İranlı kadınlar, kutsal savunmanın öncüleri
İslam dini kadının insani makamına verdiği değerden hareketle kadınların toplumdaki varlığını caiz sayıyor ve kadınlardan erkekler gibi kendi kaderlerini belirme konusuna katılmalarını istiyor.
Kadınların ifa ettikleri çeşitli rolleri ile yaşama mana kazandırdıkları belirtilir. Uzmanlar, kadını güçlü ve bilgili olan ailelerde çocuklar güçlü bir koruma şemsiyesi altında büyüdüklerini ve kendilerini yetiştirdiklerini belirtiyor. Nitekim yönetici ve eğilimli kadınların çocukları suçlu çocuklar olma ihtimalleri çok düşüktür. Nitekim toplumun sosyal işlerine ortaklık eden kadınlar da önemli ve etkili kararların alınmasında payı daha büyüktür.
Evet, sohbetimizin başında da belirtildiği üzere, İslam dini kadının insani makamına verdiği değerden hareketle kadınların toplumdaki varlığını caiz sayıyor ve kadınlardan erkekler gibi kendi kaderlerini belirme konusuna katılmalarını istiyor. Ancak kadınların sosyal faaliyetlerinde en önemli nokta, onların bu katılımı aşağılanmalarına ve kötüye kullanılmalarına yol açmaması ve varlığı toplumu, heva ve heveslerin arenasına dönüştürmemesidir.
Kadınların en önemli katılım alanlarından biri ülkeyi savunma ve savaş durumlarıdır. İslam ve dünya tarihinde ve özellikle İran’ın çağdaş tarihinde kadınların savaşa katılma örneklerine sık sık rastlanır. Kadınlar her toplumun bir bütün olarak tüm bireylerinin gücüne ihtiyaç duyduğunu ortaya koymuştur. Buna göre kadınlar savaşta sırf destek gücü olmanın ötesinde erkekler gibi savaş meydanlarına katılmış ve direniş ve şecaat simgeleri haline gelmiştir.

Gerçi tarihin de şahadet getirdiğine göre, savaşçı kadınların sayısı erkeklere kıyasla daha azdır, ancak önemli olan nokta şu ki, bir savaş başladığında ve bir millet düşmanın saldırısına karşı savunmaya geçtiğinde, sadece erkeklerin savaş cephelerine gitmeleri zaferi güvence altına almamıştır ve bunun yanında bu güçlere verilen destek, erkekleri savaş cephesini boş bırakmamaları için tahrik ve teşvik etmek, yaralılara bakmak ve onları tedavi etmek ve cephelerin ardındaki alanları korumak da savaşçıların moralini doğrudan etkileyen ve hatta savaşın kaderini belirleyen önemli etkenler olmuştur.
İranlı kadınlar İslam inkılabı sırasında asrı saadette kadınların katılımını örnek alarak verilen mücadelede öncülük ederek bu inkılabı zafere götürmekte üzerlerine düşeni yaptılar. Ancak henüz özgürlüğün ve istiklalin tadına tam olarak varmadan Saddam rejiminin İran’a dayattıkları savaşla karşı karşıya geldiler.
İranlı kadınlar sekiz yıllık kutsal savunma yıllarında da önemli sorumlulukları üstlendiler ve İslam inkılabı tarihinde büyük hamasetlere imza attılar.

Asrı saadette kadınların en büyük koruyucuyuları, Allah Resulü’nün -s- sevgili kızı Hz. Fatıma -s- oldu. Hz. Fatıma -s- bir grup kadınla birlikte Uhud savaşına katıldılar. Hz. Zehra -s- ve 14 kadın daha İslam mücahitlerine erzak ve içme suyu taşımak, yaralılara bakmak ve onları tedavi etmek ve susamış askerlere su ulaştırmaktan sorumlu oldular. Aynı savaşta Hz. Fatıma -s- sevgili babası Allah Resulü’nü ve Hz. Ali’yi -s- tedavi etti.
Saddam rejiminin İran İslam Cumhuriyeti’ne dayattığı sekiz yıllık savaşta İran’ın İslamî camiasının savunma şartları, İranlı kadınların bu savaşta doğrudan cephelere katılmalarına müsaade etmiyordu. Ancak buna rağmen Baas ordusuna bağlı birliklerin özellikle savaşın ilk günlerinde bazı sınır bölgelerine aniden saldırmaları ve ayrıca kentlerin ve köylerin savaş uçakları ve topçu birlikleri ve füzelerle vurulması kadınların düşmanla doğrudan ve yüz yüze çarpışmaya zorladı ve sonuçta kadınların savunma ve çarpışma gücünü ve moralini takviye etti.
Bu çerçevede İranlı kadınlar askeri eğitim kamplarına katılarak eğitim almaya başladılar ve yavaş yavaş bu alanda ilerleyerek kadınların gönüllü seferberler birliklerini kurdular.

