Ekim 01, 2018 11:08 Europe/Istanbul

Sohbetimizin birinci bölümünde kısaca Libya’nın geçmişten günümüze dek yaşadığı süreci gözden geçireceğiz ve daha ileriki bölümlerde bu ülkenin durumun detaylı bir şekilde ve muğlak ufkunu ve karmaşık gelişmelerini hep birlikte ele alacağız.

Libya 6.4 milyon nüfuslu bir ülkedir. Bu ülkede yaşayan insanlar Arap ve barbar soylarından gelir. Libya’nın devrik lideri Muammer Kaddafi 42 yıl boyunca bu ülkede hüküm sürerek Arap liderlerin arasında en uzun süre iktidarın başında kalan lider oldu. Kaddafi 1969 yılında  Libya’nın dönem padişahı birinci İdris’e karşı kanlı bir darbenin ardından iktidarı ele geçirdi.

2010 yılının sonuna gelindiğinde ve Tunus ve Mısır’da başlayan İslamî uyanışın ardından Libya’da İslamî uyanış dalgasından etkilendi ve halk itirazları başladı. Gerçi protestocular Kaddafi tarafından en sert biçimde bastırıldı, ama sonunda bu protestoların yayılması ve NATO’nun askeri müdahalesi ile Kaddafi devrildi.

Libya halkının itirazları ve Kaddafi’nin NATO paktının 2011 yılında BM güvenlik konseyinin 1973 sayılı kararnamesi çerçevesinde askeri müdahalesi ile devrilmesi, Libya’da köklü değişikliklere yol açtı. Bu arada Batılı devletlerin müdahaleci uygulamaları ve Kaddafi sonrası ortaya çıkan iktidar boşluğu bu kez Libya’da terör örgütlerinin türeyerek faaliyet yürütmelerini zemin hazırladı.

Evet, biraz önce de belirtildiği üzere Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgesinde domino taşı gibi yaşanan gelişmeler Tunus, Mısır, Libya ve Yemen’de dikta rejimlerin bir bir devrilmesi ile sonuçlandı. Fakat Batılı devletlerin müdahaleleri ve bu ülkelerde ortaya çıkan iktidar boşluğu tekfirci terör örgütlerinin türemesine yol açtı.

Aslında bu örgütler bundan önce ve dikta rejim şartları ve kapalı siyasi atmosferde uyuyor ve fırsat kolluyordu. Bu yüzden inkılaplardan sonra ve dikta siyasi nizamların devrilmesinin ardından siyasi iktidardan pay istemeye başladılar.

Libya’da halk Kaddafi’nin 42 yıllık diktatörlüğü sona erdikten sonra Libya demokrasiye doğru ilerlemesini umuyordu. Ancak bu ülkede demokrasi bir yana halk her gün daha geniş çapta şiddet olaylarına sahne olmaya başladı.

Kaddafi devrildikten sonra Libya’da onlarca irili ufaklı örgütün arasında silahlı çatışmalar başladı ve ülkenin siyasi açıdan parçalanması ve merkezi güçlü bir yönetimin yokluğu Libya’yı dünyanın en karışık ve kaos içinde olan ülkesi yaptı, öyle ki siyasal bilimler uzmanları bu ülkeden iflas eden devlet şeklinde söz etmeye başladı.

Böylece Libya’da 2011 yılından sonra farklı eğilimleri ile onlarca örgüt türedi. Bu örgütleri önümüzdeki bölümlerde detaylı olarak ele alacağız.

Libya’da reformcusundan ılımlısına ve radikalinden tekfircisine kadar türeyen çeşitli selefi örgütlerin birbiriyle karşı karşıya gelmesi ve ayrıca seküler ve liberal gruplarla sürtüşmeleri, ülkede merkezi güçlü bir yönetimin yokluğu ile birlikte Libya’da siyasi denklemleri daha da karmaşık hale getirdi ve bu ülkenin ufkunu muğlak hale getirdi. Özellikle Irak ve Suriye’de tekfirci IŞİD terör örgütü hezimete uğradıktan sonra terör faaliyetini sürdürmek için Libya ve Afganistan topraklarının yolunu tuttu.

Ayetullah-ul Uzma üniversitesi öğretim üyesi Dr. Mehdi Muhammednia Libya’da iktidar boşluğu hakkında şöyle diyor:

Hali hazırda Libya’da güç ve kuvvetin önemli ağırlıkları olan ve bu ülkede iktidarın en önemli iddialı tarafları sayılan gruplar ve güçler, Tabrak yönetimi ile Trablus yönetiminin uzlaşmasından doğan milli vahdet hükümeti, General Halife haftar’a bağlı hareket, geleneksel İslamcılar ve selefi tekfirci örgütlerden ibarettir. Gerçi Libya’nın sirte, Derna ve Leysi gibi bir çok önemli kenti başta olmak üzere bir çok bölgesi tekfirci terör örgütü tarafından temizlendi, fakat Libya’da iktidar boşluğu ve bölgesel ve bölge dışı güçlerin müdahaleleri, başta IŞİD olmak üzere tekfirci terör örgütlerinin yeniden yapılanarak ortaya çıkmalarına zemin oluşturuyor.

