Nisan 06, 2018 19:09 Europe/Istanbul

Bugün İsveç'te bir anaokuluna yapılan saldırıyı ele alacağız, ayrıca Las Vegas'taki saldırgan Müslüman olsaydı batı ve Amerika yetkililerinin tepkisinin ne olacağını konuşacağız.

Batı dünyasında İslam düşmanlığı ve İslamofobinin sınırı yoktur üstelik kadın, erkek, yaşlı, genç ve hatta çocuk bile tanımıyor. Müslüman olmak ve Müslüman bir aileden gelmek, ırkçı saldırıya uğramak ve ırkçı ve mezhebi ayrımcılığa tabi tutulmaya yeter. Avrupa'da en son İslam düşmanlığı örneğinde Müslüman ailelerin çocukları bulunduğu anaokulu, İslam düşmanlarının saldırısına uğradı.İsveç'in Södertälje kentinde bulunan ve Müslüman çocukların okuduğu "Sinbad" isimli anaokulunun sorumlusu Osman Adem, Bu tür saldırıların sürekli yaşandığını ve okulun kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu polisin 2 yıldır hiçbir güvenlik önlemi almadığını söyledi.Adem, ''İki yıldır anaokulunun camları taşlı saldırı nedeniyle kırılıyor. Bazen çocuklara camlar kırık halde eğitim vermek zorunda kaldık ama ilk defa duvara 'Defolun gidin.' ile İslam'a ve Müslümanlara hakaretler içeren nefret sözleri yazmışlar." Adem, saldırıların, çocukları, aileleri ve öğretmenleri korku içinde bıraktığını dile getirerek, "En son saldırıdan sonra bir toplantı yaptık. Okulu kapatma tehlikesiyle karşı karşıyayız. Bizim burada güvenli şekilde eğitim verebilmemiz için polisin güvenliği sağlaması lazım ancak iki yıldır bunu pek yapamadılar." ifadelerini kullandı. 

Şimdi sorulması gereken soru, bir anaokulun Avrupa için nasıl bir tehdit olduşturduğudur?! Bu arada artık herkes, Avrupa'da yaşanan terör olaylarının İslam ve Müslümanlarla hiçbir bağlantısı olmadığını biliyor. Avrupa ve dünyanın diğer ülkelerinde İslam adı ile cinayet işleyen teröristler, batılı yönetimlerin hedefleri ve siyasetlerine paralel hareket ediyorlar. Günümüzde Myanmar'da aşırı Budistler Müslümanlara karşı, IŞİD gibi tekfirci ve terörist grupların işledikleri cinayetlerden daha feci ve vahim boyutlarda olan cinayetler işliyorlar. Budistlerin mazlum Arakanlı Müslümanlara karşı işledikleri korkunç ve insanlık dışı cinayetlere rağmen, kimse Budism öğretilerini sorgulamıyor ve aşırı Budistlerin Myanmar'da işledikleri cinayetleri nedeni ile dünyanın diğer bölgelerindeki Budistler sorgulanmıyor, ırkçı veya dini saldırıya uğramıyor. 

Gerçek şu ki İslamofobi veya İslam düşmanlığı, barış ve adalet yanlısı İslam'ın çehresini zedelemek için Amerika ve dünya siyonizminin uzun vadeli siyasi bir projesidir. Batıda İslam düşmanları bu çerçevede, ellerinden gelen tüm şiddet olaylarını Müslümanlarla ilişkilendirerek yaşanan olayın İslami öğretilerin sonucu olduğunu lanse etmeye çalışıyorlar. Tabii ki Müslümanlar ve İslam alimleri Kur'an-ı Kerim öğretileri, dünyalara rahmet olarak gönderilen hatemulenbia Hz. Muhammed'in –sa- siyer ve hadislerine istinaden, IŞİD ve tekfirci grupların şiddet olaylarının İslami öğretiler ile hiçbir bağlantısı olmadığını her fırsatta haykırıyorlar. Aslında Las Vegas'ta yaşanan kanlı saldırı bu konuyu açıkça ortaya koyarak en bariz örneği sayılıyor. Hatırlanacağı üzere ekim 2017'de Las Vegas kentindeki bir müzik festivaline silahlı saldırı gerçekleştirildi. Bir kişi, Mandalay Bay Oteli'nin 32. katından konsere katılanlara otomatik silahla ateş açtı. Saldırıda ilk belirlemelere göre en az 59 kişi hayatını kaybederken, 527 kişi de yaralandı.  

İki Amerikalı yazar biri Daily Mail gazetesi yazarı ve bir diğeri de tanınmış yazar Thomas Friedman, Las Vegas'ın kanlı saldırı faili bir Müslüman olsaydı acaba batıda tepkilerin nasıl olacağı sorusunu gündemlerine aldılar.Daily Mail gazetesi baş editörü konu hakkında şöyle yazdı:Eğer kanlı Las Vegas saldırısının faili bir Müslüman ve bir radikal olsaydı, Trump hiç fırsat kaybetmeden olayın bir terör saldırısı olduğunu açıklayarak,  Müslümanlara uyguladığı giriş yasağı için olayı bahane olarak suiistimal ederdi ve hiç şüphesiz Müslümanlara giriş yasağını daha geniş boyutlara taşır ve ardından da, yeni ve benzer olayların yaşanmaması için daha ciddi ve sert yasalar onaylattırırdı. Fakat bunun yerine saldırgan Amerikalı beyaz bir çılgındır ve bizim asla anlayamayacağımız bazı sebeplerden dolayı kafasında sadece öldürme peşindeymiş; bu yüzden burada Trump kulaklarını parmakları ile tıkayarak, Ulusal Silah Kurumundaki patronlarının, en ufak endişe veya kaygı duymamaları için bu olay hiç yaşanmamış gibi davranıyor. 

