İslam ve sağlık 7
Ne zaman yemek yenmeli? İslam yemek konusunda kaç öğün önermekte? Bu soruların cevabı için bizleri dinlemeye devam edin.
Değerli dinleyiciler geçen programlarda İslam dini açısından çeşitli gıda tüketim modelleri ile tanıştık. Şimdi sorulması gereken soru, ne zaman yemek yenmeli ve İslam günde kaç öğün yemek tavsiye etmesidir.
Beslenme uzmanları çeşitli önerilerde bulunuyorlar; bazıları akşam yemeğinin yenilmemesini tavsiye ederken bazıları da öğlen yemeğini siliyorlar, bazıları ara öğünleri tavsiye ediyorlar, fakat hepsi kahvaltının önemine vurgu yapıyorlar. İslami öğretilerde bu hususta bir çok rivayet vardır. Bazı rivayetlerde iki öğün yemek tavsiye ediliyor. Nitekim İmam Cafer Sadık –as- şöyle buyuruyor: kahvaltı ve akşam yemeğini yiyin ve arasında bir şey yemeğin zira bedenin zararınadır.
Bazı rivayetler de bir öğün ve özellikle de kahvaltıyı vurguluyor. Yine İmam Sadık şöyle buyuruyor: Mümin yemek yemeden evden çıkmamalı, zira bu iş onu daha güçlendirir.
Akşam yemeği de bazı rivayetlerde vurgulanmıştır. Resul-i Ekrem –saa- şöyle buyuruyor: Akşam yemeği yemekten vazgeçmeyin. Ümmetimin akşam yemeği yememekten yaşlanmalarından endişeliyim. Zira akşam yemeği genç ve yaşlının güçlenmesine sebep oluyor.
Bu rivayetlerden de anlaşıldığı üzere günde iki öğün yani kahvaltı ve akşam yemeği vurgulanmıştır, tabi gün ortasında acıkınca ara öğünler de kullanılabilir. Tabi ki İslam'da önemli bir konuya da dikkat edilmeli; İslami rivayetlere göre sabah erken kalkmak ve akşam da erken uyumak tavsiye edilmiştir. Günümüz yaşam tarzının değişmesi ve gece yarılarına kadar uyumama nedeni ile kahvaltı ve akşam yemeği arasındaki zaman fazla oluyor ve doğal olarak da insan acıkır. Bu rivayetlerin yanı sıra, insanın acıkması ve iştahını konu eden diğer rivayetler de var; burada acıkmadan yemek yenmemesi tavsiye edilir. Nitekim İmam Ali –as- oğlu İmam Hasan'a –as- tavsiyede bulunarak şöyle buyuruyor: Acıkmadan sofraya oturma… bunu yaparsan tabibe ihtiyacın kalmaz.
Değerli dinleyiciler, İslam ölçülü ve ılımlı bir din olarak her açıdan aşırıya kaçmaya karşıdır. Yemekte veya yememekte aşırıya kaçmak muhakkak ki insan sağlığına zararlıdır. İmam Rıza –as- insan vücudunu toprağa benzeterek şöyle buyuruyor: İnsanın vücudu tıpkı toprak gibi temiz ve ekin için hazırlıklıdır, öyle ise onu bataklığa dönüştürecek kadar fazla sulanmaması veya kurak olması kadar hiç sulanmamasından kaçınmalı, öyle ise bayındır olması devam eder, fakat gafil olunması halinde zevale yüz tutar ve içinde yabani otlar yeşerir; beden de aynıdır ve yemek ve giysi konusu da buna benzer.
Bir başka rivayette de İmam Ali –as- İmam Hasan'a –as- şöyle buyuruyor: Sağlıklı kalmak ve tabibe ihtiyacın olmamasını istiyorsan 4 konuya dikkat et: iştahın yoksa yemek yeme, daha doymadan yemekten çekil, yemeği iyice çiğnedikten sonra yut ve gece uyumadan evvel ayak yoluna git.
Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de yemekte itidale davet ederken Araf suresinin 31. ayetinin bir bölümünde şöyle buyuruyor: … Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.
İsraf etmek ve aşırıya kaçmak, ilahi nimetler ve insani sermayenin heba olmasına sebep olurken, aynı zamanda insani toplumun bir kısmını da o nimetlere ulaşması ve kullanmasını engeller. İsrafın en bariz örneklerinden biri, oburluktur. Yemek ve içmede aşırıya kaçmak, mal ve servetin kaybolmasına sebep olurken yardıma muhtaç olanları da daha muhtaç hale getirir, üstelik bizzat insanın sağlığını da tehdit eder. Gerçi günümüz tıp bilimi asırlar sonra bu sonuca ulaşmıştır, fakat semavi Kur'an-ı Kerim'de, sağlık anahtarının yemek ve içmekte aşırıya kaçmamakta olduğu asırlar önce kısa bir emirle ilan edilmiştir.
