Mayıs 18, 2019 07:48 Europe/Istanbul
  • Allah'ın Ayı Ramazan-11

Bugünkü bölümde orucun, insanın ruhu ve psikolojisinde bıraktığı izleri ve onun duygularını iman süzgecinden geçirerek arındırılmasında yardımcı olması konusunu ele almaya çalışacağız.

Mâide Suresinin 105'inci ayetinde şöyle okuyoruz: "Ey iman edenler! Siz kendi sorumluluklarınıza dikkat edin. Siz doğru gittiğiniz takdirde yanlış yola sapanlar size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır ve yapmakta olduğunuz her şeyi o zaman Allah size bildirecektir."

Her yıl mübarek Ramazan ayında insanların, vücutlarını ve ruhlarını kötülükler ve kirliliklerden arındırması için uygun bir fırsat karşılarına çıkar. İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamenei bu hususta şöyle buyurmaktalar:" Ramazan ayı, kendimizi yetiştirmek için iyi bir fırsattır. Biz, kendimiz üzerinde çalıştığımız zaman üstün biçimler ortaya çıkarabilecek ham maddeleriz. Bunu yaparsak zaten gerekeni yapmışızdır. Hayatın hedefi de işte budur."

Mübarek Ramazan ayı tezkiye, yani insanın duygularını iman süzgecinden geçirerek arındırması ve arınması ayıdır. Bu ay ruhun ve gönlün durulması ve şeytani kayıtlar ve hayvani isteklerden temizlenmesi ayıdır. En güzel geceler ve gündüzlerin ayı, en güzel saatler ve en nurani anlar ayıdır. Mübarek Ramazan ayında öyle bir manevi ortam yaranır ki insana kendine bakmaya fırsat verip ona tehzip ve içe dönmesi için altın bir zemin hazırlar. Böylece bir insan bu fırsattan yararlanıp kendini kötü vasıflardan arındırabilir. Ramazan ayında, arifane dualar ve aşk dolu halvetler, doruğa ulaşıp yücelme ve saadeti amaçlayan kişisel ve toplu ibadetlerde de artış meydana gelir.

Tezkiye ve nefsin tehzibi, Kuran'ı Kerim'de de üzerinde durulan önemli meselelerden sayılır. Kur'anı Kerim açısından insanın nefsi ilk başta beyaz ve boş bir sayfa ve levha gibidir. Bu levha,tezkiye edilip kemalatlara erme imkanına sahip olmasının yanı sıra karanlıklar ve kötülüklerle de kirlenme imkanına sahiptir. Bunların hangisini yaşamak ve ortaya çıkarmak ise insanın seçimine ve isteğine bağlıdır.  Kur'anı Kerim'de Şems sursinde  11 yeminden sonra nefsin tezkiye edilmesi, bir kişinin saadeti ve onun iflahının tek sebebi olduğunu ve ahlaki yozlaşma ve fasitliğin bedbahtlık ve zarara yol açacağına vurgu yapılmaktadır. Şems suresinin 8'inci ve 9'uncu ayrıca 10'uncu ayetlerinde şöyle anlatılmaktadır:" Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.

Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır."

İşte bu yüzdendir ki Allahu Teala sonsuz rahmetinden dolayı peygamberleri halkı kötü ameller ve sonuçlarından sakındırmak için göndermiştir.

Rivayetlerde Peygamber Efendimiz'in ne zaman Şems suresinin 9'uncu ayetini duyduğunda duraksadığını ve ardından Allahu Teala'ya ellerini uzatıp şöyle buyurdukları nakledilmektedir:" Allah'ım! Nefsimin takvalı olmasını sağla. Gerçekten sen benim velim ve mevlamsın. Nefsimi tezkiye ve tathir eyle. Gerçekten sen en büyük tezkiye edensin. "

İmam Seccad as da ceddi Hz. Muhammed saa gibi nefsin tezkiyesinden daha fazla yararlanmak için ellerini Allah'a doğru uzatıp şöyle bir duada bulunuyorlardı:" Allah'ım! İnsan nefsinin tezkiyesi için en temiz özellikler ve vasıflara sahip olmama yardımcı ol. "

Nefsin tezkiyesi, temizlenmek, gelişmek ve yücelmek anlamına gelir. Gelişme ve evrilme yaşayan canlılar ve bitkiler için onların gelişimini engelleyen şeyler, onların tabiatına zıt olan, onları kirleten şeylerdir. İnsanda da temizlenmek ve arınmak demek gelişmek ve kemale doğru yol kat etmek demektir. Çünkü temizlenmek, gelişme yolundaki engelleri kaldırmak demektir. Bu sürecin zatında gelişme ve büyüme vardır. Zaten insanın ruhu ve nefsi de canlı olarak ilk başta zayıf olmasından dolayı kademeli olarak büyümesi ve kemale ermesi gerekiyor. Nefis, ilim ve amelde ne kadar ilerlerse o kadar tamamlanacaktır.

Ramazan ayındaki oruç farzı, İslam'ın eğitici ve yetiştirme programlarından olup faziletlerin ve iyiliklerin insan ruhunda gelişmesine yol açarak onu kemale doğru götürür. Geçmişten beri oruç tutmak mana alemi ile bağ kurma ve kendini yetiştirmek için en iyi araç olarak kullanılagelmiştir. Kimi arifler ve alimler açısından ise oruç tutmak, marifet ve hikmetin temellerinden sayılır.

