Şiiler hakkında söylenen en büyük 6 yalan ve suçlama
Pars Today- Bazı aşırıcılar, Şiileri İslam’da bid'at koymakla suçluyor. Oysa Şii, tevhid, nübüvvet ve ahiret gibi İslam’ın temel prensiplerine inanır.
Tarih boyunca, Şii ve Sünni arasında yaşanan bazı dini tartışmalar, Şii inançları hakkında Sünniler arasında yanlış yorumların ve asılsız söylentilerin yayılmasına neden olmuştur. Bu yanlış anlamalar ve yalanlar tarih boyunca genellikle aşırıcı gruplar tarafından dile getirilmiş ve Sünnilerin genel tutumunu yansıtmamaktadır. Son iki yüzyılda, özellikle medya çağında, sömürgecilik bu süreçte anahtar bir rol oynamış ve Şiilere karşı nefret duygusunu Sünni toplumlarda körüklemek için yığınla söylenti yayarak etkili olmuştur. Bu durum, tekfirci akımların ortaya çıkmasıyla daha da artmıştır. Pars Today’in bu yazısında, Şiilere karşı yöneltilen en büyük altı yalan ve suçlama ele alınacaktır:
1- Kur'an'ın Tahrifi: Şiilere yöneltilen en ciddi suçlamalardan biri, Kur'an'ın tahrif olduğuna inanmalarıdır. Bu iddia tamamen yanlıştır; Şiiler, Sünniler gibi, mevcut Kur'an'ı Allah’ın kelamı ve her türlü değişiklikten uzak olduğunu düşünmektedirler. Kur'an'ın tahrif olduğuna dair inanç, Şiiler arasında yer almaz ve Şii kaynakları bu konuyu vurgulamaktadır. İran'da, Arapistan, Mısır, Endonezya ve Cezayir'deki halkın elinde bulunan Kur'an ile tam olarak aynı metin mevcuttur. Hatta birçok Kur'an kitabı Sünni ülkelerden ithal edilmiştir. Hiçbir kelime veya harf farklılığı yoktur!
2- İmamlar Hakkında Aşırı Yorum: Şiilere yönelik bir diğer suçlama, onları Peygamberin ailesi, özellikle de İmam Ali (a.s.) ve diğer İmamlar hakkında aşırı bir şekilde yüceltmekle suçlamasıdır. Bu yanlış anlama, "velayet" kavramının ve İmamların Şii inancındaki yerinin yanlış anlaşılmasından kaynaklanmaktadır. İmam, Peygamberin getirdiği vahiy yolunda rehber ve müfessirdir. Şiiler, Ehli Beyt'i, Ahzab Suresi'nin 33. ayetinde geçen "Allah sizi sadece günah kirlerinden arındırmak ve sizi tertemiz yapmak istiyor." ifadesine uygun olarak masum ve pak insanlar olarak görürler, ancak onları asla Tanrı veya ilahi varlıklar olarak tapmazlar. Bu, Şii inancında asla yer bulmayan bir yalandır. İmamlar, tüm hadisleri Peygamberden aktarmaktadır.
3- İslam’da Bid'at: Bazı aşırıcılar, Şiileri İslam’da bid'at koymakla suçluyorlar. Oysa Şii, tevhid, nübüvvet ve ahiret gibi İslam’ın temel prensiplerine inanır ve yalnızca bazı fıkhi meselelerde Sünnilerle farklılık göstermektedir. Bu fıkhi farklılıklar, Şii âlimlerinin içtihadından kaynaklanmakta olup dinine bir bid'at eklemek anlamına gelmez.
4- Allah’tan Başka Vasilere Sığınmak: Şii inancında vesile olmak, İslam Peygamberi (s.a.v) ve masum imamlar (a.s) ile Allah’a yaklaşmak anlamına gelir. Şiiler, Ehli Beyt’e sığınmanın, onları tapmak değil, Allah katında makbul olan kişilerden şefaat ve dua istemek için olduğunu düşünmektedirler. Bu eylemin kökü Kur'an’a dayanmaktadır; Allah, "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve O'na yaklaşmaya vesile arayın." (Maide Suresi, 35. ayet) buyurmaktadır. Ayrıca, Kur'an’da Yakup Peygamber’in çocuklarının babalarına sığınma hikayesine de atıfta bulunulmuştur; burada çocukları, Yakup (a.s)’dan günahlarının affı için Allah’tan bağışlanma istemektedirler: "Dediler ki: Ey babamız! Günahlarımızın affı için Allah'tan bağışlanma dile. Çünkü biz gerçekten büyük bir suç işledik" (Yusuf Suresi, 97. ayet). Bu örnekler, vesilenin sadece Şii geleneğinde değil, kutsal metinlerde ve peygamberlerin tarihsel sürecinde de meşru bir yerinin olduğunu ve Allah’a yaklaşma aracı olduğunu göstermektedir.
5- Peygamberin Ashabına Düşmanlık ve Hakaret: Şiilere yöneltilen en yaygın suçlamalardan biri, onların Peygamber (s.a.v) ashabını düşman olarak gördüğü ve onlara saygısızlık yaptığıdır. Bu yalan, kasıtlı bir iftira akımının parçasıdır. Aslında, Şii inancına göre, peygamberden sonra ashab arasında iki ana grup ortaya çıkmıştır: Bir grup tamamen sadık kalmışken, diğer grup bazı konularda kendi kararlarını almıştır. Şiiler, ikinci gruptaki bazı davranışları eleştirmektedir; ancak, Şii âlimlerinin eski ve yeni dönemde, örneğin İmam Humeyni ve İmam Ali Hamanei gibi, her türlü hakaretin haram olduğunu ifade ettikleri gibi, ikinci gruba da hakaret etmek haramdır. Tabii ki, bazen yanlış bir akım veya cehalet nedeniyle, bir toplantıda hakaret eden bir kişi çıkmakta ve Şii-Sünni birliğini zedelemek isteyen düşmanlar, bu hakareti tüm Şiilere mal etmektedir. Tüm Şii fetva makamları ve âlimleri, Peygamberin ashabına hakaret etmenin caiz olmadığını belirtmektedir.
6- Peygamberin Kadınlarına Hakaret: Şiilere yönelik başka bir yanlış ve yaygın suçlama ise, onların Peygamber’in kadınlarına saygısızlık ettiği ve onlara iftiralar yönelttiğidir. Oysa Şiiler, Peygamberin eşlerine büyük bir saygı göstermekte ve bu tür iftiraları inançlarında asla yer bulmamaktadır. Tarihsel olayların bazı yorumlarındaki farklılıklar, asla Şii inancında Peygamberin kadınlarının kişiliğine ve makamına saygısızlık anlamına gelmez. Tüm Şiilere göre ve Kur'an’a dayanarak, Peygamberin eşleri "Müminlerin Annesi"dir.
Sonuç olarak, bu suçlamalar ve söylentiler daha çok fitne çıkaran medya ve aşırıcı gruplar tarafından ortaya atılmıştır ve birçok Sünni, bu tür inançlara sahip değildir.