Şubat 05, 2019 12:55 Europe/Istanbul

İran İslam İnkılabı zafere kavuşur kavuşmaz İran milletinin temel ülküleri olan istiklal ve özgürlük ilkelerini hayata geçirdi. Nitekim İmam Humeyni -ks- çok güzel ve anlamlı bir sözünde şöyle buyuruyor: İnkılabın şafağı, istiklal ve özgürlük güneşinin doğuşudur.

Her ülkede halk ve hükümet, o ülkenin kalkınması ve ilerlemesinde temel rolü ifa eder. Eğer bu iki etkenin uygulamaları koordineli ve uygun olursa, o zaman o ülkenin çeşitli alanlarda ilerlemesine ve gelişmesine ümitvar olmak mümkün. Ancak eğer hükümet halkına değer vermezse, o zaman halkın da ülkelerinin geleceğinde hiç bir etkili rolü olamaz ve ülkeleri çeşitli alanlarda gelişme kaydetmez. Bu durum, İran’da İslam inkılabı zafere kavuşmadan önceki dönemde söz konusuydu.

İran’da İslam inkılabından önceki dönemde despot Pehlevi rejimi halktan ziyade, ecnebi devletlere güveniyor ve onlara dayanıyordu. Pehlevi rejimi halkı tehdit ederek ve büyük baskı uygulayarak halkı toplumum siyasi ve askeri meydanlarında etkili olmalarını engelliyordu. Fasık ve zalim Pehlevi rejimi İran milletine ülkenin geleceğinde rol ifa etme alanında hiç bir hak tanımıyor ve özgürlük ve bağımsızlık isteyen kesimleri de en sert biçimde bastırıyordu. Bu şartlarda ülkenin kalkınmaması ve ilerlememesi doğaldı, nitekim çok az bir ilerleme de ancak ecnebilerin yardımı ile gerçekleşmişti; ancak halkın iktisadi ve geçim durumu git gide kötüleşiyordu.

İran milleti Pehlevi rejiminin zulüm ve baskıları ve ayrıca ecnebi odaklara bağımlılığı ve ülkenin kötüye giden iktisadi durumundan acı çekmesi doruk noktasına ulaştığı bir sırada İmam Humeyni -ks- liderliğinde bu fasık ve zalim rejime karşı ayaklandılar ve inkılaptan sonra düzenlenen ilk referandumda da yüzde 98’lik kahir bir çoğunlukla ülkenin yönetim sistemi için İslam Cumhuriyeti nizamını seçtiler.

Bugün İslami nizamın kurulduğu günün üzerinden yaklaşık kırk yıl geçiyor. İran milleti bu yıllarda küresel istikbarın tüm yaptırımları, sekiz yıllık dayatılan savaş ve her türlü iktisadi ve siyasi baskılara karşı dimdik ayakta kalarak bu nizama olan bağlılığını gözler önüne serdi.

Bu yıllarda İran milleti ve İslami nizamın bir dizi kazanımları da oldu.

Şimdi gelin hep birlikte bu kazanımların bazılarını gözden geçirelim.

İran milletinin başlattığı İslami hareket çeşitli hedeflerin peşindeydi, ancak bu hedeflerin arasında üç hedef milletin temel istekleri olarak ön plana çıkıyordu. Bu üç istek istiklal, özgürlük ve İslam Cumhuriyeti nizamıydı, ki her üçü İslam inkılabı zafere kavuştuktan sonra gerçekleşmiş oldu.

Aslında İslam Cumhuriyeti nizamı İran milletinin attıkları sloganlarda sürekli gündeme gelin ve sonunda da  gerçekleştirdikleri İslam inkılabının en önemli getirisidir.

Bu nizam demokrasiyi halkın İslami inançları çerçevesinde uyguladı ve bu açıdan Batı’nın sözünü ettiği demokrasini ciddi rakibi oldu. İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei dini demokrasi hakkında şöyle diyor: Biz yeni bir tecrübeyi kazandık. Biz demokrasiyi dinimizden aldık. Bizim demokrasimiz maneviyat ve dinimizle beraberdir. Dolaysıyla bizim demokrasimiz, dini demokrasi adını aldı, İslam Cumhuriyeti ile sonuçlandı.

