Şubat 01, 2019 19:20 Europe/Istanbul

Bugünkü programımızda Hz. İbrahim as'ın eşinin Kuran'da değinilen hayatını konu edineceğiz.

İlahi peygamberler hareketi içerisinde kadınlar da etkin ve yapıcı roller üstleniyorlardı. Hz. İbrahim as, Hz. Musa as, Hz. İsa as ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed saa döneminde de hep kadınlar özel bir yere sahip olmuşlardır. Bu dönemlerde kimi kadınlar beşeriyet tarihini etkilemeyi bile başarmışlardır. Hacer adlı değerli bir kadının Hz. İbrahim'in yanında yer alması veya Firavun'un eşi olan Asiye'nin Hz. Musa'nın yanında yer alması veya Hz. Meryem'in Hz. İsa yanında yer alması, kadınların semavi dinlerin yayılmasında ne denli önemli bir mevkiye sahip olduklarının kanıtıdır. Bu seçkin kadınların hayatları üzerinde kafa yorduğumuz zaman kadınların da ilahi dinler sayesinde yüce bir makama ulaştıklarını ve kadınların etkili konumunu ortaya koyduğunu anlayabiliriz

Hz. İbrahim as kitap sahibi olan Ulû'l Azm peygamberlerden sayılır. İbrahim as tevhid ve monoteizme dayalı dinin kurucusu ve dünyaca tanınmış bir peygamberdir. Onun kurduğu din dünyanın sonuna kadar hayatını sürdürecek ve birçok insanın iflahına neden olacaktır. Hz. İbrahim dediğimiz zaman akla iki kadının ismi gelir. Pak yürekli ve iffetli bir kadın olan Sare Hz. İsa'nın sır taşı ve eşidir. Bir başka kadın da iman, sabır ve tevekkül simgesi Hacer'dir.

Sare, peygamberler ve tevhidin yayılması incelemelerinde özel bir konuma sahip olan faziletli bir kadın örneğidir. Sare doğal güzelliğinin yanı sıra kendi döneminin zengin kadınlarından da sayılırdı. Sare birçok tarım arazisi ve birçok hayvanın sahibi idi. Buna rağmen onun aradığı İbrahim gibi genç, cesur ve mert bir kişi idi. İbrahim as dünyanın maddi imkanlarından yoksun olan bir yetimdi. Ancak onun faziletleri ve insani değerlere sahip olması Sare'nin ona gönül vermesine sebep oldu.

Hz. İbrahim'in fütüvveti ve mertliği herkesçe bilinen bir özellikti. Bu yüzden Sare bütün mal varlığını İbrahim as'a devretti. Hz. İbrahim ise bu hayvanlara ve mallara en iyi şekilde bakarak öyle bir mertebeye ulaştı ki yaşadığı Kusa bölgesinde kimse onun mertebesine ulaşamazdı.

İmam Sadık as'dan nakledilen bir rivayete göre şöyle söylenmektedir:" Sare çok sayıda koyun ve tarım arazisi ile çok zengin bir kadındı. Sare işleri Hz. İbrahim as'a devrettikten sonra koyunların sayısı ve tarım arazilerinin sayısı arttı. O kadar ki artık Hz. İbrahim ve Sare'den daha varlıklı yaşadıkları Kusa Riya bölgesinde yoktu."

İbrahim as ile evlenmeden önce zaten refah ve servet içinde olan Sare, peygamber ile ortak hayatında büyük çilelere katlandı ve örnek bir şekilde sabır ve rıza göstererek Allahu Tealanın imtihanlarından başarı ile geçerek ihlasını ve köleliğini ispatlamış oldu.

Bilindiği üzere Hz. İbrahim dağda doğdu ve orada da peygamber olarak seçildi. Hz. İbrahim kendisinden önceki ve sonraki peygamberden çok farklıdır. Çünkü Hz. İbrahim nübüvvet mertebesinden daha üstün olan imamet mertebesine de ulaşacaktı. İbrahim as bu makama ulaşmak için bütün ilahi imtihanlardan başarı ve yüzü ak bir şekilde çıkması lazımdı.

