Ayetlerin Hikayesi-21
Bu bölümde Al-i İmran suresinin 72, 77 ve 93 ila 97'inci ayetlerinin sebeb-i nüzulünü ele almaya çalışacağız.
Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat son ilahi peygamberin gelişini müjdelemişti. Bu yüzden Yahudiler Hicaz topraklarına hicret etmişlerdi. Onların alimleri ve bilim adamları da her daim zuhur göstergeleri, emareleri ve gelişmelerini gözlemlemekte idiler. Bu yüzden onlar Kureyş'ten bile daha erken Allah Resulü Hz. Muhammed saa'in doğumundan haberdar idiler.
İmam Bakır as'dan naklen rivayette şöyle buyrulmaktadır: " Allah Resulünün doğduğu gün, Ehli Kitap alimlerinden biri Kureyşlilerin yanına geldi. O günlerin tanınmış hanedanları ve kabilelerinden sayılan Beni Mugayralılara şöyle sordu:" Bu gece sizin aranızda yeni doğan bir bebek oldu mu? " Hayır dediler. O zaman şöyle dedi:" İsmi Ahmet olan bir bebek doğmalıdır. Onun bir ayırıcı özelliği olmalıdır. Muhtemel siyaha çalan vücudundaki bir ben. ... Belki doğmuştur ancak sizin haberiniz yoktur."
Yahudi kahin gittikten bir az sonra Abdullah bin Abdulmattalib'in bebeğinin doğduğu haberi geldi. Bunun ardından Yahudi'yi çağırdılar ve şöyle dediler:" Evet aramızda bir bebek doğdu. " Yahudi alim, " ben söyledikten önce mi doğmuş yoksa sonra mı" diye sordu. Onlar da " daha önce doğmuştur " dediler. Son Yahudi kahin "beni onun yanına götürün ki onu göreyim." Araplar onu bebeğin yanına götürdüler. Kahin onu görünce bebeği çevirip sırtına baktı. Nübüvvet alametini görünce bayıldı. Arından bebeği alıp annesine verdiler ve şöyle dediler:" Tanrı bebeği kutsasın. "
Bayılan Yahudi alim ayılıp kendine geldiğinde ona " ne oldu sana " diye sordular. Yahudi " Tanrı'ya ant olsun ki Peygamberlik ve nübüvvet kıyamete dek İsrail oğullarından alındı. Bu İsrail oğullarını yok eden bebektir. " Kureyşlilerin bu haberden sevindiğini gören Yahudi şöyle dedi:" Tanrıya yeminler olsun ki sizleri Doğu ve Batı'nın diline destan yapacak işler yapacaktır. "
Görünüşte son peygambere katılmak üzere Medine'ye hicret eden Yahudiler tam olarak ilahi elçinin özellikleri ve doğumundan haberdarlardı. Ancak Allah Resulünün bisete seçilişinin ardından hiçbir tarihi kitaplarında bile Yahudilerin bu peygamberi karşılaması ve Mekke'ye gittikleri hususunda bir iz görünmüyordu. Halbuki şirk koşanların çoğu İslam'ın gelişinden önce aynı Yahudilerden bu dinin geliş müjdesini duymuşlardı. Bu kesim bile Müslüman oldular. Bu husus o kadar ilginçti ki Medine büyüklerinden Muaz bin Cebel bile Yahudilere şöyle demişti:" Ey Yahudiler ilahi takva takının ve Müslüman olun. Biz müşrikken siz bize yeni peygamberin gelişini müjdelemiştiniz ve özelliklerini bize açıklamıştınız. "
Yahudiler boş hayallere kapılıp son peygamberin onların arasından risalete seçileceğini düşünüyorlardı. Öyle bir peygamber ki Yahudilerin diğer milletlere karşı sultasını pekiştirsin ve onların konumunu üstün kılsın. Ancak son ilahi peygamber Haşim oğulları arasından adil ve eşitlikçi bir Araptı.
Bunu gören Yahudiler ise yeni kurulan İslam dininin temellerini sarsmaya kararlaştılar. Onlar Mülsümanların inanç ve imanlarını sarsmak için sinsi planlar kurdular.
Yahudilerin kurdukları komplolardan biri de Müslümanların inançsal temellerine saldırmaktı. Bu çerçevede 12 Yahudi alim bir sabah Hz. Muhammed saa'in yanına gitmeye ve görünüşte Müslüman olmaya o günün sonunda İslam'dan çıkmaya karar verdiler. Onlar bu işlerine sebep olarak halka şöyle açıklama yapmak istiyorlardı:" Biz Muhammed ve onun getirdiği dini gördük. Ancak onun dini Tevrat ve İncil'de olanlardan farklıdır. "
Bu 12 alim Yahudi bu sinsi planları ile İslam'ın iyi bir din olmadığını yoksa bu alimlerin ondan vaz geçmeyeceklerini göstermeye çalıştılar. Gerçekte bu Yahudiler bu yaptıkları ile hem Müslümanları şüphelendireceklerdi hem de diğer Yahudilerin İslam'a yönelmelerini önleyeceklerdi. Bu çerçevede Allahu Teala da Al-i İmran suresinin 72'nci ayetinde düşmanların bu planını gün yüzüne çıkardı ve şöyle buyurdu:"
«قالَتْ طائِفَةٌ مِنْ أَهْلِ الْکِتابِ آمِنُوا بِالَّذی أُنْزِلَ عَلَى الَّذینَ آمَنُوا وَجْهَ النَّهارِ وَ اکْفُرُوا آخِرَهُ لَعَلَّهُمْ یَرْجِعُونَ:
"Ehl-i kitap’tan bir grup şöyle dedi:“Müminlere indirilmiş olana, gün başlarken iman edip günün sonunda inkâr edin. Belki onlar da dinlerinden dönerler."
