Ocak 18, 2019 11:29 Europe/Istanbul

Geçen bölümde Suudi Rejimin Yemen'deki insanlığa karşı işlediği cinayetlerin hala sistematik bir şekilde devam edildiği gerçeğini inceledik. Bugünkü bölümde ise bu gerçeğin başka boyutlarını ele almak istiyoruz.

Sistematik veya geniş çaplı saldırılar ve şiddet dolu girişimler, insanlığa karşı suçların yapıldığına dair kanıtlardır. Şiddet dolu, geniş çaplı ve anormal sayıdaki saldırılar, bir cinayetin sadece savaş suçu olmadığını, bunun bir insanlık suçu olduğunu  kanıtlayan bir belgedir. Elbette ki bir insanlık suçunun işlenmiş olması için sadece bir saldırının yapılması yeterli değil. Bunun anlamı, sivil insanlara yönelik uygulanan kontrolsüz şiddettir.

Sivil halka yönelik geniş çaplı veya sistematik bir saldırının olup olmamasının belirlenmesi için uluslararası yargı süreçlerine bakmak lazım. Mesela Yogoslavya Uluslararası Ceza Divanı, İnsanlığa Karşı İşlenmiş Suçlar kanununun 648'inci fıkrasında geçen tanıma göre geniş çaplı bir saldırı, sivil insanlar kitlesine saldırmak olarak tanımlamıştır.

Uluslararası Ceza Divan'ı tüzüğünün yazılması sırasında insanlığa karşı işlenen suçların yapıldığına dair bir şart olarak sayılan sivillere yapılan geniş çaplı ve sistematik saldırılara dair ifadeler yer almaktadır. Elbette bir kişi tarafından da geniş çaplı bir saldırıya maruz kalan insan grubu da insanlığa karşı suça maruz kalmıştır. Uluslararası Ceza Divan'ı tüzüğünün 7'inci maddesinin birinci fıkrasına esasen sivil bir insan grubuna yapılan saldırının geniş çaplı ve sistematik olması için birkaç kıstas mevcuttur. Bunların birisinin belirlenmesi halinde bu saldırı geniş çaplı ve sistematik sayılacaktır.

 Bu kriterlerin birçoğu Suudi Arabistan'ın Yemen saldırısında açıkça görülmektedir. Birleşmiş Milletler Teşkilatı'na bağlı insani yardım koordinasyon ofisinin 2017 yılında yayınladığı rapora göre Suudi Arabistan'ın 2015 yılının Mars ayında başlattığı Yemen saldırısından beri 8 bini aşkın Yemenli ölmüş ve 50 bin Yemenli ise yaralanmıştır. Bu saldırılar neticesinde 22 milyon insan, yardıma muhtaç bir vaziyete gelmiştir. " Bu verilere Suudi Arabistan'ın 2018 yılındaki saldırılarından etkilenen insanları da eklemek lazım.

Uluslararası hukuka esasen, insanlığa karşı suçları işleyenlerin belli olması, bu cinayetlerin yapıldığına dair kabul edilen bir başka kanıttır. Suudi Arabistan'ın Yemen aleyhine başlattığı savaş sonucunda, muhakkak Suudi Veliahtı, Muhammed bin Selman, Yemen'de insanlığa karşı işlenmiş birçok suçun faillerinden birisidir. İngiltere'de faaliyet yapan The Guardian gazetesinin raporuna göre, Suudi Arabistan, Batılı ülkelerin gözünün önünde ve onların olaylara göz yumması sayesinde insanlığa karşı işlenmiş en büyük suçlara imza atmaktadır.

 Bu raporda, Yemen'de işlenen insanlığa karşı suçların asıl faili, Suudi savaş bakanı ve Suudi Veliahtı Muhammed bin Selman olarak belirtilmiştir. Çünkü bu genç şehzade, Suudi Krallığının stratejisini belirleyen kişi olarak Yemen savaşını başlatmış ve böylece binlerce suçsuz insanın ölmesine neden olmuştur.

