Eylül 13, 2020 13:50 Europe/Istanbul

Bu bölümde Kermanşah'ın tarihteki konumu ve tarihi belgelerdeki varlığı ile ilgili konuşacağız.

İran, zengin medeniyeti, stratejik konumu ve ilişkilerinde de ekonomik ve siyasi avantajlarından dolayı  geçmişten beri  birçok seyyahın hedef noktası olan önemli ülkelerden biri sayılmıştır.  Bu seyyahlar ve gezginler ise  bu yolculuklarında  İran'ın farklı dönemlerdeki kültürel ve toplumsal özelliklerini kayda almışlardır. Örneğin  1800 ila 1891 yılları arasında İran'a yolculuk yapan seyyahlar arasında İngiliz Yazar George Nathaniel Curzon    192 kişiden bahsetmektedir.  

Nathaniel Curzon'un adını andığı bu kişilerin bazıları ise İran'da gördüklerini    seyahatnamelerine dökmüş ve böylece kayda almışlardır.   Bu seyahatnameler   tarihi kaynaklarda genellikle göz ardı edilen ufak ve detaylı bilgilere işaret etmişlerdir. Bu doğrultuda genellikle de tarihçilerin gözünden kaçanlara bu seyahatnamelerde değinilmiştir. Tarihçiler aslında daha çok siyasi hususlara önem vermişler. Ancak seyyahlar  eserlerine baktığımızda İran'ın kültürel, toplumsal ve ekonomik özelliklerini anlamak mümkün.   Sohbetimizin devamında ise  Kermanşah'a işaret eden  kimi seyahatnameler ile ilgili konuşacağız.

Kermanşah bölgesinde dış ticaret kavramı  19'uncu yüzyılda meydana gelen bir kavramdır.  Çünkü bu dönemde  küresel koşullar öyle gelişti ki bu bölge İran'ın ticari merkezlerinden birine dönüştü. Kaçarlar hanedanı döneminde  ülkenin Batısındaki gümrük merkezi Hemedan'dan Kermanşah'a taşındı ve bu şehir  İran ve Osmanlı İmparatorluğu arasındaki ticari bağ merkezine dönüşüp  gelişti.  

O dönemde Kermanşah'ın  gümrük gelirleri  yönetimin  döviz kaynaklarından sayılıp   Britanya  devletine borçların ödenmesi için kullanılıyordu.   Britanya'nın dönem  baş konsolosu William Andrew Price ise 1899'da şöyle demiştir:"  Günümüzde İran'da   yerli hakimlerin ve yöneticilerin  zulmü ve ihlalleri yüzünden, karayollarının  güvensizliği yüzünden  Kermanşah kadar ticari açıdan iyi durumda olan çok az bölge bulunur. " 

Fransa büyükelçisi  Eugene O'Bann ise  kitabında bu hususta şöyle diyor:"  Kimi zaman  bir ay içerisinde 20 bin kadar yük taşıyan binek hayvan  bu şehrin hanları ve kervansaraylarından geçiyor. "

 Bu şehrin ticari açıdan  iyi bir durumda olmasına rağmen bu bölgenin  Irak'taki ehlibeyt türbeleri yolu üzerinde yol alması da bölgenin önemini arttırmaktadır.   Bu çerçevede  kervanların geliş gidişlerinde de her zaman belli bir artış söz konusu olmuştur.  İranlı, Kafkasyalı, Afgan ve Orta Asya Müslümanlarının kutsal mekanlara götüren yolun göbeğinde de Kermanşah bulunmaktadır.  Kimi kaynaklar ise geçmişte bu yol üzerinden  yaklaşık  60 bin kişinin  kutsal mekanları ziyaret amacı ile yola koyulduğunu bunların çoğunun da İran, Kafkas ve Azerbaycanlı olduğunu bildiriyor. 

