Mart 15, 2019 17:00 Europe/Istanbul
  • Hş. 1397 yılında siyonist rejim İsrail

Yeni hicri şemsi yılına girerken bazı ülkelerde geçen sene yaşanan gelişmeleri ele aldığımız programımızın bugünkü bölümünde korsan rejim İsrail gelişmelerini gözden geçirmek istiyoruz.

Geçen seneyi siyonist rejim İsrail için hezimet yılı nitelemek mümkün. Geçen sene İsrail Kasım 2018’de Gazze şeridine dayattığı savaşta iki gün kısa bir sürede hezimet uğraması ve genelde intifada hareketine karşı başarısızlığı bu rejimde siyasi ve askeri alanlarda krizleri iyice tırmandırdı.

Aslında siyonist rejimin bu denli perişan bir duruma düşmesinin kökleri, bu rejimin yayılmacı ve tecavüzcü mahiyetine dayanıyor. Bu durum özellikle bu rejimin zati sorunu olan geniş çaplı fesat ve ırkçılığa dayalı politikaları ile bütünleşince de temellerini daha da şiddetli bir şekilde sarstığı ve pratikte siyasi belirsizliğe ve iktidar boşluğuna ve özellikle iktisadi ve güvenlik krizine sebebiyet verdiği anlaşılıyor.

Gerçekte korsan İsrail’in bölge milletlerinin direnişi karşısında fiyasko hezimeti ve iç arenada şiddetli krizlere maruz kalması ve uluslararası arenalarda da iyice inzivaya itilmesi, 2018 yılında eli kanlı rejimin konumunu iyice sarstı. Nitekim bu rejimi saran kriz ve siyaset arenasında istikrarsızlık rejimin geleceğini parlamento erken seçimlerine endeksledi.

İsrail’de erken seçimlerin Nisan 2019’de düzenlenmesi bekleniyor. Ancak mevcut şartları değerlendiren siyaset gözlemcileri 2018’i bu rejimde krizlerin şiddetlendiği yıl olarak tanımlıyor.

Son aylarda ise siyonist rejim elebaşıları arasında ihtilafların iyice tırmandığı ve bu çerçevede eleştirilerin ucu siyonist Başbakanı ve koalisyon hükümetinde yer alan bakanlara kadar yöneldiği gözleniyor. Bu durum en son İsrail kabinesinde iki bakanın istifasına yol açtı.

Aslında İsrail kabinesinde ihtilafların tırmanması, Gazze şeridine dayatılan iki günlük savaşta alınan yenilginin ardından koalisyon hükümetine sıkılan son kurşun ve bu kabinenin siyasi intiharı olarak yorumlandı.

Siyonist rejimde siyasi durumun parlamento erken seçimlerine doğru yönelmesi, bu rejimde siyasi perişanlığın işareti ve daha vahim siyasi belirsizliğe sürüklendiğinin belirtisidir. Kuşkusuz önümüzdeki günlerde korsan İsrail’de siyaset arenası yeni tur ihtilaflara ve siyasi partilerin siyasi ve iktisadi haraç ve pay ve güç savaşına sahne olacaktır. Bu durum, bu rejimin 2019 yılında da erken seçimlerden kaynaklanan siyasi çalkantılarla karşı karşıya kalacağını gösteriyor.

Korsan İsrail’de siyasi savaşlar ve iktidar kavgasının yeni turu, bu işgalci rejim ağır iktisadi kriz ve bunun doğal sonucu olarak halkın geniş çaplı itirazları ile karşı karşıya bulunduğu bir sırada başlıyor.

Gerçekte siyonist İsrail’de yoksulluk ve sosyal alanda çelişkiler ve itirazların dalgası Tel aviv elebaşılarına tehlike çanlarını çoktan çalmaya başladığı anlaşılıyor. Bu gerçeği ise Tel aviv’de çeşitli çevreler bile itiraf ediyor.

