Uluslararası Yoksulluk ile Mücadele Günü
(last modified Sat, 17 Oct 2020 17:25:36 GMT )
Ekim 17, 2020 20:25 Europe/Istanbul

Bu programımızda dünya genelinde yoksulluğun köklerinin kazınması doğrultusundaki girişimleri ve etkinlikleri ele alacağız.

17 Ekim “yoksulluğa çözüm” adı altında “Dünya Yoksullukla Mücadele Günü” olarak anılmaktadır.  1987 yılında  Paris'te yüz bini aşkın kişi  1948 yılında insan hakları evrensel bildirisinin  imzalandığı  mekanda toplandılar. Bu toplanma, yoksulluğa, şiddete ve açlığa kurban gidenleri desteklemek adına yapıldı.  Bu kesim  yoksulluğa daha fazla odaklanılmasını istiyorlardı. Onlara göre yoksulluk insan haklarının da ihlali sayılıyordu.    

Biraya gelen protestocular  uluslararası kurum ve kuruluşların bu hususa daha fazla ilgi gösterilmesini istiyorlardı.   O dönemden itibaren her yıl  17 Ekim gününde  farklı ırklar ve  dinlerden insanlar bir araya gelerek  fakirler ile  sinerji içerisinde olduklarını belirtiyorlar.   Böylece  BMT Genel Kurulunun 1992 yılında aldığı karar ile  17 Ekim gününü  fakirliğin yok edilmesi günü  olarak belirledi ve tüm ülkelerden bu doğrultuda çaba göstermelerini istedi.   

Böyle bir günde  dünya ülkelerinin  bu kapsayıcı ve günden güne artan kürsel soruna daha fazla ilgi duymasına  ve dikkatlerin bu durumun üzerine çekilmesi ve de  ayrımcılığın ve yoksulluğun köklerinin kazınmasına doğru yol kat etmeleri istenmektedir.     BMT ise yoksulluğun köklerinin kazınması için her yıl   bir slogan da seçiyor ve dünya ülkelerinin bu doğrultuda destek girişimlerinde bulunmalarını istiyor. Bu yılki slogan ise  " Herkes için  Çevresel ve Toplumsal Adalet doğrultusunda  İşbirliği "dir. 

Yoksulluk  insani toplumun  uğraştığı  en karmaşık kavramlardan biridir.  Çünkü  yoksulluğun ortaya çıkmasının farklı nedenleri olabilir. Bunlar arasındaki  doğal afetler, kuraklık, savaşlar, ekonomik, idari yolsuzluk ve bir çok neden olabilir.  Yoksulluk  farklı şekillerde de tanımlanır ve kategorilere ayrılır.   Genel tanıma göre   insanın temel ihtiyaçları örneğin yeme içme, sağlık ve hijyen gereksinimleri, içme suyu, giyim kuşam ve ev ve barınakta yaşamadan mahrum olan kişiler,  mutlak yoksulluktadır.        

Bu tanıma göre   temel ihtiyaçlarını karşılamayan bazıları mutlak yoksulluk yaşıyorlar.  Ancak  insanlar, ihtiyaçlarını karşılamakta  geniş çaplı ve  kısıtlı sıkıntılar yaşıyorlarsa  görece yoksulluk yaşayabilirler. Bu tanım ise farklı ülkelerde farklı olabilir. 

Aslında temel ihtiyaçlara sahip olmak her vatandaşın hakkıdır. Hükümetler ise  ülkelerinin temel ihtiyaçlarını karşılamak doğrultusunda  çaba göstermekle mükelleftirler.  Bu yüzden   bir ülke halkının büyük bir bölümü yoksullukta yaşadığı durumunda o ülkenin  idari sisteminde ciddi sorunlar da söz konusudur. Böylece  bir ülkenin zayıf ekonomik gelişimi ile o ülkenin vatandaşlarının en önemli vatandaşlık hakları da tehlikeye düşer.  

Uzmanlar açısından  ekonomik yoksulluk  toplumsal zararlar ve sorunların en önemli  nedenlerindendir.  Çünkü   toplumun  kesimleri arasında  çatlaklar oluşturur.  Bu sınıf farkı ise  birçok soruna yol açar.  Gerçekte  toplumun farklı kesimleri bir birine yakın olduğu durumunda  toplum zararlara karşı daha güvenli olacaktır.     Gerçekte  kişiler de sınıflar arasındaki farkın çok olduğu takdirde  farklı bir dünyada yaşadıklarını hissederler.  Bu durum ise  toplumsal güvensizlik ve sağlıksız ilişkilere yol açar.  Gerçekte yoksulluk ve işsizlik toplumsal zararların ve olumsuzlukların artmasında etkili olabilir.  Öyle ki  birçok sosyolog da  yoksulluk ve işsizliği  toplumsal anormallikler ve sorunların anası olarak tanımlıyor.  Toplumsal sorunların ve zararlarının toplumun kimliği ve mahiyetini zedeler. Bu yüzden  bu sorunlar tedavi edilmezse toplumun çekirdeği de zaman içerisinde dağılır.    

