Eylül 14, 2018 18:11 Europe/Istanbul

Geçen bölümde istifa etmiş Yemen Cumhurbaşkanı Mansur Hadi'nin Suudi Arabistan'ın Yemen'e askeri müdahale yapma çağrısının Yemen iç yasalarına aykırı olduğunu ele aldık.

Bugünkü programımızda ise Suudi Arabistan askeri güçlerinin Yemen'de açık insan hakları ihlallerini gözden geçireceğiz. Suudi Arabistan Rejiminin askeri güçlerinin Yemen'deki insan hakları ihlalleri o kadar açık ve nettir ki, bütün uluslararası bağlayıcı insan hakları belgeleri, özellikle de Uluslararası insan hakları Bildirgesi ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi'nden oluşan Uluslararası İnsan Hakları Antlaşması bile ihlal edilmiş durumdadır. İşte bu bölümümüzde bu sorunu konu edineceğiz.

 

Suudi Rejiminin Yemen'e askeri müdahalede bulunarak on binlerce sivil Yemenliyi yaralayıp öldürmesi, uluslararası insan hakları bildirgesi ve uluslararası insan haklarının ciddi bir ihlali sayılmaktadır. Suudi Arabistan'ın bu tür ihlallerine ilaveten, insan haklarını himaye etme ve uluslararası silahlı çatışmalarda sivil insanların himaye edilmesi temel hakları içerikli olan 19 Aralık 1968 yılında kabul edilen 2444 nolu karar, 16 Aralık 1969 yılında kabul edilen 2597 nolu karar,9 Aralık 1970 yılında onaylanan 2674 ve 2675 numaralı kararları da Suudi Rejimi silahlı güçleri tarafından ayaklar altına alınmıştır. Suudi koalisyonun Yemen'deki kullandığı silahlar ve yöntemler, Cenevre dörtlü Konvansiyonlarının kurallarına da aykırıdır. Hâlbuki bu konvansiyonlardaki ilkeler, bağlayıcı kurallar kapsamındadır.

 

Suudi Arabistan 1948 yılında uluslararası insan hakları bildirgesinin kararlaştırıldığı dönemde, ta başından beri olumlu bakmıyordu ve bu kararla ilgili oylamada da çekimser oy kullandı. Ama Suudi Arabistan bile insan hakları bildirgesine karşı açık bir itirazda bulunamadı çünkü bu bildirgenin içeriği bütün ülkeler için bağlayıcı ve gerekliydi. Bu yüzden de Suudi Rejimi temsilcileri, Birleşmiş Milletler oturumlarında bu konuyla ilgili hiçbir itirazda bulunmamış ve sessiz kalmışlardır. Uluslararası ortamda böyle bir tavır takınan Suudi Arabistan, ülke içinde ise insan haklarını hiçe saymaktadır. Yemen'e askeri müdahalede bulunması da bu çerçevede değerlendirilmelidir. Çocuk hakkı, kadın hakkı, yaşlı ve savunmasız insanlar hakkı, gelişme hakkı, barış hakkı, yaşama standardı hakkı, yemek, ev ve temiz suya sahip olma hakları ve benzeri birçok hak, Suudi Arabistan'ın Yemen'de ihlal ettiği insan haklarının sadece bir bölümüdür.

 

Suudi Rejiminin Yemen saldırısında kullandığı misket bombaları, insan hakları izleme örgütü gözlemcileri raporlarında da belgeli bir şekilde insan haklarının açık bir ihlali sayılmıştır. Bu olayın trajik ve aynı zamanda komik olan tarafı ise Suudi Rejiminin Yemen'deki açık insan hakları ihlallerine paralel olarak Suudi Rejiminin insan hakları konseyinin üyeliğine seçilmesidir. Halbuki görünüşte 47 üyeden oluşan konseye üye olan ülkeler en üst seviye insan hakları standartlarına sahip olmaları şarttır. Kuşkusuz Suudi Rejiminin insan hakları düşmanlığı Yemen saldırısında bir daha gözler önüne serildi ama Batı ülkelerinin çifte standartlı siyasetleri yüzünden, Suudi Arabistan'ın insan hakları konseyi üyeliğinin askıya alınması için gereken Birleşmiş Milletler Genel Kurulu üyelerinin üçte biri oyları alınamadı. 

