Mayıs 06, 2018 16:56 Europe/Istanbul

Geçen bir kaç bölümde İslam dünyasının büyük şii alimi Şeyh Müfid’den söz ettik. Bugünkü sohbetimizde Şeyh Müfid’in büyük talebelerinden biri olan Seyyid Rezi ile tanışmak istiyoruz.

Seyyid Rezi yaşadığı çağın en büyük alimlerinden biriydi ve Şeyh Müfid gibi büyük alimlerin nezdinde talebelik yaptı. Seyyid Rezi seçkin bir fakih, güçlü bir hatip, seçkin bir edip ve Kur'an'ı Kerim müfessiri ve muhaddisti. Seyyid Rezi o dönemin diğer ünlü Şii alimi Seyyid Murtaza’nın kardeşiydi.

 

Seyyid Razi olarak ün yapan Ebulhasan Muhammed bin Hüseyin bin Musa Musevi Bağdadi, kameri 359 yılında Bağdat’ta dünyaya geldi. Seyyid Rezi’nin soyu baba tarafından İmam Musa Kazım’a –s– ve anne tarafından da İmam Zeynelabidin’e –s– dayanıyor. Babası, Tahir ve Zülmenkabtin lakaplı Ebu Ahmet Hüseyin’dir ve kendi çağının seçkin şahsiyetlerinden sayılır. Ebu Ahmet Hüseyin halkın şikayetleri ile ilgilenmekten sorumlu ve Hac emiriydi. Seyyid Rezi’nin annesi Ebu Muhammed kızı Fatıma bilge ve takvalı bir kadındır ve Şeyh Müfid, Ahkamün Nisa adlı eserini onun talebi üzerine kaleme aldı.

Bir gece Şeyh Müfid Hz. Fatıma’yı –s– rüyasında gördü. O hazret iki küçük çocuk olan İmam Hasan –s– ve İmam Hüseyin’in –s– elinden tutarak Şeyh Müfid’in yanına getirdi ve şöyle buyurdu: Ey Şeyh, bu iki çocuğa fıkıh ilmini öğret. Şeyh Müfid hayret içinde uykudan ayıldı. Ertesi gün Seyyid Rezi ve Seyyid Murtaza’nın annesi iki çocuğunun elini tutmuş vaziyette Şeyh Müfid’in yanına geldi ve şöyle dedi: Ey Şeyh bu iki çocuğa fıkıh ilmini öğret. Şeyh Müfid bu hadiseden çok etkilendi ve ağlayarak gördüğü rüyayı anlattı ve ardından bu iki seçkin seyyidin talim ve terbiyesini üstlendi.

 

Seyyid Rezi tahsile başlar başlamaz hocaları ve talebe arkadaşlarının hayretine neden oldu ve ilim basamaklarında ilerledikçe daha çok bilginlerin takdirini ve düşmanlarının hasedine maruz kaldı.

Rivayetlere göre Seyyid Rezi henüz 9 yaşındayken nehiv ilminin büyük üstadının sorularına öylesine dakik ve güçlü cevaplar verdi ki orada bulunan insanları zekası bakımından hayrete düşürdü.

Seyyid Rezi Şeyh Müfid’den başka o çağın bir çok büyük alimlerinden de ders aldı. Seyyid rezi o dönemde Bağdat’ta yaşayan ünlü alimlerden serf, nehiv, belagat, tefsir, hadis, fıkıh, usul ve kelam dersi aldı ve her birinde seçkin bir üstad oldu ve böylece yaşadığı çağın tüm ilim ve bilimlerinden faydalandı. Seyyid Rezi ilim öğrenmekte çok hırslı bir insandı ve Şii hocalardan başka ehli sünnet hocalardan da yararlanarak  çeşitli mezheplerin tüm hadis ve fıkıh kaynaklarına musallat oldu. Bu yüzden Seyyid Rezi münazaralarda güçlü bir yeteneğe kavuştu ve tüm kaynaklara tam musallat olan biri olarak hak olan her şeyi kolayca ispat edebiliyordu.

 

Seyyid Rezi henüz buluğ çağına gelmeden çağının tüm ilimlerini öğrendi ve yirmi yaşına geldiğinde artık yaşadığı çağın tüm ilimlerine musallat olmuştu. Seyyid Rezi 17 yaşından itibaren yazmaya başladı. Bugün Seyyid Rezi’nin eserleri Şii mezhebinin en seçkin ve en değerli eserleri arasında yer alıyor. Bu arada Seyyid Rezi’nin adı, bilginlerin ve alimlerin arasında Nehcül Belağa ile birlikte anılmaktadır. Seyyid Rezi İmam Ali’nin –s– tüm hutbelerini, mektuplarını ve vecizelerini o çağda ulaşabildiği tüm kitapların ve kaynakların arasından çıkardı ve ustaca bir şekilde hepsini belli kategorilere ayırarak Nehcül Belağa adlı eserdi bir araya getirdi. Gerçekte Seyyid Rezi, beşeriyet aleminin ikinci büyük şahsiyeti yani İmam Ali’nin –s– ürünü olan ebedi bir eseri derleyerek tüm beşeriyete sundu ve böylece şii alemine ve hatta tüm beşeriyete büyük bir hizmet sundu.