İsrail’de yaşanan iktisadi kriz aynı zamanda bu rejimde yaşayan insanların iktisadi politikalardan hoşnutsuzluğunu tetikliyor. Aslında İsrail’de iktisadi durumun vehameti, bu rejimin elebaşılarının fesadı ve kötü yönetiminin sonucu ve bütçenin önemli bir bölümünü savaş çığırtkanlığı ve sultacı emellerine ayırmalarının ürünüdür. Bu bağlamda uzmanlar siyonist toplumun hastalığı konusunda çeşitli gerekçelerden söz ediyor. Siyonist toplumda insani değerlerin yokluğu ve ayrıca şiddet içerikli düşüncelerin hakimiyeti ve güvenlik atmosferi ve Tel aviv elebaşılarının maceracılığı pratikte siyonist vatandaşları daimi bir ızdırapta tuttuğu anlaşılıyor.

İsrail’de basın organlarının raporları bu rejimde organize suç ve mafya çetelerinin faaliyetleri iyice şiddetlendiğini gösteriyor. Bu durum doğal olarak İsrail’de sosyal güvensizlik şartlarını arttırıyor. Batılı devletlerin Batı Asya bölgesine dayattıkları çakma bir rejim olan İsrail rejimi, şimdi türlü iç krizler ve özellikle elebaşılarının ahlaki ve mali fesat durumları gibi durumlarla karşı karşıya bulunuyor. Aslında siyonist rejim sosyal fesat konusunda da Batılı toplumları çoktan solladığı anlaşılıyor, öyle ki bugün bu rejim ahlaki sapkınlıkları olanların cenneti sayılıyor.

Bugün siyonist rejim İsrail’de fesat bu toplumun köklü bir meselesi olduğu anlaşılıyor. Nitekim Tel aviv elebaşılarının fesat dosyalarına her gün bir yenisi ekleniyor. Bu tür ifşaat genellikle siyasi ihtilaflar ve iktidar savaşları çerçevesinde gün yüzüne çıkıyor. Bu çerçevede siyonist rejim Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun mali fesat dosyaları da bu rejimin Gazze’ye 2018’de dayattığı iki günlük savaşta hezimete uğramasından sonra siyonist rejim elebaşıları arasında direnişe karşı acizliğin yüzünden tırmanan ihtilaflardan sonra gündeme geldi. Bu tür ifşaat korsan İsrail’in her zaman fesat ve ahlaki bozukluk simgesi olarak gündemde olmasına ve mevkiyi kimseye kaptırmamasına sebebiyet veriyor.

İsrail gelişmelerine bakıldığında, bu rejimin şom tarihi boyunca elebaşılarının fesat işlemediği hemen hemen hiç bir dönem olmadığı anlaşılır, nitekim bu rejim tarihi boyunca elebaşılarının fesat dosyaları ile uğraşmak zorunda kalmıştır.

Son yıllarda İsrailli yetkilerin işledikleri suçlarla ilgili birçok dosya açılmıştır. Siyonist rejim Başbakanı Netanyahu’nun mali fesat dosyaları bu rejimin elebaşılarının işlediği binlerce suçtan sadece bir kaçını oluşturuyor.

İsrail’de rejim elebaşılarının vatandaşlarının gözünde itibar ve değer kaybı pratikte bu rejimde siyasi depremlere yol açıyor. Son zamanlarda Başbakan Netanyahu’ya karşı yükselen muhalefet ve mali fesat dosyalarının gündeme getirilmesi, Netanyahu’nun siyasi hayatının sonuna yaklaştığı şeklinde yorumlanıyor.

Siyonist rejimin karşı karşıya bulunduğu köklü krizlerden biri ise nüfus meselesidir. Bu sorun İsrail’den tersine göç sürecinden kaynaklanıyor ve İsrail’in varlığını ciddi bir şekilde tehdit etmeye başladığı anlaşılıyor.

Siyonist rejimin yayımladığı resmi verilere göre son yıllarda 850 bin Yahudi İsrail uyruklu oldukları halde işgal altındaki Filistin topraklarını terk ettiler. Filistin’den Yahudilerin tersine göç sorunu, Tel aviv elebaşılarını ciddi bir şekilde düşündüren sorunlardan biridir. Gerçi birçok Yahudi işgal altındaki Filistin’den adeta kaçarak bu rejimin yarattığı tehlikeden kurtulmayı başardığı anlaşılıyor.

