Mayıs 10, 2019 15:19 Europe/Istanbul

Bu bölümde Kuran’da hikayesi anlatılan Firavun’un eşi Asiye hikayesine göz atmak istiyoruz.

Asiye, Firavun’un eşi olmasına rağmen imanlı ve sabırlı kadınlardan olup örnek bir Müslüman kadın olarak tanınmaktadır.

İslam İnkılabı lideri Ayetullah Hamenei bu büyük kadın ile ilgili şöyle buyurmuşlardır:” İslam’da kadınların faaliyet göstermesi için üç alan belirlenmiştir. İlk olarak kadının kendisinin manevi gelişmesi ve tekamülüdür. Kadın ve erkek arasında bu bölümde yani manevi gelişme ve tekamül alanında hiçbir fark yoktur. Yani erkek en yüksek manevi makamlara ulaşabilir, kadın da manevi bakımdan yüksek derecelere ulaşabilir. Erkek, Hz. Ali bin Abi Talib makamına ve kadın da Hz. Fatıma as derecesine ulaşabilir. “

Kuran-ı Kerim imanlı insanlar için bir örnek göstermek istediğinde erkeklerin yanı sıra kadınları da örnek gösterip şöyle buyurmaktadır:” Allahu Teala iman getirenler için Firavunun eşini örnek göstermektedir.”

Allahu Teala burada iki kadını, örnek ve mümin insan olarak tanıtmaktadır. Yani Allahu Teala burada insanlık ve manevi gelişme sahnesinde  örnek verdiğinde peygamberler ve büyük bilim ve din adamlarından değil iki kadını seçiyor. Bu kadınların biri Firavun’un eşidir.

Eşinin tağutu ile mücadele eden ve tecavüzkar, güçlü ve Firavun vasıflı eşine karşı mücadele eden bir kadındır Asiye.

Bu kadının büyüklüğü ve azameti ise Firavun gibi güçlü bir şehsiyet olan eşinin sapkınlık yolunu ona dayatamadığı anda anlaşılır.  Milyonlarca erkek Firavun’un emrine uyup iradesine teslim oldukları halde ancak bu kişinin eşi Asiye evde bile olsa Firavun’un iradesine teslim değil özgür yaşamış bir kadındır. Bu kadın Allah’a iman edip Firavun’un yolunu terk eder ve böylece hak ve Allah yolu doğrultusunda bir seçim yapar. İşte bundan dolayı Asiye, bir varlık olarak sadece kadınlar arasında değil bütün insanoğlu topluluğu arasında  belirgin bir insan olarak seçilmiştir.

Firavun sarayının açık alanında güzel bir hava vardı. Asiye ve eşi Firavun, tahtırevan üzerinde oturup bağları bahçelerinde dolaşıp suyun akışını seyrediyorlardı.Birden bire suyun üzerinde bir şey Asiye’nin dikkatini çekti. Firavuna şöyle dedi:” Su üzerindeki sandığa bakar mısın. Sanki içinde bir şey vardır. “ Firavun bu söz üzerine hizmetkarlarına sandığı sudan çıkarmalarını emretti. Asiye sandığın ağzını açtığında ise mutlu bir yüze büründü ve şöyle dedi:” Ne kadar güzel bir çocuk! Bu çocuğun burada işi ne?” Firavun bunu duyunca acele ile şöyle dedi:” Kahinlerin dediği yakın zamanda doğacak ve beni yok edecek Beni İsraillilerin çocuklarından olabilir. Onu öldürün.” Asiye bunu duyar duymaz, “ancak bu çocuk ben ve senin mutluluk nedenidir. Onu öldürme. Bizim işimize yarayabilir. Onu çocuk edinelim”diye yakardı.

Firavun ve Asiye’nin çocukları olmadığı için Firavun eşinin bu isteği karşısında teslim olup bir şey söylemedi.

Asiye, Hz. Musa as’ı çocukluk döneminden beri sudan alıp yanında büyütüp ona en iyi şekilde baktı. Allah Teala’nın iradesi ile annesi Musa as’ı besledi ve onun zarar görmesine hiçbir şekilde izin vermedi. Bu konu ile ilgili Kuran-ı Kerim’de Kasas Suresinin 9’uncu ayetinde şöyle buyrulmaktadır:” Firavun’un karısı şöyle dedi: “Bana da, sana da göz aydınlığı (bir çocuk)! Sakın onu öldürmeyin. Belki bize faydası dokunur, ya da onu evlat ediniriz.” Oysaki onlar (olacak şeylerin) farkında değillerdi.”

Asiye, hayatı boyunca düşünmeye ayırdığı vakitten dolayı kendi gizli yeteneklerine aşina oldu. Bu pak ve mümin kadının hayat ortamı onu çok tehlikeli küfür ve dalalet bataklığına çekebilirdi; ancak bu insanın fıtratındaki Allah’ı arama isteği ve ona iman etme neticesinde kemale ulaşıp kendini geliştirdi. İşte bu yüzden Firavun'un eşi Asiye’nin hayat öyküsü, zorlu ve uygunsuz hayat koşulları altında yaşayan ve bunu doğru yoldan sapmalarına bahane gösteren kadınlar için sağlam bir delildir. Evet arkadaşlar her insan  koşullar ne olursa olsun en zor durumlarda bile cehalet ve sapkınlık ile mücadele edebilir.

