İslam inkılabının zaferinden kırk yıl sonra İran - 38
İran İslam inkılabı zafere kavuşunca uluslararası ilişkilerde de tekelcilik anlayışı kırılmış oldu. Bu büyük değişim ise İran İslam Cumhuriyeti nizamının tarihî referandum temelinde kurulmasının ardından gerçekleşti.
İran İslam Cumhuriyeti nizamı dini değerlere dayanmak ve küresel güçlerin tek yanlı politikalarını reddetmekle milletlerin kendi kaderlerini belirleme meselesine yeni bir anlam kazandırdı. Dünyada bir ilk olan İran İslam Cumhuriyeti nizamı küresel düzenlere dayatılan tüm mevcut modelleri sorgulamaya başladı. Nitekim bu sorgulama Amerika devletinin İran devleti ve milleti ile düşmanlığını tetikleyen ilk konu oldu. Bugün Amerika’nın İran milletine karşı güttüğü düşmanlığın üzerinden kırk yıl geçiyor, ancak İran milleti buna karşın başı dimdik yoluna devam ediyor ve inkılap ilkelerinden asla taviz vermiyor.
Amerika devleti bu kırk yılda bir an olsun İran’a karşı husumetinden el çekmedi. Bugün yine beyaz sarayda oturan Donald Trump İran milletine karşın kin ve düşmanlığını doruk noktasına taşıyarak İran’a darbe vurmayı dış politikasının en önemli önceliği olarak belirlemiş bulunuyor.
Ancak buna karşın bugün Amerika devleti İran İslam Cumhuriyeti adında yapıcı stratejileri ve ürettiği çözüm yolları ile her türlü tehdidi fırsata çevirebilen bir gerçekle karşı karşıya bulunuyor. Tüm bu göstergeler İran İslam inkılabının yumuşak gücünü yansıtıyor. Bu güç dünyanın mağdur milletleri arasında da sulta düzenlerine karşı direniş ruhunu geliştirdiği anlaşılıyor.
Aslında Amerika devletinin İran İslam Cumhuriyeti nizamına karşı izlediği politika ta baştan yanlış bir politika oldu ve halen de yanlıştır. Kuşkusuz İran milletinin istek ve iradesine karşı inatçı tutum sergilemek kesinlikle yenilgiye mahkumdur. İran devleti tarihî mazisi ve zengin kültürü ve medeniyeti ve önemli jeo politik konumu ile hiç kimsenin inkar edemeyeceği bir gerçektir.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei geçen yılın Ağustos ayında halk kesimleri ile görüşmelerinden birinde Amerikalı devlet adamlarının her geçen gün daha da edepsiz ve daha da küstahlaştıklarını belirterek şöyle buyurdu: aslında Amerikalı yetkililer bundan önce de konuşmalarında siyasi ve diplomatik edep ve nezakete uymazdı, fakat bu rejimin şimdiki yetkilileri, sanki hayâ ve utanma duygusu onlardan tamamen alınmış bir şekilde utanmazca ve edepsizce dünya ile konuşuyorlar.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei Amerikalı yetkililerin yaptırım, baskı, savaş ve müzakere ile ilgili son edepsizce açıklamalarına işaret ederek şöyle devam etti: Gerçi bunlar savaş meselesini açıkça dile getiremiyorlar, fakat imalı bir şekilde kendilerince savaş hortlağı yaratarak büyük İran milletini sözde korkutmaya çalışıyorlar. Ancak şunu belirtmek gerekir ki hiç bir savaş olmayacaktır, zira biz geçmişte olduğu gibi hiç bir zaman savaşı başlatan taraf olmayız, Amerikalılar da saldırmazlar, çünkü bu durum yüzde yüz onların zararına olacağını çok iyi biliyorlar. Zira İslam Cumhuriyeti ve İran milleti saldıran taraf kim olursa olsun ona daha ağır darbe indireceklerini ispat etmiş bir millettir.
Amerika güçlü olduğu için haklı olduğunu da zannediyor. Onların güçten anladıkları meşru ve yasal iktidar değil, sadece zorbalıktır. Fakat hiç bir devleti veya milleti zorla müzakere masasına getiremezler, zira eğer böyle olacak olursa zorbaların eline geçecek tek şey, milletlerin öfke ateşi olur.
İran milleti İslam inkılabının zaferi üzerinden geçen kırk yılda düşmanların tüm fitnelerine ve komplolarına karşı direnmiş ve düşmanlara asla geçit vermeyeceğini ispat etmiş bir millettir. Bu engebeli ve dalgalı yolda İran İslam Cumhuriyeti dış politika alanında her daim çok yönlülüğe vurgu yapmış ve uluslararası tanınmış haklara ve ilkelere de bağlı kalmıştır.
