Aralık 28, 2018 12:38 Europe/Istanbul

Bugünkü sohbetimizde Bakü – Riyad ilişkilerinin şekillenmesinde vahabi tarikatını ve mezhep unsurundan yararlanmanın etkisin hangi düzeyde ve ne biçimde olduğunu gözden geçirmek istiyoruz.

Aslında Bakü – Riyad ilişkilerine bakıldığında, Azerbaycan Cumhuriyeti eski sovyetler birliği dağıldıktan sonra Suud rejiminin desteklediği vahabi odakların nüfuz etmek istedikleri hedeflerden biri olduğu rahatça anlaşılır.  Nitekim Azerbaycan Cumhuriyeti 1991 yılında bağımsızlığını ilan etmesi ve ardından halkın geçim sıkıntısı şiddetlenmesinin ardından bu ülkeye Hristiyan ve başka örgütlerin yanı sıra vahabi örgütler de hayırseverlik ve yardım maskesi altında Azerbaycan’a gelmeye başladıkları gözleniyor.

Suud rejimi, kuveyt ve BAE’ine bağlı sözde hayır örgütleri karabağ savaşında mülteci durumuna düşen insanların sıkıntılarından Azerbaycan cumhuriyetine nüfuz etmek için yararlandılar. Suud rejimi ayrıca Medine’de İslamî üniversiteye dini ilimler talebelerini cezbetme bahanesi ile aslında Azerbaycan cumhuriyetinde vahabi tarikatı için üye cezbetme hareketini ta 1990’lı yılların başından itibaren faaliyete geçti. Suud rejimi Medine İslamî üniversitesinden mezun olan Azerbaycan asıllı mezunların üzerinden Azerbaycan cumhuriyetinde vahabi hareketini oluşturarak takviye etmeye başladı.

Bu süreçte ilginç olan nokta, Azerbaycan cumhuriyetinde diyanet işleri devlet komitesi ve yerel medya organları gibi kurumların şia mezhepli ülkelerin dini ilimler merkezlerinden mezun olan talebelere yönelik tüm olumsuz tepkilerine karşın vahabi eğitim merkezlerinden mezun olan talebelerin konusunda sessiz kalmalarıdır.

Azerbaycan cumhuriyetinde vahabi hareketine Kamet Süleymanov adında bir zat liderlik ediyor. Süleymanov, Ebu Bekir camii adı ile anılan Nerimanov bölgesinin Cuma camiinin cemaat imamıdır. Bu cami vahabi örgütlerin arasındaki iç anlaşmazlıklar ve bir el bombasının patlamasından sonra Ağustos 2008’de faaliyetlerini bir nevi askıya almıştı.

Ancak vahabilerin Azerbaycan’ın dönem Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in yardımları ile Ebu Bekir camii adını alan Nerimanov camiinde faaliyetleri hiç bir zaman tam olarak durmadı. Vahabilerin Bakü’de toplandığı merkez olan bu camide el bombası Ağustos 2008’de patladıktan ve cami yargı süreci çerçevesinde kapandığı açıklandıktan sonra vahabilerin Süleymanov liderliğindeki faaliyetleri aşağı yukarı yeraltı faaliyet şeklinde devam etti.

2015 yılından sonra ve Bakü ve Riyad liderleri arasındaki ilişkiler daha da aktif hale gelmesinin ardından şimdi Ebu Bekir camiinin yeniden açılması konuşuluyor ve Süleymanov ve diğer vahabi liderlerin bu camiye daha fazla uğramaya başladığı belirtiliyor. Suud rejimine bağlı olan bu zat 26 Haziran 2017’de ve yaklaşın on yıl aradan sonra vahabilerin Ramazan bayramı namazını Bakü caddelerinden birinde kıldırmayı başardı ki bu da açıkça Arabistan’ın Bakü’de nüfuzunun artmaya başladığının işaretiydi. Bu gösteri hareketi, Azerbaycan cumhuriyetinde şiaların sokaklarda ve caddelerde her türlü dini merasim düzenlemeleri yasaklanmasına karşın vahabilerin bu alanda tam özgürlüğe kavuştuklarını gösteriyordu.

Gerçekte Azerbaycan cumhuriyetinde Müslüman halkın vahabilerin faaliyetleri hakkında kaygıları doruk noktasına ulaştığı bir sırada vahabiler başkent Bakü’de açık bir alanda siyasi bir manevra yaparak ve din kisvesi ve Ramazan bayramı namazı maskesi altında gövde gösterisi yaptı. Aslında vahabilerin Bakü’de toplanması ve Kamet Süleymanov’un sokak ortasında hutbe okuması, hem de Arabistan’da resmi Ramazan bayramı tarihinden iki gün sonra, bu hareketin siyasi bir hareket olduğunu ispat etti. Oysa bundan önce Süleymanov başında bulunduğu örgütün Azerbaycan Cumhuriyeti devletinin yasalarına tabi olduğunu ve devletin belirlediği takvime göre Ramazan bayramı namazını kıldıracağını belirtmişti, oysa bu vahabi örgüt Azerbaycan cumhuriyetinin şia çoğunluğu ile aynı günde Ramazan bayramı namazını kılmamak için 26 Haziran gününü seçmişti ve böylece Süleymanov Ramazan bayramı namazını devletin ilan ettiği 25 Haziran tarihinden bir gün sonra kıldırdı

