Eylül 14, 2018 16:00 Europe/Istanbul

Geçen bölümde başka ülkelerin içişlerine müdahale etmeme uluslararası ilkesinin Yemen'de Suudi Arabistan tarafından nasıl çiğnendiğini ve ihlalini inceledik.

Geçen bölümde söz verdiğimiz gibi bu bölümde Suudi Arabistan'ın Yemen'e askeri müdahalede bulunmasını, Yemen'in anayasası çerçevesinde inceleyip Mansur Hadi'nin Suudi Arabistan'ın Yemen'e müdahalede bulunması isteğinin yasadışı bir çağrı olduğu gerçeğini anlatmaya çalışacağız. 

 

Bugünkü bölümümüzde Suudi Arabistan'ın Yemen'e askeri müdahalede bulunmasını, Yemen'in anayasası çerçevesinde inceleyip Mansur Hadi'nin Suudi Arabistan'ın Yemen'e müdahalede bulunması isteğinin yasadışı bir çağrı olduğu gerçeğini detaylarıyla sizlerle paylaşmak istiyoruz. Suudi Arabistan'ın Yemen saldırısı, 25 Mart 2015 tarihinde Kararlılık Fırtınası Operasyonu adı altında ve Yemen'in sözde cumhurbaşkanı Mansur Hadi'nin isteğine cevap iddiasıyla hava saldırıları şeklinde başlamış oldu. Hâlbuki Suudilerin bu iddiada bulunduğu zamanlarda, Mansur Hadi artık Yemen'in cumhurbaşkanı sayılmıyordu. Riyad hükümeti ise Birleşmiş Milletler Antlaşmasının 51'inci maddesindeki müdafaa ilkesi esasında Mansur Hadi'nin isteğini kabul etmiş ve Yemen'e askeri müdahalede bulunmuştu.

 

Suudi Arabistan'ın başını çektiği Arap Koalisyonu, Yemen'e saldırıda bulunmasının sebeplerini bir mektup halinde Birleşmiş Milletler Teşkilatının Genel Sekreteri ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin Başkanlığına iletti. Bu doğrultuda, Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Bahreyn'den oluşan Fars Körfezi ülkelerinin ortak bildirgesi ve ayrıca bu ülkelerin Birleşmiş Milletler daimi temsilcilerinin ek mektubu, 26 Mart 2015 tarihinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin Başkanlığına sunularak bunların Güvenlik Konseyi Senedi olarak yayımlanması istendi. Bu bildirgede şöyle bir iddia yer almıştı: Yemen'in cumhurbaşkanı Mansur Hadi'nin isteği üzerine, Yemen halkını savunma ve Husiler'e karşı müdafaa etme amacıyla Yemen'e askeri saldırılar başlatılmıştır.

Yemen'e kuralları ihlal edici bir şekilde saldıranlar, Ensarullah halk hareketinin yabancı güçlerin maşası olduğunu ve Yemen'in güvenlik ve istikrarını zedelediğini iddia ettiler. Böyle bir iddianın ortaya atıldığı dönemde ise Suudiler ve ortakları Mansur Hadi'nin daveti bahanesiyle uluslararası kuralları çiğneye çiğneye ve güvenlik ve istikrarı ve barışı eze eze Yemen'e saldırmaları yaşanmaktaydı. 

 

Mansur Hadi'nin Fars Körfezi İşbirliği Konseyine üye altı ülkeye yazdığı mektubun içeriği şu şekildeydi: Birleşmiş Milletler Antlaşmasının 51'inci maddesinde geçen müdafaa hakkına ve Arap Birliği Antlaşmasına ve ortak savunma anlaşmasına dayanarak, sizden Yemen ve halkını Husilerin saldırısına karşı, gelecek Aden saldırısı ve diğer Güney kentlerine yapılacak saldırılara karşı, ayrıca El-Kaide ve IŞİD gibi terörist gruplara karışı harekete geçmenizi istiyorum.

Mansur Hadi, Suudi ve ortakları için çıkardığı bu davetiyede, Husilerin de Yemenli olduğunu ve onların da diktatörlüğe karşı protesto hakkına sahip olduğunu, bir taraftan da Mansur Hadi'nin devamı sayılan Abdullah Salih diktatörlüğünü devirmek amacıyla yapılan Yemen devriminin bütün Yemen halkı tarafından yapıldığını unutmuştur.

 

Sanki Mansur Hadi, El-Kaide'nin Suudilerin Vahhabilik düşüncesinden türediğini ve IŞİD'in de Suudiler, Siyonist Rejim ve Amerika tarafından himaye edildiğini bilmiyor. Mansur Hadi'nin Yemen halkının isteklerini umursamadığı gibi, Suudi Arabistan liderliğindeki Koalisyonun Birleşmiş Milletlere sunduğu mektupta da Husilerin bölgesel güçler tarafından himaye edildiği ve gelecekte Yemen'i kendilerine bir üs haline getireceği iddiasında bulunmuşlardı. Yemen'e saldıran bu koalisyon bu içi boş iddialara ilaveten, kendi haksız saldırılarını izah etmek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Ama Suudilerin, Yemen devrimcilerinin ordunun balistik füzelerini ele geçirdiğinden dolayı duyduğu endişe,  Suudilerin Yemen'de güçlü ve bağımsız bir hükümetin kurulmasından ötürü ne kadar rahatsız olduğunu gözler önüne serdi. Suudiler ise Yemen'e karşı durmak için Mansur Hadi'nin müdahale davetiyesini, Yemen'e saldırının hukuksal izahı için kullandılar.