İslam Cumhuriyeti nizamının bir başka önemli ilkesi, nizamın liderliğini üstlenen “velayeti fakih”tir. Ancak bu liderin belli bir çerçevede belli özelliklere ve kriterlere sahip olması gerekir. İran İslam Cumhuriyeti anayasası veliyi fakihin şartlarını takva, adalet, şecaat, yöneticilik, tedbir, iç ve dış meseleleri bilmek, İslami meselelerin uzmanı olmak şeklinde beyan etmiştir.

Liderin en önemli görevi nizamın temel politikalarını belirlemek ve iyi bir şekilde uygulanmalarını gözetlemektir.  Veliyi fakihin bir başka temel görevi, ülkenin yargı erki Başkanı, devlet radyo televizyon kurumu Başkanı, ordunun ve İslam inkılabı muhafızlar ordusunun üst düzey komutanları gibi bazı üst düzey siyasi ve askeri yetkililerini atamak veya azletmekten ibarettir. Veliyi fakih ayrıca üç erkin arasındaki ilişkileri düzenlemek ve aralarındaki muhtemel ihtilafları çözümlemekle yükümlüdür

İslami nizamın liderini, yani veliyi fakihi, halkın üyelerini seçtiği Bilgeler meclisi üyeleri seçer ve faaliyetlerini gözetler ve herhangi muhtemel bir suç durumu veya gerekli şartları kaybetmesi gibi durumlarda onu görevden alır. İran İslam Cumhuriyeti nizamının kırk yıllık mazisi ise liderin nizamın korunması ve halkın temel haklarının ihlalinin önlenmesi ve iç ve dış alanlarda sorunların çözümlenmesinde önemli rol ifa ettiğini gösteriyor.

İslam Cumhuriyeti nizamının İran milletine sunduğu bir başka armağanı, çeşitli alanlarda kavuştukları özgürlüktür. İran milleti gerçekte uzun yıllar, despot Pehlevi rejiminin baskısı altında yaşamış ve medeni özgürlükleri ezilmiştir. Nitekim o dönemde rejim karşıtı en ufak sözün sonu hapis ve işkenceydi. Bu yüzden İran milletinin İslam inkılabı sürecinde en önemli isteklerinden biri, tüm insanların özgürlüğe kavuşmalarıydı.

Bugün İran İslam Cumhuriyeti nizamında İran milleti medya, siyasi parti ve diğer teşekküllerin aracılığı ile görüşlerini özgürce beyan edebiliyor. İran halkı ayrıca seçim sandıklarının başına gelerek ülkenin liderinden cumhurbaşkanına ve milletvekillerinden kent ve köy konseylerinde temsilcilerine kadar kendi hür iradeleri ile seçim yapıyor.

İran İslam Cumhuriyeti nizamının kırk yıllık hayatı boyunca 3 referandum, 12 cumhurbaşkanlığı, 10 İslami Şura Meclisi milletvekilliği, 5 bilgeler meclisi üyeliği, 5 kent ve köy konseyleri üyeliği ve bir de anayasa bilgeleri seçimleri düzenlenmiş, ki bu da yaklaşık her yılda bir seçim demektir.

Gerçekte İran milleti İslam Cumhuriyeti nizamının onlara sunduğu seçim hakkından yararlanarak kendi kaderlerini belirleme sürecine ortaklık ediyor. bundan başka İran’da dini azınlıklar da bu milletin bir parçası olarak bu özgürlükten yararlanıyor ve İran İslam Cumhuriyeti anayasasına göre İslami Şura Meclisinde kendi milletvekillerini bulunduruyor.