Azerbaycan cumhuriyetinde Kamet süleymanov elebaşılığındaki vahabi örgütün Ebu Bekir camiinde aşikar faaliyetinin doruk noktasında The State internet dergisinin muhabiri yayımladığı bir raporda şu vurguyu yaptı: Bakü’nün en kalabalık semtlerinden birinde yer alan bu camiye gelen vahabilerin  sayısı h er geçen gün daha da artıyor. Kamet Süleymanov bu camide Azerbaycan devletinin korktuğu Suud rejiminde okunan radikal hutbelerin tarzında hutbeler okuyor. Bu arada Azerbaycan Cumhuriyeti devletinin bu tür camileri art arda kapatmasına karşın Ebu Bekir camiine faaliyetlerini sürdürmesine izin vermesi de tuhaf bir durum olarak algılanıyor.

Ancak daha sonraki yıllalrda Suriye krizi ve en az bin kadar Azeri vahabinin Azerbaycan cumhuriyetinden Irak ve Suriye’ye gidip tekfirci IŞİD terör örgütü saflarına katılması Bakü yönetimi için tehlike çanlarını çalmaya başladı. Azerbaycan cumhuriyetinde vahabi elebaşıları radikalizm ve teröre karşı olduklarını beyan ettikleri resmi açıklamalarına rağmen perde arkasında radikalizm ve tekfircilik propagandası yapıyor ve halkı Suriye’de IŞİD gibi radikal örgütlere katılmaya teşvik ediyordu. Arabistan’da eğitim alan Ali Han Musayev gibi radikal unsurlar, Suriye’de yaşanan durumun cihat gibi bir durum olduğunu ileri sürerek halkı bu cihada katılmaya davam ediyordu.

Bu arada 2016 yılında Suriye’den geri dönen iki vahabinin tutuklanması bu gerçeği gün ışığına çıkardı. Özellikle Azerbaycan Cumhuriyeti milli güvenlik bakanlığından General Eldar Mahmudov’un alınması da vahabilerin bazı gizli yıkıcı faaliyetlerini gün ışığına çıkardı. Gerçi vahabilerin radikal eğilimleri ve faaliyetleri Bakü devlet adamlarına radikalizmle mücadele bahanesi ile vahabilerin yerine asil şia gruplara saldırma bahanesi oluşturduğu belirtilmelidir.

Azerbaycan Cumhuriyeti meseleleri uzmanlarından Hasan Güli bu konuda şöyle diyor: Amerika, siyonizm ve Batı ve bazı Arap ülkelerinde vahabi liderleri onların gayri meşru servetini ve gücünü ve sömürücü hedeflerini ve zalimane ülkülerini tehdit eden tek şeyin dünya halkının İslamtalepliği olduğunu ve bu hareketin siyasi ve ideolojik modelini İslam’ın tek kurtarıcı mezhebi olan Şia mezhebinin zulüm karşıtlığı ve adalettalepliğinden elde edilen akaid ve deneyimleri oluşturduğunu çok iyi biliyorlar. Dolaysıyla bunlar güç, mezhep ve servet gibi ortak araçları olan şom bir üçgen oluşturarak Şia mezhebi ile mücadele etmek istiyorlar. İran’dan sonra dünyanın ikinci büyük Şii ülkesi olan Azerbaycan Cumhuriyeti de bu ittifakın hedefleri arasında yer alıyor.

Bu yüzden Bakü ve Riyad son yıllarda Azerbaycan cumhuriyetinde vahabiliğe eğilim politikasını yeni bir aşamaya taşıdı, ki bu aşama, toplumun alt kesimlerinden vahabi tarikatına üye toplamaktan biraz farklıdır. Yeni dönemde vahabiler daha çok devlet kurumlarıyla işbirliği yaparak nüfuzunu arttırmaya çalışıyor. Bu kurumlardan biri ise Azerbaycan Cumhuriyeti diyanet işleri devlet komitesidir. Bu devlet kurumunun yetkilileri Arabistan’ın davet ve irşad bakanlığı ve kral Abdullah dinler ve kültürler arası diyalog merkezi ile sürekli işbirliği içindedir.

Bundan başka Azerbaycan Cumhuriyeti cumhurbaşkanlığı stratejik etüt merkezi ile Arabistan’ın kral Faysal etüt merkezi, İslamî etüt merkezi ve diplomatik etüt merkezi arasındaki işbirliği de Bakü ve Riyad’ın güdümlü işbirliği arasında yer alıyor. Bu süreçte  Bakü’den bazı siyasi, kültürel ve medya heyetlerinin Arabistan’da Cenaderiye festivaline katılmaları ve Azerbaycan cumhureyitinde vahabi ideolojisini yaygınlaştırmayı amaçlandıran eserlerin çevrilmesi ve yayımlanması da vahabi ideolojisini yaygınlaştırmayı amaçlayan diğer bazı faaliyetlerdir.