 

Mansur Hadi'nin daveti ise tamamen yasa dışı bir şekilde yapıldı. Nitekim Yemen'in Anayasasına baktığımızda Mansur Hadi'nin yasal cumhurbaşkanlığı döneminde bile Suudilerden Yemen'e saldırmak için askeri müdahalede bulunma çağrısı hakkına sahip olmadığı görünmektedir. Çünkü Yemen Anayasasının ilkelerine göre yasal cumhurbaşkanı bile yabancı ülkelerden Yemen'e müdahalede bulunması çağrısında bulunabilir diye bir izin verilmemiştir. Böyle bir şüpheli durum varken, geçici olarak cumhurbaşkanı olan ve sonradan istifa etmiş ve görev süresi bile bitmiş bir kişinin bu çağrıda bulunması kabul edilebilir bir şey değildir.

Yemen Anayasasının 37'inci ve 38'inci maddelerine esasen ülke istikrarını sağlamak amacıyla Yemen'e müdahalenin hangi koşullarda geçerli olduğu açıklanmıştır. Ancak bu koşullar ve 2015 yılındaki Suudilerin yaptığı müdahalenin gerçekleştiği dönemin kuşulları örtüşmemektedir.

Bu maddelerde, müdahalenin yasal olması için iki durum açıklanmıştır: İlki meclisin Anayasanın 37'inci maddesine esasen onay vermesi ve ikincisi ise Yemen Milli Savunma Şurasının cumhurbaşkanın başkanlığında ve Anayasanın 38'inci maddesine esasen onay vermesi.

 

Yemen Anayasasının 111'inci maddesinde, cumhurbaşkanının en üst silahlı kuvvetler komutanı olduğu yazılıdır. Ama cumhurbaşkanı meclisin onayı olmadan kendi başına silahlı kuvvetleri yönlendiremez veya başka ülkelerin müdahale etmesiyle ilgili karar veremez. Başka taraftan Yemen Anayasasının 38'inci maddesine istinaden Suudi saldırısı gerçekleşmeden önce milli savunma şurası bu konuyla ilgili bir toplantı yapmamıştır ve doğal olarak bununla ilgili bir karar da alınmamıştır. Bundan dolayı Arap koalisyonu ülkelerinin Mansur Hadi'nin davetiyle Yemen'e saldırmaları, Yemen Anayasasının açık bir ihlalidir. Ayrıca bu saldırının soncunda gerçekleşen her olay, Mansur Hadi'nin yemin ettiği maddelerin ve yetkilerinin açık bir ihlalinin göstergesidir. Bu sebeplerden dolayı, Suudi Arabistan'ın Mansur Hadi'nin çağrısını gerekçe göstererek Yemen'e saldırması da hiçbir şekilde yasal ve geçerli değildir.

 

Aslından Mansur Hadi, Yemen halkını temsil edecek yetkiye sahip olmadığı gibi yabancı güçlerin müdahalesine davetiye çıkarması da o derece geçersiz ve yasa dışıdır. Yemen Anayasasının 116'inci maddesine göre cumhurbaşkanlığı mevkiinin boş olduğu dönemde veya cumhurbaşkanının görevini yerine getiremeyecek durumda olması dönemlerde, onun görevleri en fazla 60 gün için cumhurbaşkanı yardımcısına devredilecek ve bu sürede cumhurbaşkanı seçimleri düzenlenecektir. Suudilerin Yemen'e saldırmasıyla bu seçeneğin gerçekleşmesi için gereken koşullar ortadan kalktı.

Yemen gazetelerinden El-Mesâr gazetesinin baş editörü Ali Câhiz, şöyle diyor: " Dönem hükümeti ve Mansur Hadi'nin istifası, barış anlaşmasını ortadan kaldırmak için yapılan bir girişimdi. Suudiler ve Amerikalılar bu kararda etkili oldular. Böylece Yemen'de siyasi krizin çözümünü baltaladılar. "

Yemenli yazar ve analist Muhammed Şemsân da Mansur Hadi ve Suudilerin Yemen çözüm sürecini durdurmak için kurduğu tezgâhla ilgili şu açıklamalarda bulundu: "Mansur Hadi ve hükümetin istifasıyla çok karışık bir siyasi süreç krizi başladı. Çünkü anayasa boşluğu hissedilmeye başlandı ve siyasi sürecin gelişmesine dair hiçbir kanıt veya gösterge de mevcut değildi. "

 

Demin değindiğimiz noktaların göz önünde tutulmasıyla beraber, Suudi Arabistan'ın Mansur Hadi'nin çağrısı üzerine Yemen'in iç meselelerine karışmasının uluslararası ve Yemen'in iç kuralları ve yasaları bakımından ne kadar yersiz ve yasa dışı olduğunu görüyoruz. Çünkü Mansur Hadi Suudilerin askeri müdahalesi başlamadan önce istifa etmişti ve bu durumda Mansur Hadi'nin Suudilerden askeri müdahalede bulunması isteği de tamamen gayri meşru sayılıyordu. Suudi Arabistan'ın Yemen'e müdahalesi sadece iki şartla meşru sayılabilirdi: ilki Mansur Hadi'nin hala görevinin başında olması ve anayasada yazılan maddeler göz önünde tutulması ve ikincisi ise Suudi Arabistan'ın Yemen'e saldırmadan önce bir durum raporu hazırlayıp Güvenlik Konseyine sunarak gerekli izni almasıydı.