İbrahim as uzun yıllar çocuk sahibi olamadı. Bu süre içerisinde zamanını hep ibadet, yalvarış ve yakarış ile geçiriyordu. Allah'a hiçbir şikâyette bulunmuyordu ve tek söylediği şuydu:"Allah'ım uygun görürsen bana bir çocuk ver."

Birkaç yıl geçmesinin ardından Sare de çocuk sahibi olmayacağını anladı. İşte bu yüzden çok layık ve takvalı bir kadın olan kendi hizmetkârı Hacer'i İbrahim as için eş olarak seçerek İbrahim as'ın yolunu devam ettirecek  bir çocuk sahibi olmasını istedi. İbrahim as Sare'nin bu isteğine olumlu yanıt verdi ve Hacer ile nikahlandı.

Bu dönemden itibaren Hacer artık bir hizmetkar değil Allah Resulü Hz. İbrahim'in eşi idi. Hacer Hz. İbrahim'in yaşlılık dönemindeki huzurunun artması sebebi oldu. Bu evlilikten kısa bir süre sonra Hacer hamile oldu ve nihayetinde zorluklara katlanarak İsmail adlı bir çocuk doğurdu. İşte bu çocuk, yüzünde ve alnında nübüvvet ışığından dolayı paralayan çocuktu. Bu döneme kadar çocuksuzluğun hüznü ile üzülen Hz. İbrahim eşsiz bir heyecana kapıldı. Çünkü onun neslinden olan İsmail aracılığı ile onun peygamberliğinin devam edileceği müjdesi verilmişti. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed saa ve on iki parlak yıldız da bu fidanın ürünü olarak dünyayı nur ve neşe ile doldurdular. İsmail, İbrahim as için sadece bir çocuk değil bir asır çile ve müjdenin acı bir dönemden sonra gelen tatlı bir hediye idi. Buna karşı Sare çocuk sahibi olmadığı için hala üzüntü içindeydi. Sare kendi istem dışı davranışlarından dolayı İbrahim as'dan Haceri ve İsmaili yaşadıkları yerden uzaklaştırmasını ve başka yere taşınmalarını sağlamasını istedi. İbrahim as ise eşinin bu isteğini kabul edip Hacer ve İsmaili başka bir yere taşıdı.

Sare Allah’ın lütuflu olduğuna her zaman inanıyordu. Bir gün Hz. İbrahim as’a şöyle dedi:” Yaşlı ve güçsüzüm ancak içimdeki ümit ışığı hala yanıyor ve çocuk sahibi olacağıma inanıyorum. İlahi güç bu sorunu çözmeye kadirdir. Senden bana dua etmeni istiyorum.” İbrahim as Sare’nin bu isteğini kabul edip Allahu Teala’dan Sare’nin arzusunun gerçekleştirilmesini istedi. Allah Peygamberi Hz. İbrahim as’ın duası icabet oldu ve Sare sonunda yaşlılık döneminde bir çocuk sahibi oldu. Bu konu ile ilgili Hud suresinin 69’uncu ila 73’üncü ayeti kerimelerinde şöyle buyrulmaktadır:” Andolsun, elçilerimiz (melekler), İbrahim’e müjde getirip “Selâm sana!” dediler. O, “Size de selâm” dedi ve kızartılmış bir buzağı getirmekte gecikmedi.  Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içinde bir korku duydu. Dediler ki: “Korkma, çünkü biz Lût kavmine gönderildik.” İbrahim’in karısı ayakta idi. (Bu sözleri duyunca) güldü. Ona da İshak’ı müjdeledik; İshak’ın arkasından da Yakûb’u. Karısı, “Vay başıma gelenler! Ben bir kocakarı ve bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım? Gerçekten bu, çok şaşılacak bir şey!” dedi. Melekler, “Allah’ın emrine mi şaşıyorsun? Allah’ın rahmeti ve bereketi size olsun ey (peygamber ocağının) ev halkı! Şüphesiz O, övülmeye lâyıktır, şanı yücedir.” dediler.

