Ağustos 26, 2018 09:20 Europe/Istanbul

Geçen bölümde, Suudi Rejimi'nin Yemen'deki teokratik demokrasiye neden karşı çıktığını ve ABD, İngiltere ve Siyonist Rejim siyasetlerini uyguladığını inceledik.

Aslında Suud Rejimi, 1932 yılında kurulmasından sonra İngiltere'nin siyasetlerini uygulamak için bir maşa olarak kullanılmıştır ve bir taraftan da petrol kaynağı olarak batılıların ihtiyaçlarını gidermiştir. Suud Saltanatının kuruluşundan sonra Suudi Arabistan'da petrol bulma hakkı da 1933 yılında California'dan Standard Oil kampanyasına verildi, 1948'de ise Texaco, Standard Oil New Jersey ve Mobile şirketlerinden oluşan Aramco petrol kampanyası petrol alanında faaliyete başladı. 1955 yılında Suudi Arabistan'ın petrol sektörü görünüşte milli oldu ama hala Aramco kampanyası Suudi Arabistan'ın en güçlüsü olmaya devam ediyor.

 

Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyon güçlerinin, komşu ülke Yemen'e saldırması, Alı Suud'un ABD ve Siyonist Rejim'le aynı doğrultuda hareket ettiğini gösteriyor. Bu ortak hareketin ekseninde ise, Suudi Arabistan petrol sahalarının güvenliği ve Suudi Arabistan'a ve ABD'ye karşı olan gruplar ve güçlerin Babül Mendep gibi stratejik boğaza sahip olmasını engellemek oluşturuyor. Bunun nedeni de, Ensarullh gibi halk hareketinin Amerika'nın sultası ve çapulculuğuna karşı çıkması ve Siyonist Rejime karşı nefretidir. Nitekim Yemen, Ensarullah halk hareketinin sloganı da kahrolsun ABD ve kahrolsun İsrail'dir ve bu da önemli bir göstergedir. Amerika ve Suudi Arabistan'ın Lübnan ve Filistin meseleleriyle ilgili benzer tutumuna bakılırsa da aynı eğilim görünmektedir. Öyle ki, Suudi Arabistan sözde Arap dünyasında barış projesinin tasarımcısı olarak, Amerika ve İngiltere'nin adeta temsilciliğini yapmıştır. Bu projenin amacı Filistin meselesini unutturmak ve Siyonist Rejim'in gayrimeşru çıkarlarını korumak olmuştur.

 

Doğal olarak, Amerika da Arap dünyası ve Siyonist Rejim arasındaki ilişkilerin iyileşmesini arzu etmektedir ve hatta bu ilişkilerin geliştirilmesini bile öngörmektedir. Bu doğrultuda da Suudi Arabistanı bir araç olarak kullanmaktadır. Başka taraftan ise Ensarullah hareketinin Siyonist Rejim ile ilgili düşünceleri ve sloganlarının Yemen halkının düşüncesini yansıttığını görüyoruz. Bu yüzden, Siyonist Rejim, Ensarullah Hareketini bölgedeki düşmanı olarak biliyor. Suudi Arabistan Rejimi ise ABD ve Siyonist Rejim himayesiyle Yemen Ensarullah halk hareketini yok etmeye çalışıyor ve bu doğrultuda da üç yıldır Yemen'e karşı vahşice bir savaş başlatmıştır. Suudi Rejimi'nin Siyonist Rejim'e yakınlaşması, Alı Suud ve Amerika'nın İran'a karşı dengenin sağlanması yönünde yapılan bir başka hamledir.