Oruç, tüm dinlerde perhiz ve imsak anlamına gelip insanların bu ibadet sayesinde Allah'ı tanıma, nefis tezkiyesi yapma ve iradelerini güçlendirme fırsatını bulacaklarına zemin hazırlayan bir ibadet olarak kabul edilmiştir.

Ayetullah Şehit Mutahhari bu hususta şöyle yazmaktadır:" Bu ayda, kusurlu insanların sağlıklı ve kusursuz insanlara, sağlıklı insanların ise kamil insanlara dönüşmesi planlanmıştır. Mübarek Ramazan ayının programı, nefsin tezkiyesi, kişiliğin düzeltilmesi ve kusurların giderilmesidir. Ramazan ayı Allah'a doğru uçma ayı, ruhun yüceltilmesi ayıdır. İnsan bu ayda 30 gün açlık, susuzluk ve uykusuzluğun ardından geçmişe kıyasen değişmemişse böyle bir oruç onu hiç etkilememiştir demektir."

Üstad Mutahhari oruç tutmanın ibadî bir amel olduğu ve insan ruhunun eğiticisi olduğu sonucuna varır. Oruç, doğru tanınıp özel koşullarına uygun bir şekilde uygulanırsa manevi, ahlaki, toplumsal ve ekonomik açıdan hem kişi için hem de toplum için değerli kazanımları sağlayacaktır.

Kuranı Kerim ise oruç tutmanın en büyük kazancının takva olduğuna değiniyor. Takva, ibadet etmek ve günahlar ve nefsani temennilerden uzaklaşmak demektir. Takva, nefsin tezkiye edilmesinin ardından elde edilen bir mertebedir. Takva insanı eğriliklerden ve sapkınlıklardan koruyan bir kılavuzdur. Böylece takvalı bir insan kaygısız ve güvenli bir şekilde hayatının inişli çıkışlı gidişatını geride bırakabilir. Takva aydın bir ışık misali doğru yolu insana gösterip onun tehlikeli dalgalarda korunmasını sağlar.

Peygamber Efendimiz Ebuzer'e tavsiyesinde bu konu hakkında şöyle buyurmuşlardır:" Takva tüm iyi amellerin kaynağıdır."

Din büyüklerimiz de takvayı kemal ve yücelmeye götüren merdivenler olarak niteleyip buna varmak için direnişe, sabra ve nefsin dizginlenmesine ihtiyaç duyulduğunu söylemektedirler. Oruç da insanın nefsini kontrol etmesinin yollarından biri olduğu için takva gibi önemli faziletlere sahip olmanın da araçlarından sayılır.

Rivayetlerde nefsin kirlenmesi, kemale ermek ve ilahi, maddi ve manevi bereketlerden yararlanma yolunda engel oluşturduğuna değinilmiştir. Buna karşın ilahi feyizlerden yararlanmak ve Allah'ın rahmeti ve inayetine mazhar olmak için nefsin tahareti ve tezkiyesine sahip olunmasına vurgu yapılmıştır. İmam Seccad as bu konu hakkında şöyle buyurmaktalar:" Hz. Musa as Allahu Teala'ya şöyle bir soru yöneltti: Kıyamette senin sayende korunanlar kimlerdir? Allahu Teala şöyle buyurdu:" Temiz yürekliler benim sayemde korunurlar. Haktan gayrısına bakmayanlar ve hiçbir itaatten geri kalmayanlar. "

İnsanın davranışlarını ve tavırlarını kontrol etmesi, onun sahih ve doğru amele yönelmesi için uygun bir zemin hazırlayıp onun davranışlarını ilahi memnuniyetsizliğe yol açmayacak bir şekilde düzeltmesine neden olur. Hekim ve müdebbir Allah'ın onların yaptıklarını denetlediğine yürekten yakinen inananlar, kötü amellerden sakınmaya çalışarak iyi işler yapmaya yönelirler.

Kim ki nefsini tezkiye makamına erdirirse güzel hatıralara sahip olup güvenli ve rahat bir duygu içerisinde olacaktır. Böyle bir insan tam bir güvenlik içerisinde olacaktır.

İmam Hüseyin as bu hususta şöyle buyurmuşlardır:" Gerçekten de Allahu Teala, Ramazan ayını kulların hareketlenmesi ve uyanmasına, onların ibadet ve itaat ederek Allah'ın cennetine yola çıkmalarına vesile olarak tayin etmiştir. Kimileri bu ayda diğerlerini sollayarak iflaha koşar ve kimileri de itaatsizlik sergileyerek ziyan eder. O zaman hayret! Çok gülen ve oyunlar ile eğlenenlere hayret! İyilerin mükafat aldıkları günde kusur edenler ziyankarlar üzüleceklerdir."

Mübarek Ramazan ayında olduğumuz sürece oruç tutup vücut ve ruh kontrolünü ele aldığımız bir sürede ilahi davetleri kabul edenler ve iflah olanlar sırasına girmek için hazırlanıyoruz. Bu ayda herkesin nefsini tezkiye edebilmesini, ahlaki kötülükler ve rezaletlerden uzak durmasını ve kötü amellerde bulunmamasını, daha fazla hayırseverlik yapabileceğini, doğru söylemesini, emanetçi olmasını, fazilet, iyi ahlak ve vasıflara sahip olmasını diliyoruz.