Yahudiler her daim kendilerini seçilmiş halk ve diğerlerini de kültürsüz ve vahşi olarak düşünüyorlardı. Onlar Allahu Teala'nın Müslümanlara, hakikatler ve yüce maarife dayalı bilgiler içeren Kuran-ı Kerim gibi bir kitabı indirdiğine dayanamıyorlardı. Buna ilaveten günden güne farklı gruplar da İslam'ın hayat bahşedici öğretilerine ve dini temellerine iman getiriyorlardı. Bu süreç ise Yahudi öncüleri ve büyüklerinin ciddi şekilde kaygılanmalarına neden oldu.
Bu çerçevede Yahudi büyükleri ve tanınan isimleri toplumsal ve dini konumlarının günden güne daha da sarsıldığını görüyorlardı. Bu yüzden Allah Resulü Hz. Muhammed saa ve semavi kitabını yalanlamaya çalışıp Tevrat'taki ilahi elçinin göstergeleri ve emarelerini kaybettirmek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Bu kesim her şeyden daha kötü açık çarpıtmaları ile de yetinmeyip tanrıya yemin edip kendilerinin kutsal kitaplara eklediklerinin de tanrı tarafından olduğunu öne sürdüler.
Al-i İmran suresinin 77'nci ayeti ise bu hakikate dayanmaktadır. Bu ayette Allahu Teala bu Yahudi kesimi yererek şöyle buyurmaktadır:" Ehl-i kitap’tan bir grup şöyle dedi:“Müminlere indirilmiş olana, gün başlarken iman edip günün sonunda inkâr edin. Belki onlar da dinlerinden dönerler.
"Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir bedelle satanlara gelince, işte onların âhirette hiç nasipleri yoktur. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için elem veren bir azap vardır."
Allah Resulü Hz. Muhammed saa Yahudiler ve Hristiyanlar karşısında kendini pak İbrahimi dinin mensubu adlandırırken yine de bazı kesimler Peygamber Efendimizi eleştirmeye başladı. Kimi Yahudi kesimler alaylı bir şekilde Allah Resulünün yanına gelip şöyle dediler:" İbrahim dinine mensup olan biri olarak nasıl olur da deve sütü ve etini helal sayarsın? İbrahim dininde bu ikisi de haramdır. Sen değil biz İbrahim dini mensupları olarak övünmemiz gerekiyor. Çünkü onun mensubu olarak deve sütü ve etini haram biliyoruz. Sadece İbrahim değil Nuh ve İbrahim'den önceki peygamberler de öyle idi. Böyle iken nasıl olur da İbrahim mensubu olduğunu iddia edersin? "
İşte Al-i İmran suresinin 93 ila 95'inci ayetleri de bu doğrultuda indirildi. Bu ayetler Yahudilerin İbrahim'e yönlendirdikleri töhmetleri açık bir şekilde reddederek şöyle diyordu: « کُلُّ الْطَّعَامِ کَانَ حِلّاً لِبَنى إِسْرَ ءِیلَ إِلّا مَا حَرَّمَ إِسْرَ ءِیلُ عَلَى نَفْسِهِ مِنْ قَبْلِ أَنْ تُنَزَّلَ الْتَّوْرَیةُ قُلْ فَأْتُواْ بِالْتَّوْرَیةِ فَاتْلُوهَآ إِنْ کُنْتُمْ صَدِقِینَ / فَمَنْ افْتَرى عَلَى اللَّهِ الْکَذِبَ مِنْ بَعْدِ ذَ لِکَ فَأُولئِکَ هُمُ الْظَّلِمُونَ:
"Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir bedelle satanlara gelince, işte onların âhirette hiç nasipleri yoktur. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için elem veren bir azap vardır. "
Yahudiler Allah Resulü Hz. Muhammed saa'e yönelik komplolarının devamında ise itiraz edip şöyle demişlerdi:" Nasıl olur da kendini İbrahim dininde olan bir peygamber sayıyorsun halbuki senden başka tüm peygamberler İbrahim oğlu İshak soyundandırlar. Ayrıca onların hepsi Beytül Mukaddes'e saygı gösterip ona doğru namaz kılıyorlardı. Ancak sen sırtını çevirip Kabe'yi kıble olarak belirlemişsin."
Yahudilerin bu yüklenmesi dolayısı ile Al-i İmran suresinin 96 ve 97'inci ayetleri indirildi. Bu ayetlerde şöyle buyrulmuştur:«إِنَّ أَوَّلَ بَیْتٍ وُضِعَ لِلنّٰاسِ لَلَّذِی بِبَکَّهَ مُبٰارَکاً وَ هُدیً لِلْعٰالَمِینَ / فِیهِ آیٰاتٌ بَیِّنٰاتٌ مَقٰامُ إِبْرٰاهِیمَ وَ مَنْ دَخَلَهُ کٰانَ آمِناً وَ لِلّٰهِ عَلَی اَلنّٰاسِ حِجُّ اَلْبَیْتِ مَنِ اِسْتَطٰاعَ إِلَیْهِ سَبِیلاً وَ مَنْ کَفَرَ فَإِنَّ اَللّٰهَ غَنِیٌّ عَنِ اَلْعٰالَمِینَ:
" Gerçek şu ki, insanlar için yapılmış olan ilk ev, âlemlere bir hidayet ve bir bereket kaynağı olan Mekke’deki evdir. Orada apaçık deliller, İbrâhim’in makamı vardır. Oraya giren emniyette olur. Gitmeye gücü yetenin o evi ziyaret etmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse bilmelidir ki, Allah bütün âlemlerden müstağnidir."