Britanya Seçilmerinde Muhafazakarların Kesin Zaferi ve Gelecek Yolunun Belirlenmesi
Bu sohbetimizde bu seçimdeki atmosferi ve doğuracağı sonuçları ele almaya çalışacağız.
Britanya'nın Avrupa Birliğinden çıkma-BREXİT meselesi bu ülkenin 18'inci yüzyıldan beri en büyük krizine dönüşmüştür. Sert Brexit yani anlaşmasız Brexit'in en katı savunucularından Britanya muhafazakar başbakanı Boris Johnson ise başbakan seçildikten sonra kararlı bir duruşla BREXİT yumağını çözebileceğini ve vaat ettiği gibi ister anlaşma ister anlaşmasız olarak Britanya'yı Avrupa Birliğinden çekebileceğini düşünüyordu. Ancak işler Johnson'un istediği gibi gitmedi.
Bu doğrultuda muhalif partiler ve Avam Kamarasının bu isteğe karşı çıkması Johnson'un 31 Ekim tarihinde Britanya'yı AB'den çıkarma vaatlerini hayata geçirmekteki başarısızlığına, Avrupa Birliğinin 31 Ocak 2020'ye dek üç aylık yeni bir ültimatom belirlemesine ve en önemlisi de Avam Kamarasının 12 Aralık günü erken seçime gidilmesine onay vermesine yol açtı. Tabii bu Johnson'un siyasi geleceği için büyük bir kumar sayılıyordu.
Seçim kampanyaları sırasında Johnson ve ana muhalif partisi İşçi Partisi başkanı Jeremy Corbyn iki kez programlar çerçevesinde tartıştı. Bu iki tartışma programlarında da iki taraf Parlamento Seçimlerinde kazanmaları halinde neler yapacaklarını halka anlattı. Özellikle Johnson tekrar Britanya'yı bu kez 31 Ocak 2020'ye kadar Avrupa Birliğinden çıkaracağını belirtti.
Britanya erken parlamento seçimleri BREXİT'in seçimlerin ana meselesi haline geldiği bir sırada gerçekleşti. Zaten seçimlerinde nedeni de buydu. Johnson liderliğindeki Muhafazakar Parti Brexit'in son anlaşmanın belirlenen süre içerisinde uygulanmasını istiyordu. Ancak muhalif temsilciler Johnson'un anlaşmasını Britanya'nın toprak bütünlüğünü tehdit ettiğini ve Britanya çıkarlarına zıt düştüğünü savunuyorlardı. İşte bu ihtilaflar ve Parlamento temsilcilerinin baskıları Johnson'u AB'ne bir mektup yazarak BREXİT'in uygulanması için belirlenen sürenin uzatılmasını istemesine neden oldu. Bu mektubun ardından ise Johnson erken parlamento seçimlerinin düzenlenmesini istedi. Muhafazakar parti seçim kampanyalarında da BREXİT'in anlaşılan süre içerisinde uygulanacağı sözünü verdi. Johnson ve Muhafazakar Parti açısından Britanya ister anlaşma ister anlaşmasız olarak kesin bir şekilde AB'den ayrılmalıdır.
Bu çerçevede sonunda 12 Aralık tarihinde Britanya'nın en kader belirleyici parlamento seçimlerinden biri düzenlendi ve Boris Johnson liderliğindeki Muhafazakar Parti parlamentodaki sandalyelerin salt çoğunluğunu kazanmayı başardı. Bu seçimde Muhafazakar Parti 650 sandalyelik Avam Kamarasının 365'ini kazandı. Böylece Avam Kamarasında çoğunluğu elinde bulunduran parti konumuna geldi. Bu sonuçlar neticesinde Muhafazakar Parti parlamentoda koalisyon yapmadan beş yıl daha yönetimi ve iktidarı elinde bulunduracaktır.
Bu seçimlerde ancak İşçi Partisi 59 sandalye kaybederek 203'e düşüp son 84 yıl içerisinde en kötü sonuçlarından birini elde etti. İşçi Partisinin ağır yenilgisinin ardından parti lideri Jeremy Corbyn makamından çekildiğini gelecek seçimlere katılmayacağını bildirdi. Bu arada İskoçya Ulusal Partisi de sandalyelerini 13 kadar arttırarak 48 sandalye ile parlamentoda faaliyetlerini devam ettirmeye hak kazandı. Gerçekte bu partinin oylarının artması İskoçya bölgesinde insanların AB'den ayrılma niyetinde olmadıklarını gösteriyor. Bunların yanı sıra Britanya Parlamentosunun dördüncü partisi konumunda olan Liberal Demokrat Partisi bir sandalye kaybederek sadece 11 sandalye ile parlamentoda kalmaya devam etti. Son seçimlerdeki beşinci parti konumunda da Birleşme Yanlısı Demokratik Parti yer aldı. Bu parti de parlamentodaki iki sandalyesini kaybederek 8 sandalye ile parlamentodaki faaliyetlerini sürdürmeye hak kazandı. Bağımsız adaylar ise bu seçimlerde kendilerini geliştirip iki sandalye daha fazla kazanarak 15 sandalye ile parlamentoda yerlerini alacaklar.