Asiye, Firavunlular ve onun hükümet yapısında çalışanlarının inançlarını değiştirmeye gücü yetmediği halde, kendi kişisel görevini ihmal etmeyip, kendi itikad ve imanını herkese bildirdi ve Allahu Teala’dan istikbar ve küfür ortamından kurtulmak için medet istedi. Asiye’yi tek rahatlatan şey ise Musa as’dı. Musa as ruhaniliği ve batınının aydınlığı ile Asiye’yi kendine cezbederek onu en büyük hamisi ve destekleyicisine dönüştürdü.

Firavun defalarca bu üvey çocuğu öldürmek istedi. Ancak Asiye Musa’yı yine de korudu. Musa as’ın Firavun’un kucağında olduğu ve onun sakalını tuttuğu bir günde Firavun’un sakalından bir kaç tel koptu ve aynı zamanda da Musa as elleri ile Firavun’un yüzüne sert bir darbe indirdi. Firavun kızdı ve şöyle dedi:” Bu çocuk benim düşmanımdır. “ İşte Firavun hemen celladı çağırıp onu öldürmek istedi. Asiye ise hemen araya girip şöyle dedi:” Yapma etme! Bu bir çocuktur neyin iyi neyin kötü olduğunu bilmiyor. Benim sözüme inanmak için onun önüne bir parça kömür ve bir parça da yakut koyacağım. Çocuk yakutu alırsa anlıyor demektir. Ancak yakıcı kömürü alırsa onun anlamadığı ortaya çıkar. “ Asiye dediğini yaptı . Musa as ise tam elini yakuta doğru uzatmak istediği zaman Cebrail as ise onun elini kömüre doğru çekti. Musa as közü eline alıp ağzına almak istedi ancak eli yandı. İşte burada Firavun’un kızgınlığı da yatıştı ve onu öldürmekten de vaz geçti. Böylece tarihin önemli bir kısmını oluşturan ve Beni İsraili de tağutun zulmünden kurtaran bir çocuk Firavun’un hükümeti döneminde yetiştirildi. Kuran-ı Kerim’deki Kasas suresinin 14’üncü ayetinde şöyle buyrulmaktadır:” Mûsâ, olgunluk çağına ulaşıp gelişimini tamamlayınca, biz ona ilim ve hikmet verdik. Biz, iyilik edenleri böyle mükâfatlandırırız.”

Asiye açık yürekli ve zeki bir kadındı. Vücudunda iman nuru olan bu kadın kendi kültürel ve fikri olgunluğu ile Musa as’ın hakkaniyetini anladı ve hemen onun peygamberliğine iman etti. Firavun’un eşi Asiye Hz. Musa’nın büyücüler karşısındaki mucizesini görünce yüreği iman ve ilahi aşk ile doldu ve o andan itibaren Musa’ya iman getirdi. Asiye Firavun’un eziyetleri ve belasından korunmak için sürekli bu imanını gizli olarak saklıyordu. Ancak daha sonra Firavun onun Musa’ya iman ettiğini anladı ve ondan Musa dininden vaz geçmesini istedi. Buna rağmen Asiye imanında ayak diredi ve Firavun’un isteği karşısında boyun eğmedi. Sonunda Firavun Asiye’nin elleri ve ayaklarının çivi ile bağlanıp yakıcı güneş karşısında göğsü üstünde büyük bir taş bırakılmasını istedi. Asiye’nin Firavun ve piyonlarının  merhametsiz işkenceleri karşısındaki sabrı ve direnişi, bu fedakar kadının güçlü imanını ve dirayetini gösterdi.

Asiye-sa- mümin bir insanın bariz örneği olarak bütün zorluklara rağmen Allahu Teala yolundan sapmayan biridir. Değerli iman derecesine ulaşan bir kişinin imanından el çekmesi imkansızdır. Çünkü bu şahıs artık mutlak güzelliği yakından görmüş ve güzelliklerin yaratanını da tanımıştır. İmam Sadık as ise bu gibi müminlerin tanıtılması babında şöyle buyurmuşlardır:” Mümin demir parçasından bile daha serttir. Gerçekten de demir parçası ateşe girdiği zaman değişir. Ancak mümin öldürülüp tekrar canlansa ve tekrar öldürülse yine de kalbi haktan yana olacaktır. “

Firavun’un eşinin yüreği Allah’a ve ahirete öyle bir aşk ve imanla dolmuş ki Allahu Teala tarafından sadece kadınlar için değil tüm mümin insanlar için bir örnek olarak belirlenmiştir. Allahu Tela Kuran-ı Kerim’deki Tahrim suresinin 11’inci ayetinde şöyle buyurmaktadır:” Allah, iman edenlere ise, Firavun’un karısını örnek gösterdi. Hani o, “Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap. Beni Firavun’dan ve onun yaptığı işlerden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar!” demişti.

Allahu Teala Asiye sa’nın bu güçlü imanını ödüllendirip onun dünya ve ahiretteki makamını yücelterek ona en iyi kadınlar arasında yer verdi.