Siyonist rejimi özellikle intifada hareketine karşı acizliğini şiddetlendiren bir başka sorun, İsrailli gençlerin askerlik yapmaya karşı çıkmaları ve İsrail ordusundan kaçmalarıdır. Bu durum siyonist rejimin yayılmacı ve sultacı politikalarının temel dayanağı olan siyonist orduda kritik şartların söz konusu olduğunu ortaya koyuyor.

Bir süre önce İsrail’de yayımlanan Haaretz gazetesi, İsrail’de askerlik yapmayı reddeden veya İsrail ordusundan kaçan gençlerin sayısını 20 bin olarak açıkladı. İsrail parlamentosu istatistik merkezinin verilerine göre de her yıl yüzlerce asker gözaltına alınıyor.

Bundan başka siyonist rejim vatandaşlarının bu rejimden hoşnutsuzluğu protesto eylemleri, grev, sivil itaatsizlik ve sosyal gerginlikler şeklinde ortaya çıkıyor. Gerçekte işgalci bir rejim olan İsrail rejimi uluslararası arenalarda hiç bir meşruiyeti olmadığı gibi kendi vatandaşlarının gözünde de pek fazla bir meşruiyeti ve makbuliyeti olmadığı ve sonu yok olmaktan başka bir şey olmadığı anlaşılıyor.

Öte yandan İsrail’de Başbakan Netanyahu’nun mali fesat suçlarının ifşa edilmesi ile sonuçlanan siyasi sürtüşmelerin tırmanması, siyonist Başbakanı iyice sıkıştırmaya başladığı gözleniyor. 2009 yılında iktidarın başına geçen Netanyahu şimdiye kadar üç kez parlamentoyu feshetti. Bu durum hiç kuşkusuz İsrail için bedeli ağır olan bir durumdur, nitekim Tel Aviv’i içeriden sarsmanın yanında uluslararası arenalarda da ciddi sıkıntılarla karşı karşıya getirmiştir.

Ancak İsrail’de iç arenada yaşanan onca ihtilaflara ve iktidar savaşına karşın bu rejimin mazlum Filistin milletine karşı cinayetleri ve şiddet uygulamaları hiç durmadı. Bu konu, İsrail’de iktidar için kavga eden ve birbiriyle kapışan siyonist liderlerin konu Filistin ve Filistin milletinin hakları olunca aralarında hiç bir anlaşmazlık olmadığını gösteriyor.

Bu arada siyonist rejimin mazlum Filistin milletine karşı şiddet uygulaması son dönemde kaygı verici boyutlara ulaştığı gözleniyor. Nitekim siyonist rejimde siyasiler erken seçim kampanyaları sırasında sürekli Filistinlilere karşı daha fazla şiddet uygulanması gerektiğinden söz ediyor.

İsrail’de erken seçim tarihi yaklaştıkça bu rejimde siyaset arenası, siyasi partilerin rekabet alanına dönüştüğü anlaşılıyor. İsrail’de erken seçimlerin Nisan ayında yapılması bekleniyor. Aslında bu seçimlerin Kasım 2019’da yapılması gerekiyordu. Bu seçimlerde en çok dikkat çeken konu, biraz önce de belirtildiği üzere siyonist politikacıların daha fazla oy kazanmak için Filistin halkına daha fazla şiddet uygulama sözü vermeleridir. Bu ise siyonistlerin insanlık karşıtı ırkçı mahiyetlerini gün yüzüne çıkarıyor.

Aslında sultacılık ve yayılmacılık ve baskı, işgalci rejimin mahiyetidir ve bu uğurdu Filistin halkının haklarını tamamen çiğnemekten de çekinmedikleri ve tüm siyonist siyasi kanatların bu konuda hemfikir oldukları belirtilmelidir.