Doğu Hindistan Şirketi araştırmacılarından biri  ise  1816'da Kermanşah'ı ziyaretinin ardından  şöyle yazıyor:"    Yaklaşık yarım yüzyıl  önce  Kermanşah sakinlerinin çoğu tarımcılık ve  hayvancılık ile uğraşan büyük bir kasaba idi...  Muhammed Ali Mirza bu bölgeye hakim olduğunda ise bu kasaba gelişmeye başladı.   Fransa'nın Bağdat konsolosluğu sorumlusu Reuso'nun  bildirdiğine göre ise Kermanşah'ın  1807'deki nüfusu  yaklaşık 16 bin ila 18 bin kadar olmuştur.  Günümüzde ise  şehrin nüfusu  30 bine ulaşmıştır.  Her gün  şehir genelinde imar çalışmaları artmakta ve yoğunlaşmaktadır.   Bence şehrin nüfusu Bağdat'ın yarısı kadardı.   Kermanşah yöneticisi  İran'ın en güçlü yöneticilerinde olup geniş bir bölgeye hüküm sürmektedir. "

Tarihçiler, araştırmacılar ve şarkiyatçıların eserleri ve yazıları ise   farklı dönemlerde  İran'ın Batı Asya bölgesinde hep eksen konumda olduğunu gösteriyor.  İpek Yolu ise  Asya ve Avrupa arasındaki şahdamarlardan biri olmuş ve dünya ticaretinde tarih boyunca önemli bir konuma sahip olmuştur.   Bu yol birkaç dala ayrılmakta ve Güney dalları  Anadolu'da birleşmektedir. Bu çerçevede İran'ın Batısındaki tarihi yollar yani Rey-Hemedan ardından Kermanşah-Tisfon(Bağdat) yolları mezopotamyanın Kuzey kolları ile birleşmektedir.   Kimi seyyahlar ve yazarlar ise   geçici bile olsa bu bölgelere ayak basmış ve bu arada Kermanşah'ın da kimi özelliklerine değinmiştir. 

Bu çerçevede  İtalyan seyyah Pietro Della Valle   İran'ın Kasrışirin, Kerend, Harunabad ismi ile de bilinen İslamabad Garb şehirlerinden geçerek   16 Ocak 1617'de Kermanşah'tan da geçen  seyyahlardan biridir.  Bu seyyah ise bu ziyareti hakkında şöyle yazıyor:"  Kar ve yağmurdan dolayı   dinlenmek ve korunmak amacı ile  Karasu köprüsü üzerinde inşa edilen  köye sığınmak zorunda kaldık.  Birçok kadın ve erkeğin bulunduğu bir Kürt ailenin evine gittik.  Bu evde dikkatimi çeken ise  ateşlerin  sobada değil yerdeki çukurlarda yani  ocaklarda  yakılması idi.  Buna tandır deniyordu.  Ateşi yakıp ardından da  közleri bu tandırlara bırakıyorlardı.  Bu tandır üzerinde küçük bir masa şeklinde dört ayaklı bir  alet bırakıp   kalın bir battaniyeyi  üzerine atıyorlardı.  Bu da sıcağı  içeride tutuyordu. " İşte bu seyyah bu durumu aynı detayları ile anlatmaya devam ediyor.  

Nadir Şah Afşar döneminde  15'inci Luis tarafından  İran'a gönderilen   Jean Otter ise   Kermanşah'ın valisi Abdulbaki Han tarafından saygı ile karşılanır.  Bu Fransız yazar seyahatnamesinde   şehir ile ilgili pek detay vermiyor.  Ancak şehri gören diğer Batılı seyyahlar ve yazarlar ise  insanların hayatı ve şehrin durumu ile ilgili güzel bilgiler vermişlerdir. 

Örneğin  1890 yılında  Kermanşah şehrini ziyaret eden Ms. Bishop İsabella  Kermanşah'a  geldikten sonra ilk olarak  Hac Hasan Vekilüddevle evine yerleşmiş ve onun tarafından karşılanmıştır. Bu seyyah şehir ile ilgili şöyle yazıyor:" Kermanşah çarşısı  büyük sayılıp  Avrupalı ticari mallar özellikle de İngiltere'nin ip kumaşları ile dolup taşmıştır. "