Muhafazakarların Britanya'da seçimlerini kazanmasına yönelik dış tepkiler de farklı oldu. Amerika başkanı Donald Trump kendi Twitter hesabından bir mesaj yayımlayarak Johnson'u tebrik edip Washington ve Londra arasındaki ticari anlaşmaya değinerek şöyle bir açıklamada bulundu: "Şimdi Amerika ve Britanya serbest bir şekilde BREXİT ardından geniş çaplı yeni ticari anlaşmalara varabilirler. "
Amerika başkanı Trump ayrıca Britanya ile muhtemel bir serbest ticaret anlaşmasının sağlanmasına değinerek bu anlaşmanın Avrupa ile elde edilecek her anlaşmadan daha fazla karlı ve büyük olduğunu iddia etti. Siyonist Rejim elebaşısı Binyamin Netanyahu ise kendi Twitter hesabından bir mesaj paylaşarak Muhafazkar Partinin ve Boris Johnson'un kazanmasını tebrik ederek bu zaferin elde edildiği günü Britanya halkı ve Londra ile ilişkilerde büyük bir gün olarak niteledi. "
Trump ve Binyamin Netanyahu'nun Muhafazkar Partinin Britanya Parlamento seçimlerindeki zaferine olumlu tepki göstermesi zaten tahmin edilebilirdi. Çünkü Trump Avrupa Birliğinin en sıkı karşıtlarından olup hatta bu birliğin lağvedilmesi ve sonlanmasını isteyenlerdendir. Trump daha önce de sert BREXİT'ten yana olduğunu Britanya ile AB müdahaleleri olmadan serbest ticaret anlaşmaları imzalamak istediklerini belirtmişti. Bunun yanı sıra Siyonistler de Muhafazakarların zaferinden sevindi. Çünkü Boris Johnson'un seçimlerdeki en önemli rakibi Jeremy Corbyn seçimlerde kazanması halinde Filistin'i bağımsız bir ülke olarak tanıyacağını vaat etmişti. Bu yüzden İsrail Corbyn'in kazanmasını istemiyordu. Buna ilaveten Siyonist Rejim geleneksel olarak da Britanya'da Muhafazakar Partiyi desteklediği unutulmamalıdır.
Avrupa'dan Britanya erken seçim parlamento seçimlerine gelen tepkiler ise çok farklı oldu. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tamamen temkinli bir şekilde Boris Johnson'un zaferine tepki gösterip onu tebrik etmesinin yanı sıra BREXİT'in daha şeffaf bir ortamda ele alınmasını ve uygulanmasını istedi. Macron Johnson'u tebrik ettiği mesajda " artık şeffaflık zamanı geldi." hatırlatmasında bulundu. Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel ise Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un tepkisine benzer bir yaklaşım sergileyip Britanya'nın AB'den çekilme konusunda şeffaflığın büyük önem taşıdığı hatırlatmasında bulundu.
Boris Johnson liderliğindeki Muhafazkar Partinin bu zaferi aslında bu parti için 1980'lerden beri yani Margaret Thatcher'in yönetiminden beri tarihi bir zafer sayılır. Şimdi de Boris Johnson'un nasıl böyle kesin bir zafer elde ettiği ve İşçi Partisinin böyle tarihi bir yenilgi almasının nedenlerini her şeyden ziyade Britanya toplumunun BREXİT'e olan bakışı ortamında aramak gerekir. Gerçekte Boris Johnson tüm BREXİT yanlılarını Muhafazakar Parti etrafında toplamayı başardı. Başka bir ifade ile BREXİT'e katılan herkes daha önce hangi partiye ait olursa olsun bu kez Muhafazakar partiden yana oy kullandılar. Buna karşın BREXİT karşıtı olanlar muhalif partilere oyalarını atarak oylarını bir araya toplanma başarısı gösteremediler. İşte böyle bir ortamda Johnson'un bu seçimleri de kazanması kaçınılmaz hale geldi.
Bu seçimlerde göze çarpan bir başka husus da Britanya halkının BREXİT çıkmazındaki belirsiz durumdan dolayı aşırı yeise ve yorgunluğa kapılması idi. Britanya halkı Muhafazakar veya İşçi Partinin kazanması halinde bile tam olarak ne olacağını bilemiyorlardı. Gerçekte bu ülke halkı mevcut belirsiz durumda Johson'un Britanya'yı 31 Ocak 2020'ye kadar AB'den çekmesini ve böylece bu belirsiz duruma son verilmesini istediler.
