Nisan 17, 2016 07:26 Europe/Istanbul

Bugünkü sohbetimizde İslamî yaşam tarzında eğlenme ve eğlencenin yerinden söz edeceğiz.

Deneyimler, insan hiç ara vermeden monoton bir işi yapar ve eğlenmeden ve eğlenceden mahrum kalırsa, yaptığı işin randımanı zamanla azaldığını gösterir. Oysa biraz eğlenme ve eğlencenin ardından insanda bir neşe ve çalışma şevki oluşur ve yaptığı işin hem niteliği ve hem niceliği artır. İşte bu yüzden günün belli saatlerini sağlıklı eğlenmeye ve eğlenceyi ayırmak ayırmakla o saatler heba olmadığı, bilakis insan ruhunu dinlendirdiği için yaptığı işlerde ve faaliyetlerde ilerlemesine vesile olduğu söylenebilir.

İslam dini bizden boş zamanlarımızı aktif bir şekilde değerlendirmemizi ve doğru ve çok yönlü programlar yaparak boş zamanlarımızdan yararlanmamızi istiyor. sağlıklı mutluluklar ve eğlencelerse insanlara boş zamanlarını en iyi şekilde değerlendirme fırsatı sağlar.

İmam Ali (sa) mutluluk anları oldukça latif anlar ve fırsatlar olduğunu buyurur.

İnsanların boş zamanlarını en iyi şekilde değerlendirebileceği ve İslam'ın da üzerine vurgu yaptığı yollardan biri seyahet ve gezmektir. Kur'an-ı Kerim'in bir çok ayında insanlar yer yüzünü gezmeye ve ilahi ayetleri seyretmeye davet eder.

Kur'an-ı Kerim yer yüzünde gezmenin insanların idrak gücünü arttırdığını ve ibret vesile olduğunu beyan eder. Örneğin Ankebut suresinin 20. Ayetinde şöyle okumaktayız:

De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, Allah ilk baştan nasıl yaratmış bir bakın. İşte Allah bundan sonra (aynı şekilde) ahiret hayatını da yaratacaktır. Gerçekten Allah her şeye kadirdir.

Kur'an-ı Kerim insanlardan mahlukların yaratılışı üzerine düşünmelerini ve ibret almalarını buyurur. Kur'an-ı Kerim bazı ayetlerde insanlardan biktilere bakmalarını ve yaratılışlarının niteliği hakkında düşünmelerini ister.

Kur'an-ı Kerim gezmek ve eğlenmekte insanları bazı önemli noktalar hakkında uyarıyor. Örneğin seyahet etmenin düşünmeden ve ibret almadan yapılmaması gerektiini beyan ediyor. Başka yerleri, ovaları, vadileri ve deniz kıyılarını gezen veya tarihi kentlere ve mekanlara seyahet eden insanlar bu turistik mekanlara düşünce gözlüğü ile bakmaları ve böylece yaratanın azametini idrak etmeleri gerekir. Seyahat eden insanlar ayrıca geçmişlerden ve onlardan geriye kalan şeylerden ibret almalıdır.

Seyahat etmek bazen insan için maddi çıkar ve kazançla da beraber olabilir.

İslam peygamberi (sav) bir hadiste seyahat etmenin cismin sağlığına ve iktisadi faydalara vesile olduğunu belirterek şöyle buyurur:

Seyahat edin ki hem sağlıklı olun ve hem kazancınız olsun.

İmam Ali'ye (sa) ait olduğu belirtilen şiir divanında da seyahat etmenin önemine şöyle değinilmiştir:

Büyüklük talebi ile vatanından ayrıl, seyahat et, zira seyahatte beş fayda vardır: gam ve kederleri unutmak, iktisadi kazanç, bilim öğrenmek, edep öğrenmek ve büyük insanlarla tanışmak.

Buna göre sağlıklı eğlenceler, içinde fayda ve menfaati olan eğlencelerdir. Eğlence yerlerine eş dost ve aile fertleri ile gitmek çok faydalıdır. İslam peygamberi (sav) ve ehli beyt (sa) fertleri aile ile birlikte eğlenmeye ve gezmeye büyük önem verirdi. Bu yüzden ailelerimizi sağlıklı eğlencelerden yararlandırmalıyız, nitekim din önderleri de böyle yapardı.

İmam Sadık'ın (sa) seçkin talebelerinden Ebu Besir o hazretten şöyle nakleder: Bir gün Allah resulü (sav) Hz. Fatıma'nın (sa) evine gelir ve kızını bir merkebe bindirir ve Ali'ye, Hasan ve Hüseyin'e de onlarla birlikte Medine'nin dışına çıkmalarını buyurur. Kentin surlarından iyice uzaklaştıklarında bir yol ayrımına gelirler. Allah resulü (sav) sağa giden yolu seçer. Yolun sonunda bir hurma ağacının bulunduğu bir yere varırlar. Allah resulü (sav) bir koyun satın alır ve ardından koyunu keserek yemek yapar ve birlikte yaptıkları yemeği yerler.