 

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği 2017 yılında çıkardığı kararla, bir uluslararası ve bölgesel tanınmış uzmanlardan oluşan grubun Yemen'deki insan hakları ihlallerinin tespiti için gönderileceğini kararlaştırarak bu grubun bir yıl içerisinde insan hakları ihlalleri raporunu hazırlayıp BM insan hakları konseyine teslim etmesini istedi. Görünen o ki, Birleşmiş Milletler'e göre insani felaketle karşı karşıya kalan Yemen'e insan hakları ihlallerini araştırmak için gönderilen en yüksek uluslararası oluşumdur. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi başkan yardımcısı Kate Gilmore, Yemen'deki insani durumu dünyadaki en vahim ve kritik durum olarak değerlendirerek bu alandaki ihlallerin bağımsız olarak araştırılmasının gerekli olduğunu söyledi.

 

 Halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkı, insan haklarının en temel ilkelerindendir. Suudi Rejimi ise Yemen'e saldırısı öncesi ve sonrası sürekli Yemen'de insan hakları ilkelerini ayakları altına almaktan çekinmemiştir. Birleşmiş Milletler Antlaşmasının birinci maddesinin ikinci fıkrasında halkların kendi kaderlerini tayin etme konusuna yer verilmiştir. Bu antlaşmanın 11'inci maddesinde de bu ilke milletler arası dostane ve barışçıl ilişkilerin bağlayıcı ilkesi olduğuna değinilmiştir. Uluslararası insan hakları bildirgesinde de halkların kendi kaderini tayin etme ilkesine yer verilmiştir. Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi ve Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinde de halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkı başka insan haklarının en üstünü olarak sayılmıştır. Suudi Rejimi ise Yemen'de böyle bir hakkı rahatlıkla ayakları altına aldı. 2011 yılında, diktatörlük, baskı ve ekonomik kriz bataklığında çırpınan Yemen halkı, Ali Abdullah Salih'in dikta rejimine karşı koymaya çalışarak gerçekte kendi kaderlerini tayin etme yoluna başvurdular. Suudi Rejiminin Yemen'e askeri müdahalede bulunması ise Yemen halkının insan haklarını elde etme yolunda büyük bir darbe oldu.

 

Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin 3'üncü maddesinde, kişisel özgürlük ve güvenlik, insan hukuku ve özgürlüklerinin baş tacı olarak tanımlanmıştır. Bu sözleşmenin ikinci maddesinde ise kişisel özgürlük ve güvenlik hakkının ırk, renk, cinsiyet, dil, mezhep, siyasi düşünce ve her hangi düşünce farkı gözetmeksizin ve milli ve sosyal köken, servet seviyesi, doğum yeri ve her hangi başka durum gibi ayrımcılık yapılmaksızın riayet edilmesi şart olduğu söylenmiştir. Ama Suudi Arabistan'ın hava saldırıları ve özellikle Şiiler, Husiler ve Yemen Ensarullah hareketinin militanlarının bulunduğu bölgelerdeki yerleşim yerlerini bombalaması, Suudi Rejiminin Yemen halkının hayat hakkını ihlal ederek Yemenlileri Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin 9'uncu maddesinde söz konusu olan kişisel güvenlik ve özgürlükler hakkından da mahrum bırakmıştır.

 

İran İslam Cumhuriyeti Adalet Bakanı Seyyid Alirıza Âvâyî, Yemenlilerin insani haklarının açık şekilde ayaklar altına alınmasıyla ilgili 27 Şubat günü 2018 yılında Cenevre'de gerçekleşen insan hakları konseyi toplantısında şöyle bir açıklamada bulundu:" Yemen'deki savaş her gün daha da şiddetlenerek devam etmekte ve sonu da görülmemektedir. Bu bir insani felakete yol açmış bir durumdur. Büyük bir yıkım ve insan hakları ihlalleriyle karşı karşıyayız. Bu ülkenin geniş çaplı bir yaprtırıma tabi tutulması ve ithalat hakkına sahip olmaması, yemekten yakıta kadar halkın ihtiyacı olduğu maddelerin kıtlığından dolayı 17 milyon Yemenli büyük bir felaketle karşılaşmış bulunuyor. İnsani yardımların Yemen'e ulaştırılamaması bu kâbusu Yemenliler için daha da korkunç bir vaziyete getirmiştir. Birleşmiş Milletler Teşkilatının açıklamalarına göre anılan durum son yıllarda bir ülkenin dünyadaki en büyük ve kapsamlı bir kıtlık yaşamasına sebebiyet verecektir.