Saddam rejiminin İran topraklarına karşı saldırıya geçtiği ilk günlerde İranlı kadınlar Hürremşehir, Abadan, Ahvaz, Susengerd ve Huzistan eyaletinin diğer bazı sınır kentlerinde ve beldelerinde öncü oldular ve İslam’ı, inkılabı, vatanı, canı pahasına savunmaya başladılar.
Hacı Şah ailesinde ilkin evin kızı Şehnaz mücadele bayrağını ele alıyor ve savaşın ilk günlerinde askeri eğitim alarak eline silah alıp kendine barikat kurduktan sonra kendisi o barikatta gözcülük ediyor ve gözcülük etmediği saatlerde de yaralıların yardımına koşuyor. Cesur kız sonunda havan topu şarapneli isabeti sonucu şehit düşüyor. Şehnaz’ın şehadetinden sonra erkek kardeşleri bir bir savaş cephesine gidiyor ve bir biri ardı sıra şehit oluyor.
Saddam rejimi İran’a saldırdığında henüz 17 yaşında olan Zehra Hüseyni de birden kendini bu savaşın ortasında bulan bir başka cesur kızdır. Hürremşehir kentinde şehitlerin naşı mezarlıkta yerde kaldığı ilan edilince Zehra Hüseyni oraya koşuyor ve o güne kadar görülmemiş bir şecaat ve direniş örneği sergileyerek, şehitlerin naşını gusül etmek, kefenlemek ve defnetmekte gassallara yardım ediyor. Zehra Hüseyni mezarlıkta çalışanlara yiyecek götürüyor, sıhhiyelerin işini öğreniyor ve daha sonra yaralıların tedavisi, taşınması ve bakımından silahların bakım ve onarım ve yemek yapma ve dağıtmaya kadar her türlü işi yapmaya başlıyor.
Zehra Hüseyni’nin tek amacı Hürremşehir halkına hizmet etmek ve orada faydalı olmaktı. Zehra Hüseyni’nin babası ve kardeşi Hürremşehir kentini savunurken şehit düştüler ve Zehra her ikisini kenti elleri ile toprağa verdi. Zehra Hüseyni en son Hürremşehir kentini savunma sırasında yaralandı. Bu olayda bir şarapnel parçası Zehra’nın omurga iliğinin içine yerleşti. Şimdi Zehra Hüseyni bu şarapnel parçası ile yaşamak ve acılarına katlanmak zorundadır.
Zehra Hüseyni’nin şimdiye kadar bir çok kez yeniden basılan “Da” adlı kitabı büyük ilgi ile karşılaştı.

İranlı cesur kadınlar İslam inkılabının ülkülerini ve değerlerini savunma uğruna her türlü yükü yerden kaldırıyor ve düşman karşısında direnişin aksamamasına katkı sağlıyordu. Kadınların savunma alanında sergiledikleri bu şecaat ve direniş İmam Humeyni’yi -ks- savunmayı sürdürme konusunda daha da kararlı kıldı, öyle ki İmam bir keresinde şöyle buyurdu: ben ne zaman bizim hedefimiz uğuran bu denli güçlü azim ve irade ile zorluklara katlanmak bir yana hatta şehit olmaya hazır olan şu saygıdeğer kadınları görünce, bu yolun zaferle sonuçlanacağından daha fazla emin oluyorum.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei de şimdiye kadar defalarca kadınların bu katılımını ve gücünü takdirle karşıladığını belirterek İranlı kadınların kutsal savunma yıllarında sergiledikleri direniş hakkında şöyle buyurdu: Hatırlıyorum, Susengerd kentinde ehli sünnet bir bayan görme engelli eşi ile yaşıyordu. Bu cesur kadın kırk veya elli yaşında olmasına rağmen bir erkek gibi kenti savunuyordu.
Anlatılanlara göre bu cesur kadın sadece bir sopa ile bir kaç Iraklı askeri devirdi ve vatanını savundu.
İranlı cesur ve korkmaz kadınlara Kirmanşahlı Kürt kadın Ferengis Haydarpur’u örnek vermek mümkün. Arslan yürekli Kürt kadın Ferengis Haydarpur tek başına ve sadece bir balta ile Iraklı bir askeri etkisiz hale getirdi, bir askeri de esir aldı.
Gerçekte İranlı kadınlar kutsal savunma alanında ideoloji ve düşünce sahibi insanlar olduklarını gösterdiler. Bu kadınlar kutsal savunma alanında bilge ve seçici bir Müslüman kadının kimliğini en güzel şekliyle gözler önüne serdiler.
Savaş cephelerindeki aktif varlıktan başka İranlı kadınlar cephenin arkasında da lojistik destek ve yardım faaliyetlerinden fabrikalarda askerlerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere çalışmaya kadar geniş bir alanda faaliyet yürüttüler. Okullarda, camilerde, hüseyniyelerde ve özellikle gönüllü seferberlik üslerinde halkın cephelere yaptıkları yardımları toplamak, kadınların etkili faaliyetlerinden biriydi, öyle ki bu alanda erkekleri bile solladılar. İranlı bir çok kadın savaş yıllarında evliliklerinin yadigarı olan mücevherlerini bile savaş cephelerine hibe ettiler.
İranlı kadanlar o yıllarda siyasi, sosyal ve kültürel faaliyetleri ile de muhteşem bir varlık sergilediler.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’nin tabiri ile eğer kadınlar savaş hamasetini yazmasaydı, eğer savaşı bir değer olarak telakki etmeseydi, erkekler savaş cephelerine gitmek için irade sergilemezdi. Ayetullah Hamanei şöyle diyor: Onlarca etken el ele vererek büyük bir gönüllü seferber kitlesini savaş cephelerine gönderebilir. Bu etkenlerden en önemli olanlarından biri ise annelerin, eşlerin ve kadınların moralleridir. İranlı kadın asker değildir, ama bir asker kadar cesurdur ve gerçi savaş meydanlarında cihat ona vacip değildir, ama Allah yolunda cihat değerinde çaba harcar ve tüm arenalarda varlık gösterir.
İşte böyle İranlı cesur kadınlar sekiz yıllık kutsal savunmanın sonunda İranlı cesur erkeklerle birlikte zaferin ebedi hamasetini yazdılar.