yararlanarak şöyle buyuruyor:
Eğer bir Müslüman kendisini savunmak üzere aranızda değilse ve siz onu çekiştirip onun kişiliğini başkalarının gözünde alçaltıyorsanız, ölen kardeşinizin elini yemiş gibi olursunuz. Acaba siz bu ameli sever misiniz? Eğer sevmiyorsanız, neden gıybet ediyorsunuz?
Gıybet etmek, namertçe bir ameldir ve birini sırtından hançerle vurmaya benzer. Eğer biz birinde bir kusur görüyorsak ilkin kendimize neden bu konuyu çekiştirdiğimizi sormalıyız. Eğer amacımız gerçekten onu ıslah etmekse, neden bu kusuru dolaylı ve gizli bir şekilde kendisine söylemiyor ve ona bu kusurunu düzeltmesi için yardımcı olmuyoruz? Eğer biz onun kusurunu arkasından başkalarına ifşa ediyorsak, bunun sebebi onu ıslah etmek istemediğimiz ve aslında ondan çirkin bir imaj yaratmaya çalışmak istediğimiz ve kişisel komplekslerimiz tatmin etmeye çalıştığımız içindir. Ancak bu tür bir davranış takvasızlığımızın ve kendimizi Allah’ın huzurunda bilmediğimiz ve O’ndan korkmadığımızın işaretidir. İşte bu yüzden ayetin sonunda şöyle buyurmakta:
O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.