Sare takvalı ve güzel huylara sahip olduğundan dolayı uzun yıllar zor ilahi imtihanlarda Hz. İbrahim Halil’in pak ve tehzipli varlığının yanında kalmayı başardı. Allah’ın evliyası ve hak ehlinin nasibi olan meleklerle konuşmak ve görüşmeye bile layık görülen bir kadındır Sare. Bu olaydan yola çıkarak tevhidî ve monoteist kültürde kadınların da tıpkı erkekler gibi yüce ve değerli bir konuma sahip olabilecekleri anlaşılmaktadır. Kadınlar da güçlü imana ve katışıksız takvaya sahip oldukları takdirde meleklerle konuşabilme ve Allah’ın lutfü ve rahmetini içeren beşaretlerini alabileceklerini gösteriyor.

Kadınların ev işlerindeki rolü çok özel ve seçkin roldür. Hukuksal bakımdan bu konu ile ilgili kadınlar için bir sorumluluk belirlenmemesine rağmen ailenin sevgi, muhabbet ve sefası ortamı gereği kadınlar da erkeklerin yanında yer alarak ailenin refahı ve huzuru için çaba göstermesi ve kadınların sanatçı ve şefkatli ruhundan kaynaklı güzel zevki ile gelecek neslin eğitimi ve terbiyesi için güvenli ve düzenli bir aile ocağı hazırlaması gerekiyor. Kuran-ı Kerim’de kadınların evdeki rolleri ile ilgili belirlediği örnekte daha çok kadınların misafirleri  ağırlaması meselesi ele alınır. Bu doğrultuda Kuran-ı Kerim’de meleklerin Hz. İbrahim as evine gelmesi ve Hz. İbrahim’in eşi tarafından ağırlanması bir kadının evdeki sorumluluklarını açık bir şekilde ortaya koyuyor.

Rahmetli Allame Meclisi’ye göre Hz. İbrahim as’ın eşi Sare’nin şahsiyeti ve kemalinin göstergesi ve sebebi, onun Hz. İbrahim’in misafirlerini ağırlamak ve ev işlerini yapmasıydı. Sare Hz. İbrahim’in misafirlerini ağırlamak için her zaman hazırdı. Allahu Teala Sare’nin bu iyi özelliğini Kuran’-ı Kerim’deki Hud suresinin 71’inci ayetinde şöyle açıklamıştır:” İbrahim’in karısı(misfirleri ağırlamak için) ayakta idi....”

Sare misafirleri ağırlamakta o kadar maharetli ve başarılı idi ki davetsiz misafir geldiği zaman bile misafiri en iyi ve eksiksiz bir şekilde ağırlamayı başarıyordu. Nitekim Kuran-ı Kerim’deki Hud suresinin 69’uncu ayeti kerimesinde Sare’nin bu özelliği ile ilgili şöyle buyrulmaktadır:”..... kızartılmış bir buzağı getirmekte gecikmedi.”

Sare Hz. İbrahim as’a iman getiren ilk kadındı. Sare, Hz. İbrahim as’ın ateşe atılması olayında Allah’tan İbrahim’in kurtarılmasını istedi. İşte tam da bu sebepten dolayı İbrahim, Sare ve Lut diyarlarından kovuldular ve Şam diyarına doğru yola koyuldular. Sare Hz. İbrahim’in davetinin yayılması için yolculuk ve gurbet çilesini çekmeye razı olur. Nihayet parlak bir ömür ve hidayete erdiren yolda bulunarak Hz.       İbrahim Halil’i desteklemesinden sonra 120 yaşındayken Allah rahmetine kavuştu.