Thomas Friedman da New York Times'da yazdığı notta, kanlı Las Vegas saldırganı Stephan Paddock'un bir Müslüman olsaydı tepkilerin nasıl olcağı sorusuna şöyle karşılık veriyor:

Eğer Stephan Paddock Müslüman olsaydı… eğer kendisi konsere katılanlara ateş açmadan önce Allah-u Ekber diye bağırsaydı… eğer o IŞİD üyesi olsaydı… eğer bir elinde Kur'an ve diğer elinde bir silah olsaydı… eğer tüm bunlar yaşansaydı, "kimse bize önleyici girişimlerden söz etmeyin, ölülere saygı duyun ve Paddock katliamını siyasileştirmeyin" demezdi.

Thomas Friedman yazısının devamında şöyle diyor:

Hayır; o zaman ne yapacağımızı bilirdik. Hemen 11 eylül terör saldırısından en kötüsü hakkında kongrede brifing verirdik. Sonra Trump, Avrupa'da her terör saldırının ardından olduğu gibi( saldırıyı) siyasileştirmek hedefi ile gerekeni yapar ve sürekli tweet atarak, " size böyle olacağını söylemiştim" der. Sonra, benzer olayların tekrarlanmaması için ne gibi yasalar çıkarmak için hızlı bir şekilde araştırma komitesinin kurulması istenirdi. Sonra da saldırganın vatandaşı olduğu ülkeye karşı "tüm seçeneklerin masada olduğunu" söyleye dururduk.

Amerikalı ünlü gazeteci Las Vegas saldırganının Müslüman olmayan bir Amerikalı olduğunun belirlenmesi ardından Amerikalı politikacıların tepkilerini ele alıyor. Friedman şöyle yazıyor:

Fakat saldırgan, dişine kadar, yasal yollardan aldığı ya da silahlarla ilgili ucu açık olan kendi yasalarımız nedeni ile elde ettiği silahlarla donanmış, sorunlu bir Amerikalı olunca, ne oluyor? Yaşanacağını bildiğimiz olay şöyle oluyor: başkan ve cumhuriyetçi parti, her kesin suspus olmasından emin olmaya çalışırlar; sonra da olayı siyasileştirmemek gerektiğinin altını çizerek, herkes ve özellikle kendilerinden, silah yasalarına karşı muhalefetlerini gözden geçirmelerini isterler.

Amerikalı yazar Thomas Friedman yazısının devamında Amerika hükümeti ve kongre temsilcilerini, bir çok savunmasız insanın suçsuz yere öldürülmesine sebep olan silah taşıma ve saklama yasasını ciddiye almayan girişimleri nedeni ile  eleştirdi. Friedman Las Vegas saldırganı Stephan Paddock'ın evinden 42 adet silahın bulunmasına işaretle, silah lobilerinin baskısı ve yolsuzluklar nedeni ile Amerika yönetim kadrosunun silah yasasını değiştirmeye istekli olmamasına sebep olduğunu yazdı.

Bu arada Amerika’da geçen haftalarda Florida’da bir okula düzenlenen ve 14’ü öğrenci 17 kişinin yaşamına mal olan silahlı saldırı sonrası silahlanma yasası konusu tekrar gündeme oturdu. Bu bağlamda Amerika başkanı Donald Trump akıllara durgunluk veren kendine has bir öneride bulunarak ülkede yaygın olan terör eylemlerinin önlenmesi için tüm okullarda öğretmenlerin silahlandırılması gerektiğini bildirdi.

Trump'ın bu yolla ülkede terörün önüne geçilebileceği ve öğrencilerin güvenliğinin sağlanabileceğine inandığı belirtiliyor.

Amerika’nın en büyük öğretmen sendikası, Trump’ın okul saldırılarını önlemek için öğretmenlerin silahlandırılmasıyla ilgili sözlerine tepki gösterdi.

Las Vegas'ta yaşanan ve hatta daha da feci olanı, Myanmar'da yaşanıyor. Fakat bu olayda yaşanan facia boyutlarının neredeyse %1'i bile dünya çapındaki medyaya yansımıyor. Yayınlanan verilere göre son 30 yılda Avrupa, Afrika ve hatta Asya kıtasında katliama ve soykırıma en fazla uğrayan kesim Müslümanlardır. Fakat ilginç olan ise batı ülkelerinde yaşanan terör olaylarındaki bir numaralı sanık yine Müslümanlardır. Son 30 yılda izleyenleri en fazla soykırım ve katliama uğrayan bir din, nasıl olur da aynı zamanda şiddet ve radikalizmin en büyük propagandacısı olabiliyor? Neden Müslümanların katliamı ve uğradıkları soykırım olayları batı medyasında yer almıyor? Fakat batıda bir kişinin Müslüman biri tarafından öldürüldüğü zaman nasıl oluyor da bu olay geniş çapta dünyaya yansıtılıyor? Üstelik bir kişinin bireysel eylemi neden tüm Müslümanlar ve İslam dinine mal ediliyor?

Tüm bu sorulara verilecek cevap ise, "uzun vadeli İslamofobi ve İslam düşmanlığı siyaseti, İslam çehresini tahrip etmek ve İslam ülkelerinde batılıların yayılmacı hedeflerinin gerçekleşmesi için yürütüldüğü" cümlesinde yer alıyor.