Gerçekte İran İslam Cumhuriyeti nizamının siyasetleri gayet net ve şeffaftır. İran ne savaş, ne yaptırım, ne tehdit ve ne de zorbalıktan yanadır, ne de bunlara taviz verecektir. İran sadece ahde vefa ve yasalara uyarak gerçek barış ve demokrasiye destek vermektedir.
İran uluslararası siyasi meselelere her zaman barışçıl bir bakışla bakmış ve hiç bir ülke ile savaşmaya kalkışmamış ve kalkışmayacaktır. İran imparatorluk olmaya da ihtiyacı yoktur, zira İran siyaset temelinde değil, kültür ve medeniyeti temelinde zaten büyük bir imparatorluktur.
Bu ilkelerden hareketle komşularla ilişkileri geliştirmek ve daha güvenli ve daha gelişmiş ve kalkınmış bir bölge oluşturmak, İran İslam Cumhuriyeti’nin dış politikasının temel öncelikleridir. İran özellikle Fars körfezi bölgesinde güvenliğin bölge ülkelerinin çok yönlü katılımı ve işbirliği ile sağlanması gerektiğine inanıyor. Bugün Fars körfezi ve stratejik Hürmüz boğazının güvenliği İran İslam Cumhuriyeti için büyük önem arzeden bir konudur ve Saddam rejiminin dayattığı savaş yıllarında bu stratejik bölgenin güvenliğini koruduğu gibi gelecekte de bu hayati deniz güzergahının güvenliğini korumaya devam edecektir.
İran milleti şimdiye kadar düşmanların tehditlerine ve baskılarına ve türlü komplolarına karşı hiç bir zaman teslim olmamış bir millettir. Nitekim kutsal savunma yılları ve yine İslam inkılabının zaferi üzerinden geçen kırk yılda da düşmanların türlü kumpaslarına karşı direnişi bu gerçeğin ispatı sayılır.
Kuşkusuz Amerika devletinin en önemli amacı İslami İran’ın iktidarına darbe vurmaktır. Amerika devleti bu bağlamda başta sosyal paylaşım siteleri olmak üzere çeşitli imkanlarını kullanarak İran’dan, bölgeden ve kendilerinden farklı ve yanlış bir imaj yaratmaya ve İran milletini gerçeklerden saptırmaya çalışıyor. Bugün Amerika en çok İran’da milli vahdeti ve istikrarı bozmaya çalışıyor.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei bu süreçleri beyan ederken, Amerika’nın yaratmaya çalıştığı yalan yanlış imajlardan birini de Amerika devletini güçlü gibi gösterme şeklinde ifade ederek şöyle diyor: Gerçi Amerika askeri güç bakımından güçlü konumda olabilir, fakat gerçek şu ki Amerika esas itibarı ile güçlü konumda değildir, zira günümüzde küresel karşılaşmalarda bir tarafın güçlü olduğunu belirleyen etken yumuşak güç meselesidir. Yumuşak güç mantık, istidlal ve yeni söz demektir ki Amerika devleti bu alanlarda çok zayıftır, zira mantık ve istidlalden yoksun bir devlettir ve sadece zorbalık yapmayı becerebilmektedir.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei şöyle devam ediyor:
Bu kuruntular insana Amerikalıların ve onların İran içindeki uşaklarının kırk yıl önceki sözlerini hatırlatıyor. Onlar birbirine sürekli İran İslam Cumhuriyeti nizamı en geç altı ayda devrileceğini müjdeliyordu, oysa bugün İslami nizamın kurulduğu günün üzerinden kırk yıl geçiyor ve bu nizam hala dimdik ayaktadır.
Ayetullah Hamanei Amerikalıların Tebes çölü macerasında İran’a saldırarak fiyasko bir şekilde bozguna uğramalarına işaret ederek şöyle diyor: Amerikalılar birçok şeyi anlamayabilir, fakat muhtemelen İran’a saldırmanın sonu ne olacağını anlayabilirler.
Gerçekte düşmanlar İran milletini çıkmazda olduğu ve teslim olmaktan başka çaresi olmadığı ve Amerika’ya teslim olması gerektiği sonucuna varmasını istiyor. İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei bir konuşmasında şöyle dedi: Kuşkusuz böyle olmayacaktır ve İran milleti ve gençlerin yardımı ile hayatta olduğum sürece buna müsaade etmem.
Bugün dünyada yaşanan inkılapların teorisyenleri de İran İslam inkılabı Amerika’nın tüm husumetleri ve sabotajlarına karşın ülkülerinden uzaklaşmadığını ve İran milleti inkılap ülkülerini savunmaya devam ettiklerini ve sürekli ileriye doğru hareket ettiğini belirtiyor.
Gerçekte İran İslam inkılabı düşmanların tüm baskıları ve iktisadi yaptırımlarına rağmen dimdik ayakta durmuş ve yoluna devam etmiş ve bundan böyle de devam edecektir.