Öte yandan medya organları da İslam inkılabından sonra büyük bir özgürlük çerçevesinde ülkenin siyasi, sosyal iktisadi ve kültürel meselelerini irdeliyor ve yetkililerin varsa kötü icraatını açıkça eleştiriyor. Yine medya organlarının sayısında da büyük artış gözleniyor. Yeni medya organları farklı görüşlere sahip olan farklı kitleleri temsil ederek yetkililere yönelik eleştirel görüşlerini paylaşıyor.

Bağımsızlık, İran milletinin İran İslam İnkılabı sırasında gündeme getirdikleri bir başka önemli talepti. Zira eski Pehlevi rejimi Amerika devletine bağımlı bir şekilde hareket ederek Amerika’nın dikte ettiği politikaları uyguluyor ve rejimin yetkililerini Amerika’nın isteklerine uygun olarak belirliyordu. Amerika ayrıca o dönemde İran’a yüklü miktarda silah ve başka ürünleri satarak İran’ın milli zenginliklerini açıkça talan ediyordu. Bundan başka 50 bin kadar Amerikalı müsteşar İran’ın askeri alanını denetliyordu, üstelik bu zümreye ödenen maaş İran silahlı kuvvetlerine mensup olanların hepsinden daha fazlaydı ve her türlü imkanlar da onlara sunuluyordu.

İran’ın zenginlikleri sadece Amerika tarafından yağmalanmıyordu. İngiltere, Fransa, Almanya ve hatta korsan rejim İsrail bile İran’ın zenginliklerini talan eden rejimlerin arasında yer alıyordu. Bu durum İran milletinin aşağılanmasına sebebiyet veriyordu.

Ancak İslam inkılabı Amerika ve diğer ecnebilerin elini İran’ın üzerinden kesti ve despot şah rejimini devirerek İran milletine istiklal, izzet ve iktidar kazandırdı. İran böylece ecnebi sultası altında inleyen başka milletlere de emsal teşkil etmeye başladı.

Bugün İran İslam Cumhuriyeti nizamı halkın oylarına dayanarak ve ecnebilerin müdahalesine izin vermeksizin ülkeyi en iyi biçimde yönetiyor ve bu da Amerika başta olmak üzere Batılı sömürücü güçleri çileden çıkarıyor.

İran İslam Cumhuriyeti ayrıca dış politika alanında da bağımsız bir tutum sergiliyor ve büyük bir iktidarla İran milleti ve dünyanın diğer mazlum milletlerinin haklarını savunuyor.

İran İslam Cumhuriyeti anayasasının 152. maddesi açıkça İran’ın dış politikası her türlü sultacılığa ve sultaya boyun eğmeye karşı olduğunu ve ülkenin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü korumanın yanı sıra tüm Müslümanların haklarını savunduğunu ve sultacı zorbalara boyun eğmeyeceğini ve başka ülkelerle karşılıklı barış içinde yaşadığını vurguluyor.

Amerika ve siyonist rejim İsrail’in sultacılığına karşı çıkmak ve Filistin, Lübnan, Suriye ve Yemen gibi mazlum milletleri savunmak da bu bağımsız politikanın çerçevesinde gerçekleşiyor.

Buna göre İran İslam İnkılabı zafere kavuşur kavuşmaz milletin istiklal ve özgürlük gibi temel ülkülerini gerçekleştirdi. Nitekim İmam Humeyni -ks- çok güzel ve anlamlı bir sözünde şöyle buyuruyor:

İnkılabın şafağı, istiklal ve özgürlük güneşinin doğuşudur.

Bu arada İran İslam Cumhuriyeti anayasası 9.maddesinde de İran İslam Cumhuriyeti nizamında özgürlük ve istiklal ve vahdet ve toprak bütünlüğü nizamın birbirinden ayrılmaz ilkeleri olduğunu ve bu ilkeleri korumak milletin ve devletin görevi olduğunu vurguluyor.

Bir başka ifade ile İslam inkılabının getirilerini korumak bu getirileri kazanan milletin görevidir, nitekim İran milleti son kırk yılda bu değerli kazanımları en iyi biçimde koruduğunu ispat etmiştir.

Etiketler