Genel olarak yoksulluk,; sağlık, ölümlerin artması, psikolojik hastalıklar, eğitim sorunları, suç oranı ve ilaç ve madde tüketimi ile anlamlı bir ilişki içerisindedir.   Bu yüzden   yoksulluğun  bizzat temel ve büyük bir sorun olduğu  birçok sorun ve düzensizliği de beraberinde getiren bir durum olduğu söylenebilir.  Tabii  bu durum  yoksulluk çizgisi altında yaşayan herkesin  toplum için  sorun ve düzensizlik kaynağı olduğu anlamına gelmez. Fakat  yoksulluğun  toplumsal sıkıntıları ve sorunları tetiklediği aşikardır. Buna ilaveten birçok yoksul kişi de  yaşadıkları topluma zarar vermiyorlar.  Bunlar toplumda olumlu etki bile yapabilirler.  İşte burada  yoksulluğun köklerinin kazınmasının önemi ortaya çıkar.    " Herkes için çevresel ve toplumsal adalet doğrultusunda işbirliği " sloganı ise burada anlam kazanır. 

1992 yılında  17 Ekim'in  yoksulluk ile mücadele günü olarak adlandırılmasının ardından  ülkeler ve  uluslararası camia  BMT ve diğer yardım ulaştıran uluslararası kurum ve kuruluşlar aracılığı ile değerli adımlar attılar.  Örneğin  yıllar boyunca devam eden  çalışmaların neticesinde birçok Doğu ve Güney Doğu Asya ülkesinde yoksulluğun azaltılması alanında göz alıcı gelişimler yaşandı.  Ancak bu çabalara rağmen   Afrika çölünün Güneyi dahil dünyanın bir çok bölgesinde durum iyi değildir. Öyle ki  halkın yüzde 42'si kadarı yoksulluk çizgisi altında yaşamaktadır.   

BMT gıda programı istatistikleri çerçevesinde yaklaşık 795 milyon kişi  hala açlıktan dolayı ve gıda eksikliği yüzünden sıkıntı yaşıyorlar.   Afrika'da   150 milyonu aşkın kişi  eğitim göremiyor. Maalesef  bu kişilerin sayısı Asya kıtasında  472 milyon kadardır.  Temel bilgilere sahip olmamak, internetsiz yaşamak ve hatta ikinci dil bilmemenin de  bir tür yoksulluk sayıldığı unutulmamalıdır.  Gerçekte bunların hepsi göz önünde bulundurularak  dünyadaki yardım ulaştırma örgütleri ve kurumları  insani toplumları bu hususta bilgilendirmek istiyor.  Bu yüzden dünya ülkelerinin  daha kararlı ve ciddi bir şekilde   yoksulluk ile mücadele edip insanların arasındaki ayrımcılıkları ve sorunları gidermesi lazım.  Bu çerçevede  yoksullukta yaşayan insanların kapasitesinden de yararlanılmalıdır. Böylece toplumun her ferdi için  toplumsal ve çevresel adalet sağlanmaya çalışılmalıdır. 

Yoksulluk ile mücadele, hükümetlere ilaveten her insanın da insani görevlerinden sayılır.  Toplumun tüm kesimleri  bir birlerine doğru yerlerde destek vererek, sırf maddi değil manevi destekler de vererek  daha iyi bir geleceğin  inşasında etkili bir rol oynamalıdır.  İslam dininde  de  yoksulluğun köklerinin kazınmasına  vurgu yapılmıştır.   

Kuran'ı Kerim'de de  yoksulları desteklememenin dinsizliğin işareti olduğu ifade edilmiştir.  Maun suresinin 1 ila  3'üncü ayetinde ise şöyle buyrulmuştur: "  «أرایت الّذی یکذّب بالدّین. فذلک الّذی یدعّ الیتیم. و لایحضّ علی طعام المسکین»

"﴾1﴿ Gördün mü dini yalan sayanı?

﴾2﴿ İşte odur yetimi itip kakan;

﴾3﴿ Ve yoksula yedirmeyi özendirmeyen!"