Temmuz 26, 2020 16:35 Europe/Istanbul

Bu bölümde Ali İmran suresinin 7'inci bölümünün sebeb-i nüzulüne ve genel olarak garazkarlar ve şüpheciler ile nasıl konuşulması gerektiğine dair konuşacağız.

Allahu Teala Ali İmran suresinin 7'inci ayetinde şöyle buyurmuşlardır: "Sana kitabı indiren O’dur. Onun (Kur’an) bir kısım âyetleri muhkemdir, ki bunlar kitabın esasıdır; diğerleri ise müteşâbihtir. Kalplerinde eğrilik bulunanlar, fitne çıkarmak ve onu (kişisel arzularına göre) te’vil etmek için ondaki müteşâbihlerin peşine düşerler. Halbuki onun te’vilini ancak Allah bilir; bir de ilimde yüksek pâyeye erişenler. Derler ki: Ona inandık, hepsi rabbimiz katındandır. (Bu inceliği) yalnız aklıselim sahipleri düşünüp anlar."

İşte sohbetimizin devamında bu ayetin sebeb-i nüzulünü ve arka plandaki hikayesini anlatmaya çalışacağız. 

Hala alaca karanlıktı. Huyyey bin Ahtab tedirgin bir şekilde uyanıp alelacele kardeşini sesledi ve Ali İmran suresinin başlangıcındaki hurûf-ı mukattaa ile ilgili anladıklarını şöyle anlatmaya başladı: " Yaptığım Ebced hesabına göre, Peygamber ve Ümmeti 71 yıl sonra yok olup hükümetleri sona erecektir. " Bunu söyledi ve hesaplama yöntemini açıkladı.  Orada olan Yahudiler sevindiler ve Muhammed'in yanına gidip keşfettiğimiz sırdan onu haberdar edelim dediler. Onlar bu vesile ile Allah Resulü etrafında toplananların ona inancını bu vesile ile sarsabileceklerini ve tam tersi Yahudilerin hakkaniyetini göstermek için kararlı bir şekilde Mescid-i Nebevi'ye doğru yola çıktılar. 

Yahudi bilim adamı Huyyey bin Ahtab kardeşi ve birkaç Yahudi ile Allah Resulünün yanına gitti ve şöyle dedi: " Huruf-ı Mukattaa  Ebced hesabına göre; Elif bire, Lam 30'a ve Mim de 40'a denk gelmektedir. Bunların toplamı ise 71'dir. Bu yüzden bu ayet senin ümmetinin sadece 71 yıl bekası olacağını gösteriyor. "

Bunları duyan Allah Peygamberi onlara bakınca derslerini iyi çalışmayan insanları gördü. Aslında onlar huruf-ı mukattaa'yı Allah dini ile mücadele etmek için bir bahane olarak ele almışlardı.   

İşte bu yüzden Allah Resulü  rahmet dolu dudaklarını açıp şöyle buyurdular: "  Neden sadece Elif Lam Mim'e dikkat ettiniz? Kuran'da Elif Lam Mim Sat, Elif Lam Ra gibi huruf-ı mukattaa da yok mudur?  Sözünüz doğruysa neden onları hesaplamadınız?"

Garazkar Yahudiler bu sözleri duyunca sustular ve utanç ile orayı terk ettiler. İşte bu sırada Ali İmran suresinin 7'inci ayeti indirildi ve böylece Kuran-ı Kerim ayetleri müteşabih ve muhkem olarak  ikiye ayrıldı. 

İşte huruf-ı mukattaa da müteşabih ayetler arasında yer almaktadırlar. Müteşabih ayetler,  çevirileri ve görünüşlerinden neyin kastedildiği anlaşılmayan farklı şekillerde yorumlanan ancak tevile ihtiyaçları olan ayetlerdir. Muhkem ayetler ise  sarih ve açık olan belli muhatapları olan ayetlerdir. 

Allahu Teala Ali İmran suresinin 7'nci ayetinde ise sapkın kalplerin fesat ve fitne kaynağı olduğuna işaretle şöyle buyurmaktadır: "«هُوَالَّذی أَنْزَلَ عَلَیْکَ الْکِتابَ مِنْهُ آیاتٌ مُحْکَماتٌ هُنَّ أُمُّ الْکِتابِ وَ أُخَرُ مُتَشابِهاتٌ فَأَمَّا الَّذینَ فی قُلُوبِهِمْ زَیْغٌ فَیَتَّبِعُونَ ما تَشابَهَ مِنْهُ ابْتِغاءَ الْفِتْنَةِ وَ ابْتِغاءَ تَأْویلِهِ وَ ما یَعْلَمُ تَأْویلَهُ إِلاَّ اللّهُ وَ الرّاسِخُونَ فِی الْعِلْمِ یَقُولُونَ آمَنّا بِهِ کُلٌّ مِنْ عِنْدِ رَبِّنا وَ ما یَذَّکَّرُ إِلاّ أُولُوا الأَلْبابِ

"Sana kitabı indiren O’dur. Onun (Kur’an) bir kısım âyetleri muhkemdir, ki bunlar kitabın esasıdır; diğerleri ise müteşâbihtir. Kalplerinde eğrilik bulunanlar, fitne çıkarmak ve onu (kişisel arzularına göre) te’vil etmek için ondaki müteşâbihlerin peşine düşerler. Halbuki onun te’vilini ancak Allah bilir; bir de ilimde yüksek pâyeye erişenler. Derler ki: Ona inandık, hepsi rabbimiz katındandır. (Bu inceliği) yalnız aklıselim sahipleri düşünüp anlar."