 

Geçen onyıllarda Suudi Arabistan, İran'a kaşı ortaya koyulan Siyonist Rejim'le işbirliği yapılmasını gizlemeye çalışıyordu. Ama özellikle de Muhammed bin Selman'ın veliaht olarak seçilmesinden sonra Riyad ve Tel Aviv yakınlaşması açık bir şekilde hem Muhammed bin Selman ve hem başka Suudi yetkililer tarafından ortaya koyuldu ve böylece "ikinci hat diplomasisi" oluşturuldu. İkinci Hat Diplomasisi ise resmi olarak siyasi ilişkileri bulunmayan iki ülkenin, eski yetkilileri ve iki ülke fikir odalarının düşünce alışverişinde bulunmasına verilen addır. Bu alandaki fikir alışverişi ise iki ülke arasındaki resmi diplomasiyi de etkileyebilir. İslam Dünyası ve Suudi Arabistan halkının Filistin meselesi üzerindeki hassasiyeti yüzünden Siyonist Rejim'in, Suudi Arabistan'ın resmi ortağı olmasına imkân yoktur. Ama Alı Suud ve Siyonistler, İkinci Hat Diplomasisi vasıtasıyla siyasetlerini koordineli bir şekilde yürütüyorlar. Nitekim Yemen savaşında, Riyad ve Tel Aviv arasındaki askeri ve güvenlik işbirliği daha da açığa vuruldu.  

 

Riyad ve Tel Aviv arasındaki ikinci hat diplomasisiyle ilgili tanınmış Bloomberg kanalı kendi raporunda, İran ve 5+1 grubu arasındaki nükleer anlaşma yapılmadan önce, Suudi Arabistan ve Siyonist Rejim yetkilileri arasında bu konuyla ilgili 5 gizli toplantının yapıldığını belirtti. Alı Suud ve Siyonist Rejim arasındaki bu gizli toplantılardan güdülen hedef, İran ve 5+1 grubu arasındaki nükleer anlaşmayı engellemekti. Ayrıca Suudi Arabistan'ın başka tavır ve tutumlarını göz önünde tutarsak, Alı Suud ve Siyonist Rejim siyasetlerinin birbirine paralel olduğunu görmek mümkün. Bu da gizli bir koalisyonun yapıldığını ispatlamaktadır. Suudi Arabistan'ın Yemen'de işlediği cinayetler, Siyonist Rejim'in Filistin topraklarında işlediği cinayetlere ne kadar da benziyor.

 

Suudi Rejimi askeri güçlerinin Bahreyn'e gönderilmesi, tekfirci teröristlerin Suriye'ye gönderilmesi ve sonunda Yemen'de acı verici bir savaşın başlatılması, Suudi Arabistan'ın ne kadar Amerika ve Siyonist Rejim siyasetlerine bağlı olduğunun göstergesidir. Siyonist Rejimi, 2008, 2009 ve 2014 yıllarında, Filistinlilere karşı savaştığında Amerika'yla koordineli bir şekilde hareket ediyordu. Şimdi ise Suudi Arabistan Yemen savaşında Amerika'yla koordineli bir şekilde adım atmaktadır. Bu saldırılarda, Siyonist Rejim ve Suudi Arabistan, Amerika'nın himayesine güvenerek, uluslararası yasaları ve birleşmiş milletler anlatmaşını umursamadan ve hiçbir suçu işlemekten çekinmeden Yemen halkının organize öldürülmesine devam etmektedirler.

 

Hem Siyonist Rejim ve hem Suudi Arabistan Gazze ve Yemen halkına insani yardımların ulaşmasını engellemişler.

Suudi Arabistan ve Yemen sınırında duvarların yapılması, Siyonist Rejim tarafından Gazze'nin etrafında yapılan beton duvarların yapılmasından örnek alınmıştır. İşgalcilik Siyonist Rejim ve Suudi Arabistan arasındaki başka bir ortak özelliktir. Gayri meşru Siyonist Rejim Filistin topraklarını işgal etmiştir. Suudi Arabistan ise Yemen topraklarını işgal etmekte hiçbir sakınca bulmamaktadır.  