Libya’yı tekfirci terör örgütlerinin türemesine müsait hale getiren konulardan biri, bu ülkenin jeo politik konumu ve geniş çöl alanlarıdır. Bu duruma bir de ülkenin aşiret yapısı eklenince Libya’da çok özel şartları oluşturuyor. Nitekim bu yüzden Libya’dan teröristlerin güvenliği sığınağı ve cenneti ve eğitimleri ve üye toplamları için en uygun ülke şeklinde söz ediliyor. Bu arada İtalya kıyılarından 350 km uzaklıkta bulunan bu teröristlerin Avrupa için de ciddi bir güvenlik sorununa dönüştüğü anlaşılıyor.

Aslında Libya gelişmelerini irdelerken, bölgesel aktörlerin yanı sıra bölge dışı aktörlerin de rolünü gözardı etmemek gerekir. nitekim bu aktörler Libya’yı adeta birbiriyle rekabet arenasına çevirdi. Mısır, Arabistan, BAE, Katar, Türkiye, ABD, Rusya ve özellikle İtalya ve Fransa başta olmak üzere Avrupa ülkelerinin her biri Libya’da siyasi gelişmelerde kendilerine bazı çıkarlar gözetliyor. Bu aktörlerden her biri Libya’da siyasi gelişmeleri kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmeye çalışırken, bu çaba Libya’da iç krizin daha da tırmanmasına yol açıyor.

Gerçekte bölgesel ve bölge dışı güçlerin müdahaleleri ve aralarındaki çıkar çatışması Libya’nın siyaset arenasına da sıçradığı gözleniyor. Bu durum Libya’da geniş kapsamlı bir uzlaşmaya varmayı zorlaştırıyor.

Genel bir değerlendirmede ise Libya’nın bugünkü şartları ülke içinde etnik ve aşiret temelinde rekabetlerin yanı sıra bölgesel ve küresel bazda da rekabetlerin aynası olduğu söylenebilir.

Öte yandan Irak ve Suriye’de tekfirci terör örgütlerinin yenilgisini, bu örgütlerin tamamen yok edildiği şeklinde telakki edilmemesi gerektiği anlaşılıyor, zira tekfirci selefilik düşüncesi dünyanın bir çok bölgesinde radikalizme yatkın olan gençlerin arasında iyice kök saldığı gözleniyor. Libya ise birbiriyle bir türlü uzlaşamayan silahlı grupların arasındaki çatışmalar ve tekfirci terör örgütlerinin uyguladıkları şiddet yüzünden ciddi hakimiyet boşluğu ile karşı karşıya bulunuyor.

Bu arada Libya’da kritik şartlar ecnebi güçlerin müdahaleleri yüzünden halâ devam ediyor. Libya’da Aralık 2015’te Fayiz Sırac krizzede ülkesinde iktidarın başına geçti. Sırac hemen milli vahdet hükümetini ve kabinesini kurdu. BM ise Trablus’ta çalışmalarını sürdüren Fayiz Sırac başbakanlığındaki milli vahdet hükümetini Libya’nın resmi yönetimi olarak tanıdı.

Ancak buna karşın milli vahdet hükümetinin esas rakibi, Trablus’ta Halife Gavil liderliğinde milli kurtuluş hükümeti adı altında bir başka hükümeti kurarak faaliyet eden İslamcılardan oluşuyor. Aslında bugün Libya’da güvenlik sorunları ve siyasi istikrarsızlığın önemli bir bölümü Trablus’taki bu rakip hükümetin faaliyetlerinden kaynaklanıyor. Gerçi Halife Gavil bir kaç kez iktidarı milli vahdet hükümetine vermeyi açıkladı, fakat bu karar pratikte resmi bir şekilde uygulanmadı ve milli vahdet adındaki resmi hükümetin yanında milli kurtuluş hükümeti Libya’da iktidar iddiasını sürdürmeye devam etti.

Tabrak parlamentosu ise,Halife Haftar komutasındaki Libya milli ordusunun desteklediği parlamentodur.

BM önerisine göre Libya’da parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri 2018 yılının sonuna kadar düzenlenmesi gerekiyor, ancak bu işin asla kolay olmadığı ve gerçekleşmesi yolunda bir çok engel bulunduğu anlaşılıyor. Libya’da faaliyet yürüten siyasi grupların ihtilafları ve her birinin iktidardan pay iddiasında bulunması ve tekfirci terör örgütlerinin varlığı bu engellerden bazılarıdır.

Bundan başka ekonomik sorunlar, Batılı devletler ve bölgede bazı malum Arap rejimlerin Libya’nın içişlerine müdahaleleri de bu ülkede seçimlerin düzenlenmesi yolunda diğer bazı engellerdir. Gerçi BM tarafından tanınan Faiz Sırac başbakanlığındaki milli vahdet hükümeti  ve Libya’nın güçlü generali Halife Haftar bir süre önce 2018’in sonuna kadar parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin düzenlenmesine yardımcı olma yönünde söz verdiler, fakat iki taraf arasındaki engeller, uzlaşmaları yolunda en büyük engeli oluşturuyor.

Arap birliği genel sekreteri Ahmet Ebulkayt ise Libya’da 2018’in sonuna kadar seçimlerin düzenlenmesi gerektiğine vurgu yaptığı açıklamasında bu sürecin başarısızlıkla sonuçlanması, Libya krizinin devam edeceği anlamına geldiğini belirtti.