 

İslam'ın zuhur ettiği ilk dönemlerde Yahudilerin her kesimden daha ziyade Müslüman olmaları bekleniyordu. Çünkü onlar kitap ehli olup İslam Peygamberi'nin gelişi ile ilgili de kutsal kitaplarında sözleri iyi biliyorlardı. Onların bir kısmı  tam da bu nedenden dolayı  Medine'ye doğru yola çıktılar ve bu şehirde yaşayarak Ahir Zaman peygamberinin zuhurunda onunla ilk biat edenler arasında yer almak istediler. Ancak vaat edilen Peygamber Hz. Muhammed saa mebus olduğunda onunla biat etmeyip tam tersi  risaletinin önüne dizilip engeller oluşturmaya çalıştılar. 

Sohbetimizin devamında Ali İmran suresinin 98 ila 101'inci ayetlerinin indirilmesine yol açan Yahud kavmi ile ilgili bir başka olayı sizlere anlatacağız. 

Yahdi ihtiyar, Şas bin Kays, Müslümanların yanından geçerken yıllarca kanlı savaşlar ile bir birlerini öldüren iki aşiret olan Avs ve Hazrec'i gördü.  Artık bu iki aşiret tam bir safa ve samimiyet içerisinde bir araya toplanmış ve hoşbeş ediyorlardı. Şas bu durumu görünce üzüldü ve şöyle söylenmeye başladı: "Bu dostluk ve muhabbet Yahud için kabul edilemezdir. Bunlar da Muhammed'in liderliği bayrağı altında toplanırlarsa bizim kavmimizin bekası tehlikeye düşer. " Bu sırada aklına hemen bir fikir geldi.  Yahudi gençlerden birine bu iki aşiretin toplanmasının arasına gitmesini ve onlara Bogas gününü ve kanlı günleri hatırlatmasını istedi Bogas aslında İslam öncesinde Avs ve Hazrec'in savaştığı ve sahayı kan gölüne çevirdikleri gündü.     

Yahudi genç ihtiyarın talimatı üzerine Avs ve Hazreclilerin arasına girip Bogaz gününden söz etmeye ve lirik şiirler okumaya başladı. Bu şiirler savaşı anımsatmak amacı ile okundu. Bu şiirler küfürler ve çirkin sözler ile dolu olup iki aşiretin bir birine yönelik sözleri içeriyordu. Yahudi genç şiirleri heyecanla okurun sanki herkes o döneme geri döndü. Kimi Müslümanlar da o olayları hatırlatarak provoke edilip küfürler savurmaya başladılar. Ardından ise iki aşiret bireyleri de tekrar aynı çirkin ifadeleri tekrarlamaya başladılar. Aralarından biri de tekrar sizler ile savaşmaya hazırım dedi. Buna cevaben bir başkası da karşı taraftan bu tekrarladı. Üçüncü kişinin sözlerini söylemesine vakit varmadan herkes hazırım hazırım diye haykırmaya başladı. Ardından kuşanın kuşanın haykırışları yükseldi.    Bir kaç saat sonra ise Hurra bölgesinde savaş havası hakim oldu ve her grup da yola koyuldu. Bu sırada her aşiret hızlı bir şekilde bir araya geldi ve kanlı ve sert bir çatışmak için zemin hazırlandı. 

Allah Resulü bunları duyunca yarenlerinden birkaçı ile yola koyuldu ve hemen kendini bölgeye ulaştırıp şöyle buyurdu: "Ey Müslümanlar!   Cahiliye dönemi çatışmalarına mı geri dönmek istiyorsunuz halbuki ben sizin aranızdayım.  Allahu Teala sizleri İslam dinine hidayet etmesinden sonra, aziz ve muazzam olduğunuzdan ve cahiliye bağlarınızın kopmasının ardından tekrar aynı yola mı girmek istiyorsunuz?  Daha önce müptela olduğunuz küfre mi dönmek istiyorsunuz?

Allah Resulünün sözlerini duyan cemaat kendine geldi. Bu gergin durumun, şeytani bir olay olduğunu, düşmanların planladığı bir hain plan olduğunu anladılar. O zaman kılıçlarını indirdiler ve ağlayıp göz yaşı dökmeye ardından da bir birlerini kucakladılar. Bu sırada Ali İmran suresinin 98 ila 101'inci ayetleri indirildi. 

İlk iki ayette ise hilekar Yahudiler kınandı ve bir sonraki ayetlerde de Müslümanlara uyarı yapıldı. 

Allahu Teala Ali İmran suresinin 98 ila 101'inci ayetlerinde şöyle buyurmuşlardır: "De ki: "Ey Ehl-i kitap! Allah yaptıklarınızı görüp dururken niçin Allah’ın âyetlerini inkâr edersiniz?"   ﴾99﴿    De ki: "Ey Ehl-i kitap! (Gerçeği) görüp bildiğiniz halde niçin Allah’ın yolunu eğri göstermeye yeltenerek müminleri Allah yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir."  

﴾100﴿ Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden bir grubun sözünü dinlerseniz sizi imanınızdan vazgeçirip yeniden küfre döndürürler.

﴾101﴿ Size Allah’ın âyetleri okunup dururken, üstelik Allah resulü de aranızda bulunurken nasıl inkâra saparsınız? Her kim Allah’a bağlanırsa kesinlikle doğru yola iletilmiştir."