 

Yemen savaşının devam ettiği bir dönemde, Suudi Arabistan ve Mısır arasındaki jeostratejik ilişkiler doğrultusunda 2017 yılında Babül Mendep boğazının yakınlığında bulunan Sanafir adası ve Tiran adası Mısır'a verildi. Bu devretmenin ana sebebi de Siyonist Rejim idi. 1967'deki altı günlük savaştan önce Suudi Arabistan kralı Faysal bin Abdülaziz el-Suud, Mısır'ın o dönemki cumhurbaşkanı Cemal Abdülnasir'in anti-siyonist baskıları neticesinde bu adaları Mısır'a devrederek Siyonist Rejim'le savaşta kullanılmasına izin verildi. Ama Siyonist Rejim ordusu bu adaları hemen işgal etti. Nihayetinde, Mısır ve Siyonist Rejim arasındaki barış anlaşmasının sağlanmasından sonra bu iki ada Mısır'a geri verildi. Bu anlaşmaya göre Mısır, Siyonist Rejim'in izniyle ve halk protestolarını umursamadan Tiran ve Sanafir adalarını Alı Suud'a devretti ve şimdi de Siyonist Rejim bu adalardan güvenlik ve ticari amaçlar doğrultusunda özgürce yararlanmaktadır.

 

Müctehid takma adıyla tanınan ve Suudi Krallığının gizli olaylarını sızdıran kişi, Tiran ve Sanafir adalarının Yemen savaşı döneminde devredilme meselesiyle ilgili şunları söyled: " Tiran ve Sanafir adalarının devredilmesi, Riyad ve Tel Aviv arasındaki ilişkilerin açık bir şekilde devam ettirilmesi için yapldı. Bu adaların geçmişine bakıldığında, şimdi Suudi Arabistan ve Siyonist Rejim bu anlaşmayı bahane göstererek doğrudan siyasi ilişkiler kurulduğunu görüyoruz. Mısır Cumhurbaşkanı bu adayları milyonlarca dolar karşılığında Riyad'a devretti. Al-ı Suud'un Siyonist Rejim'iyle olan siyasi ilişkileri geliştirmesinin sebebi, Suudi veliahdı Muhammed bin Selman ve Suudi savaş bakanının iktidarda kalmaları için Amerikalıların himayelerini arkalarına almaktı. Muhammed bin Selman, Siyonist Rejim'in Amerikalılar tarafından ne kadar önemsendiğini biliyor ve böylece Amerikalıların himayesi ile saltanatına devam etmek için Siyonist Rejim'e hizmet etmesi gerektiğini de ihmal etmiyor. "

 

Alı Suud'un özellikle Muhammed bin Selman dönemindeki Siyonist Rejimi'ne yaptığı hizmetler sayesinde, çocuk katili Tel Aviv, Yemen halkının Suudi Arabistan tarafından yapılan saldırıya katkı sağlamak için sahneye girdi. 2017 yılının Mart ayında Liberty Fires haber ajansının haberine göre Siyonist Rejim'in bir hava filosu Yemen savaşına katılmıştır. Alınan bilgilere göre Siyonist savaş uçakları Yemen'de onlarca köy, pazar, hastane, kamu yeri ve sivil alanı bombalamış ama Suudi Arabistan'ın savaş bakanı Ahmed el-Useyri şöyle bir açıklamada bulundu: " Siyonist Rejim savaş uçaklarının ilk saldırısında, Husilerin Taiz kenti yakınındaki askeri eğitim üssü hedef alındı. Siyonist Rejim ordusunun bu hamlesinin, Arap ülkeleri ve Siyonist Rejim arasındaki ilişkilerine yeni bir boyut kazandırmasını ümit ediyoruz. "  

 

Evet arkadaşlar, Suudi Arabistan'ın Amerika ve Siyonist Rejim ile yaptığı işbirliğiyle övünmesine rağmen, Suudi Arabistan Yemen savaşında yenileceği bir savaşa girmiştir. Suudi Rejimi'nin Yemen'de işlediği suçların ve cinayetlerin ortakları da kesinlilkle Amerika ve Siyonist Rejim'dir. Muhammed bin Selman'ın Yemen bataklığına saplanması, Siyonist Rejim'e ve Amerika'ya daha çok bağlanmasına sebep olmuş ve böylece Suudi Arabistan halkına büyük maliyetler yüklenmiştir.