Asr-ı Saâdette, hükümdarlardan biri Peygamber Efendimize hizmet için bir doktor göndermiş. Bu doktor, Efendimizin yanında uzun süre kalmış ve hastaları tedavi etmek için beklemiş. Fakat tedaviye çok az kişinin ihtiyacı olduğunu görünce geri dönmek için izin istemiş. Peygamber Efendimiz de az hastalanmanın sebebinin, 'ashabın iyice acıkmadıkça yemek yememesi ve yemekten tam doymadan kalkması' olduğunu söylemiş.
Resulullah –saa- hiçbir zaman acıkmadan yememiş, çiğnemeden lokma yutmamış ve sofradan midesini doldurarak kalkmamıştır. Tüm bu davranışların geçerliliği ve sağlıklı olması ise şimdilerde pek çok isimlerle anılan farklı diyet listelerinin olmazsa olmazlarıdır. Yeni keşfedilmişçesine sunulan tüm bu doğruları asırlar önce, Allah Resulü hadislerle ümmetine öğretmiştir.
Majma'al-Beyan kitabında anlatıldığı üzere Harun Reşid'in Hristiyan doktoru günün birinde Müslüman doktora hitaben, onların semavi kitabında tıpla ilgili bir şey görmediğini, yararlı olan bilimin iki çeşit olduğunu, bunlardan birinin dinler bilimi ve diğerinin ise tıp bilimi olduğunu söyler. Buna karşı Müslüman tabip de Yüce Allah'ın tüm tıbbi emirleri, ayetlerinin birinin bir bölümünde açıkladığını, bunun ise
کُلُوا وَ اشرَبُوا وَ لـا تُسرِفُوا
"Yiyin için fakat israf etmeyin." Olduğunu belirtir. Müslüman tabip Resulullah'ın –saa- da tıp bilimini bir tek vecizde özetlediğini belirterek şöyle der:
المِعدةُ بَیتُ الـاَدواءِ وَ الحَمِیَّةُ رَأسُ کُلِّ دَواءٍ وَ اَعطِ کُلَّ بَدَنٍ ما عَوَّدتَهُ
Mide, tüm hastalıkların yuvasıdır ve perhiz ise tüm ilaçların başıdır, vücudunun (uygun ve doğru) alışkanlıklarını ondan sakınma.
Hristiyan tabip bunun üzerine, "sizin Kur'anınız ve peygamberiniz ünlü hekim Galen'e, tıpta hiçbir şey bırakmamıştır" der.
Asr-ı Saâdette, hükümdarlardan biri Hz. Peygamber'e –saa- hizmet için bir doktor göndermişti. Bu tabip, Rasul-i Ekrem'in yanında uzun müddet kalarak ashâb ve ehl-i beytten hastaları tedâvi için beklemiş, fakat tedâviye çok az kimsenin muhtaç olduğuna şâhit olarak memleketine dönmek için izin isteyince, az hastalanmanın sebebi hakkında Resulullah –saa-, "Ashâbın iyice acıkmadıkça yemek yemediklerini ve yemekten iyice doymadan ayrıldıklarını" söylemiştir.
Bu arada İmam Gazali ve İbn-i Sina gibi İslam alimlerinin beslenme hususunda iki prensipte ısrar ettikleri de görülür, bunlardan biri hakiki açlık hissedilmeden yani iyice acıkmadan yemek yememek ve ikincisi ise hakiki iştah mevcut iken, iyice doymadan sofrayı terk etmektir.
Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de ılımlı olma ve aşırıya kaçmama emri verirken, yemek veya içmekte aşırıya kaçmamayı tavsiye etmiş. Resulullah –saa- da insanı ayakta tutabilecek birkaç lokmanın yeterli olduğunu belirtiyor.
Resulullah –saa- midenin üçte birinin yemeğe, üçte birinin suya ayrılmasını, diğer üçte birinin ise boş bırakılmasını tavsiye etmiş, tıka basa yemeyi onaylamamıştır. İyice acıkmadan sofraya oturulmamasını, oturunca da tam olarak doymadan kalkmasını tavsiye etmiştir.
Fazla kullanım gibi, gereğinden az kullanım da helal olmaz. Bu hem tıbben, hem de ahlakî açıdan uygun görülmemiştir. İbadet düşüncesiyle de olsa gereğinden az beslenmek doğru değildir. Hz. Muhammed –saa-, ömür boyu her gün oruç tutmayı uygun görmemiştir.
İmam Rıza –as- da bir hadiste şöyle buyuruyor: Eğer insanlar yemekte aşırıya kaçmazlarsa onarın vücudu da ılımlı olur.