Suudi Krallığının resmi temsilcisi ve aynı zamanda Mescid-ül Haram'ın imamı ve hatibi olan Abdürrahman es-Sudeys ise Yemen'e karşı başlatılan savaşı şer'î bakımdan izah etmeye çalışıp böylece binlerce insanın ölmesine neden olarak, bu insanlığa karşı işlenmiş cinayette suç ortağı haline gelmiştir. Suudi Arabistan'ın arkasında duran devletler ise kuşkusuz bu cinayetlerde suç ortağı sayılmalıdırlar. Hukuki delillere dayanarak bu devletlerin yetkilileri ve başta gelenleri de Yemen'deki insanlığa karşı işledikleri cinayetlerden dolayı yargılanmalıdır.

Maalesef büyük Batılı devletler, Suudi Arabistan'ın Yemen'e vahşice saldırısına ve insanlığa karşı işlenen suçlara göz yummuş bir vaziyettedir. Bunun nedeni ise, Suudi Arabistan'ın Batılı devletlerin en önemli silah tüketicisi ve alıcı olduğu gerçeğidir. Birleşmiş Milletler Teşkilatı'na göre Yemen'de yaşanan insani dram, insanlık tarihinde az görülmüş bir dramdır. Çünkü Suudi Arabistan, uluslararası insani yardımların aç ve ilaçsız Yemen halkına ulaşmasını engellemektedir ki bu da kınanması gereken bir mevzudur.

Bu hususta İran İslam Cumhuriyeti dışişleri bakanı, Muhammed Cevad Zarif şöyle bir açıklama yaptı:" Amerika devletinin, Suudi Arabistan'ı Yemen'i kuşatmasında himaye etmesi, kuşkusuz bu devletin Yemen mazlum ve suçsuz insanlarının katliamında ortak olduğu anlamına gelir. Böylece Amerika devleti bu insanlığa karşı işlenen cinayetlerden dolayı sorumludur ve cevap vermek zorundadır. Amerika dışişleri bakanının ise herkesten daha iyi bildiği bir gerçek var. O da Suudi Arabistan'ın kasten bütün barış görüşmelerini başarısız olmaya itmesi gerçeğidir. "

İnsanlığa karşı işlenen suçlara delalet eden birçok maddi ve somut delilin yanı sıra, sivil insan kitlesinin saldırıya maruz kalması, geniş çaplı ve sistematik saldırı, bu suçları işleyen faillerinin belli olması ve ayrıca suçun manevi unsuru olarak faillerin bile bile insanlığa karşı suç sayılan işlere girişmesi gibi kriterler de insanlığa karşı işlenmiş bir suçun belirlenmesi için zaruridir.

Uluslararası Ceza Divanı tüzüğünün 7'inci maddesinin birinci fıkrasında, insanlığa karşı işlenmiş suçun demin değindiğimiz manevi unsurları ile ilgili bir açıklama yapılmıştır. İnsan Haklarını İzleme Örgütü'nün açıklamalarına esasen saldırgan Suudi Koalisyonu, kasten Yemen'de insanlık suçu işlemiştir. Suudi savaş uçakları, sivil ve askeri hedefler arasında hiçbir fark gözetmeksizin her yeri bombalamış ve yüzlerce insanın ölümüne neden olmuştur. Ayrıca Suudi Arabistan'ın Yemen saldırısında, katliam, işkence ve sivil halkı zor durumda bırakarak göçe mecbur etme gibi olayların yaşanması, insanlığa karşı işlenen suçların açık bir kanıtıdır.

İnsanların köle olarak çalıştırılmaları, göçe zorlanmaları, hapse atılmaları, cinsel tecavüze uğramaları, cinsel köle olarak çalıştırılmaları, fahişeliğe zorlanmaları, isteksiz olarak hamile kalmaları, çocuk düşürmeye zorlanmaları, kaçırılmaları ve Apartheid'a maruz kalmaları gibi özgürlüklerinin kısıtlanması da  Suudilerin Yemen'deki işlediği cinayetlerin sadece bir kaçıdır.