Seyyid Rezi’nin diğer eserlerinden Hasayisul Aimme ve Tefsiri Müteşabihati Kur'an adlı eserleri ilmi gücü ve geniş bilgisini yansıtıyor.

 

Seyyid Rezi dini ilimlerin yanı sıra yaşadığı çağın Arap edebiyatının tartışılmaz üstadıydı ve Arapça nazım ve nesirde emsalsizdi. Seyyid Rezi on yaşından itibaren şiir yazmaya başladı ve ilk kasidesi edebiyat ustalarını hayrete boğdu. Seyyid Rezi’nin yazdığı şiirler halk arasında elden ele dolaşıyor ve ezberleniyordu. Seyyid Rezi’nin şiir divanı ise 6300 beyitten oluşuyor ve Arapçanın en değerli şiirlerinden sayılıyor.

Arap edip ve kelam bilgini Sahib bin İbad, Seyyid Rezi’nin yazdığı bir şiir okuyunca bu şiirlere hayran oldu ve Seyyid Rezi’nin şiir divanından bir kopyasını getirmek üzere birini Bağdat’a yolladı. O sırada Seyyid Rezi henüz 26 yaşındaydı.

 

Seyyid Rezi ilmi ve edebi üstünlüğünün yanı sıra ahlak ve nefsin erdemi bakımından da eşsiz bir alimdir. Seyyid Rezi izzeti nefis, vefa ve cömertlikle ün yapmıştı ve dini vecibelere ve helal ve haram meselelerine sıkı sıkıya bağlı bir alimdi. Gerçi Seyyid Rezi ünlü bir şairdi ve bazen ilim ve siyasetin önde gelen büyüklerini medheden şiirler de yazdı, ancak hiç bir zaman hiç kimseden mükafat kabul etmedi ve şiirlerini yalakalık yapma aleti yapmadı ve hak sözden başka söz etmedi. Seyyid Rezi defalarca Al-i Buye emirlerinden Bahauddole Deylemi’nin hibelerini ve bahşişlerini geri çevirdi. Seyyid Rezi aynı zamanda cömert bir insan olarak ün yapmıştı.

 

Seyyid Rezi tüm uğraşlarına rağmen bir medrese açtı ve talebe yetiştirmeye başladı ve talebeleri daha fazla ilim ve bilim öğrenmeye zaman ayırabilmeleri için onlara yatılı eğitim alma imkanı sağladı, ki o zamana kadar görülmemiş bir uygulamaydı. Seyyid Rezi medresesinde ayrıca büyük bir kütüphane de kurdu ve medreseye de Darul ilim adını verdi. Seyyid Rezi’nin Darul ilim medresesi Bağdat’ta açılan Nizamiye medresesinden yıllar önce açılmıştı. Nizamiye hükümetin yüklü paraları ile açıldı, fakat Darul ilim medresesinin bedeli Seyyid Rezi’nin mal varlığından karşılandı. Rivayetlere göre Seyyid Rezi talebelerin sayısına göre deponun anahtarını yaptırmıştı, böylece tüm talebeler ihtiyaç duydukları her şeye kolayca ulaşabiliyordu.

 

Şerif Rezi olarak da ün yapan Seyyid Rezi talim ve terbiyenin yanı sıra ağır sosyal sorumlulukları da üstlenmişti ve Müslümanlara hizmet arenalarında bulunmayı tercih ediyordu. Kameri 279 yılında Abbasi Mutezid hilafetin başına geçtiğinde, Alevilere saygı ve onlara bir baş atanması adet haline geldi, ancak şöyle ki her kentte Alevi alimlerden bir büyüğü o kentin veya bölgenin başı oluyordu. Fakat Seyyid Rezi döneminde bu büyük alim İslam dünyası genelinde tüm seyyidlerin başı olarak atandı ve böylece tüm seyyidlerin sorumluluğunu üstlenmiş oldu.

 

Seyyid Rezi tüm bu faziletlere ve mevkilere kavuştuğu bir sırada 47 yaşında aniden ve şaibeli bir şekilde vefat etti. Seyyid Rezi’nin aniden vefat etmesi o kadar üzücü bir olaydı ki bazı vezirler, fakihler ve Şii Sünni bir çok alim yalın ayak evine doğru koştu. Kendisi gibi ilim ve edebiyatta ünlü bir şahsiyet olan ağabeyi Seyyid Murtaza kardeşinin naşını görmeye dayanamadı ve bu büyük matem yüzünden İmam Musa –s– türbesine sığındı.

Seyyid Rezi’nin cenaze törenine yoğun bir halk kitlesi katıldı ve bu büyük alim evinin bahçesinde defnedildi, gerçi daha sonraları naşı Kerbela’ya getirilerek burada toprağa verildi.