İmam Ali (sa) da şöyle anlatır:

Bir gece Medine'de çok yağmur yağdı ve çöller ve çukurlar yağmur suyu ile doldu. O günün sabahında Allah resulü (sav) bana şöyle buyurdu: Gel birlikte Akik çölüne gidelim ve orada sulardan dolup taşan gölleri ve dereleri seyredelim. Allah resulü (sav) ile birlikte çöle gittik ve doğanın güzel manzaralarını seyretti.

Yine rivayetlere göre İmam Ali (sa) İslam ordusu ile beraber büyük bir savaşa gitmekteydi. Yolda Belih adında bir diyara vardılar. İmam Ali (sa) orada orduya dinlenmesini emretti. Belih çok güzel iklimi ve içi su dolu bir ırmağı olan bir diyardı. O diyarın güzel manzaraları Hz. Ali'yi (sa) çok etkiledi ve bu yüzden ordunun bir süre orada kalmasını ve bu diyarın güzel ikliminden yararlanmasını ve istirahat etmesini emretti.

Gerçekte İmam Ali (sa) Belih diyarının hoş ikliminden yararlanarak İslam askerlerinin moralini güçlendirmek istiyordu ve bu yüzden hem kendisi ve hem İslam ordusu Belih'in güzel doğasında bol bol yararlandı.

İnsanların boş zamanında cismi ve ruhi yorgunluklarını giderebilecek yollardan biri de mizah ve uygun şakalardır. Mizah ve uygun şaka, insanları neşelendirebilir ve onu daha önemli işler için hazırlar. İslam öğretilerinde müslümanların din kardeşlerinin kederini bertaraf etmeye tavsiye edilmiştir. Bu iş ister sözle veya ister her hangi bir hizmetle yapılabilir.

İslam peygamberi (sav) her zaman sahabe ile karşılaştığında yüzünde bir tebessüm vardı. O hazret uygun fırsatlarda sahabeyi güldürü ve onları neşelendirirdi.

Rivayetlere göre bir gün Allah resulü (sav) İmam Ali (sa) ile birlikte bir mecliste hurma yemekle meşguldu, ancak yediği her hurmanın çekirdiğini Hz. Ali'nin (sa) önüne bırakırdı, öyle ki eğer biri o anda meclise girseydi, tüm hurmaları Hz. Ali'nin yediğini ve Allah resulü (sav) hiç bir şey yemediğini zannederdi. O sırada Allah resulü (sav) Hz. Ali'den (sa) şöyle sordu: ne çok hurma yemişsin!? Hz. Ali (sa) de şöyle karşılık verdi: asıl hurmaları çekirdiği ile yiyen çok yemiştir.

Yine rivayetlere göre İmam Rıza (sa) sahabelerinden biri çok mizah yapan ve arada bir başkalarını güldüren bir insandı. Söz konusu sahabe bir gün kendi kendine bu meseleyi İmam Rıza'dan (sa) bu işin doğru olup olmadığını sorması gerektiğini düşündü ve bu yüzden o hazretin huzuruna çıktı ve sordu: Bazen oluyor da, bir grup insan bir araya gelmiş, şakalaşıyor ve gülüyorlar. Acaba onların arasında oturan bir insanın onların mizahına ve gülmelerine katılması reva mıdır, değil midir? İmam tebessüm ederek şöyle buyurdu: günah sayılmadığı müddetçe bir sakıncası yok.

Sahabe İmam Rıza'nın (sa) çirkin ve hakaret içeren mizahları kastettiğini anladı. İmam Rıza (sa) ne demek istediğini daha iyi izah edebilmek için Allah resulünden (sav) bir öykü nakletti ve şöyle buyurdu:

Allah resulü (sav) de böyleydi. Bazen bedevi bir Arap o hazretin yanına gelir ve bir hediye getirir ve hediyeyi verdiğinde şaka ile resulüllah efendimize: şimdi bedeline öde, diye mizah yapırdı. Allah resulü (sav) de bu mizahtan hoşlanır ve gülerdi. Bazen resulüllah (sav) üzüntülüyken şöyle buyururdu: Neredo o mizah yapan bedevi Arap? Keşke şimdi yanımızda olsaydı da, mizah yapsaydı.

Boş zamanları iyi değerlendirmenin bir başka yolu, sıla-i rahim veya yakınları ve akrabaları ziyaret etmektir. İslam dininde bu önemli amele bol bol vurgu yapılmış ve Allah resulü (sav) ve ehli beyt (sa) siyeri de bu büyük insanların bu amele büyük ilgi duyduğunu ortaya koymuştur.

Eş dost ve akrabalarla bir araya gelmek, en sağlıklı eğlencelerden biriydi.

Bu konuya ailevi ilişkileri ele aldığımız bölümde daha fazla değineceğiz. 015