Gerçekte Britanya'daki ekonomik kriz ve bu ülke halkının BREXİT yüzünden doğan belirsizlikten etkilenmesi Britanyalıların çoğunun bu duruma son verilmesini istemelerine neden oldu. Muhafazakarlar için bile beklenilmeyen bir zafer sayılan bu seçimler Johnson'un büyük bir özgüven kazanmasına ve böylece BREXİT yolunda daha kararlı adımlar atmasına da yol açacak gibi görünüyor. Johnson şimdi de BREXİT'in ilk aşamasını hayata geçirip Britanya'yı AB'den çıkarmak için bir buçuk ay kadar fırsatı bulunmaktadır. Ancak bu adım atılsa da yine Johnson Avrupalı ortakları ile gümrük ve dış ticaret alanında da anlaşmalara varması gerekiyor. Bu süreç ise zor işleyecek bir süreç olarak değerlendirilmektedir.
Artık Muhafazakar Partinin kazanması ile BREXİT'in uygulanmasına kesin gözü ile bakılmaktadır. Johnson Muhafazkar Parti üyeleri arasında yaptığı konuşmada şöyle bir açıklamada bulunmuştur: "Biz Avrupa Birliğinden çıkıyoruz. Bunun aması maması yoktur. Gelin ülkemizi birleştirelim. Gelin hep beraber BREXİT'i uygulayalım. "
Johnson 13 Aralık Cuma günü parlamento seçimleri zaferinin ardından ilk konuşmasında toplumun farklı kesimlerinin birleşmesine ve BREXİT karşıtı ve yandaşları arasında barış sürecinin başlamasına vurgu yaptı.
Muhafazakarların Parlamento seçimlerini kazanması ile BREXİT sorununun çözülme süreci başlamış olsa da ancak bu süreç sonunu bekleyip görmek lazım. Muhafazakar Parti BREXİT'i uygulamak sloganı ile seçimleri kesin bir şekilde kazansa da ancak seçimlerin sonuçlarının bildirilmesinden bir kaç saat sonra İskoçya Başbakanı ve İskoçya Milli Partisi Başkanı Nicola Sturgeon şöyle bir açıklamada bulundu: "İskoçya Johnson'un zaferinden zarar görmemeli Avrupa Birliğinden çıkmamalıdır. "
Sturegeon şöyle bir açıklamada da bulundu: "İskoçya BREXİT'in uygulanmasına karşıdır. Boris Johnson ise İskoçya'yı Avrupa Birliğinden ayırma gibi bir görevi yoktur. "
Böylece Parlamentoda büyük çoğunluğu elde eden Muhafazakar Parti ve Lideri Boris Johnson BREXİT'i uygulama yolunda İskoçya'nın karşı çıkması gibi büyük bir sorunla karşı karşıyadır. Londra'nın ise bu yolda İskoçya sorunu ile nasıl baş edeceği tam bir muamma.
BREXİT'in geleceği konusunda bir kaç senaryo bulunmaktadır. İlk senaryo Jonson'un AB ile vardığı son anlaşmayı bir kez daha Avam Kamarasına sunması ve onaylandıktan sonra bu anlaşmayı uygulamasıdır. İkinci senaryo ise Johnson'un Avrupalılar ile yeni bir anlaşma için tekrar masaya oturmasıdır. Nitekim Avrupa bu yönde yeşil ışığı da yakmış görünüyor. Kimi haberler ise Avrupa liderlerinin Avrupa Birliği üst düzey müzakerecisi Michel Barnier'e BREXİT konusunda Britanya'nın bu birlikten ayrılmasının ardından AB ile kuracağı ekonomik ilişkileri konuşma ve görüşme görevi vermek istediğini gösteriyor. Üçüncü senaryo ise anlaşmasız bir BREXİT'in 31 Ocak 2020'ye dek uygulanmasıdır. Tabii Avam Kamarasının yeni yapısı göz önünde bulundurulduğunda bu durum pek düşük ihtimalli bir senaryodur.
Buna rağmen Johnson BREXİT'i uygulamak yolunda zor bir durumla karşı karşıyadır. Britanya'nın toprak bütünlüğü özellikle de Kuzey İrlanda ve İrlanda Cumhuriyeti arasındaki sınır sorunları çerçevesinde yaşanan anlaşmazlıklar, İskoçya ve Kuzey İrlanda'nın Britanya'dan ayrılmak istemesi ve BREXİT'e karşı çıkmaları, BREXİT'in uygulanmasının doğuracağı muhtemel ekonomik etkiler Johnson'un BREXİT'i uygulamak yolundaki belli başlı sorunlarıdır.