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu, UNICEF'in 2015 yılının Ağustos ayının istatistiklerine göre, Suudi Arabistan'ın Yemen'e karşı başlattığı savaşın ilk üç ayında, BMGK milyon 300 bin kişi evlerini terk etmek zorunda kalmıştır. UNICEF'in Ocak 2017 yılının verilerine göre ise 2 milyon 200 bin sivil Yemenli'nin avare edildiği ve bunların yarısının çocuk olduğu ortaya çıkmaktadır. Birleşmiş Milletler Teşkilatı'nın 2017 yılının sonlarında hazırladığı raporda ise 16 milyon Yemenli'nin sağlıklı içme suyuna ulaşamamasını ve 900 bin insanın kolera hastalığına yakalandığını ve bunların 2200'ünün öldüğü belirtildi.

Rusya ve İslam Âlemi Stratejik Bakışlar Grubu Başkanı, Şamil Sultanov, Yemen'de işlenen insanlığa karşı suçların sorumluluğunun, hem Suudi Arabistan ve hem Amerika'ya ait olduğuna vurgu yaparak şöyle bir açıklamada bulundu:" Suudi Rejiminin Yemen'deki insanları bombalaması, özellikle San'a'daki yas merasimine saldırarak birçok insanın ölümüne sebep olması, Amerika'nın yüz karası sayılacaktır. Çünkü ABD her sene onlarca milyarlık silahı bu Rejime satarak böyle bir cinayetlerin yapılmasına zemin hazırlıyor. Bugün ise Amerika dünya kamu oyununu aldatmaya çalışarak Suudi Arabistan ve ortaklarının himayesinden vazgeçeceği ihtimalinden söz ediyor. Halbuki Yemen'de işlenen insanlığa karşı suçların bu denli yumuşak bir muameleye tabi tutulması asla yeterli değil.

Sultanov'un dediğine göre Amerika da tıpkı Avupalı ortakları gibi Yemen'de işlenen bu cinayetlere göz yumarak, ne denli insan haklarını suiistimal ettiklerini ve bu konuda ne kadar güvenilmez olduklarını ortaya serdiler. Böylesine bir utanmaz tavır sergileyen Batılı devletler, Batıda ahlakın çöküşünü ve yolsuzlukların kök saldığını dünyaya gösterdiler. Birleşmiş Milletler Teşkilatı ise Batılı güçlerin maşası haline gelerek barış ve güvenlik garantörlüğü özelliğini kaybetmiştir. İşte bundan dolayı, Birleşmiş Milletler genel sekreterlerinin, dünyadaki barış ve güvenliğin sağlanması konusundaki ifadeleri de tamamen işlevsiz hale geliyor."  

Batı Asya uzmanı, İranlı Muhammed Moradi ise bu konunun endişelendirici bir gerçek olduğuna vurgu yaparak, Yemen'e yapılan saldırının dördüncü yıl dönümü münasebetiyle yazdığı raporda şu cümlelere yer verdi:" Suudi Koalisyonu uzun zamandır Yemen halkının direnişini kırmak istiyor. Bunun için yerleşim yerlerini, hastaneleri, ekonomik altyapıları, su ve elektrik tesisatını, ulaşım yollarını, köprüleri, okulları, çarşıları ve hatta camileri ve mescitleri bile en ağır hava saldırılarla yıkmaya çalışıyor. Bu saldırılar neticesinde, binlerce kadın, çocuk ve yaşlı insan ölmüş veya sakatlanmıştır. Bu bariz ve geniş çaplı saldırılar ve cinayetlere rağmen acaba Yemen'i kendi yayılmacı siyasetleri uğrunda harabeye çeviren ve binlerce günahsız insanın ölümüne sebep olan Suudi Veliahtı ve ortaklarının yargılanmasını istemek haklı bir girişim değil midir? Acaba bunun zamanı gelmemiş mi?"

İnsanlık faciasının yaşandığı bu sıralarda, doğal olarak dünya kamuoyu da bu cinayetleri işleyen insanların muhakeme edilmesinden yanadır. Git gide dünya kamuoyu da Suudi Arabistanlı canilerin yargılanmasının kaçınılmaz olduğuna kanaat getirmektedir.