Nasıreddin Şah Kaçar yönetiminin sonlarında İran'a gelen Henry Binder ise  Kermanşah'daki hatıraları etrafında bu bölgenin bereketli topraklara sahip olduğunu, ovaları ve dağlık bölgeleri ile büyük zenginliklere ev sahipliği yaptığını belirterek şöyle yazıyor:" Ovalarda, tahıl, susam ve pamuk ekilir.  Dağlardaki  meralar da hayvancılık için muhteşem ortamlar hazırlamıştır. "

1797 yılında tam da saltanatın Aga Muhammed Han'dan Fethali Şah'a geçtiği bir sırada  İran'da bulunan  Fransız Olivier ise  Bağdat üzerinden Tahran'a yolculuğunda bu şehir ile ilgili açıklamalarda bulunuyor. Bu seyyaha göre Kermanşah'ın nüfusu yaklaşık  8 ila 9 bin kadardır. Bu seyyah şehir ile ilgili şöyle yazıyor:" Çok derin bir hendek ve çok kalın bir hisar ile çevrilidir.  Evler tamamen  çamurdan yapılmıştır.  Kermanşah bölgesi  İran'ın en sulak  ve en  tarımcılığa elverişli topraklarından birine sahiptir.  Her dağın eteğinden su akmaktadır. Bu da bölgedeki nimetleri arttırmıştır.  Bu topraklarda  her türlü meyva ve baklagilleri görmek mümkün. Buğday ve arpa bolca görülür ve iyi bir üzüm ekini de mevcuttur. "

Birinci Dünya Savaşı ve ardından İran'ı ziyaret eden Alman seyyah Fan Blusher Wilbert ise  Kermanşah'ı ziyaretinin ardından benzer açıklamalarda bulunarak şöyle yazmıştır:"  Kermanşah her daim  nispeten büyük bir şehir olarak  tarihi bir yolun kenarında  Mezopotamya ovalarından başlayıp  İran'ın yüksek ovalarından geçerek  İran'ı Asya'nın kalbine bağlayan bir bölgedir.    Bu bölgenin özel bir önemi bulunmaktadır.  Bu şehir  barış döneminde  birçok kafilenin geçiş yolu üzerinde yer almıştır. Hem ticari mallar hem de ziyaret amacı ile yoldan geçenler  bölgeyi ziyaret etmiş ve bu bölgeyi geride bırakmışlardır. 

1840 ila 1839 yılları arasında  İran'a gelen Count Dumors ise Kermanşah nüfusunun yaklaşık 12 bin olduğunu belirterek şöyle yazıyor: "   Kermanşah halıları, Asya genelinde tanınan halılardır.  " Bistun ve Tagı Bostan tarihi alanlarını da ziyaret eden bu seyyah   bu iki mekanın güzelliklerine kendini kapmış ve bu bölgede bulunan taş yazıtları hakkında tahminler yürütmüştür. Tabii o dönemde bu tarihi taş yazıtlar hala deşifre olmamıştı.  Bu seyyah kitabının devamında şöyle yazıyor:"  Bistun taş yazıtları dünyaca ünlü yazıtlardırlar.  Çünkü çok eskiler,  Kimileri  bu taş yazıtların   Ekbatan'a geldiği sırada  Semiramis talimatı ile  hazırlandığını söylüyorlar. " 

1841'de Fransa'dan İran'a gelen Eugene Flandin ise  Kermanşah üzerinden Irak'a geçtiği sırada bölge ile izlenimlerini   ve genel olarak da Bistun hakkında şöyle yazıyor:"    Bistun'da hiçbir köy bulunmamakta. Sırf yolcuların dinlenmesi için  bir hana sahiptir.  Yakındaki nehir etrafında   da kadim eserlerin kalıntıları görülmektedir. Bu bölgedeki yıkık duvarların kalıntıları  etrafa dağılmış durumdadır.  Aralarında ise Kufi yazılı büyük beyaz mermer taşları bulunmaktadır.   Şeyh Alihan Zengene tarafından  hasar verdirilen  Yunan yazılı bir taş yazıt da bulunmaktadır.  Buna rağmen  Kermanşah'ın tarihinin görkemi ve büyüklüğünü bu eserlerde görmek mümkün.  Yüzyılların ardından bile  bu eserler herkesi  hayran bırakmaktadır.